CHP’de değişim zamanı

AZİZ Kocaoğlu’nu on yılı aşkın belediye başkanlığı döneminde hep izledik.

Haberin Devamı

 

Başkan kendini dar kapıların ardına sıkıştıran türden bir CHP’li değildir.
Esasında Aziz Kocaoğlu, her zaman samimi ve güvenilir bir kişi izlenimi vermiştir.
Onu CHP içindeki muhafazakar kesimden ayıran yönünü, başta Diyarbakır gezisi olmak üzere pek çok olayda yaşadık.
Şimdi, bir deklarasyonla Muharrem İnce’ye dolaylı destek veriyor.
“Değişim” gereğine işaret etmesini, olgun bir partilinin sorumluluğu olarak yorumluyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Muharrem İnce’yi destekledi diye, ona tavır içine gireceğini de düşünmüyoruz.
Zira, Kılıçdaroğlu da klasik bir CHP’li olmadığını defalarca kanıtladı.
Ona dair sıkıntı, sosyal demokrat kaliteleri olmasına rağmen, CHP’nin asla tek başına iktidar olamayacağı kanaatidir.
Hep bir koalisyon arayışı içinde oldu.
Pek tabii, bu inançsızlıkla parti lideri olunamaz.
Anladığımız, Aziz Bey’in çıkışındaki temel nokta da bu...
Muharrem İnce donanımlı bir sosyal demokrat mı?
Onun böyle olmadığını herkes biliyor.
Ama müthiş bir “iktidar eforu” sergiledi.
CHP’nin de bu aşamada en fazla buna ihtiyacı var.
O sebepten “Muharrem İnce” engellenemez gözüküyor.
Kemal Bey’den beklenen, gereğini yapacağı bir devir-teslim programını açıklamasıydı.
Bu olmadı.
Bunun üzerine CHP’nin en ağır topu olarak Aziz Bey müdahale etti.
Kocaoğlu’nun Muharrem İnce’yi vesile kılarak partinin içinde bulunduğu dağınıklık ve vizyonsuzluğa dikkat çekmek istediğini düşünüyoruz.
Bu aşamada yapılacak en haksız yorum, kendisi açısından bir taktik tutum içine girdiğidir.
Anladığımız, Aziz başkan bir misyon ifa etmek istiyor.
Her neyse, inşallah Muharrem İnce doğru adrestir.
Zira ülkenin merkez sağa da hitap edecek vicdanlı ve sahici bir CHP muhalefetine ciddi manada ihtiyacı var.

-----

Yeni sistem

Haberin Devamı

YENİ kabine açıklandı.
Açık söyleyelim, hala eski sistemin “ezberleri” üzerinden fikir yürütüyoruz.
Oysa alıştığımızdan farklı bir durum yaşanıyor.
O sebepten, bu aşamada bir “sindirme”, hatta “kavrama” sürecini yaşamamız gerekiyor.
Hani “denge-denetim sistemleri yetersiz, otokratik eğilim taşıyor” gibi eleştirileri saklı tutarak ifade edebiliriz ki, Cumhurbaşkanlığı hükümet etme sistemi, Özal’dan Demirel’e eski siyasetçilerin de talep ettikleri bir yönetim modeli idi.
Bürokrasinin hızlı işlediği, karar alma süreçlerinin vakit kaybetmeksizin icraata dönüştüğü bir Türkiye, hemen peşin hükümle reddetmeyelim, belki de daha iyi olacaktır.
Yaşayıp göreceğiz...

-----

İdam savunulamaz

Haberin Devamı

İDAM cezası tartışılıyor.
Konu; pedofili cinayetleri, kadın şiddeti, genç ölümler olunca, öylesine bir infial bulutuna giriyorsunuz ki, sorumluyu “imha etmek” “anlaşılır duygusal tepki” haline geliyor.
Ancak uygar dünya, idam tartışmalarını geride bırakmıştır.
Evrensel hukuk; hınç ve intikam kavramlarını içinde barındıramaz.
Soğukkanlı ve nötr olma durumundadır.
Göçebe toplumlarda suç ve ceza mecburi bir orantısızlığı dayatırdı.
Yerleşik toplumlarda hapishaneler “tecrit” imkanını sağlamışlardır.
Medeni infaz sistemi kademeli ceza anlayışına göre işler.
Öldürme fiili, insanlığın müktesebatını temsil eden Avrupa Birliği ülkelerinde tarihe karışmıştır.
Bizim ülkemizde de basiretli bir tutumla aynı anlayış benimsenmiştir.
Öldürme hatasının telafisi olmaması, bu opsiyon açıldığı takdirde yaygın ve keyfi kullanımlara yol açma ihtimalleri, zaman içinde ölüm cezasının kaldırılmasını makul hale getirmiştir.
Aynı şekilde, insan vücuduna kalıcı bir hasar veren infaz yöntemleri de 21. yüzyıl uygarlığında kabul görmemektedir.
Özetle; hukuk devletinde insan hayatı ve bedensel bütünlüğü kutsaldır, dokunulamaz.
Bu kural, diğer insanlara vahşice zarar verenler için bile geçerlidir.

Yazarın Tüm Yazıları