Seval Taşdemir

Tüp bebek tedavisinde rahim içi çizik uygulaması başarıyı arttırır mı?

19 Şubat 2020
Bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin tercih ettiği tüp bebek tedavisinde başarılı bir sonuca ulaşmak için yeni yöntemler uygulanır. Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, tüp bebek tedavisinde rahim içi çizik uygulaması (histeroskopi) hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.

Tüp bebek tedavileri oldukça başarılı sonuçlar elde edilse de çeşitli sebeplerle bebek sahibi olamayan çiftlerin, histeroskopi ile rahim içinin değerlendirilmesi son yıllarda umut ışığı olmuş durumdadır. Geçmişinde birçok kez tüp bebek tedavisi uygulanmış ve sonuç alınamamış hastalarda histeroskopi yöntemi ile rahim içerisinin değerlendirilmesi, bu esnada da halk arasında “çizik” denilen rahim içerisinin uyarılmasını sağlayan teknik uygulanmaktadır. Bu tekniğin, başarı oranları üzerinde de pozitif sonuçları bulunmaktadır.

Işıklı bir teleskop ile rahim içi boşluğu görüntülenebilmektedir. Histeroskop, aynı zamanda tedavi için de kullanılabilmektedir. Tanısal amaçla kullanılan histeroskopi ofis histeroskopi olarak adlandırılmaktadır. Tedavi amaçlı histeroskopilerde ise anestezi uygulanmaktadır. Histeroskopi ideal olarak adet kanaması bittikten hemen sonra yapılmalıdır. Bu dönemde rahim iç tabakası oldukça incedir ve bu sayede rahim içerisinde meydana gelen anormallikler daha net bir biçimde saptanabilmektedir. Tanısal amaçlı histeroskopiler için hastaların herhangi bir hazırlık süreci bulunmamaktadır. Ancak tedavi amaçlı histeroskopide anestezi uygulaması yer aldığı için hastaların operasyondan önceki altı saatte bir şey yememeleri gerekmektedir.

Ofis histeroskopi, tanı amaçlı bir histeroskopi uygulamasıdır. Herhangi bir şekilde anestezi gerektirmeyen bu uygulamada rahim ağzından rahim içerisine sokulan ince aletler kullanılmaktadır. Ofis histeroskopi başta; kısırlık, rahim içinde yapışıklık, miyom ve poliplerin görüntülenmesi için kullanılır. Bu uygulamanın en büyük avantajı ise vajina içerisine herhangi bir alet yerleştirilmeden ve rahim ağzı tutulmadan ya da genişletilmeden yapılabilmesidir. Ancak rahme giriş esnasında hafif bir kramp meydana gelebilmektedir. Bu krampın oluşması ise son derece doğaldır. Ofis histeroskopi de rahmin içerisinde su verilerek boşluğun şişirilmesi sağlanmaktadır. Bu şekilde rahim içerisi, kamera aracılığı ile daha rahat ve net bir şekilde görüntülenebilmektedir.

Ofis histeroskopi sonrasında hafif ve orta düzeyde bir ağrı duyulabilir ve görüntüleme işlemi sonrasında hastalar kısa takipten sonra evlerine gidebilmektedir. Tedavi amaçlı histeroskopi ise her ne kadar basit ve kolay bir işlem olsa da cerrahi bir müdahaledir ve genel anestezi ile birlikte uygulanmaktadır. Bu nedenle hastaların ameliyattan altı saat önce yemek ve sıvı alımını durdurmaları gerekmektedir. Bu operasyonda uygulanan anestezi sayesinde hasta hiçbir ağrı ya da sızı hissetmemektedir. Tedavi amaçlı histeroskopi uygulaması sonrasında hastaların büyük bir çoğunluğu aynı gün sosyal hayatlarına geri dönebilmektedir. Operasyondan sonraki ilk günde bazı krampların meydana gelmesi son derece normaldir. Ayrıca nadiren de olsa lekelenme gibi kanamalar da meydana gelebilmektedir. Bu komplikasyonlar birkaç gün içerisinde ortadan kalkmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Menopoz için endişelenmeyin!

22 Ocak 2020
Menopoz, her kadının yaşadığı doğal bir geçiş dönemidir. Ancak bazı kişileri daha fazla endişelendirmektedir. Hastalar; sıklıkla menopozun etkilerinden korktuklarını belirtiyorlar. Öncelikle menopozdan korkmak sizi ve hayat kalitenizi olumsuz yönde etkileyecektir. Bu dönemde yapmanız gereken şey; doktorunuzla iletişim halinde olmak ve onu dinlemektir. Haydi, gelin hep birlikte menopoz nedir, belirtileri nelerdir ve bu dönemde neler yapabiliriz gibi konu başlıklarına bakalım.

MENOPOZUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Menopoz; kısaca adet kanamalarının sonlanmasıdır. Adet kanamasının ve adet döngüsünün 1 yıl boyunca olmaması durumuna menopoz denilmektedir. Menopoz, genellikle 48-55 yaşları arasında olmasına rağmen daha erken yaşlarda da görülebilir.

Menopozun belirtilerini ise fiziksel ve psikolojik olarak ikiye ayırabiliriz. En yaygın fiziksel belirtiler; düzensiz adet döngüsü, sıcak basması, gece terlemesi, yorgunluk, uykusuzluk, sık idrara çıkma, vajinal kuruma, deride (ciltte) kuruluk, östrojen eksikliğinden kaynaklanan kollajen içeriğinin azalmasıyla birlikte damarların belirgin hale gelmesi, yaraların geç iyileşmesi, deride incelme olarak belirtilebilir. Psikolojik belirtilerinde ise; anksiyete, ağlama isteği, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık ve depresyon vardır. Burada menopozun olumsuz getirilerine odaklanmak yerine, bu olumsuz durumlarla nasıl başa çıkılacağına odaklanmak çok daha faydalı olacaktır.

MENOPOZ DÖNEMİNİ RAHAT GEÇİRMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

Menopoz döneminde doktor kontrolünde, beslenme ve hayat tarzında birtakım değişiklikler yapılmalıdır. Bu değişikliklerin hepsi hem psikolojik hem de fizyolojik olarak rahatlamaya ön ayak olacaktır. Menopozda kemik sağlığı için kalsiyum alımına özen gösterilmelidir.

Bunun için en iyi kaynak; süt ve süt ürünleridir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve pekmez de kalsiyum açısından zengindir. Gün içinde yeteri kadar su tüketmeli ve içeriğinde kafein olan kahve tüketimi de en aza indirilmelidir. Protein tüketimi fazlaysa yine bu dönemde aşırıya kaçmamakta fayda var. Beslenme sürecinde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise tuz miktarıdır. Tuzun, idrarla birlikte kalsiyum atılımını arttırdığı için, fazla tüketiminden kaçınmalıyız.

MENOPOZ DÖNEMİNDE SPORUN ETKİSİ OLDUKÇA FAZLA

Ayrıca mutlaka bir spor dalı ile ilgilenilmelidir. Ağır ve çok yorucu sporların yanı sıra; haftada en az 30 dakika orta düzeyde aktivite yapmakta fayda var. Düzenli olarak yapılan en az 30 dakika orta tempolu bir yürüyüş bile osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltmaya, kalp-damar sağlığını sürdürmeye, kan basıncı, kolesterol ve kan şekerinin düzenlenmesine etki edecektir. Ek olarak bu aktiviteler, rahat uyumanızı, iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

MENOPOZ DOĞAL BİR GEÇİŞ DÖNEMİDİR

Hem beslenme hem de hayat tarzında yapılacak ufak değişikliklerle menopoz dönemini rahat geçirmek mümkündür ve menopozun getirdiği olumsuzlukları bu şekilde lehimize çevirebiliriz. Menopoz bütünüyle doğal bir geçiş dönemidir. Her kadın kendine en uygun tedavi desteği ile menopoz dönemini daha sağlıklı ve rahat geçirebilir.

Menopoz; kısaca adet kanamalarının sonlanmasıdır. Adet kanamasının ve adet döngüsünün 1 yıl boyunca olmaması durumuna menopoz denilmektedir. Menopoz, genellikle 48-55 yaşları arasında olmasına rağmen daha erken yaşlarda da görülebilir.

Menopozun belirtilerini ise fiziksel ve psikolojik olarak ikiye ayırabiliriz. En yaygın fiziksel belirtiler; düzensiz adet döngüsü, sıcak basması, gece terlemesi, yorgunluk, uykusuzluk, sık idrara çıkma, vajinal kuruma, deride (ciltte) kuruluk, östrojen eksikliğinden kaynaklanan kollajen içeriğinin azalmasıyla birlikte damarların belirgin hale gelmesi, yaraların geç iyileşmesi, deride incelme olarak belirtilebilir. Psikolojik belirtilerinde ise; anksiyete, ağlama isteği, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık ve depresyon vardır. Burada menopozun olumsuz getirilerine odaklanmak yerine, bu olumsuz durumlarla nasıl başa çıkılacağına odaklanmak çok daha faydalı olacaktır.

Menopoz döneminde doktor kontrolünde, beslenme ve hayat tarzında birtakım değişiklikler yapılmalıdır. Bu değişikliklerin hepsi hem psikolojik hem de fizyolojik olarak rahatlamaya ön ayak olacaktır. Menopozda kemik sağlığı için kalsiyum alımına özen gösterilmelidir.

Bunun için en iyi kaynak; süt ve süt ürünleridir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve pekmez de kalsiyum açısından zengindir. Gün içinde yeteri kadar su tüketmeli ve içeriğinde kafein olan kahve tüketimi de en aza indirilmelidir. Protein tüketimi fazlaysa yine bu dönemde aşırıya kaçmamakta fayda var. Beslenme sürecinde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise tuz miktarıdır. Tuzun, idrarla birlikte kalsiyum atılımını arttırdığı için, fazla tüketiminden kaçınmalıyız.

Ayrıca mutlaka bir spor dalı ile ilgilenilmelidir. Ağır ve çok yorucu sporların yanı sıra; haftada en az 30 dakika orta düzeyde aktivite yapmakta fayda var. Düzenli olarak yapılan en az 30 dakika orta tempolu bir yürüyüş bile osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltmaya, kalp-damar sağlığını sürdürmeye, kan basıncı, kolesterol ve kan şekerinin düzenlenmesine etki edecektir. Ek olarak bu aktiviteler, rahat uyumanızı, iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

Hem beslenme hem de hayat tarzında yapılacak ufak değişikliklerle menopoz dönemini rahat geçirmek mümkündür ve menopozun getirdiği olumsuzlukları bu şekilde lehimize çevirebiliriz. Menopoz bütünüyle doğal bir geçiş dönemidir. Her kadın kendine en uygun tedavi desteği ile menopoz dönemini daha sağlıklı ve rahat geçirebilir.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek uygulamalarında lenfosit aşısı

15 Ocak 2020
Lenfosit aşısı tekrarlayan düşüklerde, infertil çiftlere uygulanmaya başlandı. Başarılı sonuçlar elde edilmesiyle adını çok sık duyar olduk. Peki, lenfosit aşısı nedir? Tüp bebek tedavisinde nasıl kullanılır?

Lenfosit; kemik iliğinde üretilen beyaz kan hücrelerinin bir türüdür. Lenfositler vücudu hastalıklara karşı koruyan antikorları üretir ve hücreleri tehlikelere karşı uyarmak için kimyasallar gönderir. Vücudumuzda yeterli sayıda lenfosit olması hastalıklara karşı o kadar güçlü olduğumuz anlamına da gelmektedir.

Evet. Aşırı stres, sigara içmek, yetersiz ve sağlıksız beslenme gibi faktörler lenfosit sayısını düşürür ve bağışıklık sistemi olumsuz etkilenir. Yani lenfositler bağışıklık sistemimizin güçlü olması için önemlidir.

