Meedo tarifeli uçağı milleriyle mi kapattı?

Aslında bir “Şeyma Subaşı detoksu”na girmeyi çok istiyorum ama her seferinde öyle “kayıtsız kalınamaz” şeylerle geliyor ki... Kendinizi kapağı kapatılmış bir “Sadece Şeyma” kitabında hapis buluyorsunuz. Son bölümde dolandırılma ve bebek kaybetme var. Mısırlı sevgili Mohammed Alsaloussi ağırlığınca altın değil, hacmi kadar “patlamış mısır”mış. Yüzükler falan sahte, ilişki bitti, evlilik iptal. Yine de bu hikâyede anlayamadığım bazı şeyler var.

Haberin Devamı

◊ Mesela-1:
Madem Meedo dolandırıcıydı, Şeyma’nın garajda gösterdiği o lüks arabalar kimindi? Peki ya Şeyma’ya doğum gününde hediye ettiği ultra lüks cip?
Meedo’nun daha önce iki kere çalıntı Ferrari’yle yakalandığı söyleniyor. Belki de onlar da çalıntı...
◊ Mesela-2:
Maldivler’de birlikte tatil yaptılar. Meedo bir adadan diğerine geçerken özel uçak bulamadığı için güya tarifeli uçak kapattı.
Bu tatilin uçağının parasını kim verdi? Meedo tarifeli uçağı milleriyle mi kapattı?
Belki tanıdıkları vardı, belki de gözünü boyayıp o masrafları Şeyma’ya ödetti.
◊ Mesela-3:
Dolandırıcı Meedo’nun Şeyma’dan beklentisi neydi? Şeyma zengin değil ki. Ailesi orta halli, kendisi para basmıyor, eski eşi Acun’dan aldığı nafakayla hayatını idame ettiriyor.
Deniyor ki Şeyma sayesinde camiaya girip aslında başkalarını tokatlayacaktı.
İyi de burası Türkiye. Kurtlar sofrası. Adamın bir bakışta röntgenini çekerler.
Herkes Şeyma Subaşı değil ki, kandırasın...

Haberin Devamı

İlk iş Acun’u aradı

Benim asıl anlamadığım, Mısırlı milyarder diye yutturulan bu adama Acun’un nasıl uyanmadığı...
Çünkü ayrılmış olsalar bile Acun’un gölgesi hep kızının ve eski eşinin üzerinde.
Görünmez bir kalkan gibi gerektiği anlarda hep ortaya çıkıp, kol kanat geriyor.
Nitekim son olaylar patlayınca da Şeyma yine ilk iş “Bizi buradan aldır” diye Acun’u aramış.
Belki de peşine düşmüş, eski eşinin hayatını stalk’luyor konumuna düşmek istemedi.
Yoksa Kahire, Miami, Ibiza...
Üç ülkeden üç dostunu arayarak, üç telefonda çözebileceği bir hikâye.

Gırgıriye filmi gibi

Şeyma Subaşı mutlu oldukları dönemde Meedo ile yaptığı bir paylaşımda şöyle demişti: “İçim kan ağladığı zamanda bile o her gün yüzümü güldürüyor. O benim güçlü olma sebebim...”
Yüzünü güldürüyorsa problem ne?
Zengin olmadığının ortaya çıkması mı?
Bu hikâye aklıma “Gırgıriye” filmlerini getirdi. Hatırlarsınız: Herkes birbirini zenginim diye kandırırdı.
Gülşen Bubikoğlu Müjdat Gezen’i, Münir Özkul Perran Kutman’ı...
Sonunda hepsinin fukaralıktan kırıldıkları ortaya çıkardı ama mutlu olurlardı.

Haberin Devamı

Nasıl oluyor da oluyor?

Antalya Elmalı’da iki kardeşi istismar eden üvey baba ve anne serbest bırakıldı.
Salın, salın bunları, çok isabetli karar!
Kendi çocuklarına bunu yapan, başkalarına kim bilir neler yapar.
İşin ilginç tarafı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı davaya en başından beri müdahil olduklarını açıkladı.
Avukatlar tahliyeye itiraz etmiş, sanıkların tutuklanma talebini yinelemiş.Peki buna rağmen nasıl oluyor da oluyor?

Sen ne güzel bir insansın

◊ “Benim O” adlı şarkısı “Cam Tavanlar” dizisinde kullanılması karşılığında para teklif edilen Tuğba Yurt... Şarkısının kullanılabilmesi için telif ücreti yerine sokak hayvanlarına yardım istedi.
◊ Marmaris’teki orman yangınında hayatını kaybeden, 34 yaşındaki, iki çocuk babası geçici orman işçisi Görkem Hasdemir...
Eniştesine “Türkiye’nin ciğerlerini korumak vatanı korumaktır” demiş.

Haberin Devamı

Funda Arar’ın estetiği neden bu kadar tartışıldı?

Ünlü şarkıcı yüzüne bazı müdahaleler yaptırınca sevenleri tarafından yadırgandı.
Bu hissi biliyorum:
Tanığınız, sevdiğiniz birinin başkasına dönüşmesi gibi bir şey.
Ses aynı, hareketler, duruş aynı ama surattaki ifade sanki tanımadığınız bir yabancı...
Bence bunun nedeni “asfalt teoremi”.
Bilmemeniz normal, şu anda uydurdum.
Asfalt teoreminden şunu kastediyorum:
Yüzdeki kırışıklıklara, çatlaklara, çöküklere yapılan botoks, dolgu gibi bütün uygulamalar üst üste koymak suretiyle yapılıyor.
Hani belediye asfalt üstüne asfalt atar gibi...
Sonuçta ne oluyor?
Caddeyi düzleyeceğiz derken kat üstüne kat, sokak gittikçe yükseliyor. Zamanla kaldırımlar, hatta binalar bile daha aşağıda kalmaya başlıyor.
İşte yaşanan tam da bu bence. Belki istenen görünüm ortaya çıkıyor ama artık o surat ne alttaki kafaya, ne üstteki kaşa-göze-burna uyuyor...

Yazarın Tüm Yazıları