Maçın adamı Şenol Hocadır!

Laf sokma derdinde değilim. Şenol Hoca’nın bu kadro ile gelebildiği yerin mucize olduğunu düşünüyorum. Hele son üç hafta, kendilerine dünya yıldızı süsü verip üç beş metreye top atamayanları gördükten sonra son kararım budur.

Haberin Devamı

BEŞİKTAŞ ile Fenerbahçe kalite olarak değilse de heyecan açısından bize yılın en güzel maçını seyrettirdi. Önce bunun altını çizip, sahada emeği geçenlere teşekkür etmek gerek.

Gönül bu sene bu iki takım taraftarının da yüzünün gülmesini istiyor. Mesela Beşiktaş lig şampiyonu olup taraftarını sevindirsin. Fenerbahçe ise Avrupa Kupası’nı kazanıp Türkiye’yi sevindirsin. İçimden geçen budur.

Kadıköy’deki maç, bin kere tekrarladığım “kendi yarattığımız yıldızlara tapınıyoruz” tezim konusunda beni yine haklı çıkardı.

Bu tez sadece futbol için geçerli değildir. Sinemadan gir, tiyatrodan çık. Siyasetten gir, iş dünyasından çık. Sonuç değişmez.

Bizim kendi kendimize “dünya değeri” ilân ettiğimiz insanların yüzde 99’unun gerçek dünyada kıymet-i harbiyesi, yani karşılığı yok. Ama her alanda “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağıracak amigo çok.

DİK TOPU HAVAYA
ŞENOL Güneş Hocamın işini bana verselerdi, vermezler ya, farz-ı mahal diyorum. Takımı Fenerbahçe önünde sahaya çıkarırken “Top oynamaya çalışmayın” taktiği verirdim.

Geride veya orta sahada savunmaya dönük kim varsa onlara “Top elinize geçtiğinde havaya dikin” derdim.

Top hem havaya dikilsin hem de mümkün olduğu kadar ileri düşsün. Geriye kalanlar da bala üşüşen sinekler gibi topun düştüğü yere üşüşsün. Takımın teknik kapasitesine uyan taktik budur.

Lafın burasında kendime de bir (eksi puan) veriyorum. Oturup İsmail Köybaşı için “maşallahı bol” yazı yazdığım için. Son üç dört maçta, ayağındaki topu beş metre ilerideki arkadaşına atacağına rakibe attığını görüyordum.

Sıradan maçlarda “odaklanamadığına” veriyordum. Fenerbahçe maçı gibi hayati bir karşılaşmada takımına aynı şeyi yaşattığını gördüğümde “Bu kadarmış” dedim.

İsmail Efendi›nin futbol aklı da kapasitesi de gerçekte buymuş!

Bay Oğuzhan’ın da geleceği parlak yıldız adayı olmadığı ortaya çıktı. Kısa pas! Atamıyor. Uzun pas! Atamıyor. Koşarak adam geçme! Geçemiyor.
Bunları ne zaman mı yapıyor? Dişine göre gariban bir takım bulduğunda, demek ki ligimize göre o da küçük maçların yıldızı. Başarılı olduğu tek şey kendine iki haftada bir değişik bir saç tarzı uygulamak.

BİR ARA BAŞLIK
OĞUZHAN’ın bakırı” tam da kendisini Arda’yı yedekleme üzere Avrupa’ya göndermeye, takımlardan takım beğenmeye hazırlanırken çıktı.

“Oğuzhan Barça’ya mı daha yararlı olur Manchester United’e mı” temalı tartışma konusu elimizde kaldı.

“Yıldız olmayan yıldızlar” konusunda kendi kendine gelin güvey olmakta birinci yazarlarımızın değerli fikirleri ellerinde kaldı.

İspanya medyası Arda için “Şu ne biçim futbolcu” tartışması açınca herkes gaz kesti. Birkaç hafta suskunluk olur.

Pazartesi derbisinde Beşiktaşlı Atiba’nın da ek yeri ortaya çıktı. Meğer baskı altında ayağa top atamıyormuş. Bir de arkadaşı ile arasında mesafe uzadığında top atamıyormuş. (Futbol uzmanlarımız böyle görüş beyan ettiler, onların papağanıyım)

Ne zaman atıyormuş? Karşı takım teslim olup direnmezse, sahada bire bir baskı yapmazsa atıyormuş. O zaman da eşi benzeri yokmuş.

Quaresma’yı hiç anmayayım. “Çalı dibinde yuvası, böyle götürür havası” ile daha çok alkış alır. Süt verir mi? Her maç bir bardak verir. Onu da sol ayağı ile vurur devirir.

Oyun içinde her zaman bir “tık” eksik veya bir “tık” fazla kalan, atılacak frikik olmayınca hayrı görülmeyen Ayarsız Sosa’yı da es geçiyorum.

Fenerbahçeliler bu maç iyiydi. İki vakte kalmaz, yukarıdaki gibi bir yazıyı da onlar için yazmamız kaderdir.

Beşiktaş sahasını allak bullak eden Volkan geçen sene ustasından dayak yemiş berber çırağı suratıyla dolaşıyordu. Birkaç maçtır şeytan dolduruyor. Yarın ne yapacağı yine belli olmaz.

Bu kadar lafta sonra “Sana göre maçın adamı kimdi?” deseler “Şenol Güneş” derim. Bu adamlarla haftalardır mucize yaratıyormuş.

Kıssadan hisse: Şalgamı kaynatıp şeker yapamazsın.

Yazarın Tüm Yazıları