Paylaş
Kimine göre zorluklarla geçen hayatına son verdi, bu bir intihardı.
Mümkün mü? Olasılıklardan biri elbette.
Kimi olayı kadın sorununa bağladı.
Kadınların sürekli bir yerlerden “düştüğü”ne dikkat çektiler. Evde üçüncü bir erkek olabileceğinden, hatta öz oğlundan bile şüphelendiler.

Mümkün mü? Neler gördük...
Kimi çok sarhoş olduğuna, o kadar ki eğlenirken düştüğüne inanmak istedi.
Oysa görüntülerde anlaşılıyor ki düştüğü sırada ne müzik var, ne eğlence.
Kendine hâkim olamayacak bir sarhoşluk da yok ortada.
En az ihtimal verilen senaryo, kendi kendine kazara düşmüş olabileceğiydi.
Çünkü kendimize paye çıkarmak istemiyoruz. Birisi altıncı kattan düştüyse ya kendi atlamıştır ya biri itmiştir. O da değilse çok sarhoştur, “Benim başıma gelmez” demek istiyoruz. Kimi vefasızlığa, ölünce çelenk gönderenlerin yaşarken yaptıklarına, daha doğrusu yapmadıklarına dikkat çekti. Çok doğru tespit.
Şimdi kadın gittikten sonra gelsin Güllü’yü anma albümleri, gitsin hayat hikâyesinin filmleri... Acaba şu anda kaç şarkıcının aklından “Albümde şu şarkıyı ben okurum”, kaç oyuncunun aklından “Bu sefer Farah değil de ben kapayım rolü” diye geçiyordur.
Kabul bütün bunlar anlaşılır, hepsi hayata dair refleksler ama...
Galiba halk sanatçısı, halktan insan Güllü’nün vefatına en güzel refleksi yine geniş halk kitleleri gösterdi.
Güllü’nün Instagram hesabı 20 bin takipçi arttı, şarkıları Spotify’da ilk 50’ye yerleşti.
Bir sanatçıyı hayatta en mutlu edecek şey, yani halk teveccühü ölünce kesilmek bir yana... Artarak sürdü.
Bir de kitlelerin aklı yoktur derler.
Aşk ve para işlerini birbirinden ayırmalı
Bülent Ersoy parayla olan tuhaf ilişkisine yeni bir boyut ekledi: “Param çok, harcayacak yer arıyorum. Aşk istiyorum. Yakışıklı olursa olur. Kime bırakacağım bu kadar parayı?”

Paranı ne yapacağını bilemeyip, sırf miras bırakacak biri olsun diye aşk istemek...
Bence meseleyi bölerek yönetmesi en güzeli Diva için. Yani para işleriyle gönül işlerini ayırsa her şey çok daha kolay olacak.
Öncelikle şu miras işinden kurtulsa. İlle bana bıraksın demiyorum. O da çok yerinde olur ama Zeki Müren gibi Mehmetçik Vakfı’na ya da Türk Eğitim Vakfı’na bağışlasın mal varlığını, olsun bitsin.
Böylece geriye sadece aşk meselesi kalır. Bilir ki yanına gelen de parası için değil kendisi için gelmiş.
Zaten fukaralığın tek güzel yanı da bu: Fukaralıkta aşk hem daha gerçektir, hem daha güzeldir. Başka şeye paran yetmediği için de cilvesi daha boldur.
Sinan’ın birleştiren kubbesi
Sağcısından solcusuna herkesin ayrı ayrı karşı kampanya yürüttüğü Edirne Selimiye Cami restorasyonu nihayet durduruldu.
Mimar Sinan’ın “Ustalık eserim” diyerek üzerine titrediği yapının restorasyonuna, başta İlber Ortaylı olmak üzere uzmanların ciddi muhalefeti vardı.

İşin güzel tarafı bu muhalefet halka da yansımıştı:
Cami için Change.org’da ayrı kampanya yürütülüyor, ülkücüler ayrı kampanya düzenliyordu.
Umarım bu karar sonrasında bütün eksiklikler giderilir.
İlle bir restorasyon gerekiyorsa da herkesin içine sinecek şekilde aslına uygun yapılır.
Şu Mimar Sinan’ın büyüklüğüne bakın siz! Aradan yüzyıllar geçmiş, cepheleşmiş bir halkı hâlâ aynı kubbenin altında birleştirebiliyor.
Paylaş