Paylaş
Kentin etkili kişileri büyük ölçüde öneriye sıcak bakmadı.
Bunun üzerine Antalya'ya yönelindi.
Bugün Antalya sahilleri ülke turizminin göz bebeği konumunda.
Gerçi, ‘her şey dahil’ sisteminden kendini tam sıyıramamış olsa da neticede Türkiye dünyanın sayılı turizm ülkelerinden biri haline gelmiş durumda.
İzmir'e dönersek…
Kent ve yakın çevresi turizm potansiyeli yönünden bir cennet.
Yine aynı dönemde Çeşme’ye yapılan otoyolla önce Alaçatı, sonrasında Urla bir turizm mucizesi gibi.
Buna mukabil periferideki diğer sahil beldelerinin sağlıklı ve planlı bir gelişim gösterdiği söylenemez.
Bu süreçler yaşanırken, 2021 yılında Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un vizyonuyla çok kapsamlı bir yarımada turistik projesi hazırlandı ve kamuoyunun tartışmasına açıldı.
Bahse konu yarımada da projeye konu alan 97 milyon metrekareydi.
Aradan geçen zamanda bu yerlerin çok büyük bir kısmına herhangi bir işlev kazandırılmadı.
Hani bir bakış açısıyla esas olanını ‘korumak’ olduğu söylenebilirse de tabiatın en az seviyede istismarı kapsamında olan turistik yatırımları, hele çevresel etkiler de göz önünde alınarak planlanmışsa itiraza konu etmemek gerekirdi.
Ancak İzmirliler maalesef bölgeyi Cannes’e dönüştürecek projeyi sahiplenmedi.
Sadece İzmir Ticaret Odası ve EBSO olumlu yaklaşmıştı.
Proje yatay mimari öngörüyordu.
Arazi tahsisleri kamu tarafından yapılacak ve tamamı ‘çevre sertifikalı’ olacaktı.
Yerler yatırımcılara 49 yıllık ihale yöntemiyle tahsis edilecek ve bu yolla 1 milyar dolara kadar gelir elde edilecek ve bu tutarlar altyapı yatırımlarına harcanacaktı.
Projenin su ihtiyacı ‘ters osmoz’ yöntemi ile denizden arıtılarak sağlanacaktı.
Çok sayıda aktivitesi ile 12 ay çalışan bir turizm vahası oluşturulacaktı.
Neticede proje ‘kadük’ kalmış derken, İZTO Başkanı Mahmut Özgener konuyu tekrar kent gündemine taşıdı.
Öncesinde İzmir Milletvekili Atilla Kaya da projenin canlandırılmasından söz etmişti.
Medyaya yansıdığı şekliyle, başlangıç modelin revize edildiği anlaşılıyor.
Örneğin ilk projede toplam 100 bin yatak öngörülürken bu sayı 30 binlere çekilmiş.
Proje kapsama alanı da üçte bire indirilmiş.
Hatta bir fok balığı üreme alanı yüzünden 5 otelden vazgeçilmiş.
Mahkeme kararı ile bu iş kapandı derken, şimdi yine gündeme getirilmesi, final tahlilde bu kentin yararınadır diye değerlendiriyoruz.
Neticede İzmir’e cazibe merkezleri oluşturmak bu kentin ihtiyaçları için ilave kaynaklara da kavuşmak demek.
Çevreci hassasiyetleri nazara alan akıllı bir düzenleme İzmir’in menfaatidir.
Proje hayata geçerse her yönüyle çorak ve boş arazilere değer kazandırılacaktır.
Zaten, mevcut yerleşim yerlerinde, arada kalmış arsalara ‘bacadan giren’ düzenlemelerle turistik tesis izinleri oluşturmak doğru bir yaklaşım olmaz.
Örneğin; Paşa Limanı, Dalyan, Ovacık şantiye gibi.
Çeşme’nin asude mahallelerinde konutların arasına ticari imarı vermek huzurunu bozmanın yanında o yerin sakinlerine açık haksızlık oluşturur.
Neyse, özetle, Özgener’in bu projeyi tekrar tartışmaya açması bu kentin hayrınadır ve hayata geçirilmesi olumlu olur.
Paylaş