Bir Anayasa Hukuku profesörü darbe yaparsa

Tunus’ta olanları değerlendirebilmek için önce bundan on yıl geriye “Arap Baharı”nın ilk günlerine dönelim. Arap Baharı’nın ilk kıvılcımı 2010 yılı aralık ayında bu ülkede ateşlenmiş, sokaklardan yükselen halk hareketi, Tunus’un mutlak hâkimi Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali’yi 14 Ocak 2011 tarihinde ülkeyi terk etmek zorunda bırakmıştı.

Haberin Devamı

Tunus’taki kıvılcım kısa zamanda bütün Arap dünyasına yayılmış, birçok Arap ülkesinde kitlesel gösteriler patlak vermiş, bu süreç yine 2011 içinde önce Mısır’da Hüsnü Mübarek, ardından Libya’da Muammer Kaddafi rejimlerinin çöküşünü getirmişti.

Aradan on yıldan da fazla bir zaman geçti. O günlerde bütün Arap dünyasını demokrasi rüzgârlarının kaplayacağı, Ortadoğu’nun tarihi bir dönüşümden geçmekte olduğu yolunda ortalığı kuşatan anlatılar, tezler bugün sahada yaşanan gerçeklik karşısında, ne yazık ki hükümsüz kalmış durumda.

Geçen yıllar, bölgede darbelerin, hâlâ sürmekte olan içsavaşların yarattığı derinleşen bir istikrarsızlık tablosuna sahne oldu. Bir dizi Arap ülkesinde bu depremle ortaya çıkan fay hatları hâlâ yerine oturmuş değil. Yalnızca Libya ve güney komşumuz Suriye’de sahadaki duruma bakmak bunu görebilmek bakımından yeterli olmalı.

Haberin Devamı

ARAP BAHARI’NIN TEK BAŞARI ÖYKÜSÜ

Bütün bu türbülans döneminde Arap Baharı’nın tek başarı öyküsü olarak kabul edilen istisnası, ilk kıvılcımın çaktığı Tunus olmuştu. Tunus, gerçekten de son on yıl zarfında sancılı olmakla birlikte, demokrasiye geçilmesi, yeni anayasa yazımı dahil olmak üzere bu geçişi mümkün kılacak adımların atılması, kurumların inşa edilmesi sürecinde yabana atılmayacak bir başarı modeli çizdi.

O kadar ki, bütün bölge çalkantılar içinde kaynarken 2015 yılında Nobel Barış Ödülü Tunus’a gitti. Ülkenin demokrasiye geçiş sürecindeki çabalarından dolayı Tunus’un en büyük sendikal örgütü, ticaret ve sanayi odaları birliği, baroları ve insan hakları birliğinin oluşturduğu “Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü”nün bu ödüle layık görülmesi ülkeye hatırı sayılır bir prestij getirdi.

Üstelik Tunus bu uzlaşı yeteneğini, siyasi kadrolarında bir tarafta Müslüman Kardeşler akımının uzantısı Nahda Hareketi’nin temsil ettiği İslamcı damar, diğer tarafta laik geleneğin kuvvetli olduğu bir güç çekişmesi ortamında sergiledi.

İşte Arap Baharı’nın tek başarı öyküsü olarak görülen Tunus, geçen pazar akşamı ülkenin seçilmiş sivil Cumhurbaşkanı Kays Said’in anayasal düzene fiilen el koymasıyla ciddi bir siyasi krizin içine girmiş bulunuyor. Said, bu hamlesinde Başbakan Hişam el Meşişi’yi görevden alırken, aynı zamanda Meclis’in çalışmalarını askıya aldı, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını da kaldırdı. Cumhurbaşkanı, bu adımları atarken orduyu yanına almış görünüyor.

Haberin Devamı

HALKTAN DESTEK GÖRÜYOR

Nahda Hareketi’nin lideri Meclis Başkanı Raşid El Gannuşi, Cumhurbaşkanı’nın hamlesini “darbe” olarak nitelendiriyor.

Bu bir darbe mi? Cumhurbaşkanı Said, ülkenin yaşadığı olağanüstü kriz nedeniyle anayasanın bu gibi durumlar için kendisine tanıdığı yetkileri kullandığını söylüyor. Ayrıca, yolsuzlukları da gerekçe gösteriyor. Ancak gözlemcilerin büyük bir bölümü, Said’in anayasal yetkilerini çok geniş bir şekilde yorumladığı, sınırlarını zorladığı görüşündeler.

Hadisenin şaşırtıcı bir tarafı da şurada: Said’in 2019 yılındaki seçimde ilk turda sandıktan birinci çıkmakla birlikte yalnızca yüzde 18.4 oy alırken, ikinci turda oylarını yüzde 72.7’ye çıkarak Cumhurbaşkanı seçilmesi sürpriz olmuştu. Siyasetten gelen biri değildi. Saygın bir anayasa profesörüydü.

Haberin Devamı

Bugünü anlayabilmek için aslında 2019 yılında kendisinin seçilmesini mümkün kılan rüzgârı da hatırlamak gerekiyor. Said, yolsuzluklar konusunda duyarlılığı ile tanınan, siyaset sınıfına tepki duyan, sistem karşıtı bir aday olarak cumhurbaşkanlığı yarışına katılmıştı. Özellikle gençlerden kuvvetli bir destek almıştı. Aslında bir “kapalı kutu”olan Said, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra siyasi kadrolarla ve hükümetle sıkça çatışma içinde oldu. Bu çatışmalar sonunda kendisinin sisteme doğrudan müdahalesiyle sonuçlandı.

Said’in darbesinin halkın azımsanmayacak bir kesiminden coşkulu bir destek bulması bu siyasi olayın en dikkat çekici yönlerinden biri. Said bu hamlesini kitle gösterileriyle ortalığa yayılan hoşnutsuzluk dalgasının hemen ertesinde yaptı.

Haberin Devamı

HÜKÜMET EKONOMİK KRİZ VE PANDEMİYE YENİK DÜŞÜNCE

Peki halkın tutumunun gerisinde ne yatıyor?

Hoşnutsuzluğun temel nedeni, Tunus’un siyaset kadrolarının geçen 10 yıl içinde halkın sorunlarına, beklentilerine çözüm üretmekte başarısız kalması. En yalın ifadeyle, iş ve aş meselesinin halledilememesi, aksine halkın daha da fakirleşmesi. Tunus’ta demokrasinin gelişmesini kuvvetle alkışlayan Batılı çevrelerin önerdikleri ekonomik modelin, ülkenin bu alandaki sorunlarını daha da derinleştirmesi. Eski rejimden devralınıp bunun üstüne artan dış borçların ekonomiyi iyice kilitlemesi. Ve yine IMF’nin kapısının çalınması...

Ancak bu olumsuz tabloyu daha da derinleştiren, ülkedeki sistemin özellikle bu yaz başından itibaren şiddetlenen COVID-19 salgını karşısında kelimenin tam anlamıyla acz içinde kalması, Tunus’un bir anlamda bu mücadelede yenik düşmesi oldu. Nüfusu 12 milyona yaklaşan Tunus’ta geçen pazar günü salgından 231 kişi öldü. COVID-19’dan toplam ölü sayısı 19 bini geçti.

Haberin Devamı

Salgın tırmanırken ülkenin başbakanı Hişam el Meşişi’nin 17-18 Temmuz’a rastlayan hafta sonunu bazı bakanlarla birlikte Hammamet şehrindeki beş yıldızlı bir otelde havuz başında geçirdiğinin ortaya çıkması, galiba bu ortamda bardağı taşıran son damlalardan biri oldu.

Tunus’ta bağımsız çizgideki  “Meshkal.org” haber portalının Genel Yayın Yönetmeni Fadıl Alirıza’nın Washington D.C.’deki “The Middle East Institute” isimli tanınmış düşünce kuruluşu için kaleme aldığı yazısı, müdahalenin kitlesel destek bulabilmesini mümkün kılan ekonomik, sosyal ve siyasi koşulların gerçekçi bir analizini yapıyor.

Alirıza’ya göre, Said’in muhalifleri, kendisinin bütün yetkileri elinde toplamasından rahatsızlık duyuyorlar. Buna karşılık, sokaklara dökülen insanların endişeleri ise iktidar yoğunlaşmasından çok göründüğü kadarıyla halkını yüzüstü bırakan bir hükümete yöneliyor. Alirıza, “Bu durumu mevcut sağlık krizinde, süregelen ekonomik krizde, uzun zamandır birikmekte olan eğitimin ve ulaştırmanın gerilemesi, suyun dağıtımındaki adaletsizlik, çevrenin tahribatı gibi yaşam kalitesini etkileyen alanlarda görmek mümkün” diye konuşuyor.

YOLSUZLUK DOSYALARI AÇILIYOR, BAŞSAVCI CUMHURBAŞKANI

Yaşanan hadiseyle, Nobel Barış Ödülü’ne rağmen Tunus’ta anayasal kurumların işlemesi anlamında her şeyin yerli yerine oturmadığı da anlaşılmış bulunuyor. Örneğin kurumlar arasında çıkan krizlerde hakemlik işlevini üstlenmesi gereken Anayasa Mahkemesi hâlâ kurulabilmiş değil. Çünkü siyasi çekişmeler yüzünden üyelerinin atanması yıllardır yapılamıyor.

Bu yönüyle Tunus’ta tanıklık ettiğimiz sancılı süreç, demokrasiyi göreceli olarak yeni tecrübe etmeye başlayan bir ülkede anayasal kurumları inşa etmenin, bunları işletebilmenin güçlüklerinin altını çiziyor.

Tunus’taki bunalımın Ortadoğu’daki güç dengeleri açısından ne gibi sonuçlar doğurabileceğini ayrıca değerlendirmek gerekiyor. Said, bu aşamada Müslüman Kardeşler’in temsilcisi Nahda Hareketi’ni de hedef aldığı için bu örgüte karşı olan Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ekseninin bu gelişmeden hoşnut olduğunu tahmin etmek güç değil. Buna karşılık, ABD ve AB’nin Tunus’un girdiği krizden demokrasiden sapmadan çıkmasını sağlayacak bir uzlaşı yönünde tavır aldıkları gözleniyor.

Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Said’in dile getirdiği yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir dizi hamle yapması şaşırtıcı olmayabilir. Kendisinin başsavcılık yetkilerini de üstlendiğini açıklamış olması, Said’in bu alanda bizzat yetki kullanacağına işaret ediyor. Keza, dışarıdan gelen fonlar meselesi de Tunus’ta da ciddi bir tartışma konusu. Nahda dahil olmak üzere bazı siyasi partilere 2019 yılındaki seçimler sırasında dışarıdan para desteği geldiği gerekçesiyle daha önceden başlamış olan bir soruşturma, potansiyel bir başka kriz konusu olarak beliriyor.

Tunus, önümüzdeki günlerde çok kritik gelişmelere gebe görünüyor. Türkiye’nin Tunus’ta ortaya çıkan krize ilişkin tutumunu ayrı bir yazıda değerlendireceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları