COVID-19’la mücadelede normalleşmeye doğru hızlı adımlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonraki açıklamalarıyla birlikte, Türkiye, ağırlıklı olarak mart ayından bu yana sürmekte olan koronavirüs COVID-19 ile mücadelesinde normalleşmeye doğru sert bir geçiş yapmaktadır. Bu geçiş, salgına karşı yürütülen mücadelede ciddi bir yöntem değişikliğini içeriyor.

Haberin Devamı

Bugünkü noktaya nereden geldiğimizi kısaca hatırlayalım. Ülkemizde ilk COVID-19 vakasına 10 Mart’ta rastlanmış, ilk ölüm olayı da 17 Mart’ta kayda geçmişti. Bu zaman kesiti virüse karşı radikal önlemlerin birbiri ardına alındığı bir dönemdi. 12 Mart’ta okullarda eğitimin durdurulması, 16 Mart’ta camilerde namazlara ara verilmesi, 21 Mart’ta 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirilmesi, o günlerde atılan adımlardan hemen ilk akla gelenlerdir.

Önlemlerin önemli bir bölümünü kaldırma kararının duyurulduğu önceki gün, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 1.182 yeni COVID-19 vakası açıkladı. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı ise 30’du. İyileşenler toplam vakadan düşüldüğünde, virüs nedeniyle hasta olan vatandaşların sayısı ise yine önceki gün itibarıyla 36 bin 610 olarak görünüyordu.

Haberin Devamı

NORMALLEŞMEYE 1.000 VAKA EŞİĞİNDE GİRİLİYOR

Tabii, yeni tanı konan vatandaşlarımızın testte ‘pozitif’ çıktıkları yakın zamanda tespit edilene kadar 'taşıyıcı' olarak virüsü başkalarına da yaymış olduklarını, virüsün onlardan da halkalar halinde yine başkalarına bulaştığı gerçeğini dikkate almamız gerekiyor.

Ayrıca, geçen hafta günlük tanılarda bir ara 1.000 eşiğinin altına inilmiş olmasına karşılık vakaların daha sonra yeniden bu rakamın üstüne çıktığını da unutmayalım. Aynı durumu bu hafta da yaşadık. Günlük yeni vaka sayıları geçen pazartesi ve salı günleri arka arkaya 987 ve 948’e düşmüş, ardından çarşamba günü 1.035’e, perşembe günü ise 1.182’ye çıkmıştır.

Bu hareketlilik bize virüsün aramızda dolaşmaya ve insanları enfekte etmeye devam ettiğini gösteriyor. Burada rahatlatıcı olan faktör, ‘entübe edilen’ ve yoğum bakımda tutulan hasta sayısının istikrarlı bir düşüş eğrisi izlemekte oluşudur. Günlük kayıp sayıları da iniş çıkışlarla 30 eşiğinde seyrediyor. Bir milyon kişi içindeki ölüm sayısında da Türkiye 53 kayıpla Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümünün gerisindedir.

Tablodaki bütün bu verileri hep birlikte değerlendirdiğimizde, virüsün şiddet derecesinin azaldığını, buna karşılık yayılma yönelişinin -düz bir seyir izlemekle birlikte- devam ettiğini görüyoruz. Bir başka anlatımla, Türkiye normalleşmeye doğru adım atarken, önceki döneme kıyasla düşük yoğunlukta da olsa COVID-19 tehlikesini göğüslemek, onunla mücadelesini gözle görülebilir bir gelecekte de sürdürmek durumundadır.

Haberin Devamı

AVRUPA KADEMELİ NORMALLEŞMEYE GEÇİYOR

 Bu noktada Türkiye’nin aslında birçok Avrupa ülkesinin gittiği yolu izlediğini belirtmeliyiz. Koronavirüsten Türkiye’den çok daha sert bir şekilde etkilenmiş olan ülkelerde de mayıs ayı başından itibaren birbiri ardına kademeli olarak normalleşme adımlarının atıldığına tanıklık ediyoruz. Her ülke birbirinden farklılık gösteren modeller uygulayabiliyor. Kimi ülkeler kademelendirmedeki geçişleri bölgelere göre, kimi kısıtlama türlerine göre şekillendiriyor.

Örneğin, mayıs ayının ilk haftasından itibaren ekonomi, kamu sektörü ve günlük hayatta kademe kademe adımlar atmakta olan İtalya bunlardan biridir. İtalya’da önceki gün 593 yeni vaka ve 70 ölüm açıklanmıştır. Vaka sayısı Türkiye’nin yarısı kadar, kayıp sayısı ise iki katından biraz fazladır. Yine mayıs ayından itibaren kademeli bir geçiş yapan Almanya’da önceki gün vaka sayısı 557, kayıp sayısı ise 37’ydi.

Haberin Devamı

STRATEJİNİN ODAĞI 65 YAŞ ÜSTÜ GRUP

 Türkiye’de normalleşmeye geçilirken turizm sezonunu yakalamak, üretimi canlandırmak, ekonominin çarklarını yeniden işler hale getirmek gibi saiklerin de belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Bu arada toplumun azımsanmayacak bir kesiminde artık normalleşme yönünde güçlenmekte olan bir talebin varlığını da gözlemek mümkün. AVM’lerin açılması da psikolojik açıdan toplum üzerinde bu yönde bir etki yaratmıştır.

Bu noktada ortaya çıkması muhtemel riskleri hafifletmek için hükümetin başvurduğu yöntem özellikle risk grubu olarak görülen 65 yaş üstü kesimi evde tutmaya devam etmek olmuştur. Türkiye’nin virüse karşı geliştirdiği modelin başından itibaren en temel unsurlarından biri, koronavirüsten kaynaklanan kayıpların daha yüksek oranlarda gözlendiği 65 yaş üstü kesimin izole edilmesidir. Yaklaşık 7.5 milyonluk bir kitleden söz ediyoruz.

Haberin Devamı

Keza gençlerin bir kesimi ve çocuklar da evde tutulacaktır. Bu grupta kısıtlama daha önce 20 yaşa kadar uzanırken, son kararla yaş sınırı 18’e çekilmiştir. Bu kümede 24 milyonun üstünde insan var.

VİRÜSÜ ‘İZLE-GÖR’ POLİTİKASI

 Ancak neresinden bakarsak bakalım, günlük vaka eşiği 1.000’lerde seyrederken izlenecek stratejinin, uygulamaya konacak bütün koruma önlemlerine rağmen, önemli riskler içerdiği bir olgudur. Kademe kademe gitmek tercihi yerine pek çok önlemi içeren toplu bir adım atılmaktadır. Bu denemenin sonuçları tecrübe edilerek öğrenilecektir.

En basitinden, önümüzdeki dönemde evlerinden dışarı çıkan ve COVID-19 riskinin dolaşımda olduğu ‘yeni normal hayat’a katılan insanlar, örneğin kamu çalışanları, akşamları evlerine döndüklerinde, pek çok durumda ailelerinin kısıtlama-koruma altında tutulan yaş gruplarından mensuplarıyla bir araya geleceklerdir.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki akşam yaptığı açıklamada önümüzdeki günlerin aynı zamanda bir izleme dönemi olacağını da hissettirmiştir. Bu çerçevede, şehirlerarası seyahat kısıtlamasının kaldırılmasından söz ederken “Gelişmeleri takip ederek, olumsuz bir durum görmemiz halinde bazı illerimiz için bu kısıtlamayı yeniden getirebiliriz” demesi bir ‘izle-gör’ döneminden geçeceğimizi gösteriyor.

Altını çizmemiz gereken bir başka husus, kararın alınması sürecinde Bilim Kurulu’na ne ölçüde danışıldığı hususunda bir açıklık bulunmamasıdır. Ayrıca, henüz toplumun virüse karşı hangi oranda bağışıklık kazandığına ilişkin olarak da bu aşamada herhangi bir veriye sahip değiliz. Geldiğimiz noktada görünen risklerin varlığı karşısında, normalleşmeye geçişin mümkün olan en az zararla hayata geçirilmesini temenni ediyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları