Rüzgâr Trump’a rağmen esiyor

SÜRPRİZLERİYLE dünyayı şaşırtmaya devam eden ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz ağustos ayında bir açıklama yapmış ve “Rüzgâr türbinlerini veya çiftçileri yok eden güneş enerjisini onaylamayacağız. ABD’de aptallık günleri sona erdi" demişti.

Haberin Devamı

Rüzgâr türbinleri ve güneş enerjisiyle elektrik üreten ve bunlara güvenen tüm eyaletlerin, elektrik ve enerji maliyetlerinde ‘rekor’ artışlar yaşadığını savunan Trump, bunu ‘yüzyılın dolandırıcılığı’ olarak nitelendirmişti.

Ardından ABD yönetimi ve Kongre, temiz enerji kredi ve desteklerini geri çekmeye başlamıştı. Tüm bu gelişmelerden sonra ne beklersiniz? ABD’de rüzgâr ve güneş enerjisi yatırımlarının çakılmasını değil mi? Hayır hiç de öyle olmadı.

Önceki gün New York Times’ta yayınlanan bir haber ABD’de yenilenebilir enerji yatırımlarının rekorlar kırarak devam ettiğini duyurdu. Hatta Trump’ın ‘güneş ve rüzgâr yatırımında rekor kıran başkan’ unvanını alacağı da öne sürülüyordu.

ABD’de yenilenebilir enerji ve pil depolamanın büyümesinde anlamlı bir yavaşlamanın ancak birkaç yıl sonra görülmesi bekleniyor.

Haberin Devamı

Şirketlerin desteklerin süresi sona ermeden yatırım için yarışa giriştiğine dikkat çekilirken ABD’nin 2027 yılına kadar rekor veya rekora yakın seviyede yenilenebilir enerji yatırımı yapması bekleniyor.

Trump’ın kömür, petrol, gaz gibi konvansiyonel yöntemlerle enerji politikası gütmesine rağmen bu kadar çok yenilenebilir enerji santralinin inşa edilmeye hazır olması, sektördeki iştahı gösteriyor. 

Destek ve krediler elbette önemli ama aynı zamanda yeni enerji kaynaklarına olan muazzam talep doludizgin sürüyor. Güneş enerjisi ve pil depolama tesisleri, doğalgaz ve nükleer santrallerden çok daha hızlı kurulabiliyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımları ucuzlarken, gaz santrali yapım maliyetlerindeki hızlı artışa da dikkat çekiliyor.

Trump’ın güneş ve rüzgâr enerjisine karşı duruşunun altında yatan gerekçelerin aslında ideolojik ve politik olduğu öne sürülüyor. İsterseniz önce Trump’ın itirazlarına bir bakalım. Trump, güneş ve özellikle rüzgâr enerjisini “pahalı”, “verimsiz” ve “sürekli üretim garantisi olmayan” kaynaklar olarak tanımlıyor. Ayrıca vergi teşviklerinin ya da sübvansiyonların kamu bütçesine yük olduğunu söylüyor.

Rüzgâr türbinlerinin manzarayı bozduğunu, kuş ölümlerine neden olabileceğini vurgulayan Trump, güneş tarlalarının ise geniş arazi kapladığını ve çiftçi arazilerini yok ettiğini öne sürüyor. Trump, rüzgâr ve güneş teknolojilerinin bileşenlerinin büyük kısmının Çin’den geldiğini, dolayısıyla dışa bağımlılığı artırdığını iddia ediyor.

Haberin Devamı

Bunların hepsi bir tarafa enerjideki bu keskin politika değişikliğinin asıl nedeninin fosil yakıt lobileriyle bağlantılar ve bu sektörlerin desteklenmesi olduğunu öne sürenlerin sayısı ise hayli fazla. Güneş ve rüzgâr projelerine verilen vergi teşviklerinin kısılması veya kaldırılması da bu çıkar dengeleriyle ilişkilendiriliyor.

Özetlersek, Trump politik olarak rüzgâr ve güneşi sevmiyor ama ekonomi ve teknoloji artık bu kaynakları geri dönülmez bir yola soktu. Dünyada rüzgâr ve güneş enerjisi fiyatları artık doğalgazla rekabet edeblir durumda. Önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji fiyatlarının çok daha ucuzlaması şaşırtıcı olmayacak. ABD devlet olarak karbon emisyonları hedeflerini bir tarafa bırakmış gözükse de Amazon, Apple, Microsoft gibi devler kendi “net zero” hedefleri için güneş ve rüzgâra yatırım yapmayı sürdürüyor. Bundan sonra da sürdürecekler. Ayrıca finans kuruluşları da karbon ayak izini azaltmayan şirketleri finanse etmemeyi sürdürüyor. Tüm bu nedenlerden dolayı Trump’ın politikaları geçici bir yavaşlama yaratabilir ama yenilenebilir enerji rüzgârını tersine çevirmesi çok zor.

 

Yazarın Tüm Yazıları