Kölelik neden kalktı (ya da şekil değiştirdi)

8 Şubat tarihli yazıda “Ücretli çalışmanın ‘köleliğin modern şekli’ (yahut kapitalizmin köleliğe bulduğu, kamu vicdanını nispeten rahatlatıcı bir alternatif) olduğuna” inancımı ifade etmem bir takım sorulara muhatap etti beni.

Haberin Devamı

Burada ekonomi tarihi tartışacak değiliz ama, size yeni çıkan ve yukarıda söylediklerimi teyit eden bir kitaptan söz edeyim.

Paris Sosyal Bilimler Yüksek Okulu öğretim üyesi medeniyetler tarihi profesörü Caroline Oudin-Bastide ile Paris-Sorbonne sosyoloji profesörü Philippe Steiner’in kitabı Calcul et morale : Coûts de l’esclavage et valeur de l’émancipation (XVIIe-XIXe siècle) – Hesap ve ahlâk : Köleliğin maliyeti ve özgürleşmenin değeri (18-19.yy.lar) diyelim...

Fransız ekonomist (ve fizyokrat) Pierre-Samuel Dupont de Nemours 1771 yılında yayımladığı, dönem için çok yenilikçi bir makalede ‘kölenin çalışması ile gönüllü işçinin çalışmasının maliyetlerini’ karşılaştırır. Ve, o tarihte herkesin sandığının aksine, köle çalıştırmanın işverene, ücretli işçi çalıştırmaktan daha pahalıya mal olduğunu rakamlarla ispat eder.

Dönemin önde gelen aydınları, Jean-Baptiste Say ve Alexis de Toqueville de tartışmaya (Dupont de Nemours’un yanında) katılırlar.

Kölelik taraftarları önce ‘bu hesap tutmuyor’ diye rakamlara itiraz etmeyi denerler.

Elinde veri olmadığı için, Samuel Dupont de Nemours rakamları ‘piyasa araştırması’ yaparak belirlemiştir: Bir kölenin ortalama satış fiyatı (yazmak bile iğrenç), besleme ve bakım giderleri ve güvenlik (yani kaçmasını önleme) masrafları... Yaptığı hesaba göre bir kölenin yıllık maliyeti 420 lira (o zamanın lirası tabii), gönüllü (!) bir işçinin yıllık ücreti ise, Avrupa ortalaması, 30 liradır.

Tartışma ilerledikçe çok daha sağlıklı rakamlar yayımlanır.

Ancak, Oudin-Bastide ile Steiner tartışmanın ‘ahlâki yanını’ da inceliyorlar:

Kendisi gibi bir insanı zorla ve boğaz tokluğuna çalıştırmak için zincire vurmak, işverenin ekonomik çıkarına aykırı’ demeye getirirken, Dupont de Nemours ‘o dönemde ortaya çıkan faydacı bakış açısının yayılmasına hizmet ediyor’. Bu dönemde ahlâk ve fazilet, menfaatin gerisinde ikinci planda kalıyor: ‘Herkes çıkarının peşinden koşarsa, dünya güllük gülistanlık olur!

Buna rağmen kimileri şu soruyu yüksek sesle sormaya cesaret edebiliyor: “Zincire vurulmaya, kırbaça alışık zenciler, çıkarlarının çalışmak olduğunu anlayabilirler mi acaba? Köleliğin uyuşturduğu, aptallaştırdığı zenciler, özgür işçiler haline gelince bir işe yararlar mı?”

Bu konuda biraz okuduğunuz zaman görüyorsunuz ki...

(1) Ekonomi bilimi (bir anlamda) 18. yy sonundan başlayarak bir asır süren ‘kölelik mi-ücretli çalışma mı işverenin menfaatine?’ tartışmasıyla bir bilim haline gelmiştir;

(2) İnsanoğlu her dönemde iğrençtir, çıkarı için yapmayacağı alçaklık yoktur.

(3) Batı ülkelerinin zenginliğinde köleliğin payı büyüktür.

(4) Köleliğin Batı Avrupa’nın birçok ülkesinde 18.yy’ın sonlarında kaldırılmasında (en azından kölelik karşıtı bir kamuoyu oluşmasında) ahlâkî endişelerden önce, burjuvazinin ekonomik çıkarları ön plandadır.

(5) Aksi olsaydı, yani kölelik ücretli işçilikten daha ucuza gelseydi, muhtemelen şimdi Serdar kulunuz bu satırları ayağında halka, sırtında kamçıyla yazıyordu. (Şimdi sadece Hürriyet İK editörü Burcu’nun korkusundan yazıyor.)

Not: Serdar Devrim'in bu sitede yer almayan eski İK yazılarını http://serdardevrim-ik.blogspot.com.tr/ adresinde bulabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları