Dubai’nin en lokum zamanı

1960’lara kadar fakir balıkçı yerleşimi olan Dubai, petrolün keşfiyle inanılmaz bir sıçrama yaşadı. 1980’de sadece tek bir yüksek bina varmış. Bugün denizden çöle doğru uzanan bir Manhattan görünümünde.
Dünyanın en yüksek binası olan Burç Halife’nin tepesinden 200 kadar gökdelen saydım. 7 yıl önceki son ziyaretimden çok daha fazla. Yapıların ve hâlâ inşa edilmekte olanların görkemi ve estetiği karşısında eziliyorsunuz. Ne para dökülmüş ve dökülüyor! Ama insanı asıl sinir eden bu değil.
Şehrin her yanında, “Dubai’yi daha yeşil yapmak için çalışıyoruz” tabelaları var.
Sahillere, refüjlere, parklara, bulabildikleri her yere ağaç ve başka yeşillendirmeler dikiyorlar. Dubai’yi Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti olan Abu Dabi’ye bağlayan otoyol boyunca kilometrelerce uzanan ormanlıklar yaratmışlar.
“Nasıl oluyor” diye sinirlendim, ağaçların dibine baktım. Her bir palmiyenin altına hortumla su bağlamışlar! Biz de rant için var olanlara benzin döküyoruz.

Güvenli cadde ve sokaklar

Dubai’nin yerli nüfusu, toplamın 10’da biri kadar. Geri kalanı, çalışmak için buraya gelen Hintliler, Pakistanlılar, Bangladeşliler, Filipinliler, Afganlar...
Kılık kıyafetlerinde özgür Batılılar da var tabii. Peki nasıl oluyor da başka yere gidince kadınların eteklerini falan çeken bazı mülteciler burada benzer bir şeye kalkışmıyor? Sıkıyorsa yapsın... Öyle güvenli ki, bırak bir kadını bizzat çekmeyi, selfie yaparken yanlışlıkla kareye bile girse sana bütün hafızayı sildirme hakkına sahip.
Sıkıyorsa silme... Polis 3 dakikada yanınızda. Kaçsan bile kameralardan anında bulup çıkarıyorlar. Bir daha hava sahasından bile geçemezsin.
Kadınlar şehrin her yerinde, günün her saatinde bizdekinden daha az tedirgin görünüyor.

Ürün ve servis kalitesi

Hemen her otelde, dev AVM’lerde, müzelerde, plajlarda Michelin, Gault&Millau, Fifty Best gibi kuruluşlardan ödüllü restoranlar veya dünyadaki ünlü muadillerinin şubeleri var.

Mesela Cannes’ın meşhur restoranı Baoli’nin lezzetlerini Dubai şubesinde de sahilde güneşlenirken deneyimleyebiliyorsunuz.
Bunun yanında Michelin yıldızlı Moonrise’ın şefi Süleyman Haddad gibi tamamen özgün yetenekler de var. Genç şef, Suriye kökenlerinin mirasını doğup büyüdüğü Dubai’de öğrendiği modern tekniklerle birleştiriyor.
Servisin ve kullanılan ürünlerin benzer kalitesine Bulgari Otel’in İtalyan restoranı Niko Tomito’da da, Arap usulü bir taverna olan Al Fanari’de de, yerel lezzetler lokantası Gerbou’da da rastlıyorsunuz.
Bence biz gastronomide hâlâ çok güçlüyüz. Ama zamanla yenilik ve çeşitlilikte geri düşme ihtimalimiz var mı?

Çölde gece sessizliği

Ülkeye Dubai hükümetinin davetlisi olarak gidince Dubai’ye herkesin katılamadığı lüks deneyimleri de yaşayabiliyorsunuz. Bunlardan biri de çölüm ortasında yapılan çadır konaklaması. The Nest by Sonara’dakilere çadır demeye bin şahit lazım tabii...

İşin en güzel yanı, bu koruma alanını beyaz oriks ve gazellerle paylaşmanız.
Yemek sırasında sergilenen ateşli gösterilerse simsiyah çöl gecelerini dalga dalga kızıla boyuyor. Akşam herkes yattıktan sonra kumda çıplak ayak müzik dinlemekse...
1001 Gece Masalları’ndan bir gece çalmak gibi.

Hortum yaşken eğilir

Oktay Kaynarca’nın sunduğu “Kim Milyoner Olmak İster” programı, ilk soruda elenen yarışmacısıyla gündemde.
Çünkü Ceyda Bektaş “yemlik” olarak sorulan kolay soruların daha ilkinde elendi.

Kaynarca’nın sorduğu “Hangisi yaş iken eğilir” sorusuna cevap olarak ‘B’ şıkkındaki “ağaç” yerine ‘C’ şıkkındaki “bahçe hortumu”nu seçti. Ve yarışmaya henüz başlar başlamaz veda etti.
Ceyda Hanım’ın konuşmasına, kılık kıyafetine, saçına, makyajına bakınca böyle basit bir soruyu bile bilememesi sosyal medyada şaşkınlık yaratıp gündem oldu.
Kimisi bu olayı, ünlü bir sunucunun karşısında, milyonlarca seyircinin önünde yaşanan heyecana bağlıyor.
Kimine göre de Ceyda Hanım dış görünüşüne çok önem vermiş ama içini boş bırakmış.
Kaynarca gibi düşünüyorum ben de:
Şaka mı bu?
Yurtdışında falan yaşamıyorsa bir insanın bu atasözünü hayatında hiç duymamış olması olacak iş değil.
Heyecan desek... O zaman da iş bambaşka yerlere gider: Ya araba kullanırken de bu kadar heyecanlanırsa? Ya oy verirken de bu kadar heyecanlıysa falan...
Çıkamadım işin içinden, öyle kan-ter içinde uyanmışım.