Seval Taşdemir

Gebelikte kahverengi akıntı neden olur?

22 Şubat 2019
Gebelikte kahverengi akıntı çok farklı sebeplerden dolayı meydana gelebilir. Akıntının ortaya çıkışında farklı nedenler olması akıntının kadınlarda görülme sıklığının da artmasına neden olmaktadır.

GEBELİKTE KAHVERENGİ AKINTI TEHLİKELİ MİDİR?

Kahverengi akıntı kan pıhtısına ya da içerde kanama olduğuna işaret ettiği düşünüldüğü için korkutucudur. Aslında gebelikte meydana gelen kahverengi akıntı pek çok durumda normal olarak kabul edilir ya da sağlık açısından büyük bir risk oluşturmaz. Ancak bazı durumlarda hem annenin hem de bebeğin sağlığı risk altında olabileceğinden akıntı fark edildiğinde mutlaka doktor ile iletişime geçilmesi gerekir. 

GEBELİK VE KAHVERENGİ AKINTI NEDEN OLUR?

Kahverengi akıntının ortaya çıkması gebeliğin başlangıcına işaret etmektedir. Gebeliğin ilk 5-6 günü boyunca kahverengi akıntı oluşması normal karşılanır. Ancak akıntı daha uzun süreli devam ederse ya da gebeliğin başlangıç dönemi dışında meydana gelirse diğer nedenlere bakmak gerekir.

Hormon Değişimi

Gebelikte hormonların değişmesi oldukça normaldir. Bu akıntılar östrojen hormonundaki artışla birlikte ortaya çıkarlar. Akıntılar kırmızı renkte ve kötü kokulu olmadığı sürece çok ciddi sorunlar oluşturmazlar. Akıntı ile birlikte idrar yaparken oluşan ağrı hissi sistite işaret eder.

Dış Gebelik

Embriyonun rahim içinden başka bir yere yerleşmesi sonucunda meydana gelen dış gebelik kendini öncelikle kahverengi akıntılar ile gösterir. İlerleyen süreçte akıntıların rengi kırmızıya döner ve kanamalar ortaya çıkabilir.

Vajinal Enfeksiyon

Vajinada meydana gelen çeşitli enfeksiyonlara ve iltihaplanmalara bağlı olarak kahverengi akıntı ortaya çıkabilir.

Cinsel İlişki

Hamilelikte cinsel ilişki çoğu zaman bir soruna yol açmaz ancak bazı durumlarda cinsel ilişki bebek için risk oluşturabilir. Bundan dolayı hamilelikte yaşanan cinsel ilişki sonrasında akıntı meydana geliyorsa mutlaka doktor ile görüşülmesi gerekir.

İlaç Kullanımı

Gebelikte doktor onayı dışında ilaç kullanımı riskli olabilir. Ayrıca gebelik öncesinde kullanılan ilaçlarında gebeliğe yansıması söz konusudur. Bazı ilaçlar gebelikle beraber bırakılsa da kahverengi renkte akıntı oluşumunun nedenidir.

Hastalık Alarmı

Kahverengi akıntının ortaya çıkma nedeni çok ciddi rahatsızlıklar da olabilir. Rahim ağzı kanseri, klamidya, servis kanseri, cinsel yolla bulaşan hastalıklar kahverengi renkli akıntıya sebep olabilmektedir.

HAFTA HAFTA GEBELİK

Kahverengi akıntı kan pıhtısına ya da içerde kanama olduğuna işaret ettiği düşünüldüğü için korkutucudur. Aslında gebelikte meydana gelen kahverengi akıntı pek çok durumda normal olarak kabul edilir ya da sağlık açısından büyük bir risk oluşturmaz. Ancak bazı durumlarda hem annenin hem de bebeğin sağlığı risk altında olabileceğinden akıntı fark edildiğinde mutlaka doktor ile iletişime geçilmesi gerekir. 

Kahverengi akıntının ortaya çıkması gebeliğin başlangıcına işaret etmektedir. Gebeliğin ilk 5-6 günü boyunca kahverengi akıntı oluşması normal karşılanır. Ancak akıntı daha uzun süreli devam ederse ya da gebeliğin başlangıç dönemi dışında meydana gelirse diğer nedenlere bakmak gerekir.

Hormon Değişimi

Gebelikte hormonların değişmesi oldukça normaldir. Bu akıntılar östrojen hormonundaki artışla birlikte ortaya çıkarlar. Akıntılar kırmızı renkte ve kötü kokulu olmadığı sürece çok ciddi sorunlar oluşturmazlar. Akıntı ile birlikte idrar yaparken oluşan ağrı hissi sistite işaret eder.

Dış Gebelik

Embriyonun rahim içinden başka bir yere yerleşmesi sonucunda meydana gelen dış gebelik kendini öncelikle kahverengi akıntılar ile gösterir. İlerleyen süreçte akıntıların rengi kırmızıya döner ve kanamalar ortaya çıkabilir.

Yazının Devamını Oku

Doğum kontrol hapları zararlı mıdır?

15 Şubat 2019
Doğum kontrol hapları en sık başvurulan doğum kontrol yöntemlerinden bir tanesidir. Bu hapların içerisinde basitçe östrojen ve progesteron hapları yer almaktadır. Doğum kontrol haplarının bu kadar çok tercih edilmesinin en büyük nedenleri arasında yüksek etkinliğe sahip olması, yan etkisinin az bulunması ve kolay kullanılabilir olması yer almaktadır.

DOĞUM KONTROL HAPLARI HAMİLELİKTEN NASIL KORUR?

Doğum kontrol hapı içerisinde yer alan hormonlar yumurtalıklarda yumurtlamanın meydana gelmesini engellemektedir. Ancak doğum kontrol hapının da kullanımında dikkat edilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır. Doğum kontrol haplarının düzenli olarak hatta mümkünse her gün aynı saatte alınması gerekmektedir. Aksi takdirde koruyuculuğu konusunda bazı soru işaretleri ortaya çıkmaktadır.

DOĞUM KONTROL HAPININ YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Her ilaç gibi doğum kontrol haplarının da bazı yan etkileri bulunmaktadır. Bunlar beklenen ve kabul edilebilir yan etkilerdir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınların bir kısmında, kullanımın ilk aylarında çok hafif şiddetli ara kanamalar görülebilmektedir. Bu kanamalar iki ya da üç kutu kullandıktan sonra ortadan kalkmaktadır. Doğum kontrol haplarının en önemli yan etkisi damar tıkanıklığı riskini arttırmasıdır. Bu risk hapın içerisinde yer alan östrojen miktarı ile ilişkilidir. Bunların yanı sıra kilo da artış, göğüslerde şişme, mide bulantısı, bulanık görme, karın ağrısı ve şiddetli baş ağrısı gibi yan etkiler görülebilmektedir. Kullanıcıların bu gibi şikayetleri yaşamaları durumunda doktorlarına başvurmaları tavsiye edilmektedir.

[fotogaleri=4282,3707,25]

DOĞUM KONTROL HAPLARININ DİĞER ETKİLERİ

    Doğum kontrol haplarının vücut üzerinde başka etkileri de bulunmaktadır. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda adetler daha düzenli ve daha az sancılı görülmektedir.Ayrıca adet öncesinde yaşanan gerginlik ve ödem gibi belirtiler de doğum kontrol hapı kullanan kadınlar da daha hafif olmaktadır.Her ne kadar eski jenerasyon doğum kontrol hapları vücutta tüylenmeye neden olsa da artık yeni haplar da bu etki tersine işlemektedir ve kıllanma azalmaktadır.Doğum kontrol hapı içerisinde yer alan hormonlar sayesinde kemik yapısının daha da güçlendiği gözlenmektedir.Doğum kontrol haplarının ayrıca çikolata kisti ve myom kaynaklı kanamaları düşürdüğü, over tümörü, kist ya da kolon kanseri riskini azalttığı bilinmektedir.

Doğum kontrol hapı içerisinde yer alan hormonlar yumurtalıklarda yumurtlamanın meydana gelmesini engellemektedir. Ancak doğum kontrol hapının da kullanımında dikkat edilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır. Doğum kontrol haplarının düzenli olarak hatta mümkünse her gün aynı saatte alınması gerekmektedir. Aksi takdirde koruyuculuğu konusunda bazı soru işaretleri ortaya çıkmaktadır.

Her ilaç gibi doğum kontrol haplarının da bazı yan etkileri bulunmaktadır. Bunlar beklenen ve kabul edilebilir yan etkilerdir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınların bir kısmında, kullanımın ilk aylarında çok hafif şiddetli ara kanamalar görülebilmektedir. Bu kanamalar iki ya da üç kutu kullandıktan sonra ortadan kalkmaktadır. Doğum kontrol haplarının en önemli yan etkisi damar tıkanıklığı riskini arttırmasıdır. Bu risk hapın içerisinde yer alan östrojen miktarı ile ilişkilidir. Bunların yanı sıra kilo da artış, göğüslerde şişme, mide bulantısı, bulanık görme, karın ağrısı ve şiddetli baş ağrısı gibi yan etkiler görülebilmektedir. Kullanıcıların bu gibi şikayetleri yaşamaları durumunda doktorlarına başvurmaları tavsiye edilmektedir.

[fotogaleri=4282,3707,25]

Yazının Devamını Oku

Prolaktin neden yükselir? Prolaktin yüksekliği nelere neden olur?

30 Ocak 2019
Prolaktin ya da halk arasında bilinen adıyla süt hormonu, PRL geni tarafından üretilir ve hipofiz bezinin ön lobundan salgılanır. Peki, prolaktin hormonu yüksekliği neden olur? Prolaktin hormonu yüksekliği adet gecikmesine yol açar mı? Prolaktin hormonu yüksekliği kısırlığa neden olur mu? Merak edilenleri Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir anlatıyor.

PROLAKTİN YÜKSEKLİĞİ NELERE SEBEP OLUR?

Prolaktin hormonu vücutta hamilelikte süt üretiminin başlayacağı dönemde ve lohusalıkta normalden yüksek olarak bulunur. Bu hormon hem süt üretimini başlatır hem de annelik duygularını geliştirir. Prolaktin hormonunun lohusalık dönemi dışında yüksek olması başta kısırlık olmak üzere pek çok sağlık sorunun ortaya çıkmasına neden olur.

PROLAKTİN YÜKSELİĞİ VE ADET DÖNGÜSÜ

Prolaktin hormonunun lohusa dönemi dışında yüksek olması adet döngüsünün düzensiz olmasına neden olur. Hormondaki bu artış adet düzeninin değişmesine, adet kanamasının normalden çok daha yoğun olmasına ya da adet kanamasının gerçekleşmemesine yol açar. Hormon süt salgısı ve annelik güdüsü dışında adet düzeni ve üreme için de oldukça önemli olduğu için özellikle kadınlarda kısırlık değerlendirmesi yapılırken incelenmesi gereken bir hormondur.

PROLAKTİN YÜKSEKLİĞİ VE KISIRLIK

Lohusalık döneminde bebeğini sık sık emziren kadınlarda adet döngüsünün hemen başlamaması prolaktin hormonu ile ilgilidir. Bu dönemde hormonun yüksek olması kadının tekrar gebe kalmasına da engel olur. Prolaktin hormonu FSH ve GnRH hormonlarının üretilmesini engeller. Bu hormonun yüksek düzeyde olması da yumurta gelişiminin durmasına neden olur. Söz konusu hormonların baskılanması lohusalık dönemi dışında gerçekleştiğinde kısırlık sorunu bu durum ile ilişkilendirilebilir.

PROLAKTİN NEDEN YÜKSELİR?

Prolaktin hormonunun lohusa dönemi dışında vücutta yüksek oranda bulunmasının nedeni hipofiz bezinde oluşan tümörlerdir. Mikroadenom ve makroadenom olarak adlandırılan bu tümörler çoğu zaman iyi huyludurlar. Hormonun yükselmesini engellemek ve prolaktin seviyesini normal düzeyde tutmak için ilaçla tedavi yöntemi tercih edilebilir. Eğer prolaktin yüksekliği ilaç tedavisi ile giderilemiyorsa hipofiz bezinde bulunan ve bu soruna neden olan tümörlerin cerrahi müdahale ile çıkarılması gerekir. Prolaktin hormonunun yükselmesine neden olan bir diğer sorun ise tiroid bezinin normalden daha az çalışmasıdır. Hipotiroidi olarak adlandırılan bu durumda prolaktin seviyesi yükselebilir. Prolaktin seviyesinin yükselmesinde uykusuzluk, stres, fiziksel olarak uygun olmayan iç çamaşırı seçimi, meme ucunda piercing, polikistik over sendromu, meme estetiği sonrası meme ucuna fazla masaj yapılması gibi durumlar da etkilidir.

HÜRRİYET AİLE ÖZEL

Prolaktin hormonu vücutta hamilelikte süt üretiminin başlayacağı dönemde ve lohusalıkta normalden yüksek olarak bulunur. Bu hormon hem süt üretimini başlatır hem de annelik duygularını geliştirir. Prolaktin hormonunun lohusalık dönemi dışında yüksek olması başta kısırlık olmak üzere pek çok sağlık sorunun ortaya çıkmasına neden olur.

Prolaktin hormonunun lohusa dönemi dışında yüksek olması adet döngüsünün düzensiz olmasına neden olur. Hormondaki bu artış adet düzeninin değişmesine, adet kanamasının normalden çok daha yoğun olmasına ya da adet kanamasının gerçekleşmemesine yol açar. Hormon süt salgısı ve annelik güdüsü dışında adet düzeni ve üreme için de oldukça önemli olduğu için özellikle kadınlarda kısırlık değerlendirmesi yapılırken incelenmesi gereken bir hormondur.

Lohusalık döneminde bebeğini sık sık emziren kadınlarda adet döngüsünün hemen başlamaması prolaktin hormonu ile ilgilidir. Bu dönemde hormonun yüksek olması kadının tekrar gebe kalmasına da engel olur. Prolaktin hormonu FSH ve GnRH hormonlarının üretilmesini engeller. Bu hormonun yüksek düzeyde olması da yumurta gelişiminin durmasına neden olur. Söz konusu hormonların baskılanması lohusalık dönemi dışında gerçekleştiğinde kısırlık sorunu bu durum ile ilişkilendirilebilir.

Prolaktin hormonunun lohusa dönemi dışında vücutta yüksek oranda bulunmasının nedeni hipofiz bezinde oluşan tümörlerdir. Mikroadenom ve makroadenom olarak adlandırılan bu tümörler çoğu zaman iyi huyludurlar. Hormonun yükselmesini engellemek ve prolaktin seviyesini normal düzeyde tutmak için ilaçla tedavi yöntemi tercih edilebilir. Eğer prolaktin yüksekliği ilaç tedavisi ile giderilemiyorsa hipofiz bezinde bulunan ve bu soruna neden olan tümörlerin cerrahi müdahale ile çıkarılması gerekir. Prolaktin hormonunun yükselmesine neden olan bir diğer sorun ise tiroid bezinin normalden daha az çalışmasıdır. Hipotiroidi olarak adlandırılan bu durumda prolaktin seviyesi yükselebilir. Prolaktin seviyesinin yükselmesinde uykusuzluk, stres, fiziksel olarak uygun olmayan iç çamaşırı seçimi, meme ucunda piercing, polikistik over sendromu, meme estetiği sonrası meme ucuna fazla masaj yapılması gibi durumlar da etkilidir.

HÜRRİYET AİLE ÖZEL

Yazının Devamını Oku

Erken doğum belirtileri nelerdir?

28 Ocak 2019
Doğum zamanı yaklaşan kadınların en büyük korkularından birisi şüphesiz ki erken doğum ihtimalidir. Pek çok kadın vücudun doğuma hazırlık olarak yaptığı kasılmaları erken doğum işareti olarak algılasa da aslında bu kasılmalar ile erken doğum kasılmaları arasında bazı farklılıklar vardır.

HER KASILMA ERKEN DOĞUM BELİRTİSİ MİDİR?

Hamile kadınların yaklaşık olarak %10’unun yaşadığı erken doğum kasılmaları hazırlık sancılarının aksine doğumun başlamasına işaret eder. 

Pek çok kadın gebeliğinin üçüncü üç aylık döneminde yaşadığı kasılmaların erken doğuma işaret ettiğini düşünse de ilk kasılmalar ile birlikte paniğe kapılmamak ve stres olmamak bu süreçte büyük önem taşımaktadır.

İlk kez doğum yapacak olan kadınlar Braxton Hicks kasılmalarını genellikle hissetmezler bu nedenle ilk doğum öncesinde hissedilen kasılmaların erken doğum kasılması olma ihtimali daha fazla olduğu için doktora görünmekte fayda vardır.

ERKEN DOĞUM BELİRTİLERİ NELERDİR?

    Erken doğuma işaret eden kasılmalar ikinci üç aylık ve üçüncü üç aylık dönemde ortaya çıkabilir. Bu kasılmalar zamanla azalmaz ya da geçmez.Hatta zaman geçtikçe daha sık tekrarlanır ve tıpkı doğum sancıları gibi belirli bir düzeni takip eder. Bel ve sırtta ağrı ve baskı hissi, vajinal akıntının artması, akıntının renkli olması ya da içerisinde kan bulunması, menstrual kanama döneminde ortaya çıkan ağrılara benzeyen ağrılar, bağırsak krampları erken doğum belirtileri arasında yer almaktadır.Bu belirtilerden sadece bir tanesi bile ortaya çıktığında belirtiye eşlik eden düzenli kasılmalar da oluyorsa mutlaka doktora haber vermek gerekir.Erken doğum belirtileri ile birlikte başlayan kasılmaların saatte dörtten fazla olması halinde belirtileri göz ardı etmeden mutlaka önlem alınmalıdır. 

ERKEN DOĞUM DURDURULABİLİR Mİ?

Erken doğum başladıysa hemen paniğe kapılmaya gerek yoktur. Eğer hızlı bir şekilde hareket edip doktorunuz ile iletişime geçerseniz yatak istirahat ile birlikte erken doğumun engellenmesi sağlanabilir.

Gerekli görülen durumlarda gebeliğin yakından takip edilebilmesi için hastaneye yatış gerçekleştirilebilir. Erken doğum riski olan kadınların genellikle sürekli olarak istirahat etmeleri, bol sıvı tüketmeleri ve idrar yolu enfeksiyonuna karşı önlem almak için gerekli hijyen adımlarını uygulamaları, ağır kaldırmamaları ve stresten uzak durmaları gerekir. Rahim kasılmasını önleyen ilaçların doktor kontrolünde kullandırılmaları da belirli oranda önerilir.

YA SANCIYI ANLAMAYIP ÇOCUĞUMU EVDE DOĞURURSAM!

Hamile kadınların yaklaşık olarak %10’unun yaşadığı erken doğum kasılmaları hazırlık sancılarının aksine doğumun başlamasına işaret eder. 

Pek çok kadın gebeliğinin üçüncü üç aylık döneminde yaşadığı kasılmaların erken doğuma işaret ettiğini düşünse de ilk kasılmalar ile birlikte paniğe kapılmamak ve stres olmamak bu süreçte büyük önem taşımaktadır.

İlk kez doğum yapacak olan kadınlar Braxton Hicks kasılmalarını genellikle hissetmezler bu nedenle ilk doğum öncesinde hissedilen kasılmaların erken doğum kasılması olma ihtimali daha fazla olduğu için doktora görünmekte fayda vardır.

Erken doğum başladıysa hemen paniğe kapılmaya gerek yoktur. Eğer hızlı bir şekilde hareket edip doktorunuz ile iletişime geçerseniz yatak istirahat ile birlikte erken doğumun engellenmesi sağlanabilir.

Gerekli görülen durumlarda gebeliğin yakından takip edilebilmesi için hastaneye yatış gerçekleştirilebilir. Erken doğum riski olan kadınların genellikle sürekli olarak istirahat etmeleri, bol sıvı tüketmeleri ve idrar yolu enfeksiyonuna karşı önlem almak için gerekli hijyen adımlarını uygulamaları, ağır kaldırmamaları ve stresten uzak durmaları gerekir. Rahim kasılmasını önleyen ilaçların doktor kontrolünde kullandırılmaları da belirli oranda önerilir.

Yazının Devamını Oku

Taze embriyo ile dondurulmuş embriyo arasında fark var mı?

4 Ocak 2019
Tüp bebek tedavisinde en çok merak edilen noktalardan bir tanesi de taze embriyo ile dondurulmuş embriyo arasındaki farklar olmaktadır. Temel olarak normal tüp bebek ile dondurulmuş embriyo arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.

Normal tüp bebek tedavisinde embriyo vakit kaybetmeden anne rahmine yerleştirilirken, dondurulmuş embriyolarda gebeliği daha sonra gerçekleştirmek üzere toplanan embriyolar saklanmaktadır. 

Bu embriyolar özel cihazlar içerisinde sıvı nitrojen ile saklanmaktadır. -196 derecelik ortam sıcaklığında saklanan dondurulmuş embriyolar transferden kısa bir süre önce çözülür ve anne rahmine yerleştirilir.

Dondurulmuş embriyolarda canlılık oranı %90’ın üzerindedir. Tüp bebek yönteminde anne adayları hemen hamile kalabilirken dondurulmuş embriyolar ile gebelik istenildiği zaman oluşabilmektedir.

Dondurma Yöntemlerinde Yaşanan Gelişmeler

Embriyo dondurma işlemi dünyada uzun yıllardan beri tercih edilmektedir. Daha önceleri toplanan embriyolar yavaş bir şekilde dondurulmaktaydı.

Bu yöntem ile dondurulan embriyolar çözüldüğünde ise embriyoların canlılık oranı yaklaşık olarak %60 seviyelerindeydi. Ancak teknolojinin gelişmesi ile beraber yavaş dondurma yöntemi yerini hızlı dondurma yöntemine bırakmaya başlamıştır.

‘Vitfirikasyon’ adı verilen bu şok dondurma yöntemiyle dondurulan embriyoların çözüldüğünde canlılık oranları %90’ın üzerinde olmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Kadınlarda sık görülüyor! Polikistik over sendromu nedir, neden olur?

31 Aralık 2018
“Polikistik over sendromu, doğurganlık döneminde olan kadınlarda en çok karşılaşılan hormon bozukluklarının başında gelir” diyen Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, polikistik over rahatsızlığı konusunda bilgiler verdi.

Yaklaşık olarak her 10 kadından 1’inde polikistik over sendromuna rastlanır. Sendrom, hastaların vücudunda önemli değişikliklere neden olur. Bunların başında adetlerin düzensizleşmesi, vücutta tüylenme ve kilo problemleri gelir. Daha ileriki evrelerde ise başta kısırlık olmak üzere daha birçok ciddi sorunlara neden olabilir. Bu gibi etkilerin görülmemesi için hastalık düzenli olarak kontrol edilmelidir. Polikistik over sendromunun nedenleri hala belirsiz ve tartışmalı olmakla beraber özellikle ergenlik dönemindeki genç kızlarda yüksek oranla görülür. Belirtilerin görüldüğü hastalar, vakit kaybetmeden uzman doktor tarafından muayene edilmelidir.

Polikistik over sendromunun ortaya çıkmasının arkasında yatan sebepler tam olarak bilinmese de bazı tahminler bulunur. Bunların başında genetik ve çevresel faktörler gelir. Sendrom merkezi sinir sistemi, hipofiz bezi, üreme sistemi ve diğer vücut dokuları arasında bulunan etkileşimin bozulmasından kaynaklanır. Özellikle üreme çağındaki kadınlarda endokrin bozukluğu olarak da görülebilir. Polikistik over sendromu, aynı zamanda tip 2 diyabete de neden olabilir. Kandaki yağ oranında yaşanan yükselme ve hipertansiyon gibi rahatsızlıklara da zemin hazırlayabilen polikistik over sendromunun nadir durumlarda kalp krizi ve koroner kalp rahatsızlıklarına da neden olduğu gözlemlenmiştir. Sendromun tanısının konulabilmesi için radyolojik tetkiklerin gerçekleştirilmesi, hormonal tahlillerin yapılması ve insülin direnci varlığının tespit edilmesi gerekir.

Polikistik over sendromunun tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmediği için tek ve kesin bir tedavi yöntemi de bulunmamaktadır. Tedavi yöntemleri hastalarda görülen belirtiler ve şikayetlere göre çeşitlenir. Adet döngüsünde düzensizlik yaşayan hastalarda genel olarak doğum kontrol hapı kullanımı ile rahatsızlığın önüne geçmek hedeflenir. Ayrıca çocuk isteyen hastalarda, yumurtlamayı artıran ilaçlar kullanılır. Doğal yolla hamile kalma konusunda başarısızlık yaşayan hastalarda aşılama veya tüp bebek tedavisi gibi yöntemlere başvurulabilir. Aşırı kilo, sendromun şikayetlerinin artmasına neden olur ve bu nedenle polikistik over sendromuna sahip olan kadınların yaşam biçimlerinde önemli değişikliklere gitmesi ve düzenli olarak spor yapması önerilir. 

Yazının Devamını Oku

Menopoz sonrası oluşan osteoporozdan nasıl korunmalı?

11 Aralık 2018
Halk arasında kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz riski kadınlarda özellikle menopoz sonrasında önemli ölçüde artmaktadır. Bu nedenle menopoz sonrasında kadınların osteoporozdan korunmak için yaşam tarzlarında önemli değişikliklere gitmek gerekmektedir.

Osteoporoz aynı zamanda metabolik kemik hastalıkları arasında en sık görülendir. Kemik erimesi olan kişilerde kemiğin kütlesi azalır ve bu nedenle kemik yapısında ve kalitesinde bozulmalar meydana gelmektedir.

Osteoporoz görülen kişilerde meydana gelebilecek olan en tehlikeli durum sessiz kırık adı verilen ani kırıklardır. Bu kırıklar özellikle omurgada meydana gelmekte ve tedavi altına alınmadığı takdirde boyun kısalması, nefes darlığı ya da kamburluk gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkabilmektedir.

Yazının Devamını Oku

HPV enfeksiyonunu önemsemeli miyim?

4 Aralık 2018
Human Papilloma Virüs’ü kısaca HPV, genital bölgede meydana gelen siğillere neden olan bir virüstür. Günümüzde cinsel yolla bulaşan hastalıkların başında HPV enfeksiyonu gelmektedir.

Özellikle genç yaşta ya da çok fazla sayıda cinsel birliktelik yaşayan kişilerde görülme olasılığı daha yüksektir. Genital bölgede yer alan siğillerin hem bulaşıcılığı hem de enfeksiyon yapma riski oldukça yüksektir. HPV her ne kadar cinsel birliktelik ile bulaşan bir enfeksiyon olarak kabul edilse de vücudun farklı bölgelerinde yer alan uçuklara temas etme yoluyla da bulaşabilmektedir. HPV enfeksiyonu kadınlarda genital bölgenin dış kısmında, vajina içerisinde, rahim ağzında ve makat çevresinde görülürken erkeklerde ise yine dış genital bölgede ve makat çevresinde görülmektedir.

HPV kaynaklı meydana gelen genital siğiller genellikle herhangi bir belirti göstermeden ortaya çıkabilir ve yayılabilmektedir. Belirtiler meydana geldiğinde ise kadınlarda ve erkeklerde farklılıklar göstermektedir. Kadınlarda rahim içerisinde yerleşmiş olan siğiller cinsel ilişkide kanamaya sebebiyet vermektedir. Ayrıca gebelikte de çeşitli kanamalarla ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde ise kasık ya da makat bölgesine yerleşen siğiller genellikle kaşıntı ile kendini göstermektedir. Bu virüs nadir olarak anüs ya da idrar yollarına da yerleşebilmektedir. Bu gibi durumlarda ise tuvalete çıkmada zorluk görülmektedir. Bu gibi şikayetleri olan hastaların enfeksiyon riskini göz önünde bulundurmaları ve vakit kaybetmeden bir doktora başvurmaları tavsiye edilmektedir.

[fotogaleri=3994,364,2820]

HPV’nin yaklaşık olarak 200’e yakın farklı türü bulunmaktadır ve bunların arasında yaklaşık 40 tanesi genital bölgede siğil oluşumuna sebebiyet vermektedir. Bazı HPV türleri rahim ağzı ya da penis kanserine sebebiyet verebilmektedir. Bu gibi durumların önüne geçilebilmesi için HPV’nin tedavi edilmesi gerekmektedir. Geneller olarak HPV tedavisinde başvurulan yöntem krem tedavisidir. Ancak siğillerin çok büyüdüğü durumlarda cerrahi müdahalelere başvurulabilmektedir. Erkeklerde sünnet olma HPV’nin bulaşma riskini önemli ölçüde düşürmektedir. Kadınlarda ise HPV’den korunmak için çeşitli aşılar bulunmaktadır. Bu aşılar genel olarak 9-25 yaş arasındaki kişilere uygun görülse de daha önce herhangi bir şekilde HPV enfeksiyonu geçirmemiş olan kişilere de 45 yaşına kadar yapılabilmektedir.

Yazının Devamını Oku