Bir şikemperver Mehmet Mustafa Güres

MEHMET Mustafa Güres’i bilmem tanır mısınız?

Haberin Devamı


Kendisi önemli bir işadamıdır.
Ama yazımızın konusu itibariyle bizi farklı bir özelliği ilgilendiriyor.
Mehmet Bey, bir çoğumuz gibi bir “lezzet düşkünü”.
Ancak hızını alamayıp, bir restoran açarak hobisini abartanlardan.
“Birinci Kordon Balık Restoran”dan söz ediyoruz.
Mekanda ticari kaygı ikinci planda olduğundan, ezberleri zorlayıp balık restoranında özel yetiştirdikleri tavukları da servis ediyorlar.
Ama “Kekik 100” adıyla maruf bu tavuk, giderek karton tadı veren benzerlerinden pek tabii çok farklı.
Hani 1970’li yıllardaki gibi, tabiatta gezinen, hormonsuz, tamamen doğal beslenen, butik bir projenin hayata geçirilmiş hali.
Her yeme-içme işlerine gönül verenler gibi Mehmet Mustafa Güres de “şikemperverler” için mutluluğun paylaştıkça çoğalacağına inananlardan.
Giderek kalabalık bir kabileye dönüşen “lezzet avcıları” camiamız adına, üstelik “taşın altına elini koyması” münasebetiyle Mehmet Mustafa Güres’e teşekkürlerimizi iletiyoruz ve mekanını gerçek tavuk tadını özleyenlere “ihbar” ediyoruz. (Tel: 0232 422 40 01)

-----

Haberin Devamı

Afrin, tarihi ve
stratejik gerekçeler

OSMANLI fütuhatı esas alan ve bu sebeple de Sünni mezhebine yakın duran bir devlet organizasyonuydu.
Kültürel kodlarımıza işlemiş bu eğilim, vesilesini bulunca bir anda toprak altından kabarıyor.
Suriye operasyonu toplumumuzun önemli bir kesimini kendinden geçirecek ölçüde heyecanlandırdı.
Kahvehanelerde bile Afrin haritaları üzerinden, tıpkı kurmay subaylar gibi “harekat” tartışılıyor.
Suriye’ye yönelik askeri operasyonumuz tarihi ve stratejik gerekçelere dayanıyor.
Bu sebepten, eleştirisel yaklaşmak hem fiilen, hem de geleneksel anlayışlara paralel, adeta yasaklanmış durumda.
Osmanlı, her imparatorluk gibi yayılmacıydı.
Gittiği ülkelerin ekonomisini tahrip etmeden, onların yarattığı değerleri vergiye dönüştürür, kendi sistemini beslerdi.
21. yüzyılda, uluslararası güç dengeleri ABD’ye bile bir “emperyal sofra” kurduramıyor.
Daha ötesi, hiçbir devletin bahse konu coğrafyada kendi gönlüne göre bir “nizam” oluşturacak gücü yok.
Türkiye oralarda bir Kürt Devleti kurulmasını istemiyor.
Ama “istememek” yetmiyor.
Gerek Irak’ta gerek Suriye’de milyonlarca Kürt yaşıyor ve uluslararası planda ciddi destekleri var.
Askeri operasyonlardan kalıcı bir sonuç üretilmesi zor gözüküyor.
Hal böyle olunca Sünnilere hayat alanı açmak daha fazla önemseniyor.
İktidar bir taşla iki kuş vurmuş durumda.
Üstünü milliyetçi bir badana ile sıvadığı Sünnilik, hele Kürtlere yönelik olunca giderek iç politik yarara dönüşüyor, askerden ulusalcısına, herkes mutlu gözüküyor.

-----

Haberin Devamı

Tehlikeli işler

GEÇEN perşembe günü e-devlet, “soyağacı sorgulama ekranı” hizmetlerini devreye soktu.
Muazzam bir talep olunca sistem kilitlendi ve sonrasında da durduruldu.
Bakın böylesi bir ilgi bu toprakların acı gerçeğini yüzümüze vuruyor.
Anadolu 36 ayrı etnisik yapının yer aldığı, göçlerle, işgallerle, dini ve etnik asimilasyonlarla harmanlanmış bir coğrafya.
Pek azımız dışında geriye doğru 3-4 kuşaktan ötemizi bilemiyoruz.
Aslında “kurcalamak” işimize de gelmiyor.
Ama neticede insanız, geçmişimizi de merak ediyoruz.
Hani ben milli devletimizin yöneticisi olsam “Pandora’nın kutusunu” açmak istemezdim.
Hali hazırda bize sunulan kimliğimizle bir biçimde yaşayıp gidiyoruz zira...

Yazarın Tüm Yazıları