Fatih Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Okul Müdiresi Ayşe Korkmaz, okulda cerrahi maske ürettiklerini açıkladı. Üretimin Moda Tasarım Teknolojileri Alanı bünyesinde gerçekleştirildiğini belirten Korkmaz, üretimde öğretmen, öğrenci ve personellerin gönüllü görev aldığını dile getirdi. Okulun döner sermaye işletmesi bulunduğunu da belirten Korkmaz, “Yasal sınırlama gelene kadar bu çerçevede satışlar yaptık. Ağırlıklı olarak işletmelerden talepler geldi” diye konuştu.
Üretime 18 Mart 2020 tarihinde başladıklarını anımsatan Korkmaz, “Tüm dünyada ve ülkemizde salgın ile ilgili gelişmeleri gördükçe öncelikle; ‘Biz neler yapabiliriz?’ düşüncemiz oluştu. Basında Mesleki Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı diğer meslek liselerinde dezenfektan üretimi gibi örnek çalışmalar yapıldığını gördük. İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz vasıtası ile de maske ve tulum konusunda da yoğun ihtiyaç olduğu haberini aldık. Kendi imkanlarımızı gözden geçirerek, maske üretimini başarabileceğimize karar verdik. Bu anlamda Bursa, Eskişehir, Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) desteğinin ne kadar yerinde ve zamanında oluştuğuna sevindik. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önderliğinde, ilimizdeki diğer meslek liseleri ile koordineli olarak malzeme araştırmalarını yaptık ve üretimleri planladık. Ülkemizin bu süreci en az hasarla atlatabilmesi adına hafta sonları dahil özverili bir çalışma temposuyla üretimlerimizi sürdürmekteyiz. Atölyelerimizde üretilen maskeler; sağlık çalışanlarımızın kullanımına sunuluyor” dedi.
ZORLUKLAR AŞILDI
Başlangıçta hammadde temin etme konusunda zorluklar yaşandıklarını belirten Korkmaz, yaşanan zorlukları İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve okulların dayanışma içindeki çalışması ile aşıldığını ve tüm malzemelerin temin edildiğini kaydetti. Yarı mamul maskelerin temininden sonra, lastik ve telleri dikerek ürünü oluşturduklarını ifade eden Korkmaz, düzenli olarak günde 400 adet maske üretecek şekilde ekibi organize ettiklerini açıkladı.
HİBE VE DESTEK ALDIK
Üretim sürecinin BEBKA ile bağlantılı olduğunun altını çizen Korkmaz, “BEBKA’nın 2019 Yılı Mesleki Eğitimin Geliştirilmesi Mali Destek Programı kapsamında hibe alınan, projelendirilmiş bir bütçe ile donanımlarımızı sağladık. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile BEBKA’nın teknolojik, güncel üretimler yapabilmemiz için sunduğu bu fırsatı değerlendirdik. Dikiş makinelerimizi, ütülerimizi ve çalışma ortamlarımızı teknolojik olarak yeniledik. Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi (NOSAB), Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve kurumsal ortaklarımızla bağlantılarımız da oldu. Bursa tekstil sektörünün önde gelen firmaları da proje iştirakçilerimiz olarak Covid 19 ile mücadele amaçlı üretimlerimizde sürekli arayarak, ihtiyaçlarımızı sormuş ve destek amaçlı iyi niyetlerini belirttiler” diye konuştu.
ÖĞRENCİLERİMİZ PROJE HAZIRLAMANIN ÖNEMİNİ ANLADI
Ürün tamamlandıktan sonra bunları, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Sağlık İl Müdürlüğü ve Vefa Sosyal Destek Grubu’na gönderdiklerini açıklayan Korkmaz, “Alanlarıyla ilgili çalışmalara katkı sağlamaktan ve maske dikimini öğrenmiş olmalarından dolayı öğrencilerimiz çok mutlu oldular. Ayrıca BEBKA kapsamında yürüttüğümüz projemizin böyle anlamlı bir üretimde katkısını görünce, proje hazırlamanın anlamını ve önemini daha iyi anlayarak, motive oldular” dedi.
Sıfırda da ikinci elde de rekor satışın yaşanacağı bir yıl olacağını açıklayan 0 araç bayii yöneticileri, yeterli sıfır araç oranı ile piyasada dengenin sağlanabileceğini savundu. Sertepe Otomotiv, İnşaat, Tekstil, Sanayi, Ticaret A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Serkan Güler, ikinci el otomobilde en belirleyici noktanın araç bulunurluğu olduğunu belirterek, pandeminin etkisi ile çoğu markada sıkıntılar meydana geldiğini söyledi.
Araçlarda ÖTV ile ilgili yeni bir düzenleme yapıldığını hatırlatan Güler, satış matrahı 130 bin liranın altında kalan araçların yüzde 50, 130 bin TL’nin üzerindeki araçların yüzde 80’lik dilimde yer aldığını kaydetti. Modellerin yüzde 80’e çıkınca fiyatların da otomatik olarak arttığına işaret eden Güler, “O artış insanları ikinci ele yönlendirdi. İkinci ele bu kadar talep olunca fiyatları kısa zamanda yukarı çekmiş oldu. İnsanlar sattığı aynı aracı tekrar geri alamamaktan şikayetçi aslında. Kullanıcılardan da ‘Fiyatlar arttı, bu fırsat’ diye satan oldu ama ne yazık ki sattıkları fiyatta yeni araç alamadılar veya benzer bir otomobil alamadılar. Çok hızlı şekilde yükseliş gözlendi” diye konuştu.
TOPLU TAŞIMADAN BİREYSEL KULLANIMA
Pandeminin de sektörü etkilediğini savunan Güler, fabrikaların üretim hacimlerinin azaldığını veya bazı markalarda tamamen durdurduğunu kaydetti. Sıfır ve ikinci el araç piyasasında satışların yüksek sonuçlanacağını söyleyen Güler, “Sıfır otomobil satışında pazarın bu yıl 800 binlere dayanacağı planlanıyor. Son 3 ayda oldukça fazla araç geliyor. Pandemi başlangıcında itibaren yaklaşık 4 ay boyunca azalan sıfır araç arzı talebi karşılamayınca otomatikman talep ikinci ele kaymış oldu. İnsanların bireysel araç kullanma ihtiyacı da yükseldi. Pandemi döneminde toplu taşımadan bireysel araç alımına yöneldiler” şeklinde konuştu.
ARAÇ SAKLAMAK KİMSENİN İŞİNE YARAMAZ
İkinci el araç alacaklara tavsiyede de bulunan Güler, alacakları modelin sıfırını inceleyip, onun fiyatı ve olup olmadığına bakarak hareket etmeleri önerisinde bulundu. Bayilerin ve distribütörlerin araçları tuttuğu yönündeki iddiaları da kabul etmeyen Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
Hürriyet Bursa ikinci el otomobil fiyatlarındaki tırmanışı araştırdı. İkinci el ve 0 km araç satıcılarıyyla görüşen Hürriyet Bursa, bu konuda rahatsızlıkları ve talepleri ilk ağızdan öğrendi.
Geçen yılın ikinci yarısından itibaren başlayan ikinci el otomobil fiyatlarındaki artış, ivmesini artırarak sürdürüyor. Yaşanan durumdan alım yapanlar kadar satış yapanlar da şikayet ediyor. Bazı modellerde yüzde 100 oranında artış gözleniyor. Kimi araçlarda ise ikinci el ile sıfır araç fiyatı aynı seviyede seyrediyor. Konuyla ilgili yaşananları sektör temsilcileri ile konuştuk. Bu durumun neden kaynaklandığını, piyasada dengenin nasıl sağlanabileceğini, fiyatlardaki çıkış trendinin devam edip etmeyeceğini, önümüzdeki yıl beklentilerini sorduk. İkinci el otomobil piyasasının nabzını tuttuk.
FİYATI YÜZDE 100 ARTAN VAR
Oto Galericiler Odası Başkanı Hakan Yanık, araç fiyatlarındaki artışın piyasayı ele geçirmek isteyen kartellerden kaynaklandığını ileri sürdü. Vatandaşın da farkında olmadan bu duruma destek verdiğini ifade eden Yanık, özellikle yılbaşından Ekim ayına kadarki süreçte çok ciddi artışlar yaşandığını kaydetti. Her araçta farklı oranda artış olduğunu belirten Yanık, bunun yüzde 100 oranında yansımalarının da görüldüğünü ekledi.
