Paylaş
Yeniden ABD Başkanlığı koltuğuna oturan Donald Trump çok ilginç bir politika izliyor. ABD basınında yer alan; bu politikanın en temel özelliğinin ‘belirsizlik ve öngörülemezlik’ olduğuna ilişkin yorumlar dikkat çekici. Yani Donald Trump’ın bir sonraki adımının ne olduğunu kestiremiyorsunuz.
Kanada’yı ABD’ye bağlamaktan tutun Gazze’yi tatil köyüne çevirme projelerine kadar ilginç söylemlerini hatırlayın. Bir gün Ukrayna Devlet Başkanı’nı kameralar önünde haşlıyor, bir süre sonra telefonda görüşüp ılımlı mesajlar veriyor. Bir gün dünyanın dört bir yanına süper zamlı yeni gümrük tarifeleri salıyor birkaç gün sonra geri alıyor, erteliyor. Bunlar bizim son dönemde dışarıdan gördüğümüz ciddi dalganmalar yaratan adımlar. Bir de Trump’ın içeriye yönelik verdiği mesajlar ve aldığı kararlar var. En sonuncusunu geçtiğimiz hafta sonunda patlattı.
Donald Trump perşembe günü Federal Rezerv (Fed) Başkanı Jerome Powell’a faiz oranlarını düşürmediği için tepki gösterdi. Trump, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile yaptığı bir ziyaret sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken Powell’a yönelik yaptığı açıklamada, “Ondan memnun değilim” dedi.
POWELL HEDEF TAHTASINDA
ABD Başkanı, isterse Powell’ı kovabileceğini söyleyerek merkez bankasının siyasi bağımsızlığı konusunda büyük bir yasal hesaplaşmaya neden olabilecek bir tehdidi yineledi.
Trump ABD’de esasen enflasyonun olmadığı gerekçesiyle Fed’e kısa vadeli faizleri düşürmesi için baskı yapıyor. Bu baskının sonuç vermemesi nedeniyle görev süresi Mayıs 2026’da dolacak olan Powell’ı hedef tahtasına oturtmuş durumda. Peki ama Fed başkanının direnmesinin nedeni ne? ABD’de 2022 yılında yüzde 9.1’i gören enflasyon zirve yapmıştı. Bu tarihten itibaren yürütülen politikaya bağlı olarak yapılan faiz artışları meyvelerini vermiş enflasyon yüzde 2.4’e kadar düşmüştü. İşte bu noktada Fed, ekonomiyi dizginlemek, borçları ve harcamaları kontrol altında tutmak için faizleri hemen düşürmek istemiyor. Çünkü Başkan Powell ve banka yönetimi, faizlerin gereğinden hızlı bir şekilde düşürülmesi durumunda borçlanma ve harcamaların artacağını, buna bağlı olarak da enflasyonun tekrar yükseleceğini düşünüyor.
SENARYO SAHAYA SÜRÜLDÜ
Trump açıklamasında Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini anımsatarak, “Görünüşe göre tekrar tekrar düşürecekler ama bizimki (Powell) şirin görünmek istiyor” ifadesini kullanmıştı.
Fed’dekilerin “akıllı” insanlar olmadığını öne süren Trump, Powell’ı “berbat” diye nitelendirdi.
Powell’ın faiz indirimine gitmesi gerektiğini savunan Trump, Avrupa’nın faiz indirimi yapmasıyla ABD’nin Avrupa karşısında dezavantajlı duruma düştüğünü söylemişti.
Tam da bu noktada enflasyonda işler rayına girdiğine göre ‘Trump’ın telaşının nedeni ne’ diye sorabilirsiniz. Dert gerçekten Avrupa karşısında dezavantaj mı yoksa ABD Başkanı bu tür çıkışlarla güçsüz bir dolarla ‘kendimiz üretelim, kendimiz tüketelim’ politikasını güçlendirmek mi istiyor. Yani aslında geniş bir kesimin ‘belirsiz-öngörülemez’ dediği politika aslında çok da bilinçli bir politika mı?
Şimdiden hüküm vermemiz ve ‘budur’ dememiz çok zor ama nereden bakarsanız bakın ABD merkezli bir global ekonomik kriz senaryosu sahaya sürülmüş durumda. O zaman biz de yeni bir soru ile bitirelim, böyle bir krizin kazananı olur mu, kim kazanır, kim kaybeder?
ELEKTRİKLİ ARAÇLARA YENİ NESİL PİL MÜJDESİ
ELEKTRİKLİ araç almamak için öne sürülen gerekçelerin neredeyse tümünü ortadan kaldıran bir buluş duyuruldu dün. Dünyanın en büyük pil üreticisi konumdaki Çinli CATL, elektrikli araçları benzinle çalışan otomobillerle daha rekabetçi hale getirebilecek buluşunu açıkladı. Şirket daha ucuz, daha hafif, daha hızlı şarj edilebilen ve soğuğa daha dayanıklı piller üretmeye olanak verecek teknolojik ilerlemeler kaydettiğini, bu sayede daha uzun sürüş menzili sağladığını açıkladı. CATL dünyanın elektrikli araç pillerinin üçte birini üretiyor ve General Motors ve Tesla’nın Şanghay fabrikası da dahil olmak üzere dünyanın en büyük 16 otomobil üreticisine tedarik sağlıyor.
Paylaş