Çalkala Aleyna dönsün dünya

Kız istemeye karşı çıkan Aleyna Tilki, kadının adanmışlığına vurgu yapan kına gecelerinde döktürmeye bayılıyor diğer taraftan. Kişi ya gerçek yaşamıyla ilgili uyumlu konuşmalı ya da derdi konuşulmaksa daha “cin fikirler” bulmalı.

Haberin Devamı

Aleyna Tilki kız isteme merasiminin gereksizliğinden dem vurdu sosyal medyada:
“Kız isteme olayı çok saçma. Ne münasebet mal ister gibi, ‘Kızı oğluma verir misiniz?’ İğrenç! İnsan gibi, ‘Evleneceğiz, rızanız var mı?’ de, olsun bitsin...”
İlk bakışta haklı tabii.
Kadınlar alınıp verilen bir mal mı ki gidip babasından talep edilsin?
Sonu kadın cinayetlerine varabilen erkek egemen kültürü dayatan, yeniden üreten, çoğaltan bir durum olarak değerlendirilebilir kız isteme. Ama öbür yanıyla da tarihten gelen ama artık sadece kültürel ve sembolik değeri kalmış bir âdet.
Kendi içinde güzellikleri var...
Damada tuzlu kahve gibi eğlenceli ritüelleri olan...
Evlilikten önce aileleri tanıştırıp kaynaştıran, bir güzel gelenek.
Ne var yani, yarın öbür gün Aleyna da biriyle hayatını birleştirmeye karar verse...
Sevgilisinin ailesi gelip “Efendim, konuyu biliyorsunuz, gençler tanışıp anlaşmış” diye söze girse...
İncileri mi dökülecek sanki?
Mutfakta kah kah kah kih kih kih gülmekten kırılmayacak mı kız kardeşi ve arkadaşlarıyla birlikte?
Ona bakılırsa kına gecesi de özünde “adanmışlığı” anlatan bir eğlence.
Ve nedense erkeğe değil, yine kadına yakılıyor kınalar.
Şimdi ona da mı karşı çıkalım?
Eşitlik adına konuşuyor ama sıra yengesinin kınasına gelince...
Bir kuruş ver oynasın, servetini harca oturtama:
Sabaha kadar döktürmeyi biliyor Aleyna.
Dolayısıyla medyatik açıklama yapayım, bir-iki gün daha fazladan konuşulayım diye ortaya atılan bu “cin fikirler” var ya...
Ya kişinin gerçek yaşamıyla uyumlu olmalı...
Ya da o kişi pazarlama ekibini yenileyip kendisine daha güzel çıkışlar yaptıracak insanlarla çalışmalı.

Haberin Devamı

Alain Delon’daki firavun egoistliği

Kafayı ölümle bozmuş Alain Delon’un ötanazi istemiyle ilgili hemen her şey tartışıldı ama işin şu yönüne pek değinilmedi Türkiye’de: Kendisi ölürken köpeğine de ötanazi uygulatmak istemesi.
Bir tek Ömür Gedik’in dünkü yazısında gördüm bir eleştiri. Ömür de küçük bir hata yapmış, 2 yaşında diye yazmış hayvanı.
Adı Loubu. 7 yaşında. Köpeğin yaşı başı mühim değil tabii. Önemli olan egoist Delon’un bu cesareti nereden aldığı. Delon’un yaşadığı ve vatandaşı olduğu İsviçre’de insan ötanazisi serbest. Delon da zaten ülkedeki Exit Suisse’i (ötenazi yanlısı bir oluşum) destekliyor.
Ama iş hayvanlara gelince hangi koşullarda uyutulabileceklerine dair mevzuatta boşluklar var.
Alain Delon kabarık bir çek karşılığında kendisi için bunu yapacak bir veteriner elbette ki bulabilir. Ama kanunen mümkün diye böyle bir vebale girişebilecek veterinerin de insanlığından şüphe ederim.
Nedir bu yahu? Firavunlar çağında mı yaşıyoruz? Oldu olacak sahipleriyle birlikte mumyalasınlar hayvanları.
Bu arada küçük bir ayrıntı daha var. Delon’un 2021’de pankreas kanserinden ölen oyuncu eşi Nathalie Delon da ötanaziyi tercih etmişti. Bütün hazırlıklar yapılmış fakat buna gerek kalmadan hayata gözlerini yummuştu.
Belki ötanaziye gerek kalmayacak, Alain Delon da eski eşi gibi eceliyle ölecek. Kalp krizi, trafik kazası, bunların hepsi insan için.
Ölümü bu kadar planlarken kim bilebilir ki mukadderatı?

Haberin Devamı

Hülya Avşar’ın Manukyan çıkışı

Naim Süleymanoğlu, Müslüm Gürses, Dilber Ay, Bergen gibi biyografik filmler furyasında başka kimleri izlemek isteriz diye sormuş, aklıma gelen Kemal Sunal, Muazzez Abacı, Barış Manço, Ajda gibi isimleri saymıştım cuma günü.
İlginç bir fikir de Hülya Avşar ortaya attı.
Kendisine bu konu sorulunca genelev kraliçesi Matild Manukyan’ı oynamak istediğini açıkladı.
Manukyan projesi ilk kez 2008’de ortaya çıkmıştı. Avşar film için “Senaryosu yazıldı ama izin vermediler” diyor.
Aradan geçen 14 yılda her şey o kadar değişti ki...
Hatta bizzat Hülya Avşar’ın cep telefonuyla kendi kendine çekip “Selfie” adında 1 saat 20 dakikalık film yapmışlığı var.
Canı bu kadar istiyorsa her türlü imkânı da mevcut, çeksin koysun istediği yere.

Haberin Devamı

Popun kralı kim?

Tarkan ile 90’lı yıllardan itibaren rekabeti sorulan Serdar Ortaç “Ben zaten her dönem popun kralıydım. Hâlâ da öyle olduğumu düşünüyorum” dedi.
Fikir ve ifade hürriyeti ne güzel bir şey değil mi?
Herkes istediği gibi düşünebiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları