Biden Avrupa ile ilişkilerde de vazoyu çatlattı

NATO’ya üye ülkelerin liderleri geçen 14 Haziran’da ittifakın Brüksel’deki karargâhında zirve toplantısı için bir araya geldiklerinde, yeni ABD Başkanı Joe Biden’ın ülkesinin Afganistan’dan çekileceğine ilişkin 14 Nisan tarihli açıklamasını yapmasının üzerinden iki ay geçmişti.

Haberin Devamı

Biden’ın kararı, selefi Donald Trump’ın daha önce Taliban’la vardığı anlaşmanın başkanlık seçimleri nedeniyle biraz gecikmeli şekilde hayata geçirilmesini öngörüyordu. Bu açıklamanın uygulanması daha sonra NATO içinde de görüşülmüş ve kaçınılmaz olarak ittifakın da Afganistan’dan çıkması kararını beraberinde getirmişti.

Bugün açık kaynaklardan öğrendiklerimiz, aslında Biden’ın nisan ayındaki çekilme açıklamasından sonra özellikle mayıs ayında Afganistan’da sahada önemli bir hareketliliğin ortaya çıktığını, Taliban’ın Kandahar dahil olmak üzere 7 bölgede saldırıya geçtiğini gösteriyor.

Buna karşılık Biden yönetimi, -en azından başlangıç döneminde- sahadan gelen işaretlere, yapılan uyarılara rağmen, her şeyin 2020 yılı şubat ayında Taliban’la varılan anlaşma çerçevesinde planlandığı gibi yürüyeceği hususunda kısmen iyimser bir değerlendirmeyle hareket etmiştir.

Haberin Devamı

Geçen ilkbaharda ABD Başkanı’na iletilen istihbarat analizlerinde, Taliban’ın Afganistan’ın bütününde kontrolü en erken eline alabileceği süre -bir buçuk yıl- olarak öngörülmekteydi. Yaz başına gelindiğinde bu süre dokuz aya düşürüldü. İçinde bulunduğumuz ağustos ayının başında ise üç aya ve hemen ardından bir aya kadar çekildi. Bu arada istihbarat analizlerinde yeni bir revizyon yapılmasına zaman kalmadan Taliban zaten 15 Ağustos’ta Kabil’e girmişti bile...

NATO’DAN AFGANİSTAN'DAKİ KADIN VE ÇOCUKLARA MESAJ

Şimdi Kabil’in düştüğü 15 Ağustos tarihinin iki ay öncesine, Brüksel’de NATO zirvesinin toplandığı 14 Haziran’a dönelim. Taliban’ın mayıs ayında sahada askeri harekâtı başlatmasından sonra NATO zirvesinde bir araya gelen 30 müttefik ülkenin liderlerinin o gün onay verdikleri bildiriyi bugün yeniden okuduğumuzda, metinde Amerikan tarafının yaptığı değerlendirmelere dayanan büyük bir özgüven duygusunun hâkim olduğunu fark ediyoruz.

Örneğin, bildirinin 18’inci paragrafında şöyle deniliyor: “Yaklaşık yirmi yıl sonra NATO’nun Afganistan’daki askeri operasyonlarının sonuna gelinmektedir. Teröristlerin bize saldırı tasarlayabilecekleri emniyetli bir barınak bulabilmelerine izin vermedik. Afganistan’a kendi güvenlik kurumlarını inşa etmesinde yardımcı olduk. Afgan Ulusal Savunma ve Güvenlik Güçleri’ni eğittik, danışmanlık yaptık, destek verdik. Şimdi ülkelerinin güvenliğinin bütün sorumluluğunu üstleniyorlar.”

Haberin Devamı

Bildirinin bir sonraki paragrafında “Birliklerimizin çekilmesi Afganistan’la ilişkimizin sona erdiği anlamına gelmiyor. Şimdi yeni bir sayfa açıyoruz” deniliyor. Devamında, NATO’nun Afgan güvenlik kurumlarına destek vermeye devam edeceği vurgulanıyor. Bu çerçevede ülkenin dünyayla bağlantısını sürdürebilmesi amacıyla Kabil Havalimanı’nın açık kalması için fon da tahsis edileceği belirtiliyor. O tarihte havalimanının işletilmesinin sorumluluğunu TSK’nın üstlenmesine yönelik olarak Türkiye ile ABD arasında görüşmeler de başlatılmıştı.

Asıl önemli nokta, NATO’nun Afganistan’ın geleceği için nasıl bir tasavvura sahip olduğu sorusudur. Bildiride, ittifakın Afganların öncülüğündeki bir siyasi çözüm sürecini destekleyeceği kaydediliyor. “Kalıcı ve kapsayıcı” olması arzulanan siyasi çözümün, “Afganların özellikle kadınlar, çocuklar ve azınlıkların insan haklarını güvence altına alması, hukukun üstünlüğünü gözetmesi” gibi hedefler de vurgulanıyor NATO bildirisinde.

Haberin Devamı

NATO’NUN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ YANILSAMA

O günlerin koşullarında bakıldığında, NATO bildirisinde Afgan halkı için olması gereken ideal ilkelerin hedeflendiğini düşünebilirsiniz. Gelgelelim, kâğıda dökülen düşüncelerin gerçekle ilişkisinin isabet derecesi, ancak belli bir zaman zarfında uygulama şekillendikten, niyetler sahada sınandıktan sonra ölçülebiliyor.

Bugün Kabil Havalimanı’nda yüreklerimizin burkulmasına yol açan sahneleri, insanların Taliban’dan kaçabilmek için çaresizlik halindeki çırpınışlarını izleyip, ABD’nin ülkeden çıkış süresini uzatmak amacıyla Taliban karşısında ricacı duruma girdiğini görünce, NATO bildirisinde çizilen toz pembe tablo ittifak açısından da ciddi bir inandırıcılık sorunu yaratıyor.

Haberin Devamı

ABD’nin yönlendirmesi sonucu NATO’nun da içine düştüğü yanılsamadan sonra gerçek durum bütün sertliğiyle Kabil’de kendisini göstermiştir. Sahnede başrolde ellerinde yalnızca kalaşnikof değil aynı zamanda Amerikalılardan geriye kalan silahları da tutmakta olan Taliban savaşçıları vardır.

NATO bildirisinde inşa edilmesi süreci iftihar edilerek anlatılan Afgan ordusu büyük ölçüde buharlaşmıştır.

Bildiride ifade edilen kadınların ve çocukların insan haklarının korunması hedefi ise muhtemelen artık uzak bir hayaldir.

ABD AFGANİSTAN DEĞİL ÇİN’LE MEŞGULDÜ

Yaz başındaki NATO zirvesi sırasında Brüksel’de yapılan açıklamalara bakıldığında aslında Çin Halk Cumhuriyeti başlığının daha kuvvetli bir vurgu aldığını görüyoruz. Zaten NATO tarihinde ilk kez bir zirve bildirisinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin adının geçmesine bu toplantı sırasında tanıklık edilmişti.

Haberin Devamı

Brüksel’deki zirveye giderken NATO müttefiklerinin Çin Halk Cumhuriyeti tehdidine odaklanmalarını sağlamak, Başkan Biden’ın zihninde Afganistan meselesinden çok daha öncelikli bir yer tutuyordu.

Önceki gün New York Times’ta gazetenin kıdemli Avrupa muhabiri Steven Erlanger imzalı bir yazıda aktarılan, NATO zirvesi sırasında yaşanmış bir olay bu açıdan bir hayli çarpıcıdır. Buna göre, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milos Zeman, zirve sırasında söz alarak, Afganistan’dan asker çekme kararını “ihanet” olarak gördüğünü söylemiştir. Zeman’ın bu sözleri üzerine NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, kendisine teşekkür etmiş ve ardından gündemin -ABD’nin de tercihi- bir sonraki maddesi olan Çin Halk Cumhuriyeti başlığına geçmiştir.

AVRUPA İLE BELİREN GÜVEN SORUNU

Her halükârda ABD’nin Afganistan’da yol açtığı büyük fiyaskonun sonuçları yalnızca bu ülkeye sınırlı kalmayacak, pek çok alanda yansımaları olacaktır. Bunlardan biri, ABD ile Avrupalı müttefikleri arasında bir kırılmanın yaşanması ihtimalidir.

Hatırlanacaktır, Trump’ın başkanlığı döneminde ABD’nin Avrupa ile ilişkilerinde girilen belirsizlikten sonra yeni başkan Biden Transatlantik ilişkileri” onarma taahhüdüyle ortaya çıkmış, geçen NATO zirvesindeki en önemli mesajlarından biri de Avrupa kurumları ile ABD arasındaki bağların güçlendirilmesi hedefini konu almıştı.

Ancak Biden’ın Afganistan meselesini yürütme tarzı, öyle anlaşılıyor ki, bu bağları güçlendirme hedefini sarsmıştır. Avrupa’daki havayı aktaran Steven Erlanger’a göre, Biden’ın müttefiklerle daha çok istişare edeceği yolundaki vaatlerine karşılık, Afganistan konusunda ABD açısından diyalogdan çok “dikte etme” tarzı geçerli olmuştur. Biden, Avrupalıların Afganistan’dan çekilmenin koşullara bağlanarak yürütülmesine dönük taleplerine itibar etmemiştir.

Sonuçta Biden’ın düzelteceğini taahhüt ettiği ilişkilerde ciddi bir hasarın belirdiğini söylemek mümkündür. Birçok Avrupalı liderin, siyasetçinin şimdiden Afganistan krizinde Biden’a yönelttikleri kuvvetli eleştiriler, geçen haziran ayında gözlenen iyimser havayı da gölgelemiştir. Dün G-7 liderlerinin telekonferans yoluyla yaptıkları toplantı bu gölge altında gerçekleşmiştir.

Biden’ın Avrupa’da yarattığı güven sorununun aşılıp aşılamayacağı ya da ne ölçüde aşılabileceği şimdilik belirsizlik içindedir.

Yazarın Tüm Yazıları