Paylaş
Ama bu satırlar itibarıyla felç gibi kalıcı hasar riski sürüyor. Çünkü uzun süre oksijensiz kalmış olabileceğinden korkuluyor.
Umalım ki hastaneye yetiştirilmeden önce yapılan o 20 dakikalık kalp masajı sırasında beyne yetecek oranda kan gitmiş olsun.
Yoğun bakımda canıyla uğraşan biri için yapılan kötü yorumları görünce içim sızladı.
Yakından bilemem, uzaktan tanırım Fatih Ürek’i.
Her şeyden önce çok zarif biridir. Eğer merhabası varsa, aynı mekânda gördüğü bir insan için yerinden kalkıp hâl hatır soracak kadar. Kendisi bilinen bir isimmiş, karşındaki öyleymiş-değilmiş, hiç umursamadan.
Umalım da sağ salim sevenlerine kavuşsun.
Gitme be Yusuf!
Astral seyahat, ayın karanlık yüzü, uzaylı işgali gibi ipe sapa gelmez çıkışlarıyla bilinen Yusuf Güney memleketi terk etme kararı almış.
Doğup büyüdüğü Londra’ya yerleşiyormuş:
“Temelli olarak İngiltere’ye dönüyorum. Beni ülkeme küstürdüler...”
İnsanoğlu böyle işte.
Elinin altındayken umursamazsın.
Asıl kaybetme tehlikesi ortaya çıkınca anlıyorsun kıymetini. Yusuf Güney’i herkes gibi ben de eleştirdim, açıklamalarını ti’ye aldım çok zaman.
Ama aslında günümüzün neşesiydi ya Yusuf aynı zamanda. Bunca kötü, karamsar haber arasında ismini gördüğümüz zaman, gülümseyerek “Kim bilir ne yumurtladı yine” diye bakıyorduk onunla ilgili başlıklara. Kendinden başka kimseye de zararı yoktu.
Ne bir başka sanatçıya haset, laf atma, ne bir
polemik, şımarıklık ya da terbiyesizlik...
Eğri oturup doğru konuşalım: Tip olarak da sempatik, aile sitcom’unda falan başrol oynayacak bir figür aslında.
Son dönem müzikten kopup bu çocukça şeylere dalmıştı ama dedik ya: Başka ne kötü kalplerin yanında, sadece kendine zararı.
Eğer bu küskünlükte zerre payım varsa Yusuf’tan özür dilerim. Bırakıp gidiyorsunuz. Yapmayın.
Tablodan bir renk değil, bir çizgi bile eksilse üzülüyor insan.
1 milyonluk beleş sipariş
Japonya’da bir yemek sipariş şirketini 2 sene dolandıran adamı duydunuz mu?
38 yaşındaki Takuya Higashimoto, yaklaşık 1 milyon değerinde 1095 siparişi bedavaya getirmiş.
İnsan 1 milyona neler sipariş edebileceğini düşünüyor...
Üç TIR döner, iki kamyon suşi, kova kova havyar...
Kendisine sürekli yeni isimlerle hesap açıp “Teslimat gelmedi” diyerek iade ücreti alıyormuş.
Günahın tadı işte:
“Bir kere alışınca bırakamadım” diye ifade vermiş polise.
Ben bu arkadaşın Türk çıkmasını beklerdim. Malum, kafamız çakallığa çok çalışıyor.
Yemek Sepeti, Getir gibi bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin de benzer güvenlik açıkları var mı, bilmiyorum tabii.
Belki hiç farkında olmadan kurnazların yemeklerini de biz ısmarlıyoruz.
İstanbul’un yüzen köşkleri
Fotoğrafları görünce çok şaşırdım: Şehrimizi henüz bu kadar beton sarmamışken 1940’lı yıllarda insanların yüzen evleri varmış.
En çok Kadıköy ve Tarabya koylarında demirli olurlarmış.
Çekirdek aileler içinmiş: Her birinin içinde oturma odası, yatak odası, mutfak, banyo ve teras bulunurmuş.
O kadar popülermiş ki bankalar çekilişle bu yüzen köşklerden dağıtırmış.
Ne güzel fikir yahu! Yüzen kamp: Herkese Boğaz’da yalı...

Paylaş