Serhan Asker

Parkenin efendisi

8 Nisan 2016
Türkiye’ye basketbolu sevdiren ve geçenlerde hayata veda eden televizyon dizisi kahramanı Koç Reeves’in (Ken Howard) gerçek hayattaki karşılığıdır Yalçın Granit. Yaşayan efsane, 84 yaşında bile ‘yolun yarısı’ diyerek, hâlâ basketbolla yatıp kalkıyor. Granit, istemenin ‘istiyorum’ demek değil, ‘harekete geçmek’ olduğunu anlatmaya devam ediyor.

80’li yıllarda futbolla yatıp kalkardık.. O günlerde Anadolu’ya uzaktı basketbol.. Potayı, salonu bilmezdik.. Bir plastik topun peşinden koşturup dururduk.. İşte tam bu dönemde bir dizi çıktı ortaya.. Anlayan anlamayan herkesi ekrana kilitledi.. Beyaz Gölge.. Her hafta 09.15’te TRT ekranlarında Koç Reeves ve talebelerini izlerdik.. Okul müdürü Jim Willis, Salami, Morris Thorpe, Holywood, C.J, Go-Go.. O diziden sonra sokaklarda basketbol topu ve potayı gördük.. Daha önce boş bir arsada futbol oynadığımız arkadaşlar artık potaya merak salmaya başladı.. Basketbolu ülkemize sevdiren adam Koç Reeves, yani Ken Howard, geçen hafta yaşama veda etti.. Bize 80’li yıllarda sokaklarda “İstemek ‘istiyorum’ demek değil, harekete geçmektir” sözünü söyleten adamı saygıyla anıyorum..


Türk basketbolu denince de akla gelen bir yaşayan efsane var.. Ona basketbolumuzun müzesi de diyebiliriz.. Bir zamanların ‘yenilmez armadası’ Galatasaray’ın özel oyuncusu Yalçın Granit..


“2002 yılında henüz üniversitedeyken bir basketbol sitesinin forum bölümünde bir yazıyla karşılaştım. Yazıyı yazan kişi televizyonda, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi antrenörlerinden Svetislav Pesic‘in belgeselini izlediğini, Pesic’in de basketbola çocukluğunda nasıl ilgi duymaya başladığını anlatıyordu. Pesic aynen şöyle diyordu: Babam beni Belgrad’da bir basketbol maçına götürdü. Bu maçın sonunda bir adam faul çizgisinden gözleri bir bantla kapatılmış olarak faul atışları yaptı ve on atışın onunu da sayıya çevirdi. Bu gösteri çok hoşuma gitti ve basketbola ilgi duymaya başladım. Daha sonradan öğrendim ki oynayan takımlardan biri Avrupa turnesine gelen G.Saray ve gözü kapalı şekilde faul atan kişi de Yalçın Granit’miş.”

Yazının Devamını Oku

Biz de kör olduk

23 Mart 2016
UNUTULMAZ bir dizedir.. “Ben hayatta en çok babamı sevdim..” Can Yücel diyor böyle..

Birgün sorarlar Can Baba’ya. “Neden hep baba?”, “Çünkü daha annemi yazacak kadar şair olamadım..”Elbette ki ne anadan, ne de babadan geçeriz. Turgut Uyar gibi: “(...) /Anne de baba da parça parça bir geyik yavrusudur/babalar hep Perşembe, Anneler hep Cuma olur”. Umut Bulut babasını teröre kurban verince o her zaman arkamızda dağ gibi duran adamlar geldi belleğimize.. Babalar.. 

ANADOLU KOKAN ADAM
Sevgili Umut Bulut..
Babanın terk-i diyarı hepimizin yüreğine dert oldu.. Seni büyük emeklerle bugüne getirdiği nasıl da belli oluyordu yüzünün tüm kıvrımlarında.. Biz bu acı ölümle çilelerle geçen, beli bükük, derdi büyük bir babanın oğlu olduğunu öğrendik.. Ne yazık ki tüm Türkiye bunu babanı bu dünyadan uğurlarken farketti.. Tepeden tırnağa Anadolu kokan babanın şu fotoğraf çok şeyi anlatmaya yetiyor zaten..

Sevgili Umut.,

Yazının Devamını Oku

Schindler'in listesi

9 Mart 2016
Savunmayı, Russel Crowe, Tom Hanks, Clint Eastwood ve Kirk Douglas oluşturur. Orta sahada Al Pacino, Mel Gibson, Leonardo di Caprio, Dustin Hoffman yer alır. Forvete ise Anthony Quinn ve Jack Nicholson yakışır. Kevin Spacey ise tam bir joker.

Hazır Oscarların dağıtıldığı haftaya girmişken aktörleri beyaz perdeden alıp yeşil sahalara sürmek istedim.. 

Takım oluşturulurken Genel Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin de fikir verdi, Spor Müdürümüz Mehmet Arslan da.. Editörlerimizden Timuçin Eriç büyük bir heyecanla önerilerde bulundu..

Genç bir takımdan yana tercih belirleyen ve kondisyona önem verdiğini dile getiren Ergin’in tam bir Kewin Spayce hayranı olduğunu da böylece öğrendik.. Sedat Ergin sinemada gişe rekorları kıran dünya sinemasının devlerini izlemek için 1950 finalinin 200 bin kapasiteli Maracana’sının bile yetersiz kalacağını da ekledi.. İşte o takım..



Yazının Devamını Oku

Bilic’e şiir öğreten tezgahtar: Payet

27 Şubat 2016
BILIC bu..

Hırvatistan Milli Takımı’nı yönetirken de hep gündemdeydi Beşiktaş için kafa yorarken de.

 

Bu yıl Ada’da.

 

Sallıyor orayı, West Ham United’ın başında..

 

Kafa tutmadığı büyük takım kalmadı.

 

Yazının Devamını Oku

Görkemli kaybedenler

5 Şubat 2016
Ağır ağır kaybeder ağalığını. Köyünü satar.

Soluğu İstanbul’da alır.

 

Artık çaylak bir kentlidir.

 

Burada köyündeki marabalarının bile maskarası olur .

 

Başına gelmedik kalmaz..

 

Yazının Devamını Oku

Fenerbahçeli doğulur Galatasaraylı olunur

26 Ocak 2016
“Fenerbahçe’nin babaları, Beşiktaş’ın dayıları, Trabzonspor’un sahipleri vardır.. Galatasaraylı kendini kulübüne ilişkin görmez. Sanki kulüp ona ilişkindir. Fenerbahçeli doğulur. Galatasaraylı olunur.”

BAKMAYIN siz, ‘edebiyatçılar futbolu sevmez’ iddialarına.. Nazım Hikmet de, Can Yücel de yer yer topa girmiştir.. Geçtiğimiz günlerde 114. doğum gününü kutladığımız Nazım Hikmet, Bursa Cezaevi’nin avlusunda oynadıkları futbol anlarını bakın nasıl anlatır..

‘..Futbolda eski kurdum. Santradan alınca pası/çakarım/hopp..’Can Baba da, bir gün bir şiirinde kalecilere selam çakar.. 

‘Öyle bir gül atıcam ki size gelecek maçta.. Adem abim bilem tutamaz elleri yanar’ (Adem, Beşiktaş kalecisi)

‘BiRi DiN, BiRi TARiKAT’

Yazının Devamını Oku

Şenol Güneş biraz Raskolnikov mu?

22 Ocak 2016
RASKOLNİKOV.. Edebiyat tarihinin en mükemmel tiplemesi olarak da adlandırılır..

İç dünyasında varolan bütün sınırları zorlayan adam, kurulu düzenin isyankarıdır..


Hiç gülmez, hep mutsuz, biraz da irdeleyici bir filozoftur.

 

Nedenlerini birazdan sıralamaya çalışacağım, ben Şenol Güneş’te biraz Raskolnikov izleri görüyorum..

 

Dostoyevski’nin dünya edebiyatına bir daha eşi benzeri yazılmamak üzere saldığı Raskolnikov, hiçbir zaman tatmin olmayan bir kalp, bütün basmakalıp tabuları yıkmaya çalışan bir zeka, dışarıda yalnız içerde en kalabalık bir adam, arkadaş canlısı, fikirsel anlamda da çok iyi bir analizci..

 

Yazının Devamını Oku

26 yıl sonra II. Louis’de

14 Eylül 2015
1989’da Galatasaray’ın Monaco’yu devirip, destan yazdığı ve Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale ilk adımı attığı 2. Louis Stadı’nda Mustafa Denizli ile birlikteyiz. Hoca, bir ‘ayağa kalkma’ öyküsünü anlatıyor...

BAZI başlangıçlar vardır..

Geçmişin hikayelerini anlamsız kılar..

Söküp atar tüm acı ve hüsranları..

Yüzünüzün akıyla çıkacağınız başarı dolu hikayeleri müjdeler..

Yazının Devamını Oku