Kurultay sonrası İzmir

GEÇEN hafta Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) seçimli “Kurultay”ı yapıldı.

Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu oy birliği ile yine Genel Başkan seçildi.
Bu sonuç yerel seçimlerde elde edilen başarı sebebiyle beklenen bir durumdu...
İzmir örgütünde yaşanan siyasi rekabetin Kurultay’da parti temsiline nasıl yansıyacağı merak ediliyordu.
Bahse konu, rekabet bir süredir Tunç Soyer – Rıfat Nalbantoğlu ekibi ile Tuncay Özkan ekibi arasında yaşanıyordu.
Neticede Rıfat Bey dördüncü sıradan çok yüksek bir oyla Parti Meclisi’ne seçildi.
Onunla birlikte Ednan Arslan, Selin Sayek Böke ve Devrim Barış Çelik de Parti Meclisi listesine girdi.
Buna mukabil Tuncay Özkan hayal kırıklığına uğradı.
Tuncay Bey, deneyimli bir siyasetçidir.
Zihinlerde ulusalcı duruşu ile yer etmiş ve bedel ödemiş bir saygın politikacıdır.
Neyse, siyaset uzun erimli bir koşudur.
Şimdi Soyer - Nalbantoğlu ekibinin daha etkili olacağı yeni bir dönem başlıyor.
Bahse konu, ekibin çekirdek kadrosunda özveri ile rol paylaşmayı bilen Murat Bakan ve Mustafa Özuslu da yer alıyor.
Hiç şüphesiz genç ve başarılı İl Başkanı Deniz Yücel de partinin başarısı için ekiple yakın iş birliği içinde olacaktır.
Tunç Soyer, her zaman gerçek manada “Sosyal Demokrat” kalitelere sahip olduğunu göstermiş bir politikacı.
Aynı şekilde, sol kültürden gelen bir Mülkiyeli olan Rıfat Nalbantoğlu da parti birikimi ile çok sesli ve demokrat bir anlayışı parti tabanına yaymak için çaba gösterecektir.
Muhalefet partileri demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.
Bu anlamıyla “Kurultay” sonuçlarının İzmir’e ve ülke demokrasisine hayırlı olmasını diliyoruz.

-----

Ayasofya

Haberin Devamı

AYASOFYA tekrar ibadete açıldı.
Meselenin üç tarafı vardı.
Birincisi; muhafazakârlar...
Necip Fazıl’ın söylemleri ile büyümüş nesiller için Ayasofya’nın cami olarak kullanılabilmesi 1970’li yıllardan beri bir rüyaydı.
Onlar muratlarına erdi...
İkincisi; Hristiyanlar, daha ziyade Ortodokslar...
Ağırlıklı Yunanistan ve Rusya’da yaşayanlar için Ayasofya kutsal bir mabet niteliğindedir.
Onların bu karar sebebiyle en azından “incinmeleri” anlaşılmaz değildir.
Üçüncüsü; Türkiye’deki laikler...
Bu kesim genel olarak Ayasofya’nın cami olmasını onaylamadılar.
Tabii ki, bunu “İsevi” hassasiyetlere sahip çıkmak için yapmadılar.
Onlar laik rejimin bu gelişmeler sebebiyle zarar görme ihtimali üzerine endişeliler.
İktidar cephesi yönünden bakıldığında Ayasofya bir “siyasi joker”dir.
Bu kartı neden bu aşamada kullanma ihtiyacı istediler, mevzuyu bu yönüyle de değerlendirmek gerekir.
Muhalefet, içlerinden taşan binbir fikre rağmen ağızlarını mühürlemeyi tercih etti.
Neticede, bu işten en mutlu olanlar muhafazakârlarımız.
Hani artan ekonomik sorunlara bir çare olmasa da bir morallenme yaşadılar.
Hükümet, Cumhuriyet’in kurucu kodlarını gevşetme eğilimini bu vesileyle bir kere daha göstermiş oldu.
Muhalefet partileri ise “kozlarını paylaşmayı” ilk genel seçime kadar erteleme stratejilerini bir kere daha gösterdi.
Dış dünyaya gelince, hiç şüphesiz AK Parti’nin giderek sertleşen politikalarından memnun değiller.
Ama onlar da bu gelişmeyi daha ziyade iç seçmene bir mesaj olarak algıladıklarından çok da dert etmemiş gözüküyor.
Pek tabii, bu neviden kararların biraz politik ve ekonomik maliyetleri de olur.
En azından turizm gelirleri olumsuz etkilenecektir.
Neticede, karar vericiler tüm bunları hesap etmişlerdir.
Hayatın her alanında olduğu gibi “seçmek vazgeçmektir”.

Yazarın Tüm Yazıları