Türkiye HTŞ üzerindeki denetimini sıkılaştırıyor

Geçen hafta çarşamba günü bu köşede yayımlanan yazımız “HTŞ’nin Zeytin Dalı Harekât Bölgesi’nde Ne İşi Var?” başlığını taşıyordu.

Haberin Devamı

Yazı, İdlib’de üslenmiş olan Heyet Tahrir eş Şam adlı bu örgütün bir hafta öncesinde kuzeye doğru yaptığı bir hamle ile TSK’nin harekât alanına geçip bölgenin merkezi Afrin kentine girdiğini anlatıyordu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer alan HTŞ, Afrin’de durmamış, ikinci bir hamleyle bu kez doğuya doğru TSK’nın Fırat Kalkanı Harekât Bölgesi’ne yönelerek Azez şehrinin neredeyse kapısına dayanmıştı.

Eskiden Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olarak adlandırılan, 2017 yılında ilan edilen düzenlemeyle Suriye Milli Ordusu (SMO) adını alan ittifakın unsurları ile HTŞ arasında çıkan çatışmalarda siviller de dahil olmak üzere 60’a yakın kişi hayatını kaybetmişti.

SURİYE MUHALEFETİ AÇISINDAN OLUMSUZ GÖRÜNTÜ

Ardından Türkiye’nin ağırlığını koyması, bu çerçevede bölgeye bir askeri konvoy sevk etmesinden sonra çatışmalar durmuş, varılan mutabakatla silahlı HTŞ unsurları bölgeden çıkarak İdlib’e dönmüştü. Sosyal medyaya düşen bazı görüntüler HTŞ savaşçılarının çekildiğini teyit ediyordu. Bu arada sahadan gelen ve teyit edilmeyen birtakım haberlerde, bazı HTŞ unsurlarının kendilerini saklayarak Afrin ve civarında kaldıkları da iddia ediliyor.

Haberin Devamı

Her halükârda bu hadiseler geride kafa karıştıran pek çok soru bırakmıştır.

Bir kere, Suriye muhalefetini temsil eden SMO içindeki bazı unsurlar bu çatışmalar sırasında HTŞ’nin yanında yer almış, bir bölümü ise çatışmaların dışında kalmıştır. Kendi bünyesinde patlak veren çatlak SMO’nun birliği, dayanışması açısından bütün dünyaya olumsuz bir tablo çizmiştir.

HTŞ’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekât bölgesine girerek bir gövde gösterisinde bulunabilmesi izaha muhtaç bir konudur. Örgütün Türkiye faktörüne rağmen bu bölgeye nasıl girdiği/girebildiği meselesi geride bıraktığımız günlerde Suriye’yi izleyen çevrelerde birçok spekülasyonun, yorumun da konusu olmuş, “Türkiye HTŞ’nin hamlesini daha işin başında önleyemez miydi?” sorusuna yanıt aranmıştır.

TSK İKİ GÖZLEM NOKTASI KURUYOR

 Öncelikle sahada meydana gelen iki önemli gelişme belki bu soruların yanıtını almamız bakımından da fikir verici olabilir.

Haberin Devamı

Bunlardan birincisi, TSK’nın geçen haftadan bu yana İdlib ile Zeytin Dalı bölgesi arasındaki sınır hattındaki kontrolünü güçlendirmek, HTŞ’nin bu hat üzerindeki hareketlerini zapt edebilmek için bölgede iki askeri gözlem noktası kurmakta olmasıdır.

Yazımıza eşlik eden haritada yerlerini gösterdiğimiz küçük ölçekteki bu üsler, İdlib’den Zeytin Dalı bölgesine bağlantıyı sağlayan iki karayolunun sınır hattındaki geçiş noktalarında yer alıyor.

Batıdaki nokta, yüz binlerce yerinden olmuş Suriyelinin yaşadığı Atme kampının hemen üstündeki Dayr Balut kapısıdır. İkincisi ise sınır hattının doğusunda, PKK uzantısı YPG/PYD’nin denetimindeki Tel Rifat bölgesine bitişik olan El Gazaviye geçididir.

Haberin Devamı

Benzer şekilde TSK’nın Afrin ile Azez arasındaki bağlantıyı sağlayan yol üstünde Kafer Cennah’ta bulunan üssünü tahkim etmekte olduğu da anlaşılıyor. Son olaylarda taraflar arasındaki çatışmalarda bu üsse de top mermisi düşmüş, bir asker hafif yaralanmıştı.

ANKARA’DA HTŞ’YE OPERASYON, 9 GÖZALTI...

Bu değerlendirmeye katmamız gereken bir başka haber ise Suriye’nin kuzeyinden değil, Ankara’dan geliyor. Önceki gün Anadolu Ajansı’nın geçtiği bir haberde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “El Nusra-Heyet Tahrir Şam (HTŞ) Cephesi silahlı terör örgütü” hakkında başlattığı bir soruşturmayı konu alıyordu.

Bu habere göre, HTŞ silahlı terör örgütü içerisinde faaliyette bulundukları ve çatışma bölgeleriyle irtibatlı oldukları tespit edilen 11 şüpheli hakkında gözaltı kararı verilmişti. Haberde, Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yürütülen operasyonlarda şüphelilerden 9’unun gözaltına alındığı belirtiliyordu.

Haberin Devamı

Zamanlamaya baktığımızda, Ankara’da savcılık ve emniyetin bu hamlesini, Suriye’nin kuzeyinde cereyan eden son gelişmelerle bir bütünlük içinde değerlendirmek hata olmasa gerektir. Bu gelişme, Ankara’nın HTŞ üzerindeki baskıyı sadece Suriye sahasında değil, aynı zamanda Türkiye içinde de artırmaya başladığına işaret ediyor.

Savcılığın HTŞ’ye terör örgütü olarak işlem yapması da Türkiye’nin uluslararası alanda üstlendiği yükümlülüklerle uyumludur. HTŞ BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü sayıldığından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı ve Resmi Gazete’de 31 Ocak 2018 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile bu örgüt Türkiye’de de terör örgütü listesine alınmıştı.

Haberin Devamı

Türkiye HTŞ üzerindeki denetimini sıkılaştırıyor

El Kaide terör örgütü, içsavaş başladıktan sonra Suriye’de El Nusra adındaki uzantısını kurmuş, El Nusra yöneticileri de 2017 yılında El Kaide’den koptuklarını açıklayıp örgütün adını HTŞ diye değiştirmişlerdi. Ancak BM Güvenlik Konseyi bu isim değişikliğinden ikna olmamış, HTŞ’yi de terör örgütleri listesine dahil etmişti.

HTŞ EKONOMİK NEDENLERLE DOĞUYA YÖNELİYOR

Şimdi HTŞ’nin Afrin ve Azez’e doğru yaptığı hamlenin gerisindeki saikleri anlamaya çalışalım. Bunun için Türkiye’nin Suriye ve terörizm alanlarındaki önde gelen uzmanlarından Prof. Serhat Erkmen’in “Fikirturu” yorum portalı için kaleme aldığı “Kuzey Suriye’de Yeni Dengeler: HTŞ’ye Ne Olacak?” başlıklı son derece bilgilendirici analizinden yararlanacağız.

Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Erkmen, analizindeki birinci faktör olarak Suriye Milli Ordusu (SMO) içindeki “bitmek tükenmek bilmeyen güç mücadelesi” üzerinde duruyor.

Prof. Erkmen’e göre, SMO içindeki Şam Cephesi’nin Ceyş ül İslam isimli bir diğer grup ile büyük bir ittifak kurması, bu birlikteliğin Afrin’den Tel Abyad’a kadar Suriye’nin kuzeyindeki önemli yerleşimleri kendi içinde paylaşmaya yönelmesi, SMO’daki diğer grupların huzursuzluğuna yol açmıştır. Diğer gruplar da yeni ittifakı dengeleyecek gücü HTŞ’de aramaya başlamıştır.

Uzmana göre ikinci faktör, HTŞ’nin bekası için kendisini genişlemek ve daha çok alana hükmetmek zorunda hissetmesidir. Örgüt, ekonomik açıdan ayakta kalabilmek amacıyla İdlib’e göre daha zengin olan Afrin, Azez ve El Bab gibi yerleşimlerdeki ekonomik yaşamı kontrol etmeye ihtiyaç duyuyor.

Prof. Erkmen’e göre, üçüncü bir faktör de HTŞ’nin işini kolaylaştırıyor. Rusya Ukrayna’daki savaş nedeniyle Suriye’deki askeri varlığını azaltmak zorunda kalınca, HTŞ de kendisini çevresine güç projeksiyonu yapabilecek kadar kuvvetli hissetmiştir.

Bu çerçevede “HTŞ’nin İdlib’in bir kısmından çekilip, SMO ile yoğrulup yeni bir görünüm kazanmasını” önümüzdeki döneme dönük bir ihtimal olarak telaffuz ediyor Prof. Erkmen; hatta bunun Türkiye ile Suriye arasında ilişkilerin düzelmesine katkı yapabileceği savını da ortaya atıyor.

HTŞ TERÖR LİSTESİNDEN ÇIKMADIKÇA ÇÖZÜM ZOR

Sıralanan bu faktörlerden hangisi geçerli olursa olsun, karşımızdaki tabloda dikkat çekici  olgu, Türkiye’nin himaye ettiği SMO unsurlarından bir bölümünün HTŞ ile işbirliği içine girmiş olmalarıdır. Belli ki HTŞ, SMO gruplarının aralarındaki çekişmeleri, güç mücadelesini kendisi açısından pekâlâ bir fırsata çevirebilmektedir.

Burada HTŞ’nin Suriye’nin kuzeyinde kısmen yer değiştirmesi ve görünümünü farklılaştırması suretiyle yeni bir durumun yaratılması, üzerinde durulması gereken bir öngörüdür.

Gerçekten de gelecekte böyle bir şey mümkün olabilir mi?

Bu ihtimal kuşkusuz dışlanmamalıdır. Ancak yine de bu seçeneğin gerçekleşebilmesinin önünde de ciddi güçlükler var.

Bunun nedeni, daha önce değindiğimiz üzere HTŞ’nin BM’nin terör örgütleri listesinde yer almasıdır. Dolayısıyla HTŞ’nin lider kadroları BM’nin terör listesinden çıkarılmadıkları sürece, örgüt adını ne kadar değiştirirse değiştirsin, hangi yeni ittifakları kurarsa kursun, üzerindeki terörist kimliğini kolay kolay atamayacaktır.

Listeden çıkarılabilmesi için öncelikle Güvenlik Konseyi’nde ABD ile Rusya arasında bir mutabakat gerekecektir. Ukrayna savaşının yol açtığı gerilim atmosferinde bu da pek kolay görünmüyor.

O zaman bu durumdan anlamamız gereken, HTŞ’nin artan ölçüde Suriye’nin kuzeyindeki denklemi zorlamaya başlamasıyla birlikte, silahlı Suriye muhalefetinin yönetilmesi meselesinin Türkiye açısından daha da zorlaşacağı gerçeğidir.

Yazarın Tüm Yazıları