En yapılagelen, sıradanlaşan, yaygın ifadesi ile rutin işler dahi, ki bazıları teamüller haline dönüşmüştür,
kendi içinde doğal devinimini yaşatır.
Hareketli, canlı, değişime namzet ve müsait ve hatta etkin.
…
Bazı iş tanımlarında bunu anlık bir bakışta gözlemlemek çoğunlukla mümkün olmuyor. Bundandır ki işin rutinliği sadece
süreci ile eşleştirilir.
Oysa dış etkenlerin ve uygulayıcının iç dinamiklerinin, hayatın akışındaki dönüşümünü düşünürsek
öyle görünür hale geldi ki,
doğal olarak herkesin gündeminde.
Ve bu değişim aklınıza gelebilecek her seviyede, ki burada seviyeyi her iş alanı her kıdemdeki çalışan, her sektör ve her çalışma şekli olarak kullanıyorum,
etkisini gösterdi.
…
Dijitali kabul, esnek çalışmayı kabul
çalışanların iş yeri ikameti dışındaki ihtiyaçlarının farkındalığı,
üretim yapan firmalarda “çalışan” değerinin kabulü,
en zorlu sınavı çalışan kadınların ve öncelikle çalışan annelerin
verdiği inancındayım.
Konu iş hayatı olduğunda hep fazladan bir varlık gösterme ve emek harcama yükümlülüğünde ( bir gün değişeceğini umuyoruz ) olmak bir yana
Covid-19 dönemi hali hazırda var olan bu dengesizliğe
tuz ekti sanki.
…
Elbette bütün iş hayatı ahalisi süreçten çokça etkilendi.
kurumlar için de çarpıcı, yorucu ve bazen de yıkıcı oldu.
Maalesef!
…
Doğal felaketler, pandemi, ekonomi, siyaset vs. derken kurumlar birçok sınavdan geçti ve geçmeye devam edecek gibi görünüyor.
…
Bu hengame 2021 etkilerinin dışında; fazlaca eleştiri, hata, acemilik, el yordamı ile iş yönetme alışkanlığı,
bazen kara düzen bazen yılların atıllığı,
çoğunlukla yetkin ve güncel olmama, standarda aşina olma
Genel bir gerginlik ve bıkkınlık atmosferi sardı mı etrafınızı?
Ya da daha kötüsü tedirgin eden taraf mısınız?
Eskilerin diken üstü dediği tabir, tam da bu duruma uyuyor mu?
Mesela koşmaya bir şekilde başlamış yarış atının, hiç bitmeyen bir yarışa girmesi size tanıdık geldi mi?
O zaman iş hayatında sorumlulukların dünyasına
hoş geldiniz !
Sorumluluklar elbette olacak, burada yanlış yok
Kurumsal hayatta inanılmaz büyük ve önemli dahiler var!
Başarılarını, beyinlerinin çalışma şeklini, yeni nesil bakış açılarını, anlama ve anlamlandırma biçimlerini,
kalitelerini ya da onlarda var olan parıltıyı anlatmak
imkan dahilinde değil!
Herkes bir dahi…
Yok yok genius !
Hatta ciniyuuuuusss!
Yahu bu eski ve köhnemiş, insanları birbiri ile çatıştıran,
hatta yeni nesil çalışan için bu mevzunun
tamamen gaz ve toz bulutu olduğunu keşfeden “kurumsal” şirket halleri son on yıldır “aile” kavramına hiç olmadığı kadar tutundu.
…
Bu tutunuşun çoğunlukla esas amaç olan çalışanın aidiyetini sağlamak ile eşleştiğini,
bazense düşük imkanlar verirken yükselen aile(!) algısı ile
bu “düşük” imkanları gözden uzak tutma çabası olduğunu söyleyebiliriz tabi.
Artı ya da eksi her hali mevcut…
hayatımızın hangi aşamasında bünyeye nüfuz ediyor bilmek çok güç
lakin, şöyle bir dikkatle etrafa bakınca
ya genlerden geldiğini ya da Covid benzeri bir salgının eseri olduğunu
düşünmek mümkün.
…
Öyle bir kabul edilmiş yayılış var ki hayattan aksini ummak, duyanda bir anda itibar kaybı izlenimi oluşturuyor.
