Bana Instagram’ını göster, sana kim olmak istediğini söyleyeyim

Emre Aydın’ın business bilet paylaşma çıkışı doğru, haklı, son derece yerinde ama... Gecikmiş, karşı devrimci ve biraz yukarıdan bakan bir tavır. Bırakın bari insanlar hiç olmazsa sanal ortamda eşitlensinler.

Haberin Devamı

Şarkıcı Emre Aydın’ın Instagram hakkında yaptığı bir tespit çok konuşuldu.
Şöyle diyor Aydın:
“Business uçak biletini göstermek için bin bir çabayla çektiğiniz Instagram fotoğrafları sizin zengin olduğunuzu değil, bunun nadiren yaşadığınız bir durum olduğunu, bileti muhtemelen başkasına aldırdığınızı, sonradan görme veya görgüsüz falan olduğunuzu gösteriyor. Bilginiz olsun.”
Doğru ama biraz gecikmiş, bence pek de haber değeri olmayan bir tespit. Niye bu kadar ilgi gördü çok anlamadım açıkçası.
Gelin, tarihçesinden başlayalım.
İlk Instagram fotoğrafı 16 Temmuz 2010’da paylaşıldı. Uygulamanın geliştiricilerinden Mike Krieger tarafından. Miami’deki South Beach Limanı’nın bir fotoğrafıydı.
Selfie falan değil, manzara fotoğrafı yani.
Çünkü Instagram ilk kurulduğunda aslında güzel fotoğraf paylaşılacak bir platform olarak tasarlanmıştı.
Ne 2 yıl sonra 1 milyar dolara Facebook’a satılacağından...
Ne de bir insanlık çılgınlığına dönüşeceğinden haberleri vardı.
İnsanoğlu canım uygulamayı güzel fotoğraf paylaşmak için değil, kendini paylaşmak için kullanmaya başladı. Hatta kendini de değil, olmak istediği, başkalarına satmak istediği kişiyi.
Geliştirilen yeni tekniklerle artık herkes fitti. Sağlıklıydı. Güzeldi. Gençti. Zengindi. Hiç hastalanmıyordu. Hep neşeli ve mutluydu. Hiç evde oturmuyor, sürekli geziyordu. Sürekli şahane şeyler yiyip içiyordu. Sabahtan akşama hep en ünlü insanlarla beraberdi. Sahte bir cennet gibi.
Ajda Pekkan 20’lerine döndü. Madonna da. Sibel Can zayıfladı.
Sevim Emre 50 yaş birden attı hayatından. Aleyna Tilki’de ne baseni? İncecik bir bel vardı artık...
Photoshop’tan arkadaki kapı-duvar yamuluyordu ama varsın olsundu.
Erkekler de aynıydı.
Mesela bütün şarkıcıların bütün konserleri dolup taşıyordu.
En iyi arabalardan üçer beşer taneye sahiptiler.
Masalarından en pahalı içkiler eksik olmuyordu. Uçakta ekonomi yüzü görmemişlerdi, hep business...
Yarattıkları bu sahte dünyanın içinde mutluydular. Onları takip edenler daha da mutlu...
Like üstüne like, yorum üstüne yorum... Beğenen, yorum yapan yok mu? Onun da kolayı vardı. Üç-beş paraya sahte takipçi, sahte beğeni, sahte yorum satın alınabiliyordu.
Kıytırık sanatçıların bile dünya starlarından çok takipçisi vardı. Ama alan memnun, satan memnundu. Bence böyle de kalsındı, varsın insanlar inanmak istedikleri hikâyelerini anlatsınlar, gerçek hayatta olmasa bile bari sanal yaşamda istedikleri gibi yaşasınlardı.
Aslında herkesi eşitleyen, dünyadaki bütün adaletsizlikleri ortadan kaldıran bir devrimdi Instagram.
O yüzden Emre Aydın’ın tespiti doğru, haklı, son derece yerinde ama... Gecikmiş, karşı devrimci ve biraz yukarıdan bakan bir tavır.

Haberin Devamı

Aldatma genellemeleri

Haberin Devamı

Derya Tuna ve Safiye Soyman’ın aldatma açıklamalarına Erman Toroğlu’ndan destek geldi.
Diyor ki: “Çapkın erkek değil, kadındır. Erkek kadına onu beğendiğini hissettirir ama kalemi kıracak olan kadındır. Zorla mı kadını alıp, götüreceksin yemeğe veya beraber olmaya? O yüzden çapkın olan erkek değildir, çapkın kadındır. Karar veren de kadındır. Kadın isterse olur.”
Bu genellemeleri asla anlamıyorum.
Mantıken baktığınızda aldatan erkek kadar kadın, aldatan kadın kadar da erkek lazım.
Nasıl oluyor da bir taraf diğerinden daha çapkın ya da daha masum oluyor, akıl erdirmek imkânsız.

Hata ve kusur

İbrahim Kutluay ayrılıp takipten çıkardığı sevgilisi Edvina Sponza için “Affedilmeye alışık insanlar arsızlaşıyor” diye bir gönderme yaptı. Aralarında ne geçti, onu bilmiyorum ama bu söylediği çok doğru bir tespit. Hata bir kere yapılınca hatadır.
Bir şey sürekli yapılıyorsa o artık bir hata, bir yanlış değil; “kusur”dur.

Yazarın Tüm Yazıları