Giresun granitleri

İZMİR kent kimliğinde Alsancak Kordon tüm dünyanın görsel hafızasına etiketlenmiş bir tarihi mirastı.

Haberin Devamı

Ancak pragmatist zihniyet neyi kaybettirdiğinin bilincinde olmadan orantısız gerekçelerle bu güzelliği tarumar etti. Anımsıyorsanız, Cumhuriyet Meydanı ile İzmir Limanı arasındaki kıyı boyu 1997 yılında altı şeritli kara yolu yapılması amacıyla denizden 150 metre dolduruldu. 1999 yılında bölgenin sit alanı ilan edilmesiyle dolgu çalışmaları mahkeme kararı ile durdurulduğunda artık çok geçti.
Aynı yıl başkan seçilen Ahmet Piriştina kıyı dolgusunu yeşil alan olarak düzenlemeye karar verdi.
Bu tercih tabi ki kaybedileni geri getirmiyordu ama netice itibari ile kadim kente “saygısızlık sembolü” bir yeşil alan, kötünün iyisi anlamında kazandırılmış olacaktı. Dolgu alanı yeni haliyle 15 Haziran 2000 tarihinde halka açıldı.
Projede tek şeritli bir yol yapılması planlanmıştı. Yolun zemininin “asfalt” olmaması iyi fikirdi.
Nitekim, “taşla” kaplama kararı alındı. Başkan Piriştina mahkeme sürecinin menfi çıkma ihtimaline karşı, boşa masraf yapmamak için Giresun Belediyesi’nden hurdaya çıkartılmış granit taşları bedelsiz alarak Kordon yolunda kullandı. Neticede bugünlere kadar uzanan herkesin malumu bir “ıstıraplı yol” böbrek taşı düşürten, tökezleten halleriyle nerede ise “kaderimiz” haline geldi. İmrenilen “Kozak” taşlarımız varken, minör bir tasarruf yaklaşımı nedeniyle 21 yıldır sıkıntı yaratmaya devam ediyor.
Hani “eğri büğrü” taşların araç trafiğini engelleme amacıyla Sayın Piriştina tarafından, özellikle böyle döşettirildiği söyleniyorsa da bu gerekçeyi bir “kara mizah” olarak değerlendiriyoruz. Bu arada Sayın Kocaoğlu’nun yolun bu halinden daha sonra rahatsızlık duyduğunu, bir granit taş kesme fabrikası kurmak üzere olduklarını ve bu sorunu halledeceklerini, söylediğini biliyoruz.
Atatürk’ün adını taşıyan bir bulvarda böylesi bir kronik ihmalkârlığın giderilmesi hususunu Büyükşehir Belediyemizin ilgisine sunuyoruz.

-----

Sezen Türkiye’dir

Haberin Devamı

SEZEN Aksu bu aralar Rize’de bir doğa koruyuculuğu eylemine destek vermesi ile gündeme geldi.
Bunun üzerine belirli kesimler sosyal medya üzerinden ona yönelik incitici yaylım ateşe başladılar.
Gerekçeleri, vaktiyle Anayasa oylamasında “Yetmez ama Evet”çilerden olmasıymış.
Kadına yönelik söylenmedik söz bırakılmadı. Bu ülkede bazı kesimler için kutuplaşmayı sürdürme “hastalıklı” boyuta gittiği için herşey “siyah-beyaz” ikileminde ele alınıyor. Öncelikle belirtelim ki; Sezen Aksu insanımızın duygu haritasında çok önemli izler bırakmış bir efsane sanatçımızdır. Ötesinde; bir başka sanatçılar gibi “etliye, sütlüye” karışmayan bir tarzı hiç olmamıştır. Açıkça; Sezen Aksu her daim koyduğu tavırlarla bu toplumun “vicdanıdır”. “Yetmez Ama Evet” diyen pek çok demokrat o süreçte “barış” ihtimali için o desteği vermişlerdir. Bakınız; bir entelektüel, tavırlarını niyet okuyarak, kötü ihtimallere tedbirlenerek oluşturmaz. Onlar fikrini söyler, kanaatlerini açıklar, kahin ve icracı değillerdir, bağlı olarak sorumlulukları yoktur. Bir demokrat her tutumunda “insan” odaklı ve mutlaka “sahici” davranır, vasat ve biçimlenmiş zihin yapılarının eleştirilerine göre hareket etmez. Kaldı ki; “Sezen Türkiye’dir”
O, hata bile yapsa “fenafillah”dır, kredisi tükenmez.

Yazarın Tüm Yazıları