Kendi ile ve kendi bireysel yetenekleri ile bir çalışanın mutlu olması ihtimali,
hızla “zaten pek potansiyeli yoktu”
Önümüzdeki yıllarda bolca,
esneklik ve dayanıklılık kavramlarını
duyacağız ve okuyacağız gibi görünüyor lakin
çalışanda olması beklenen özelliklerin ötesinde çalışanın ne dediğini duymak perdenin arkasındaki süper kahraman olacak gibi.
…
Çalışanın sesi…
Sözlük derlemesinde, “Çalışanların yorum ve görüşlerinin dinlenmesi ve bunlara yönelik aksiyonların planlanmasıdır. Nasıl ki müşterinin sesini duymak ve onu dikkate almak önemliyse, çalışanın sesini duymak ve daha iyi bir müşteri deneyimi için çalışanların hayatlarını kolaylaştırmak da o derecede önemlidir. Özellikle müşterilerle sürekli iletişim halinde olan müşteri hizmetleri çalışanlarından düzenli olarak süreç/ürün/sistem ve çalışma ortamı geliştirme önerileri alınmalı, bu öneriler değerlendirilerek gelişim fırsatları hayata geçirilmelidir.”
olarak özetlemiş Pisono ekibi “Müşteri Deneyimi Sözlüğü” çalışmasında.
Böyle bir çalışana, yöneticiye ya da danışmana
kurumunun kaynaklarını sınırsız açacak çokça iş sahibi olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.
Hayal dünyasının bile ötesinde fark yaratırdı bu sınırsız bilebilme gücü lakin
gerçek dünya,
insan canlısının bu çağdaki öğrenme, deneyimleme ve uygulama
kapasitesine tutunmak zorunda.
…
Yanlış anlaşılmasın sakın… İnsanın kapasite kısıtlarını vurgulamak değil amacım. Tarih boyunca bu sınırların tekrar tekrar aşıldığı aşikar,
oldukça güçlü ve keskin bir parametre değişimi olduğundan bahseder kitabında Harari.
İtiraz ve eleştiriler olsa dahi birçok noktada haklılık payı var…
Ek olarak insanın; bireysel ticaretten
küçük işletmelere,
oradan büyük ve karmaşık organizasyonlara, devamında
bir bütünü oluşturan küçük hücreler gibi hareket edebilmeye giden ihtiyaçları son 150 yılda sistematik olarak ön plana çıktı.
Bunun oldukça güçlü ve keskin bir parametre değişimi
olduğunu sadece söylemiyor(!), yaşıyor ve gözlemliyoruz sanırım.
iş hayatına yeni adım atmış ve bir sonraki adımını gözetenlerde
sanırım gündem tek kelime ile özetlenebilir.
Kaygı…
…
TDK’ya göre;
Üzüntü, endişe duyulan düşünce, gam, tasa,
genellikle kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlik duygusu…
Dijital haller bizim şirkette olmaz…
Büyük değişimler bunlar, yılların alışkanlığı var. Hem ne o öyle, ben gözünün içine bakmak isterim.
Yandan telefonla oynamadığını nereden bileceğim?
Toplantıda, eğitimde ya da ekip görüşmesinde yüz yüze gelmeden nasıl olur? Bilmem ki…
Tüm gün sosyal medyada, video portallarında vakit geçirecekler,
bilmiyor muyuz?
Biz ekran süresini kaydediyoruz, adım atsa haberim olsun isterim.
ne kaçırdığını biliyor musun?
Eminim çok yoğunsun, inanılmaz büyük işleri organize etmektesin,
kesinlikle her şey senin eline bakıyor,
sen olmasan o şirket elbette perişan olur,
sana ne kadar dua etseler az, atomu parçalamana az kalmasa da yaptığın iş topyekun çok önemli tabi ki,
toplantıdan toplantıya koşuyorsun, kıyamam yemek yemeye vaktin yok,
stres stres stres patlamak üzeresin,
vs vs.
Yine ve yeniden yürekler yandı…
Sorumlular ya da sorumsuzlar, zamanla değişen algı düzeyi, gelişen yanlarımız,
ee illa eksiklerimiz…
Çokça şey konuşulabilir ama şu anda aslolan canlardır.
…
Bu noktada yurdum insanının insani düzeyin görmek, gerçek anlamda hem mutluluk hem de gurur verici.
Üstelik yine ve yeniden…
olarak tanımlamış Türk Dil Kurumu.
Milat…
…
Başlangıç ise;
bir iş, bir dönem, bir hayat vb.nin ilk bölümü, ön söz, giriş, mukaddime olarak yer bulur dilimizde.
…
Tarihe, kişiye, topluma, herhangi bir döneme, bir bakışa, hissiyata,
yaşayan herhangi bir canlıya, bir olaya,
Aman kurumsal bir iş bul çocuğum!
Eğer Z kuşağından değilseniz duymuş olma ya da bu konuda
yönlendirilmiş olma ihtimaliniz çok yüksek. Gerçi Z’ler de duyacak muhtemelen lakin daha vakti gelmedi.
…
Şöyle sağlam bir işin olsun evladım.
Ay sonu ne geleceğini bil.
Emekliliğin var mı?
…
statü sever,
belki gelir belki ek imkanlar sever,
şirketinin markasına aşk ile bağlıdır, renklerine hayrandır,
bulunduğu noktadan kaynaklı saygıyı sever,
gücü sever,
sadece bu mecrada da olsa (!) üstün olmayı sever,
bir alanın sahibi veya bir konunun yetkilisi olmaya gönülden bağlıdır
Toplumsal ilişkilerden yoksun veya yoksun bırakılan kişi.
TDK konunun köküne ışık tutsa da kurumlar için daha keskin bir anlamdan bahsetmek mümkün.
Çünkü yalnızlığın kurumlardaki karşılığı;
yönetim zafiyetleri, geri bildirim tiyatroları, delege edememe halleri,
iletişim kopuklukları,
gereksiz çatışmalar, aynı hedefe koşamama ki aslında
aynı hedeften haberdar dahi olamama,
takımdaşlığa uzaktan dahi dokunamama, sırça köşkler oluşturup çoook uzaktan iş yönetme
Zor Dönemlere Dair Dersler
Şimdi pandemi etkileri,
bolca yaşanan büyüklü küçüklü ekonomik buhran dönemleri,
ülke ya da Dünya gündemindeki dalgalanmalar,
dönemsel etkiler ya da uluslararası sıkıntıların iş hayatına etkileri ve hatta bazılarının aynı dönemde etkin olması vs…
…
Bir işletme veya kurumu temele alırsak;
ürününüzden pazarlama stratejinize, sektörünüze özel darboğazlardan
belki küçük bir sosyal medya hatasına,
müşteri kitlenizin ilgi ve memnuniyet düzeyindeki değişime,
kontrolünüz dışı yaşanacak memnuniyetsizliklerin sonuçlarına ya da günceli kaçırıp yapacağınız öngörüsüzlüklere
kadar birçok “zor dönem” ile karşılaşmak mümkün.
…
Mümkün olma etkisini şu an bu yazıyı okurken bir an durup, iş hayatınızın dönemlerini düşünerek test edebilirsiniz sanırım.
Kaç kriz, kaç buhran ya da darboğaz
kaç sıkıntı dönemi yaşadınız?
…
Bütün bunlarda geriye kalan en değerli nokta hangi dersi ve ödevi aldığımız, bu noktada ne kadar güçlendiğimiz
ve hatta bu bilgiyi ne kadar paylaşıp
ortaklaşa gelişimi desteklediğimiz olsa gerek.
…
Allianz CEO’su Tolga Gürkan; “Pandemi ve Kriz Zamanlarında Sorumlu Liderlik” panelindeki
konuşmasına atıfta bulunurken,
“Biz şirket olarak, müşteri sadakati kazanmanın ve onların hayatının vazgeçilmez parçası olmanın kriz karşısında direncimizi önemli ölçüde artırdığını gözlemledik.”diyor.
Tolga Bey’in bu sözünü,
ilgili ders kitaplarına ön söz olarak yazmak lazım…
…
Müşteri sadakati, müşterinin hayatının parçası olmak
yönündeki samimi ve gerçek faaliyetler,
şirketinizi hem çalışanlar hem de ürünlerinizi talep eden müşterileriniz için
süper kahraman mertebesine taşıyabilir.
Ek olarak pandemi bize diyor ki;
en temel nokta olarak anlam taşıyan bir şirket kültürü ve
birliğinin olması önemlidir,
açık iletişim ve çok yönlü bilgi paylaşımı değerlidir, herkesin elinin taşın altında eşit girmesi bağlılığı sağlar,
hatada da doğruda da net ve samimi olmak
hayatidir,
günceli ve güncel teknolojiyi takip etmek varlığınızla çok eşleşir,
hedef kitlenizi anladığınız kadar güçlü olabilirsiniz,
ikamenin ve muadilin bu kadar fazla olduğu bir dönemde kalp kazandığınız kadar varsınız.
….
Ya da yoksunuz!
…
ŞahapT.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle