Ege de gamsız insanımız da!

YENİ yıl, suyun başına gelen Suriye mültecileri için “Ya geçersin ya ölürsün” mesajını tekrarladı.

Haberin Devamı

Daha ocak ayının ilk haftasıydı ki 34 mültecinin cansız bedeni Ayvalık sahillerine vurdu. İnsafsız bir ölüm tacirinin tepeleme doldurduğu tekne yola çıktıktan iki saat sonra alabora olmuştu.

Bir hafta içinde arka arkaya üç-dört tekne daha battı. Sahilden çok uzaklaşılmadığı için denize dökülenlerin çoğu kurtarıldı.
Her tekneden çıkan üçer beşer ölü “büyük facialara talimli” medyanın ilgisini çekmediğinden “tek sütunluk haber” kategorisinde kaldı.


* * *


Geçen hafta öldürme sırası Foçalı insan tacirlerindeydi. On bir metrelik ahşabı çürümüş tekneyi tıka basa doldurdular. Kelle başına üçer bin Euro’yu peşin aldıklarından teknenin dönüp dönmeyeceği sahibinin umurunda değildi.
Hele fırtına kimsenin umuru değildi.
Yola çıkan tekne dört saat sonra ters bir dalga ile alabora oldu. Yetişen sahil koruma denizden on iki ceset çıkardı. Diğerlerini kurtardı. Yapılan yoklamada anlaşıldı ki on iki kişi daha kayıp.

 

Haberin Devamı

ÖLÜ AZ İSE HABER OLMAZ

 

Sıra yine Ayvalık’taydı. Yunan adası yakınında batan teknenin döküntülerini Yunan denizciler topladı. Üç kişi boğulmuştu
Bodrum’dan çıkıp da alabora olan teknenin kurbanları da üç taneydi, üçü de çocuktu. Milaslı insan tacirini diz çöktüren Yunan Sahil Polisi sudan çıkan çocuk vücutlarını önüne koyup “Bunları sen öldürdün, aldığın paraya değdi mi?” diye soruyordu.
Üç masumun cansız bedenlerine bakıp zırıl zırıl ağlayan tekne kaptanına babası arka çıktı:
“Benim oğlum geri zekâlıdır. Onu bir çocuk bile kandırabilir” dedi.
Babanın söylediği, bu işlerin arkasındaki “bazı üst akılların” mevcut olduğuydu. Sızlanmasını duyanlar olayın anafikrini anlamazlıktan geldi.
Bu saydığım çok ölümlü haberlerden ancak iki tanesi, yani yirmiden fazla can kaybının olduğu facialar iki sütunluk haber oldu.
Dikkat buyurun. Yirmi-otuz cansız beden yan yana geldiğinde “üç sütunluk haber” bile etmiyorlar. Üç-beş ölülü kazalar ise tek sütuna ya girdi ya da polis bültenlerinde birer not olarak kaldı.
Haaa! Bir de denizde hatıra defteri bulunan Suriyeli bir genç kızın sevgilisine yazdıkları var. Ölümlerden çok o defter hislendirdi bizi.


* * *

Haberin Devamı


Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doçent (illa ki) Dr. Murat Erdoğan oturmuş, gamsız kamuoyuna ve umursamaz bürokrasiye inat “Kardeşlik denizi Ege’de” can veren talihsiz mültecilerin çetelesini tutmuş.
Resmi kaynakların ağızlarına bakarak yaptığı araştırmaya göre geçtiğimiz yıl, yaklaşık bir milyon kişi bizim sahillerden denize açılmış. Bunlardan 850 bin kadarı Yunan kıyılarına ayak basmayı başarmış.
Şansı yaver gitmeyip(!) can verenlerin sayısı ise 3 bin 700 olarak geçmiş kayıtlara.

 

YELEK, CİNAYET ALETİ GİBİ

 

Tarifeyi biliyoruz. Kelle başına üç bin Euro. İnsan kaçakçılarının daha rezili, daha şerefsizi, daha cibiliyetsizi yolculara dağıttığı “uydurma can yeleklerinin” parasını da alıyor.
İzmir ve İstanbul’da merdiven altı tezgâhlarda yapılan o can yelekleri aslında birer “can alma” yeleği.
Denizdeki nüfusları o kadar fazla ki denizin artıkları sahilleri doldurmuş. Birkaç tanesini elime alıp inceledim. Giyeni güya su üzerinde tutacak olan kabartıların içinde süngerimsi bir madde var.
Yani suyla temas ettiğinde onu emip ağırlaşıyor, giyeni bir an önce suyun altına çekiyor.
“Uçan kuşun kanadından hile sezen” polisimizin, daha bu imalathanelerden bir tanesini bile bastığına tanık olmadık. Ölümün tacirleri yeleği giyince “görünmez” oluyorlar galiba.


* * *

Haberin Devamı


Rayiç belli, yola çıkanın sayısı belli. Ciro ise 2 milyon 400 milyon Euro olarak hesaplanıyor. Bu sadece 2015 yılının rakamıdır.
Böyle yüklü bir parayı, sahil yerlerinin üç-beş maceraperest çakalına yedirmezler. Soruların cevabı bu paraların nasıl paylaşıldığındadır.
Medya olmazsa polis, polis olmazsa maliye, eninde sonunda birileri bunu merak edecek. Ölüm tacirlerinin sırrı ortaya çıkacak.

Yazarın Tüm Yazıları