DEVLET SAHAYA İNMELİ
Türkiye’de sıfır araç girişi olmadığı için araç fiyatlarının yükseldiği yönünde bahaneler sunulduğunu anlatan Yanık, “Eğer Türkiye’ye sıfır araç girişi yok ise talep de yoksa ki bunlar, ‘Araç satamıyoruz’ diye ÖTV indirimi talebinde bulundular. Şu anda nasıl sıra veriyorlar? Devlet masa başında denetim yapmayı bırakacak. Sahayı bilen insanlarla sahaya inip, gümrükleri denetleyecekler. Sıfır bayilerin otoparklarını denetleyecekler. Arabaların Türkiye’ye girip, girmediğini kontrol edip; ciddi matematiksel hesap yapıp, neden bu kadar artış olduğuna bakacaklar. Bunun araştırılması lazım” diye konuştu.
İNTERNET SİTELERİ KONTROL ALTINA ALINMALI
Şule VURAL ALKAN
1’İNCİ SINIFTA ÖĞRETMEN İLE KURULACAK BAĞ ÖNEMLİ
Kızım bu yıl 1’inci sınıfa başladı. Sadece iki gün ve onun da yarısında eğitim görüyorlar. Henüz öğretmeni ile birbirlerini yakından tanıma şansını elde edemedi. 1’inci sınıfta öğretmen ile kurulacak bağın oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Henüz bu bağ oluşmadan online eğitimin ne kadar faydası olur bunu yaşayarak göreceğiz. Bu nedenle bu yıl en büyük mağduriyeti 1’inci sınıfların yaşayacağını düşünüyorum. Çünkü örgün eğitim uzaktan öğretimle asla karşılaştırılamaz. Hatta henüz okuma yazma bilmeyen bir çocuk söz konusuysa maalesef durum biraz daha kritik. İlk okuma yazma ve alfabe öğretimi, öğretmen rehberliğinde gerçekleşmesi gereken bir süreç.
EKRANDA DİSİPLİNİ SAĞLAMAK ZOR
Özellikle uzaktan eğitimde biz velilere büyük görev düşüyor. Çocukları ekran karşısına geçirmek ve disiplini sağlamak zor. Yaşadığımız sürecin açıklarını kapatmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye çalışıyoruz.
OKUL MEVCUDU ARTTI
Mart ayından beri devam eden pandemi döneminde, 21 Eylül’de başlayan yüz yüze eğitimin ikinci aşamasına 12 Ekim tarihinde geçildi. İlkokul 2, 3 ve 4’üncü sınıflar, ortaokul 8’inci sınıflar, lise hazırlık ve 12’inci sınıflar, köy okulları ve özel eğitim öğrencileri ilk derslerine girdi. İkinci dönemin başlamasının üzerinden bir hafta geçti. Bursa ve çevresindeki durumu yetkililere sorduk. Genel durum ile ilgili değerlendirmelerde bulunan sendikası temsilcileri, gözlemlerini aktardılar.
GENEL BİR STANDART YOK
Eğitim İş Bursa Şubesi Başkanı Özkan Rona, okullarda önlemlerin standart şeklinde alınmadığını söyledi. Önlemler konusunda bütün sorumluluğun okul idarelerine bırakıldığını belirten Rona, “Mevcut kaynağı olan, elden bağış alabilen, para toplayabilen okullar bu önlemleri daha fazla alabildi. Dezenfektan, yedek maske temin etti. Kimi okullar ateş ölçer alabildi. Yönlendirme tabelaları koyabildi. Mesafe uyarıları yapılabildi. Kıt ekonomik kaynakları olan okullar da bütçeleri kadar önlem alabildiler. Dolayısıyla okullarda alınan önlemlerle ilgili genel bir standart yok. Sağlık Bakanlığı’nın koyduğu standartların yakalanamadığı okullar var” dedi.
YETERLİ PERSONEL YOK
Bakanlık tarafından ‘Her teneffüsten sonra temas edilebilecek yüzeylerinin tamamı dezenfekte edilecek’ açıklaması olduğunu hatırlatan Rona, tırabzan, kapı kolu, musluk gibi öğrenci ve öğretmenlerin temas ettiği her yerin bu düzenlemenin içine girdiğini söyledi. Okullarda yeterli yardımcı hizmetlinin olmadığını söyleyen Rona, bu nedenle eksiklik yaşandığını ekledi.
ÖNLEMLER CİDDİYETLE ALINMALI
Okullarda seyreltilmiş şekilde gruplar halinde eğitim yapıldığını belirten Rona, “Özellikle merkezde zaten ikili eğitim yapılıyordu. Şimdi seyreltilmiş ikili eğitim yapılıyor. Sabahki ve öğlenci öğrenciler arasında yer değişiminde genel bir dezenfeksiyon işlemi yapılması gerekirken, bu işlem de yapılamıyor. Okulların hem yeterli miktarda hijyen maddesi alabilecek imkanı yok, hem de bunu sürekli yapabilecek personeli yok. O nedenle önlemler yeteri kadar alınmadı. Belli noktalara dezenfektan monte etmekle, öğrencilerin okula maskeyle gelip oturmalarını sağlamakla bu iş olmuyor. Önlemler ciddiyetle alınmadı” diye konuştu.
Bu yılın Temmuz ayında Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 85,9 oranında bir düştüğüne dikkat çeken Güney Marmara Turizm Otelciler Birliği (GÜMTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Yazıcı, buna göre 932 bin 927 kişinin geldiğini söyledi. 2020 yılı Temmuz ayında Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ülkeleri açıklayan Yazıcı, bunların sırasıyla Almanya, Ukrayna, İngiltere, Hollanda ve Fransa olduğunu kaydetti. Aynı dönemde en fazla ziyaret yapılan iller ile ilgili bilgi veren Yazıcı, ilk 5 sırada İstanbul, Antalya, Edirne, İzmir ve Muğla’nın yer aldığını aktardı.
Turizm geliri ve ortalama harcama rakamları açısından da bilgi veren Yazıcı, “2019 yılında yabancı ziyaretçilerin ortalama harcaması 642 ABD Doları olarak gerçekleşmişti. 2019 yılının aylık genel ortalama harcaması 666 ABD Doları olarak kayıtlara geçti. 2020 yılında ise; yabancı ziyaretçilerin üç aylık ortalama harcaması 710 ABD Doları olarak gerçekleşmişti. 2020 yılının aylık genel ortalama harcaması ise 727 ABD Doları olarak kayda geçti” dedi.
DOLULUK ANCAK YÜZDE 25
Bursa otellerinin ortalamalarına bakıp, değerlendirmede bulunan Yazıcı, “Mart sonu itibariyle pek çok otel faaliyetlerine ara vermişti. Nisan ve Mayıs ayı dolulukları yüzde 10-12 seviyelerindeyken, bu oran Haziran ve Temmuz ayı doluluklarına yüzde 20-25 oranına ancak çıkabildi” diye konuştu.
POTANSİYELİ DÜŞTÜ
Bursa otellerinin yüzde 80’inin, yüzde 50 kapasite ile faaliyete başladığını açıklayan Yazıcı, şu andaki doluluk oranlarının yüzde 25-30 seviyelerinde olduğuna dikkat çekti. Açık olan otellerin hepsinin sertifikalı olarak hizmet verdiklerini vurgulayan Yazıcı, “Şehir otellerinde konaklama hizmeti kadar yiyecek ve içecek operasyonları da çok önemli. Son kısıtlamalardan sonra yiyecek ve içecek potansiyeli de düştü. Pandemi sebebiyle her gün farklı bir durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz. O yüzden de kış sezonunu yaşayıp, göreceğiz ama önlemlerimizi alıyoruz” şeklinde konuştu.
TALEP ALIYORUZ ANCAK...
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi nedeniyle turizm sektörünün çok fazla etkilendiğini söyleyen Karinna Hotel Ön Büro Müdürü Harbi Türk, Türkiye’nin turizm ülkesi olduğunu belirterek, bunun da ekonomiye yansıması olduğunu ekledi. Özellikle yaz döneminde Bursa’ya gelen Arap misafirlerin bu yıl neredeyse hiç gelmediğini aktaran Türk, “Yaz döneminde Uludağ’da otelimizi açamadık. Ama dağ evlerimiz bu süreçte yerli misafirlerimizin tatil ihtiyacını giderdi. Bursa ve Uludağ için yatırım hedefleri seneye ertelendi diyebilirim” dedi.