Sık tekrarlayan düşüklerde, infertil çiftlerde başarıya ulaşan lenfosit aşısı; nedeni açıklanamayan infertilite vakalarının birçoğunun bağışıklık sistemi ile ilgili olabileceğini de ortaya koyuyor. Kısacası; annenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse, bebeğin anneye tutunma oranı da o kadar artış göstermektedir. Baba adayından alınan kan örneğindeki lenfosit hücreleri ayrıştırılır. Bu ayrıştırma özel solüsyonlar kullanılarak santrifügasyon yapılır, ayrıştırılan lenfositler anne adayının ön koluna 4 ayrı noktadan cilt altına enjekte edilir. İşlem öncesinde dikkat edilmesi gereken konulardan biri, baba adayından kan alınmadan önce babanın HIV ve hepatit açısından incelenmesidir. Çünkü taşıyıcı olan kişilerden alınan kan ile aşı hazırlanamaz.

Son olarak şunu belirtelim; söz konusu aşının bebeğe ve anne adayına herhangi bir zararı yoktur. Bebeklerde anomali artışı, gelişme geriliği saptanmamıştır. 

Yazının Devamını Oku

Mevsim geçişlerin anne adayları neler yapmalıdır?

3 Ekim 2019
Mevsim değişiklikleri vücutta birçok değişimi beraberinde getirmektedir. Anne adaylarında bu değişimler daha belirgin bir şekilde kendini gösterir. Diğer bireylere göre mevsim geçişlerinde artan yorgunluk hissi hamilelerde iki kat daha fazla yoğun yaşanmaktadır.

Yorgunluğun önlenmesinde yeteri kadar su içmenin önemi büyüktür. Anne adaylarının gebelik süresince su ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılaması gerekir.

Yoğun gebelik hormonlarının etkisi altında olan anne adayı kendisini normalden daha fazla halsiz, sinirli ve isteksiz hissedebilir. Mevsim değişikliği ile beraber gebelikte vücut su tutar, bağırsak hareketleri yavaşlar, el ve ayaklarda şişlikler olabilir. Bununla birlikte kansızlık, tiroid hormonu eksikliği gibi hastalıklar varsa bu süreç daha zorlayıcı olabilir.

Sonbaharda gittikçe azalan sıcaklıklardan dolayı anne adaylarının dengeli beslenmesi, olası enfeksiyonlara karşı kendisini koruma altına alması önemlidir. Bu dönemde enfeksiyon bulaşma riskine karşı havalandırılmamış ortamlardan uzak durmak oldukça faydalı olacaktır. Bulunulan yerlerin iyice havalandırılması, ellerin sık sık yıkanmasına dikkat edilmelidir.

Gebeliğin ilk 3 aylık döneminden sonrası kış aylarına denk gelen gebeler grip aşısı olarak gripten korunabilir. Grip aşısı anne adayını gripten korur ve bebeğe herhangi bir zarar vermez. Bu dönemde grip olan gebelerin doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik veya ilaç almaması önerilir.

Sonbahar ve kış mevsiminde gebelik geçiren anne adaylarının özellikle beslenmelerine dikkat etmesi gerekir. Bol miktarda demir içeren sebzeleri; lahana, brokoli, ıspanak ve pırasa tüketmeleri önerilir. Bu sebzeler içerdikleri bol miktardaki demir sayesinde direnci artırır, kabızlığı engeller. Anne adayı bol miktarda C vitamini meyveler tüketerek bağışıklık sistemini güçlendirmeyi ihmal etmemelidir.

Sonbahar ve kış aylarında soğuktan korunmak için pamuklu ve yün kıyafetler tercih etmelidir. Bu kumaşlar anne adayını aşırı terlemeden korur, mantar enfeksiyonu riskini en aza indirir, kaşıntı ya da alerjik sorunların önüne geçmiş olur.

Yaşam şartlarının, mevsim geçişlerini daha kolay atlatmada önemli bir faktör olduğunu unutmayalım. Stresi hayatımızdan ne kadar uzaklaştırırsanız mevsim geçişlerini de o kadar kolay atlatabilirsiniz. Daha sakin bir hayat tercihi gebelik sürecinizde size iyi gelecektir. Açık havada yapılan 30 – 40 dakikalık yürüyüşler anne adayının kendisini daha iyi hissetmesini sağlar. Yoga, pilates gibi hem vücudu hem ruhu stresten uzaklaştıracak sporlar da anne adaylarına iyi gelecektir.

Yazının Devamını Oku

Hidrosalpinks ve tüplerin alınması

14 Mayıs 2019
Tüplerin uçlarının tıkalı ve içlerinin sıvı dolu olması durumuna hidrosalpinks adı verilir. Bu biriken sıvı fallop tüplerinin içerisini kaplayan doku tarafından üretilir. Hidrosalpinks yumurtalık ve fallop tüplerinin birinin veya her ikisinin iltihaplanması ve gerekli şekilde tedavi edilmemesi sonucu oluşur. Enfeksiyona bağlı olarak fallop tüplerinin ucu birbirine yapışır. Normal koşullarda içinde bulunan hücrelerden salgılanan ve karın boşluğuna akan sıvı tüpün içinde birikmeye başlar.

HİDROSALPİNKS BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hidrosalpinks genellikle belirti vermez. Fakat kasık ağrısı en önemli belirtileri arasındadır. En sık görülen belirti ise, cinsel ilişki sırasında meydana gelen kasık ağrılarıdır. Bu kasık ağrılarının vajinismustan farkı ise, vajina girişinde olmamasıdır. Ağrılar, sürekli ya da zaman zaman kendini gösterebilir.

HİDROSALPİNKS TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE BAŞARI ŞANSINI DÜŞÜRÜR MÜ?

Fallop tüplerinin içinde biriken sıvının bir kısmı sürekli olarak rahim içine doğru akmaktadır. Bu sıvı tüp bebek tedavisinde embriyolar rahim içine yerleştirildiği zaman bu embriyoların tutunmasını engelleyebilir ve gebelik şansını azaltabilir.

NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Hidrosalpinks’in en önemli tanı yöntemlerinden biri muayeneler sırasında ultrasonda sıvı birikmesinin gözlenmesidir.

HİDROSALPİNKS KİMLERDE GÖRÜLÜR? YAŞ ÖNEMLİ BİR ETKEN MİDİR?

Hidrosalpinks fallop tüplerinin enfeksiyon sonrası tıkanmasına bağlı olarak geliştiği için cinsel yoldan bulaşan hastalıklara meyilli kadınlarda daha sık görülür. Bu enfeksiyon bazen kürtaj gibi tıbbi bir müdahalenin komplikasyonu olarak da gözlenebilir. Bu nedenle cinsel yönden aktif olunan genç yaşlarda görülme sıklığı daha fazladır.

HİDROSALPİNKS’İN TÜP BEBEK TEDAVİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Hidrosalpinks tedavisinin tüp bebek tedavisine başlamadan önce yapılması önerilir. Fakat bazı durumlarda hidrosalpinks, tedavinin herhangi bir aşamasında tespit edilebilir. Bu aşamada ise, elde edilen tüm embriyoların dondurulması önerilir. Embriyo transferinin hidrosalpinks tedavisinden sonra yapılması son derece önemlidir.

Hidrosalpinks, özellikle ultrasonda görüldüğü durumlarda tüp bebek başarısını yarı yarıya düşürür. Bunun nedeni de yumurtalıkların uyarılması sırasında tüp içinde artış gösteren sıvının rahim içine akışıdır. Bu sıvı aynı zamanda embriyonun tutunmasını sağlayan özellikleri de azaltarak etki eder. Hidrosalpinks, bir yandan gebelik şansını düşürürken diğer yandan da gebeliklerin düşük ile sonlanmasına yol açabilir.

Hidrosalpinks genellikle belirti vermez. Fakat kasık ağrısı en önemli belirtileri arasındadır. En sık görülen belirti ise, cinsel ilişki sırasında meydana gelen kasık ağrılarıdır. Bu kasık ağrılarının vajinismustan farkı ise, vajina girişinde olmamasıdır. Ağrılar, sürekli ya da zaman zaman kendini gösterebilir.

Fallop tüplerinin içinde biriken sıvının bir kısmı sürekli olarak rahim içine doğru akmaktadır. Bu sıvı tüp bebek tedavisinde embriyolar rahim içine yerleştirildiği zaman bu embriyoların tutunmasını engelleyebilir ve gebelik şansını azaltabilir.

Hidrosalpinks’in en önemli tanı yöntemlerinden biri muayeneler sırasında ultrasonda sıvı birikmesinin gözlenmesidir.

Hidrosalpinks fallop tüplerinin enfeksiyon sonrası tıkanmasına bağlı olarak geliştiği için cinsel yoldan bulaşan hastalıklara meyilli kadınlarda daha sık görülür. Bu enfeksiyon bazen kürtaj gibi tıbbi bir müdahalenin komplikasyonu olarak da gözlenebilir. Bu nedenle cinsel yönden aktif olunan genç yaşlarda görülme sıklığı daha fazladır.

Hidrosalpinks tedavisinin tüp bebek tedavisine başlamadan önce yapılması önerilir. Fakat bazı durumlarda hidrosalpinks, tedavinin herhangi bir aşamasında tespit edilebilir. Bu aşamada ise, elde edilen tüm embriyoların dondurulması önerilir. Embriyo transferinin hidrosalpinks tedavisinden sonra yapılması son derece önemlidir.

Hidrosalpinks, özellikle ultrasonda görüldüğü durumlarda tüp bebek başarısını yarı yarıya düşürür. Bunun nedeni de yumurtalıkların uyarılması sırasında tüp içinde artış gösteren sıvının rahim içine akışıdır. Bu sıvı aynı zamanda embriyonun tutunmasını sağlayan özellikleri de azaltarak etki eder. Hidrosalpinks, bir yandan gebelik şansını düşürürken diğer yandan da gebeliklerin düşük ile sonlanmasına yol açabilir.

Yazının Devamını Oku

Doğum kontrol implantları nedir? Gebelikten %100 korur mu?

4 Nisan 2019
Deri altına yerleştirilen ve yaklaşık olarak 3 yıl süreyle yüksek oranda doğum kontrolü sağlayan çubuklara, doğum kontrol implantı, bir diğer adıyla deri altı çubukları denir. 4 cm uzunluğunda olan bu implantlar, uzman hekimler tarafından kolay bir şekilde üst kola yerleştirilir.Doğrudan deri altına yerleştirilen implant, yumurtalıklardan yumurta salınmasını önler. Rahim ağzındaki salgıyı koyulaştırarak spermin rahim içine girişini engeller. Aynı zamanda rahmin iç tabakasını incelterek fetüsün yerleşmesini engeller.

DERİ ALTI İMPLANTLARININ OLASI YAN ETKİLERİ NELERDİR? 

Tüm ilaçlar gibi doğrum kontrol implantlarının da bazı yan etkileri gözlenebilir. Sıklıkla gözlenen yan etkileri sivilce, baş ağrısı, vücut ağırlığında artış, memede gerginlik ve ağrı, düzensiz kanama ve vajinal enfeksiyondur. Bazı kişilerde sinirlilik, duygusal değişkenlik, saç dökülmesi, ağrı, yorgunluk, karın ağrısı, bulantı, implant yerinde reaksiyon ve ağrı da gözlenebilmektedir.

DERİ ALTI İMPLANTLARI İÇİN KİMLER UYGUN ADAY DEĞİLDİR?

Doğum kontrol implantları;

    İmplantın içindeki etkin maddeye veya herhangi bir yardımcı maddeye karşı alerjisi (aşırı duyarlılığı) olanlar,Bilinen veya şüphelenilen gebelik durumu olanlar,Bilinen veya şüphe edilen, cinsel steroidlere duyarlı kötü huylu hastalıklar,Damar tıkanıklığı (tromboz) olanlar,Tanı konmamış vajinal kanaması olanlar,Karaciğer tümörlerinin varlığı veya öyküsü (benign veya malign)Uzun süre karaciğer fonksiyon değerlerinin normale dönmediği ciddi karaciğer hastalığı ya da öyküsü olanlara uygulanmaz.

DERİ ALTI İMPLANTLARI KİMLERE UYGULANABİLİR?

    İlk adet döneminden menopoza kadar üreme döneminde uzun süreli ya da sürekli korunma isteyen kadınlar,Östrojen içeren kontrasepsiyon yöntemlerini kullanamayan kadınlar,Doğumdan 4 hafta sonra ve emzirme dönemindeki kadınlara uygulanabilir. 

Tüm ilaçlar gibi doğrum kontrol implantlarının da bazı yan etkileri gözlenebilir. Sıklıkla gözlenen yan etkileri sivilce, baş ağrısı, vücut ağırlığında artış, memede gerginlik ve ağrı, düzensiz kanama ve vajinal enfeksiyondur. Bazı kişilerde sinirlilik, duygusal değişkenlik, saç dökülmesi, ağrı, yorgunluk, karın ağrısı, bulantı, implant yerinde reaksiyon ve ağrı da gözlenebilmektedir.

Doğum kontrol implantları;

Yazının Devamını Oku

Düşük veya bebekte doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar

20 Mart 2019
Gebelikte enfeksiyon yaşamak her hamile kadının korkulu rüyasıdır. Gebelik esnasında ortaya çıkan enfeksiyonlar, hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından ciddi sorunlar ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince anne adaylarının çok daha dikkatli olması gerekir. Hem düşüğe hem de doğum sonrası bebekte doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar erken teşhis edildiği zaman rahatlıkla tedavi edilebilir.

GEBELİKTE YAŞANAN ENFEKSİYON NELERE YOL AÇABİLİR?

Rahim içi tabakasına yerleşen ve herhangi bir belirti göstermeden ilerleyen enfeksiyonlar da düşüğe ve erken doğuma neden olabilir. Bu enfeksiyonlar ancak rahim ağzından alınan dokuların incelenmesi ile teşhis edilir.

Klamidya; adet dönemi dışında kanama, cinsel ilişki esnasında ağrı ve kanama, sarı renkli akıntı gibi belirtiler ile kendini gösterir. Bu enfeksiyonun tedavisinde mutlaka partnerlerin birlikte tedavi edilmesi sağlanmalıdır.

Kısırlığa ve düşüğe neden olan klamidya enfeksiyonu doğumsal anomalilerin de nedenidir.

Pastörizasyonu iyi yapılmamış süt ve şarküteri ürünlerinden, iyi pişirilmemiş etlerden bulaşan listeria, sıtma olarak da bilinen malarya, toksoplazmozis gondi, uçuk virüsü olarak da bilinen herpes simpleks, kızamıkçık, sitomegalo virüsü, parvo virüsü, suçiçeği, bakteriyel vajinoz kısırlığa, düşüğe, ölü doğumlara ve doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar arasında yer alır.Bu enfeksiyonlar için mutlaka detaylı inceleme yapılmalı ve geciktirmeden tedavi edilmelidir.

ENFEKSİYON TANISI NASIL KONULUR?

Enfeksiyon hem düşüğe hem de kısırlığa neden olabileceği gibi bebeğe de zarar verebilir. Cinsel ilişki, kan yolu, olumsuz hijyen şartları gibi pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkan enfeksiyonlar mikrobiyolojik inceleme ile teşhis edilebilir.

Kişide kısırlık varsa doktorun tüp bebek tedavisinden önce enfeksiyon ihtimalini elemesi gerekmektedir. Enfeksiyon tanısı, mikrobiyolojik inceleme ya da serolojik testler ile yapılabilir. Eğer enfeksiyon tanısı konulursa antibiyotik tedavisine başlanabilir. Gebelikte ilaç kullanımının bebek acısının oldukça zararlı olduğu bilinmelidir. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda penisilin tedavilerinin bebeğe ve gelişimine olumsuz bir yansıması olmadığı ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı gebelikte enfeksiyon sorunu göz ardı edilmemeli ve mutlaka kontrol edilmelidir.

Rahim içi tabakasına yerleşen ve herhangi bir belirti göstermeden ilerleyen enfeksiyonlar da düşüğe ve erken doğuma neden olabilir. Bu enfeksiyonlar ancak rahim ağzından alınan dokuların incelenmesi ile teşhis edilir.

Klamidya; adet dönemi dışında kanama, cinsel ilişki esnasında ağrı ve kanama, sarı renkli akıntı gibi belirtiler ile kendini gösterir. Bu enfeksiyonun tedavisinde mutlaka partnerlerin birlikte tedavi edilmesi sağlanmalıdır.

Kısırlığa ve düşüğe neden olan klamidya enfeksiyonu doğumsal anomalilerin de nedenidir.

Pastörizasyonu iyi yapılmamış süt ve şarküteri ürünlerinden, iyi pişirilmemiş etlerden bulaşan listeria, sıtma olarak da bilinen malarya, toksoplazmozis gondi, uçuk virüsü olarak da bilinen herpes simpleks, kızamıkçık, sitomegalo virüsü, parvo virüsü, suçiçeği, bakteriyel vajinoz kısırlığa, düşüğe, ölü doğumlara ve doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar arasında yer alır.
Bu enfeksiyonlar için mutlaka detaylı inceleme yapılmalı ve geciktirmeden tedavi edilmelidir.

Enfeksiyon hem düşüğe hem de kısırlığa neden olabileceği gibi bebeğe de zarar verebilir. Cinsel ilişki, kan yolu, olumsuz hijyen şartları gibi pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkan enfeksiyonlar mikrobiyolojik inceleme ile teşhis edilebilir.

Kişide kısırlık varsa doktorun tüp bebek tedavisinden önce enfeksiyon ihtimalini elemesi gerekmektedir. Enfeksiyon tanısı, mikrobiyolojik inceleme ya da serolojik testler ile yapılabilir. Eğer enfeksiyon tanısı konulursa antibiyotik tedavisine başlanabilir. Gebelikte ilaç kullanımının bebek acısının oldukça zararlı olduğu bilinmelidir. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda penisilin tedavilerinin bebeğe ve gelişimine olumsuz bir yansıması olmadığı ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı gebelikte enfeksiyon sorunu göz ardı edilmemeli ve mutlaka kontrol edilmelidir.

Yazının Devamını Oku

Gebeliği etkileyen jinekolojik hastalıklar nelerdir?

25 Şubat 2019
Gebeliği etkileyen jinekolojik hastalıkların mutlaka tedavi edilmesi önemlidir. Özellikle de tüp bebek tedavisine başlamadan önce mutlaka tüm tetkiklerin yapılması gerekmektedir.

Gebe kalmayı ve gebelik sürecini etkileyen jinekolojik hastalıklar ile ilgili herhangi bir tedavi uygulanmaması durumunda; düşük, erken doğum, ölü doğum ya da doğumsal anomali gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir. 

Miyomlar kısırlığa ve düşüğe neden olabilen oluşumlardır. Bu nedenle eğer gebelik planlanıyorsa mutlaka kontrol edilmelidirler. Miomlar eğer küçük boyutlu ise gebeliğe engel olmayabilirler. Ancak miyomlar hormonal değişikliklerden etkilendikleri için gebelik süresince büyüyebilirler.

Büyüyüp rahim ağzını kapatan miyom oluşumları normal doğum yapmaya engel olabilir. Ayrıca bu oluşumlar erken doğum riskinin artmasına da neden olur.

Miyom oluşumları rahim ağzını kapatırsa doğumun mutlaka sezaryen ile yapılması gerekir. Hamilelik öncesinde cerrahi müdahale ile alındıysa kişinin normal doğum yapabilmesi için operasyon bölgesinin tam anlamıyla iyileşmiş olması lazımdır.

Halk arasında çikolata kisti olarak da bilinen ‘endometriozis’, rahim içerisinde bulunan endometrium dokusunun karın içerisinde farklı bölgelere yerleşmesine verilen isimdir.

Bu oluşumların nedenleri bilinmez. Fakat kadınlar arasında oldukça yaygın olduğu ve pek çoğunun geç teşhis edildiği yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış durumdadır.

Kadınların %10’unun yaşadığı sorunlardan birisi olan endometriozis kısırlığa neden olabilir. Ayrıca tekrarlayan düşüklere de neden olabilen endometriozis; yumurtalama fonksiyonunu bozan, spermleri öldüren toksinler üreten, embriyonun tutunmasını ve gelişmesini etkileyen bir hastalıktır.

Endometriozis hormonlara bağlı olarak ilerleyen bir rahatsızlık olduğu için özellikle hamilelik esnasında oluşması pek mümkün değildir. Fakat hamilelik öncesinde oluşan endometriozislerin mutlaka tedavi edilmesi çok önemlidir. Endometriozislerin hamilelik ile birlikte iyileştiği de görülür.

Yazının Devamını Oku