Arnavutköy’de enkaz neden daha büyük?

Gezdiğim yerler arasında Ortaköy, Asmalımescit gibi, insanların yeme-içme için dışarıdan geldikleri bölgelerin daha kötü etkilendiğini, içinde zaten kendi ahalisi yaşayan Cihangir, Moda gibi semtlerin daha az kayıp verdiğini gözlemlemiştim.

Haberin Devamı

Hürriyet Cumartesi’deki köşemde bir süredir “pandemide semt turları” yapıyorum.
Hem o semtin kent hayatının dününe, bugününe biraz bakıyoruz hem de karantinada aldığı hasarı tespit etmeye çalışıyoruz fotoğrafçı arkadaşlarımla.
Beni en şaşırtan semtlerden biri Arnavutköy olmuştu.
Çünkü bugüne kadar gezdiğim yerler arasında Ortaköy, Asmalımescit gibi, insanların yeme-içme için dışarıdan geldikleri bölgelerin daha kötü etkilendiğini, içinde zaten kendi ahalisi yaşayan Cihangir, Moda gibi semtlerin daha az kayıp verdiğini gözlemlemiştim.
Arnavutköy ne birine ne öbürüne uyuyordu.
Yerleşik sakinleri olmasına rağmen çok dükkân kapanmıştı, hasar çok fazlaydı.
Arnavutköylü bir okurum gözlemini yazmış.
Handan Hanım (@gezgingeyik) şöyle diyor:
“Arnavutköy’deki mekânların açılamamasının nedeni belgelerinde ‘bar’ yazması gibi teknik sebepler bir yana, semt ahalisinin o barları dolduracak, kokteylleri içecek yaş aralığında olmamalarından ileri geliyor. Dışarıdan gelen insanlar ayakta tutuyordu semti. Ondan çok hasarlı.”
Bana makul geldi, ne dersiniz?

Haberin Devamı

Tek ilacı var: Zaman

Kalbi kırık ve kafası karışık bir genç hanım, ülkenin en gözde bekarlarından birine veda mektubu yazdı.
Bu iki insan arasındaki vedalaşmayı nereden mi biliyoruz?
Çünkü özel olarak değil, sosyal medyada alenen paylaşıldı.
Mektup yazılan kişi Hakan Sabancı. Yazan, eski sevgilisi Aygün Aydın.
Kalbi neden mi kırık?
Çünkü bence ayrılık mektupları kişiye özeldir.
Böyle ortadan paylaşılınca “hallolmamış bir mesele” ve yardım çağrısı hissi doğuruyor.
Kafası neden mi karışık?
Çünkü karşı tarafı olgunlaşmamakla, fiziksel mutluluğun ötesinin kıymetini anlamamakla suçluyor ama yazdığı veda bile baştan sona sayılardan ibaret:
(Seninle tanıştıktan sonra) 6 bin 825 CV okuyabildim ve bunlardan 4 bin 313...
Gelen 324 işbirliği teklifinden 157 tanesiyle anlaşarak 628 bin TL...

Farah Zeynep Abdullah’ın haklı olduğu nokta

Tam kapanmada dizi setleri için faaliyetlerine devam etme kararı çıktı.
Ne güzel, o sayede sevdiğimiz işlere bakıp birkaç saat oyalanabileceğiz.
Ama oyuncu Farah Zeynep Abdullah bir ayrıntıya dikkat çekmiş:
Set emekçilerinin aşılanması.
Haklı. Çünkü çok uzun saatler, çok iç içe çalışıyorlar.
Yerli dizi yersiz uzun olduğu gibi yersiz de mesafesiz.
Madem ki “hassas sektör” ve ayrıcalık tanınıyor, o zaman belki öncelik de tanınabilir.

Haberin Devamı

Ve karşınızda anne Tilki!

Bu ailede bir zamanlama sorunu olduğu kesin.
Önce Aleyna Tilki çıktı piyasaya, “Sen olsan bari” diyerek.
Yaşı tutmuyordu, sahneye çıkması olay oldu.
Sonra kardeş Tilki çıktı piyasaya: Ablasıyla birlikte şarkı sözü yazıyordu, ilk filmi “Sihirli Davet” vizyona girmek üzereydi, 14 yaşında olmasına rağmen “kişisel gelişim kitabı” yazıyordu Ayça Tilki.
En son “anne Tilki”ye denk geldik.
Daha önce de bir-iki video çekmişti böyle ama en son Orhan Gencebay’ın “Dilenci” şarkısını söyledi.
Hiç de fena basmıyor pesleri, tizleri.
Hareketler, kamerayla flört falan derken altyazı:
“Beni buradan sahneye ışınlayın.”
Hayır, natürmortlarıyla baba ne zaman kişisel sergi açacak onu merak ediyorum.

Haberin Devamı

PANDEMİ GÜNLÜĞÜ

Zamanda bükülme

Pandemi sizde de zamanda kırılma yaratmaya başladı mı?
Mesela salgından önce olmuş bir şeyden bahsederken...
Ya olduğundan daha yakın ya olduğundan daha uzak geliyor mu bazen?
Araya pandemi boşluğu girince “Ha o kadar eski miydi, o kadar yakın mıydı” diye yanılıyor insan.

Yazarın Tüm Yazıları