SORU İŞARETLERİ VAR
Bu yıl Uludağ’a doğalgazın geldiğini hatırlatan Türk, en büyük yeniliğin bu olduğunu anlattı. İşletmelerin Ekim, Kasım ayında pandemi sürecinin seyrine göre Güvenli Turizm Sertifikası alacaklarını söyleyen Türk, işletmecilerin ‘Tesisimi yüzde 60 kapasite ile açabilir miyiz?’ kaygısı yaşadıklarını kaydetti. Bunun yanında birçok soru işaretinin de bulunduğunu anlatan Türk, “Her yıl büyük bir pazar olan kış festivali olur mu? Yılbaşı, sömestrde durum nereye evrilir? Ekim ve Kasım aylarında net bir durumda adım atmak istiyoruz” diye konuştu.
VAKALARIN ARTMAMASI TEMENNİMİZ
Tesis olarak Güvenli Turizm Belgesi’ni aldıklarını açıklayan Türk, “Odalarımızda ve aktivite alanlarında her türlü hijyen ve mesafeli alan oluşturduk. Aynısını orman evlerinde de yaptık. Orası hizmet veriyor. Sonbahar için hazırlıklarımızı yaptık ancak Mart ayındaki gibi vaka sayılarının artmaması temennisindeyiz” dedi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Turizm Konseyi Başkanı Sibel Cura Ölçüoğlu, geçen süreçte şehirlerarası seyahat kısıtlamaları ile hafta sonu sokağa çıkma yasakları nedeniyle yurtiçi seyahatlerin azaldığını söyledi. Bursa’ya yurtdışından çok yurtiçi seyahate hareketlilik kazandırmanın önemine değinen Ölçüoğlu, “Yurtiçi turizmi canlandırmak için çalışmalıyız. Benim hep söylediğim o zaten. Arap turistlerden ayrı Bursa’ya yerli turistin gelmesi gerekiyor. İzmir, İstanbul, Ankara, Eskişehir’de yaşayan insanların yeni yollar ile kente kolay erişim imkanı bulunuyor” diye konuştu.
KARANTİNADAN DOLAYI SEYAHATE ÇIKMAM DİYORLAR
Gelecek konusunda pozitif olmaya çalıştıklarını anlatan Ölçüoğlu, tatil ve fuar organizasyonları için şu değerlendirmeleri yaptı:
“Turistler gelseler bile Türkiye’den kendi ülkelerine döndüklerinde karantinaya girecekler. Bu, birçok kişi için büyük bir handikap. Bu durumda ‘Hiç seyahate çıkmam’ veya ‘Kendi ülkemde kalırım’ diyor. Bunu özellikle Avrupalılar söylüyor. Dönüşte 10-15 gün karantina... Birçoğu için imkansız bir durum. Bursa’da fuarlar olacak deniyor. Onlara da yurtdışından gelenler oluyor. Onların da ellerini, kollarını bağlayan kendi ülkelerine döndüklerinde uygulanan karantina koşulları olacaktır. İki günlük fuara gelecek sonra 14 gün evde oturmak zorunda kalacak. Kimse gelmez öyle bir fuara.”
HERKES KENDİ ÜLKESİNDE TATİL YAPTI
Bursa’ya gelecek olanların da karantina uygulamalarından dolayı vazgeçtiklerini söyleyen Ölçüoğlu, dünyadaki turizmin bu kadar düşme nedeninin de bu olduğunu savundu. Her yerde iç turizme odaklanıldığını anlatan Ölçüoğlu, “Kendi otellerimizde de Güney’de de görüyoruz. Hep yerli turist var. Bu Almanya’da da Hollanda da öyle. Herkes kendi ülkesinde tatil yaptı ki dönüşte karantinaya girilmesin diye” dedi.
FUARLARA KATILDIK
Geçen sene Dubai ve Sofya’da BTSO ve TÜRSAB olarak turizm fuarlarına katıldıklarını anlatan Ölçüoğlu, iyi bir dönem yaşadıklarını açıkladı. Mart ayı itibariyle koronavirüsün çıkmasıyla bu yaz döneminin Bursa için çok kötü geçtiğini söyleyen Ölçüoğlu, sene sonuna kadar da parlak görmediğini aktardı.
TÜRKİYE Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Eker, dünya genelinde bir sorun yaşandığını hatırlatarak, Bursa’nın da bu süreçten etkilendiğini söyledi. Bursa için Körfez Ülkeleri ve Arap pazarının önemli olduğunu ifade eden Eker, o bölgelerde de tedbirler neticesinde giriş-çıkış yasaklarının sürdüğünü kaydetti.
Ülkelerin kendi vatandaşları, çalışma izni ve oturma izni olanlar ile iş nedeni ile seyahat edenlerin yolculuk yapabildiğini söyleyen Eker, “Turizm seyahati sadece Antalya Bölgesi’ne var. Onun dışındaki şehirlerde turizm sezonu açılmadı. Maalesef bu hedeflerimizi etkileyen bir durum. Zaten bu sene yeterli potansiyel olmadığı için otellerin yarısından çoğu da açmadı. Pandemi bitmediği sürece açılmaz. Artık beklentimiz gelecek yaz ayında” diye konuştu.
DİKKAT ETMEMİZ GEREKİYOR
Turizmden gelecek yaz dönemine kadar çok fazla beklentilerinin olmadığını yineleyen Eker, “Aslında beklememek doğru. Belki daha sıkı tedbirler alınsa, gelecek yılı kurtarabilecektik. Şimdi gelecek yıl da tehlikeye giriyor. Halk olarak dikkat etmemiz gerekiyor. Turizm olarak 3-5 ay belki iş yapamayacağız ama önümüzdeki yıl yapabiliriz. Dünya Hava Yolları Birliği tarafından yapılan bir açıklamada turizmin 2023 yılından önce eski duruma dönmeyeceği ve eski doluluklara ulaşmayacağı öngörülüyor. Bursa da tüm dünyanın etkilendiği gibi bu durumdan etkileniyor” dedi.
İÇ PAZAR ULUDAĞ’I DOLDURABİLİR
Sağlıkçılarla yaptıkları görüşmelerde aşı veya ilaç bulunmadığı sürece bu işin önümüzdeki yaza kadar devam edeceği öngörüsü bulunduğunu ifade eden Eker, kış turizminde de bu durumun yaşanabileceğini kaydetti. Ağırlıklı olarak iç pazara yönelik olduğu için Uludağ’ın belli bir doluluk oranını yakalayabileceğine değinen Eker, “Mesela Antalya’da Temmuz ve Ağustos ayında bir doluluk oldu. İç turizmin de etkisi oldu. Uludağ’da otel sayısı az olduğu için dolabilir. Uludağ, daha çok iç pazar ile doluyor. Belki bir avantaj olabilir” diye konuştu.
BAZI OTELLER SINIFTA KALDI
Pandemi öncesinde hem Turizm ve Tanıtma Şube Müdürlüğü, hem de başkanı olduğu Bursa Kültür Turizm ve Tanıtma Birliği üzerinden 2018 ve 2019’da çok önemli faaliyetler gerçekleştirdiklerini hatırlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, dünyanın her yerinde Bursa’nın tanıtımını yaptıklarını kaydetti. Birçok ülkede turizm profesyonelleri ile ortak çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Aktaş, gerek acentelerin, gerek otellerin Güney Kore, Almanya, Dubai, Hollanda, Bulgaristan, Japonya, Umman, Bahreyn, Katar gibi birçok ülkede acentelerle anlaşmalar gerçekleştirip, rezervasyonlar aldıklarını dile getirdi.
İYİ SİNYALLER ALINDI
Bu senenin Ocak ve Şubat aylarında alınan konaklama istatistiklerinin 2020’nin turizm açısından son derece iyi geçeceğinin sinyallerini verdiğini söyleyen Aktaş, “Çünkü önceki yıllara göre Ocak ve Şubat aylarında turist sayılarımızda belirgin bir artış trendi oluşmaya başlamıştı. Fakat Mart ayında tüm dünyada olduğu gibi turizm adeta Bursa’da da durma noktasına geldi. Haziran ayından sonra rakamlarda bir miktar iyileşme olmuş olsa da istenilen sayılara ulaşmak mümkün olmadı” diye konuştu.
Covid-19 süreci nedeniyle herkesin ‘Maske, Mesafe, Temizlik’ kuralları ile sağlığına dikkat ettiğini söyleyen Aktaş, aşı ve tedavi konusunda dünya genelinde çalışmaların devam ettiğini belirterek, bunun da bir gün geçeceğini kaydetti. Turizm sektörünün beklentisinin tüm bunları geride bırakıp, turizmin tekrar ivmelenerek istenen seviyelere gelmesi olarak özetleyen Aktaş, “Biz de buna inanıyoruz, bugüne kadar yaptığımız tüm çalışmaların meyvesini belki bu sene toplayamadık fakat Covid-19’u geride bıraktığımızda turizmde çok daha iyi yerlerde olacağız” dedi.
ORTADOĞU, UZAKDOĞU VE AVRUPA
Bursa’da turizm sektöründe tüm paydaşların birlik halinde olduğunun altını çizen Aktaş, bu durumdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ortak hedefler oluşturup, bu hedeflere birlikte yürüdüklerini söyleyen Aktaş sözlerini şöyle sürdürdü:
Çok fazla yatırım gerektirmeden yüzde 20-40 arası gelişme gösterebilecek sektörler bunlar. Konjonktüre bağlı olarak biyoteknoloji ve moleküler biyoloji, genetik gibi konular geleceği olan sektörler olarak öne çıkmakta” dedi.
Pandemi süresince, ekonomide sürecin nasıl ilerleyeceğinin tartışıldığını anımsatan Bursa Sanayici ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Hadi Türkay, dönüşün U şeklinde mi, V şeklinde mi olacağının değerlendirildiğini kaydetti.
Gelen ihracat rakamlarının, bu geri dönüşün U şeklinde olacağına işaret ettiğini belirten Türkay, kesin bir şey söylemek için çok erken olduğunu dile getirdi.
Toparlanmada en hızlı olan sektörün tarıma dayalı ürünlerde görüldüğünü ifade eden Türkay, bunun özellikle yaş meyve ve sebzede yaşandığını aktardı. Yaz ayları içinde olduğumuzu hatırlatan Türkay, koşullar göz önünde bulundurulduğunda da bunun normal bir gelişme olduğunu dile getirdi.
KONJONKTÜR BELİRLEYECEK
Önümüzdeki süreçte üzerinde durulması gereken sektörlerle ilgili değerlendirmede de bulunan Türkay, “Türkiye özelinde, senelerdir tarım ve turizm sektörlerini söylüyoruz. Her iki sektörde de hem insan kaynakları anlamında, hem yatırım anlamında ciddi birikimlerimiz var. Çok fazla yatırım gerektirmeden yüzde 20-40 arası gelişme gösterebilecek sektörler bunlar. Konjonktüre bağlı olarak biyoteknoloji ve moleküler biyoloji, genetik gibi konular geleceği olan sektörler olarak öne çıkmakta. Pandemi sorunlarını daha çok yaşayacağımız günler var önümüzde” dedi.
İNSANLAR TASARRUFA YÖNELDİ
Sanayi malları üretiminde ciddi daralma yaşandığını söyleyen Türkay, bunun eksi yüzde 8 civarında olduğuna değindi. Otomotiv ve çeliğin sanayide en yüksek düşüş yaşayan sektörler olduğunu belirten Türkay, “İnsanların alım alışkanlıklarına geri dönüş yavaş olacak. İnsanlar tasarrufa yöneldi. Gelecekle ilgili net bir görüşleri yok. Dolayısıyla harcamalarını ertelemeyi doğru buluyorlar. Tüketime dayalı ve bu sektörlerle doğrudan ilişkili sektörler en çok etkilenenler oluyor” diye konuştu.
Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BOSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Rasim Çağan, koronavirüs salgınının hammaddeye ulaşımda yaşanan aksaklıkların yanı sıra lojistik sıkıntıları, seyahat kısıtlamaları, nakit akışı ve tedarik zincirinde yaşanan bozulmalarla birlikte küresel ekonomi dengesini alt üst ettiğini söyledi. Türkiye’de özellikle Nisan ve Mayıs aylarında ekonomik kayıplarla, ihracatta dip seviyelerin görüldüğünü hatırlatan Çağan, Haziran ayında kredilerdeki artış ve likidite desteğiyle birçok sektörün hareketlenmeye başladığını kaydetti.
Pandeminin etkilerinin en fazla hissedildiği Nisan ayında ihracat oranının sipariş iptalleri ya da ertelemeler ile birlikte yüzde 41 düşüşle 8 milyar 990 milyon dolara kadar gerilediğini anımsatan Çağan, “Mayıs’ta da 9 milyar 967 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmişti. Fakat Haziran, piyasalardaki toparlanmanın kendini gösterdiği bir ay oldu. Haziran’da yüzde 15,8 yükselişle 13 milyar 369 milyon dolara ulaşan ihracat, Temmuz ayında ise geçen senenin aynı ayına göre yüzde 8,4 artış kaydetti. Bu dönemde yükselen döviz kurları ise Türkiye’nin fiyat rekabeti gücünü bir nebze artırarak, ihracata olumlu bir katkı sağlayacaktır” diye konuştu.
Bursa açısından da değerlendirmede bulunan Çağan, yılın ilk çeyreğinde 1,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen aylık ihracatın, pandemi etkisiyle üretime ara verilmesi ya da sınırlı devamlarla birlikte Nisan’da 436 milyon dolara, Mayıs’ta da 574 milyon dolara kadar gerilediğini hatırlattı. Mayıs ayının son haftası ve Haziran ayı ile birlikte yüzde 40’lara kadar düşen kapasite kullanım oranlarının yeniden yükselişe geçtiğini belirten Çağan, “Haziran ayında 930 milyon dolara ulaşan Bursa ihracatı, Temmuz ayında ise 1 milyar 155 milyon dolarla, yılın başındaki seviyeyi yeniden yakaladı” dedi.
DIŞ TALEBİ TETİKLEYECEK
Ertelenen taleplerin güçlü bir iç pazar yaratacağını savunan Çağan, “2018 krizi sonrası içeride ertelenen talep, zayıf geçen 2019 satışları ve pandemi nedeniyle 2020 yılı ilk yarısının da çok düşük performans ile devam etmesi sonucu ertelenen talep, ikinci yarıda güçlü bir iç pazar yaratacaktır. Satışımızın büyük bölümünü gerçekleştirdiğimiz Avrupa pazarı da pandemi sonrası yakın coğrafyadan ürünleri temin ederek, kendini daha emniyette hissedecektir. Ayrıca, rekabetçi döviz kuru da dış talebi tetikleyecek ve çarkları yüzde 100 kapasite ile çalıştıracağına inanıyorum” diye konuştu.
TÜRKİYE’YE YÜKLÜ SİPARİŞLER GELMEYE BAŞLADI
Türkiye’nin Haziran ayında ihracatta bir önceki aya göre yüzde 35’lik artış yakalayarak birçok ülkeye göre pozitif bir yükseliş gösterdiğini belirten Bursa İş Kadınları Yöneticileri Derneği (BUİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eroğlu, Temmuz ayının Haziran’a göre yüzde 11,5’lik artışla bu başarısını sürdürdüğünü hatırlattı. Dünyanın, içinde bulunduğu bu zorlu süreçte Türkiye’nin güvenilir tedarikteki gücünü en iyi şekilde gösterdiğini vurgulayan Eroğlu, “Ticaret pazarlarında her geçen gün Türk malı algısının geliştiğini ve Türkiye’ye olan güvenin arttığını görüyoruz. Pandemi sürecinde Türkiye doğru strateji ile güvenilir liman olduğunu ispatladı ki bu bırakın geçtiğimiz ayları geçen seneki Temmuz rakamları ile karşılaştırıldığında daha da aşikar” diye konuştu.
SALGININ SEYRİ BELİRLEYECEK
Covid-19 krizinin çok şiddetli olması nedeniyle salgın etkisinin yüksek olduğu dönemdeki üretim kaybını telafi etmek için daha fazla çaba gösterilmesinin önemine işaret eden Eroğlu, “Bu nedenle büyümenin önümüzdeki aylarda daha da güçlenmesi çok önemli. İhracatçılarımız seri reflekslerle Mart ortasından Mayıs sonuna kadarki süreçte yaşadığı kayıpları telafi etmeye başladı. Elbette bu kaybın tamamen telafisi dünya ticaretindeki koşullara da bağlı, salgının önümüzdeki aylardaki seyri bunu belirleyecek” diye konuştu.
STABİL VE ÖNGÖRÜLEBİLİR BİR SÜREÇ
Mevcut kur artışının ihracata etkisinin orta uzun vadede olumlu olacağını dile getiren Eroğlu, “Ancak bu da sanayi için iyi değil. İç pazarda da ihracatta da stabil ve öngörülebilir bir süreç arzularız. Bunun kesintiye uğradığı her dönem, sisteme olumsuz etki yapar” dedi.
SIFIR ARAÇ TALEBİNDE DARALMA OLABİLİR
Temmuz ayında otomotiv pazarının 87 bin 400 adetle rekor kırdığını söyleyen Eroğlu, kurdaki artış ile satışların Ağustos’tan itibaren düşeceği öngörüsünü paylaştı. Kurun son 1 ayda yüzde 10 arttığına işaret eden Eroğlu, “İthal markalar Ağustos başında yüzde 5-7 bandında zam yapmak zorunda kaldı. Yerli üreticiler de kur artışını belli oranda yansıtmak zorunda. Bu fiyat artışları sıfır araç talebinde mutlaka daralmaya yol açacaktır. Halihazırda devletin sağladığı teşvikler nedeniyle iç piyasada bir hareketlilik var. Ayrıca ihracat artışıyla ilgili beklentiler var. Bunlar iç piyasayı dengelediği için döviz artışından kaynaklanan maliyet artışının ürün fiyatlarına yansıması yılın son çeyreğine doğru gerçekleşecektir” şeklinde konuştu.
Dünyayı etkisi altına alan pandemi krizinin beraberinde olumsuzluklar getirdiğini ve şok etkisi yarattığını anımsatan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DOSABSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel, ilgili bakanlıklar ve devletin aldığı yerinde ve zamanında kararlarla bu etkinin en alt seviyelere düşürüldüğünü söyledi. İşveren ve çalışanlar için destek paketler hazırlandığını ifade eden Çevikel, “Üretim ve dolayısıyla iş yaşamı korunmaya çalışıldı. Bu şekilde kaçınılmaz problemlerden biri olan işsizlik sorununun önü alınmaya çalışılarak, sağlığımızı tehdit eden pandeminin getirdiği moral bozukluğunun üstüne gelecek kaygılarının yaşanması engellenmeye çalışıldı” diye konuştu.
Pandeminin ilk gününden bu yana yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen devletin yerinde müdahaleleri, işveren, işçi ve halkın sağlam duruşları ile çarkların tamamen durmasının engellendiğini vurgulayan Çevikel, ikinci dönem olarak tanımlanabilecek ‘Yeni serbesti’ sürecinde iş insanları ve çalışanların işlerine tekrar sarıldıklarını belirterek, üretimle ekonominin çarklarının yeniden ivmelenip, dönmeye başladığını kaydetti.
ÖZELLİKLİ ÜRÜN VE HİZMETLER
Yaşanan pandemi sürecinin yeni bir arz talep dengesi oluşturduğunu, üretim ve çalışma şekillerinde de yeni modelleri beraberinde getirdiğine işaret eden Çevikel, koruyucu giysi ve malzemeler ile daha özellikli ürün ve hizmetlerin ön plana çıktığını vurguladı. Yeni serbesti sürecinde sosyalleşme sürecinin yeniden başladığını ve çalışma hayatının hız kazandığını belirten Çevikel, “Bu sürece ayak uydurarak, özellikli ürünler imal eden firmalar ve sektörler ülkemizde, dünyada yerini daha da güçlendirerek koruyacaktır” dedi.
TEKNOLOJİ İŞE ENTEGRE EDİLMELİ
Pandemi dönemi ve sonrasındaki gelişmelerin yeni bir ekonomi ve dünya düzenini beraberinde getirdiğini söyleyen Çevikel, teknolojinin iş hayatına entegre edilmesinin artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldiğinin altını çizdi. İş yaşamında dijitalleşmenin öneminin bir kez daha ortaya çıktığını dile getiren Çevikel, “Yıllardır dillendirilerek hem devlet, hem de özel sektör tarafından önemli adımlar atılan yerli ve milli üretim metalarına artık iş yaşamını kolaylaştıran yazılımların da eklenmesi elzem oldu. Son yıllarda tüm dünyada çok hızlı gelişen teknolojiye ayak uydurarak ve hatta teknolojiyi kullanan değil, üreten taraf olarak hep arzuladığımız gibi genç iş gücümüz, coğrafi konumumuz, çalışkan, üretken insanlarımız gibi avantajlarımızla birlikte ülke olarak dünyanın önemli güçlerinden biri haline gelebiliriz. Dünyanın gidişatını doğru okuyarak, pandemi krizini gücümüze güç katarak atlatabiliriz” diye konuştu.
KURA KARŞI YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM
Bursa Ticaret Borsası (BTB) Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı, tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgınına karşı Türkiye’nin iyi bir sınav verdiğini kaydetti. Pandemi nedeniyle küresel piyasaların durma noktasına geldiğini anımsatan Matlı, AB ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde yüzde 11,9; ABD ekonomisinin ise yüzde 32 ile tarihi bir küçülme yaşadığını ekledi.
Türkiye’nin farklı bir ülke olduğunu ifade eden Matlı, kendi dinamikleriyle beraber, uluslararası derecelendirme kuruluşlarını her zaman şaşırttığını kaydetti. OECD rakamlarına göre Türkiye için 2020 yılında eksi 4,5 büyüme beklendiğini hatırlatan Matlı, şu anda artı 3’lere çıkmayı hedefleyen bir ülkeden bahsedildiğini aktardı.
Dünya nüfusunun yüzde 40’ına dört saatlik bir uçuşla ulaşabilme imkanının bulunduğunu söyleyen Matlı, Türkiye’nin pandeminin yayıldığı Çin’den kayan taleplerin merkezi olması ve bu süreçte TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu öncülüğünde iş dünyası adına taleplerin hükümet tarafından bir bir hayata geçirilerek, hızla devreye alınmasıyla, reel sektörün bu süreci en az hasarla atlattığını savundu.
EN BÜYÜK DERS: KENDİ KENDİNE YETEBİLMEK
Globalde yaşanan sorunların Türkiye’ye de yansımalarının olacağını belirten Matlı, “Ancak ülke olarak hızlı davranma ve karar alma becerileri ile bu konuda önemli avantajlar yakaladığımızı ifade etmeliyiz. Bu süreçte tüm dünya için en büyük ders kendi kendine yetebilme yeteneği kazanmaktır. Özellikle ABD ve Avrupa’daki birçok ülkede gıdaya ulaşma endişesi ile marketlerin talan edilmesi sürdürülebilir ve nitelikli tarım uygulamalarının önemini, dağıtım ve stoklama becerisi kazanmanın ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir” dedi.
YERLİ ÜRETİM
Tarım sektörünün, nüfusun beslenme ihtiyacını karşılamasındaki önemini hatırlatan Matlı, bunun yanında milli gelire, istihdama, dış ticarete, tarıma dayalı ve tarıma bağlı sanayiye de katkı yaptığını kaydetti. Sosyal ve ekonomik açıdan stratejik öneme sahip olduğunun altını çizen Matlı, “Bundan dolayı içinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte tüm dünyada ‘Yerli üretim’ ve ‘Kendi kendine yeten ülke olma’ tartışmaları yeniden gündeme oturmuş ve tarımda yeterlilik, yerli ve milli üretim, gıda güvenliği gibi kavramlar daha da önem kazanmıştır” diye konuştu.
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, tekstil sektörünün toparlanma sürecinde olduğunu söyledi. Temmuz ayı tekstil ihracat rakamlarının geçen yılın aynı ayını neredeyse yakaladığını belirten Engin, “Tekstil sektörü olarak ihracatta Haziran ayına göre yüzde 18,5 artış sağladık. Temmuz ayında Türkiye 656 milyon dolar tekstil ve 1 milyar 812 milyon dolar hazır giyim ihracatı gerçekleştirdi. Bu süreçte eski rakamları yakalamamızda devletimizin destekleri ve sanayicilerimizin dirayetli duruşu oldukça etkili oldu. Diğer yandan yılın ikinci çeyreğindeki AB ekonomisinde yaşanan yüzde 11,9’luk ve ABD ekonomisinde yaşanan yüzde 32,9’luk küçülme göz önüne alındığında Türkiye’nin ihracat değerlerindeki artış yüzdelerinin önemli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
KORUYUCU EKİPMAN İHRACATI KORUDU
Tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin etkileri sürerken, yeniden eski rakamları yakalamalarında birden fazla etkenin söz konusu olduğunu ifade eden Engin, Türkiye’nin kişisel koruyucu ekipman ve maske üretiminde dünyanın lider üreticilerinden biri olmasının bu süreçte sektörün toparlanmasında önemli rol oynadığını kaydetti. Yaşanan süreçte maske ve kişisel koruyucu malzemelerin günlük yaşantının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini hatırlatan Engin, “Toplum sağlığının korunmasında önemli bir rol üstlenen maske konusunda; cerrahi maskelerin ardından fonksiyonel tekstillerden üretilen çok kullanımlı maskeler de gündeme geldi” dedi.
PAZAR 4 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE
Analistler tarafından yapılan değerlendirmeleri paylaşan Engin, küresel yıkanabilir ve tekrar kullanılabilir maske pazarının, yüzde 8’lik istikrarlı bir yıllık bileşik büyüme oranı ile 2020 - 2030 döneminde 4 milyar doların üzerinde bir toplam pazar değerine ulaşmasının öngörüldüğünü aktardı. Standartları belirlenmiş çoklu kullanıma uygun yıkanabilir tekstil maske ihracatının serbest olmasıyla sektörün ayrı bir ihracat hamlesi içine girdiğini vurgulayan Engin, “Günümüzün yeni gereksinimlerine göre Ar-Ge çalışmalarımız da hızla devreye girdi. Firmalarımız bilinen bakteri, mantar ve virüslere karşı etkili, üstün yıkama dayanımına sahip antimikrobiyal ve antiviral iplik, kumaş ve koruyucu ekipman üretimi gerçekleştiriyor. Firmalarımız bu süreçte Ar-Ge merkezlerinde çalışmalarını hızlandırdı ve önceliği virüsten korunma ve halk sağlığı konusundaki tekstil çözümlerine ayırdı. Aynı zamanda özellikle ABD’nin ve Avrupa’nın Çin ile yaşadığı sorunlar neticesinde daha güvenilir tedarikçi olarak bizlere yönelmeleri zaten bizler için önemli olan bu pazarlarda artış trendini meydana getirdi” diye konuştu.
TEKNİK TEKSTİL ORANI ARTACAK
UTİB olarak geleneksel tekstil üretimini geliştirmenin yanı sıra teknik tekstil konusuna büyük önem verdiklerini açıklayan Engin, üretim sürecinde yaratılan katma değer ve ihracat gelirleri içindeki yüksek payı nedeniyle ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol üstlenen ve dünya ekonomisinde geleceği olan bir sektör olduğunu vurguladı. Yakın gelecekte teknik tekstilin öneminin, kullanım alanları ve üretim miktarlarının çok daha fazla artacağına dikkat çeken Engin, “Ülkemizin bir yıllık teknik tekstil ihracatı, toplam tekstil ihracatımızın yaklaşık olarak yüzde 20’sini oluşturuyor. Bu oran yıllar itibariyle artacaktır. Diğer yandan tekstil sektörümüz pek çok alt ürün grubunda dünyada bölgesel ya da küresel üstünlüklere ve avantajlı pozisyonlara sahip. Herhangi bir alt sektöre öncelik vererek, diğer alanları ihmal etmek gibi bir strateji izlemeyeceğiz. Hali hazırda çok güçlü olduğumuz mekan tekstillerinde, giyimlik tekstillerde ve ayrıca başarı potansiyelimizin yüksek olduğu teknik tekstillerde mevcut pozisyonlarımızı çok daha iyiye taşımak doğrultusunda çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
Salgın döneminde sağlık altyapısı ve kalkınma hedeflerine dönük normalleşme adımlarıyla Türkiye’nin dünyadaki rakiplerinden pozitif ayrıştığını belirten BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, bu başarıya ulaşmada ekonomi yönetiminin ve iş dünyasının istişare içinde yürüttüğü normalleşme adımları ve yatırım ortamının iyileştirilmesi yönünde başarıyla gerçekleştirilen eylem planlarının önemli rol oynadığını kaydetti.
Özellikle ikinci çeyrekte, Amerika’da yüzde 33’e yakın, en önemli ihraç pazarı olan Avrupa Birliği’nde ise yüzde 12 seviyesinde bir daralma yaşandığını ifade eden Burkay, başta otomotiv olmak üzere tekstil ve diğer sektörlerde pandemi öncesi rakamlara yaklaşan performanslar kaydedildiğini belirtti. Burkay, “Türkiye ekonomisinin lokomotif kenti Bursa’da da beklentilerimizin üzerinde bir toparlanma süreci yaşanıyor. Türkiye genelinde Temmuz ayında 15 milyar dolarlık ihracatla 2020’nin en yüksek ihracat değerine ulaşılırken, Bursa iş dünyası da söz konusu dönemde bir önceki aya göre yüzde 24’lük artışla 1 milyar 155 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Temmuz ayı verilerine göre İstanbul’un ardından en fazla ihracat yapan kent olan Bursamız’ın ihracatında 579 milyon dolar ile otomotiv endüstrimiz ilk sırayı alırken, ikinci sırada 141 milyon dolar ile hazır giyim ve konfeksiyon, üçüncü sırada ise 85 milyon dolar ile tekstil ve ham maddeleri sektörümüz yer aldı” dedi.
BURSA İDDİALI
Süreçte Bursa’nın önemli oyunculardan birisi olacağını vurgulayan Burkay, “Bursa, bugüne kadar olduğu gibi dönüşüm hamlesiyle bundan sonra da yerli ve milli hedeflere katkı sağlayacak en iddialı şehirler arasındadır. Bursamız’ın yatırım, üretim ve ihracat değerlerinde pandemi öncesi döneme hızla yaklaşması, iş dünyamızın ve ülke ekonomimizin moral ve motivasyonunu da artırmakta, sektörlerimizin geleceğe umutla bakmasına yol açmaktadır” dedi.
100 YILIN KRİZİ
Pandemi döneminin küresel ölçekte son 100 yılın en büyük krizi olarak tanımlandığını söyleyen Burkay, farklı sektörlerde faaliyet gösteren birçok uluslararası şirketin şimdiden yeni tedarik zincirlerini tasarlamaya, coğrafi kaynak çeşitliliği oluşturmaya ve yerel alternatifleri değerlendirmeye başladıklarını vurguladı. Türkiye’nin üretim gücü, krizlerden sonra hızlı toparlanma reflekslerine sahip piyasaları ve sağlam ekonomik altyapısı ile salgından sonra hızla güçlü bir yapıya kavuşacak ülkeler arasındaki yerini alabileceğine dikkat çeken Burkay, sözlerini şöyle sürdürdü:
OTOMOTİVDE TALEPLER DEĞİŞİYOR
Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, ihracatta daha önce görülmemiş düşüş yaşadıklarını kaydetti. Salgında vaka artışları olmadığı taktirde ihracat artışının süreceğini belirten Çelik, otomotivin yılı 23 ile 25 milyar dolar aralığında bitirebileceğini söyledi. Salgının tüketici tercihlerini de etkilediğine dikkat çeken Çelik, “Her tehdit içinde fırsatları da barındırmaktadır. Bu süreçte otomotiv endüstrisi, daha çevreci ve bireyselleştirilmiş araçlara yönelik talebin artacağı öngörüsü ile çalışmalarını sürdürmektedir” dedi.
Otomotiv ihracatının Nisan ayında yüzde 77 gerilediğini hatırlatan OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, daha önce böyle bir düşüş yaşanmadığını kaydetti. Sektörel üretimin neredeyse tamamen durduğunu belirten Çelik, “AB’nin kapılarını büyük ölçüde kapatması ile ihracatımız 596 milyon dolara kadar geriledi. Mayıs’ta üretimin başlaması ile ihracat rakamımız 1,2 milyar dolar oldu.
Haziran’da ise işgünü fazlasının da katkısıyla tekrar 2 milyar doların üzerinde bir ihracata ulaştık. Temmuz ayında 4 iş günü sayısı az olsa da Haziran ayına kıyasla yüzde 9,2’lik bir artışla 2 milyar 201 milyon dolarlık bir değere ulaştık. Yılın geri kalanı için hem ülkemizde, hem de Avrupa’da ciddi bir ikinci dalga salgın ile karşılaşmazsak, Eylül ayından itibaren son 4 ayda daha iyi rakamlar bekliyoruz. Yılın geri kalanında her şey yolunda gittiği taktirde yılı 23-25 milyar dolar aralığında bir ihracat rakamı ile kapatacağımızı öngörüyoruz” diye konuştu.
GIDA VE DENİZCİLİKTE OLUMLU İVME
Pandeminin yoğun yaşandığı dönemde ihracat düşüşünün tüm sektörlerde görüldüğünü söyleyen Çelik, gıda, gemi ve yat gibi sektörlerin süreçte olumlu bir ivme kazandıklarını aktardı. Salgının tüketici tercihlerini de etkilediğine dikkat çeken Çelik, “Her tehdit içinde fırsatları da barındırmaktadır. Bu süreçte otomotiv endüstrisi, daha çevreci ve bireyselleştirilmiş araçlara yönelik talebin artacağı öngörüsü ile çalışmalarını sürdürmektedir” dedi.
BİNEK VE İKİ TEKERLEK YENİ TERCİH
Önümüzdeki senelerde daha çok dijital iletişime ve görünürlüğe yatırım yapacakları bir yıl olacağını söyleyen Çilek Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Vasfiye Çilek, “Aynı zamanda yeni trendler doğrultusunda yeni ürünlerimizi müşterilerimiz ile buluşturacağız” dedi.
Aile şirketi olarak 1996’da kurulan Çilek Mobilya; bebek, çocuk ve genç̧ odalarında uzmanlaşarak, 5 kıtada 71 ülkede yer alıyor ve 500’ün üzerinde satış noktasında hizmet veriyor. Hem Ar-Ge merkezi, hem de Tasarım Merkezi’ni bulunan Çilek Mobilya, 3 vardiya üretim yapıyor.
Şirket hedeflerinden bahseden Çilek Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Vasfiye Çilek, 2020 yılı hedefleri içerisinde geçen yıla oranla satışlarını yüzde 35 arttırma planı bulunduğunu hatırlatarak, “Hemen her şirket gibi pandemi sürecinden etkilensek de süreç sonunda belirgin şekilde artan mobilya talepleri ile bu hedefimizi yılsonuna kadar gerçekleştireceğiz gibi görünüyor. Hedeflerimizden bir diğeri olan kurumsal imajımızı üst düzeyde tutmaya devam etmek.
Özellikle mağazalarımızın dekorasyonunun yenilenmesi ve kurumsal kıyafet ve araçlarımızın güncellenmesi gibi konular halen devam etmekte” diye konuştu.
DİJİTAL İLETİŞİM ARTACAK
Önümüzdeki senelerde daha çok dijital iletişime ve görünürlüğe yatırım yapacakları bir yıl olacağını açıklayan Çilek, “Aynı zamanda yeni trendler doğrultusunda yeni ürünlerimizi müşterilerimiz ile buluşturacağız. Bir diğer deyişle, 2021 her yönden farkındalıklarımızın olduğundan daha ileriye taşındığı ve planladığımız stratejilerimizi devam ettireceğimiz bir yıl olacak” dedi.
Covid-19 pandemisi nedeniyle seri üretimlerin yavaşlaması ve durmasına paralel olarak yatırım planlarında ertelemeler yaptıkla-rını açıklayan Coşkunöz Holding Ceo’su A. Erdem Acay, “Salgının en belirgin etkisinin ise lojistik yakınlığın öne çıkması ve üretim-lerin, pazarın olduğu yere geri dönmesi yönünde akımlar olacak. Yaşanan zorluklar neticesinde Türkiye gibi lojistik anlamda ko-numu optimum iyi olan ülkeler avantajlı hale gelecek” dedi.
Coşkunöz Holding; otomotiv, savunma, havacılık, enerji, çevre teknolojileri, bilişim ve lojistik alanlarında 12 şirket ile faaliyetlerini sürdürüyor. Aralıksız 70 yıldır üretimini sürdüren Coşkunöz Holding, yurtdışında farklı yatırım ve projeleri ile dikkat çekiyor.
Geçen yılı yüzde 15 büyüme ile kapatıp, 330 milyon Euro ciro elde ettiklerini açıklayan Coşkunöz Holding Ceo’su A. Erdem Acay, bu büyümenin içerisinde otomotiv sektörüne hizmet veren yurt dışında kurulu şirketlerin gelirlerindeki payının yüzde 30 civarında olduğunu hatırlattı. Gelecek 5 yıl içinde öngördükleri büyümeye paralel olarak yeni yatırımlar yapacaklarını belirten Acay, bu oranı yüzde 45’lere çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi.
Covid-19 pandemisi nedeniyle seri üretimlerin yavaşlaması ve durmasına paralel olarak yatırım planlarında ertelemeler yaptıkla-rını açıklayan Acay, “Holding olarak 2020 yılı yurtiçi ve yurtdışında 350 milyon TL’nin üzerinde yatırımlar planladığımız bir yıldı. İlk iki ayda planlarımıza uygun bir şekilde ilerledik ancak tabii ki Mart ayından itibaren sektörlerdeki gelişmelere ve nakit akışımıza göre yatırım ötelemelerine başladık. Hedefimiz yıl sonuna kadar öngördüğümüz yatırımları gerçekleştirmek” diye konuştu.
YENİDEN PLANLAMALAR YAPTIK
Öncelikle piyasaların durumunu da dikkate alarak yeniden planlamalar yaptıklarına dikkat çeken Acay, “Bu dönemde yatırımla-rımızı öteledik, tedarikçilerle ödeme vadelerimizi ve siparişlerimizi yeniden yapılandırdık. Maliyet azaltma çalışmalarına odakla-narak; krizden daha az veya geç etkilenen kalıp üretimi, IT, savunma gibi sektörlerdeki çalışmalarımıza diğer şirketlerden destek vererek, kaynak yaratmayı öne çektik. Yurtdışındaki şirketlerimizin ve projelerimizin pandemiden etkilenme faz farklarını finan-sal dengeleme için kullandık. Proje bazlı çalıştığımız müşterilerimizle ödeme vadelerini öne çekmek üzere görüşmeler yaptık” dedi.
DÖVİZ KREDİLERİNİ KAPATTIK
Festivallerin merkezi olacak
Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır, göreve geldikten sonra sözünü verdiği sosyal projeleri hayata geçirdiğini kaydetti. Trafik sorununu aşılması için master plan hazırladıklarını anlatan Tanır, geniş katılımlı, akıllı şehir uygulamalarının yer alacağı bir meydan projesi için de çalıştıklarını açıkladı. İlçenin tarım, turizm ve sanayiyi bünyesinde barındırdığını hatırlatan Tanır, turizmde Saitabat ve Kazancı bölgelerine odaklandıklarını vurguladı. Hava kirliliğinin önüne geçmek üzere çalıştıklarının altını çizen Tanır, güneş enerjisi yatırımı yaptıklarını ekledi. ‘Kestel, festivaller kenti olacak’ diye söz verdiğini hatırlatan Tanır, “Tiyatral gösteri, konser, söyleşi tarzında programlarımız ile Bursa’da en iddialı ilçelerden birisi olduğumuzu ve bunu da geliştireceğimizi ifade etmek istiyorum” dedi.
Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır, 10 ayı geride bıraktıklarını belirterek, seçimlerden önce vatandaşın karşısına seçim beyannamesi ile çıktıklarını hatırlattı. Burada vatandaşa 5 yıl boyunca neler vaat ettiklerini sıraladıklarını ifade eden Tanır, “Stratejik plana oturtarak, buna resmiyet kazandırmış olduk. Bu beyannamenin ötesine geçerek, fazlasını yerine getireceğiz” diye konuştu.
Mazbatayı aldıktan sonra çalışma arkadaşlarının pozisyonlarını tekrar değerlendirilmesi ve yenilerinin katılması yönünde planlama yaptıklarını söyleyen Tanır, genç transferler ve daha donanımlı, enerjik ve tecrübeli personelle kadrolarını güçlendirdikleri açıkladı.
Geçmiş dönemden borçsuz bir belediye devraldıklarını açıklayan Tanır, “Bizde aynı bütçe disiplini içerisinde bu stratejik plan ve verdiğimiz seçim vaatleri doğrultusunda planlamamızı yaptık. Kısa vadede maliyet gerektirmeyen vatandaşımıza dokunan işler gerçekleştirdik. Mesela evlenen kardeşlerimize destek olmak adına düğün salonlarının fiyatını yarı yarıya düşüreceğiz demiştik. Gelir gelmez bunu düşürdük. Belediyemizin düğün salonlarında çevremizdeki en ucuz düğünü burada yapabiliyorlar. Ekmeği ucuzlatacağız dedik. 400 gram ekmek burada 1 TL. Çok basit görülebilir ama bunları hemen gerçekleştirdik” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin farklı yerlerinde olduğu gibi Kestel’de ulaşımın sorunların başında geldiğini söyleyen Tanır, çözümü yönünde Büyükşehir’in daha önce çalıştığı profesyonel bir firma ile ilerlediklerini açıkladı. Kestel’e bir ulaşım master plan hazırlattıklarını anlatan Tanır, “UKOME’de onaylatmak üzereyiz. Kısmen meclisimizle paylaştık. Halkımızla da paylaşma aşamasındayız. Kestel’de ulaşım ile alakalı sorunların kaldırılması ve önümüzdeki yıllarda uzun bir süre sorun olmaktan çıkması için bir master plan oluşturuyoruz” diye konuştu.
TRAFİK SORUN OLMAYACAK
Yeni bir kamulaştırma, yol açılması yanında mevcut yolların daha rantabl kullanılması yönünde planlama yaptıklarını vurgulayan Tanır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tek yön uygulaması burada bizim en fazla başvurduğumuz metotlardan birisi. Bazı ana arterleri tek yöne çeviriyoruz. Parklanma şeritlerini net şekilde ifade ediyoruz. Şu anda Büyükşehir’in yaptığı bir otoparkımız var. Otopark alanlarının tespiti ve imalatını gerçekleştireceğiz. Meydanımız projelerimizden birisi. Aynı zamanda altının otopark olması nedeniyle ulaşımı da ilgilendiriyor. Giriş çıkışlarını da tespit ettik. Vani Mehmet Mahallemiz’de bir otopark planlamamız var. Bunun projesi bitmek üzere. Çok kısa sürede imalatına geçeceğiz. Denetimleri artırarak, yanlış parklanmanın da önüne geçerek, trafik uzun vadede sorun olmaktan çıkacak.”
Gerçekleştirmeyi planladıkları projelerden birisinin meydan olduğunu anımsatan Tanır, geniş katılımlı farklı perspektiften bakılan güzel bir proje oluşturmaya çalıştıklarını kaydetti. Yapılan akıllı şehirler seminerinde akıllı şehir ve meydanları inceleme imkanı bulduklarını belirten Tanır, “Meydanımızda kısmen örneklerinin sergilendiği bir düzenleme yapacağız. Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümü ile protokol imzaladık. 3 proje çalışacağız. Bunlardan birisi meydanımız olacak. Bölüm Başkanı Nilüfer Akıncıtürk ve onun himayesindeki doçent akademisyenler, bir konsorsiyum şeklinde projelendirme çalışması yapacaklar. Herhangi bir ücret ödemeyeceğiz. Modern, akıllı teknolojileri kullanan bir meydan olacak. Öncelikle bu bölgenin en önemli ihtiyacı otopark, onun fizibilitesi devam ediyor. Akıllı şehircilik denince akla 5G teknolojisi geliyor. Burada sulama sistemleri, havanın nem ve sıcaklığına göre çalışacak. Aydınlatmada da akıllı teknoloji uygulamalar yer alacak” dedi.
HAKKIMIZI ALACAĞIZ
Kırsal mahalleler ve köylerin tarımsal kalkınması ile ilgili söz verdiğini hatırlatan Tanır, Büyükşehir’deki uygulamanın benzeri Tarım A.Ş. kurmak istediklerini kaydetti. Köy muhtarları ve kooperatiflerin içinde yer aldığı bir yapıyı planladıkların açıklayan Tanır, “Köylü ve kooperatiflerin belli güçleri var. ‘Bu çerçevede neler yapabiliriz?’ aşamasındayız. ‘Süs bitkileri ve fidancılar ile neler yapabiliriz?’ bunu araştırıyoruz. Belediye olarak fuarlara gidiyoruz, stant açıyoruz, ziyaretler yapıyoruz. Türkiye ve Kestel olarak dünya pazarında hak ettiğimiz payı almak için belediye olarak üreticilerimizin yanlarında olacağız. İlçe olarak iddialıyız” dedi.
İKİ BÖLGEYE AĞIRLIK VERECEĞİZ
İlçenin tarım, turizm ve sanayiyi içinde barındıran bir yer olduğunu hatırlatan Tanır, pek çok köyün bulunduğunu belirterek, iki noktaya odaklandıklarını söyledi. Bunlardan birisinin Saitabat, diğerinin ise Kazancı olduğunu dile getiren Tanır, “Saitabat’ta bize tahsisli bir bölge var. Birinci derece SİT Bölgesi olduğu için burada iyileştirme çalışmaları kısıtlı kalıyor. Kazancı’da yeni bir bölge tahsisi istedik. Şu an neticelenmek üzere ve A Tipi Mesire Alanı olacak. Bungalov ev tarzı konaklama yerleri olabilecek. Ekstrem sporların da yapılabileceği özellik kazandıracağız. SİT elverdiği ölçüde Saitabat, Kazancı’da daha üst düzeyde orman, dağ, tabiat, turizm ve sportif faaliyetlerin yapıldığı yurt içi ve dışı misafirlerin ağırlandığı iki bölgeye ağırlık vererek, turizmi canlandırmaya çalışacağız” şeklinde konuştu.
HAVA KİRLİLİĞİNİ KISMEN DURDURDUK
İlçede 4 sanayi bölgesi bulunduğunu anımsatan Tanır, bunlardan 3’ünün organize, diğerinin ise belediyemize bağlı olduğunu kaydetti. Çevre kirliliği nedeniyle çok fazla gündeme geldiklerini belirten Tanır, bunun önüne geçmek için çalıştıklarını açıkladı. Buradaki denetim yetkisinin bakanlıkta olduğunu dile getiren Tanır, “Ekiplerimiz gece, gündüz denetim yaparak; tutanak tutup, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne iletiyor. Hava kirliliğini kısmen durdurduk. Yeni çıkan yönetmeliğe binaen kirletici fabrikalar, birinci derece filtrelerini taktılar. Kısa sürede ikinci etap filtrelerini taktığı zaman bu kirlilik büyük oranda azalmış olacak. Bunun takipçisiyiz. Ölçüm istasyon sayımız bir. Bunun 2’ye çıkartılması ile ilgili bakanlıktan talepte bulunduk. Denetimler daha etkin sürdürülür, vatandaşlarımız daha temiz hava solurlar” dedi.
SEÇİM SÖZÜMÜZÜ TUTUYORUZ
Kültür ve festival denilince Nilüfer’in akla geldiğini söyleyen Tanır, ‘Kestel, festivaller kenti olacak’ diye seçim beyannamesinde sözünün olduğunu hatırlatarak, “Geldiğimizden günden beri ikinci festivalimizi gerçekleştiriyoruz. Aylık olarak 3 aydır, takvime bağlamak suretiyle faaliyetlerimizi bülten ile yayınlayıp, disipline bağladık. Tiyatral gösteri, konser, söyleşi tarzında programlarımız ile Bursa’da en iddialı ilçelerden birisi olduğumuzu ve bunu da geliştireceğimizi ifade etmek istiyorum. Yıldırım ve Nilüfer’den misafirlerimiz geliyor. Diğer yerlerde bu tarz faaliyetler ufak tefek de olsa ücret mukabilinde yapılıyor. Biz, herhangi bir ücret almadan faaliyetlerimize başladık ve devam ediyor” şeklinde konuştu.
TERTEMİZ PROJE YAPIYORUZ
Belediyenin öz kaynaklarıyla 5,5 milyon TL bütçeli güneş enerji santralinin bitmek üzere olduğunu söyleyen Tanır, çevreci bir enerji kaynağına sahip olacaklarını açıkladı. Hesaplamalarımıza göre 3,5 yıl içinde yatırımın kendini amorti edeceğini ifade eden Tanır, “10 yıl devlet alım garantisi olan bir proje. Böylece belediyemizin tüm tesisleri ve parklarımızdaki elektriği tamamen karşılamış oluyoruz. Yıllık yaklaşık 1,5 milyon TL elektrik sarfiyatımız var. Bunu karşılayabilecek. Tertemiz bir proje olacak” dedi.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle