Umut, Beyaz Yakanın Ekmeği

Çalışanın motivasyon noktası,

Haberin Devamı

 

belki de çok insani bir duygu ile eşleşiyor.

Umut !

Yani olması beklenilen veya olacağı düşünülen şey, ümit…

Kendi öz hayalleri, çevresel örneklerin oluşturduğu ekosistem etkisi ve heves, ailevi sorumluluklar,

belki biraz imrenmeler,

hafif kıskançlıklar, ihtiyaçların artma eğilimine karşı tedbir ve öngörü,

deneyimlenmenin verdiği içsel talep artışı,

vs vs.

Çokça farklı bakış açısı ile çokça sebep sıralanabilir. Lakin her çalışanın ister istemez odak noktası dönüp dolaşıp gelecek ile eşleşir.

Gelecek ise bugüne umut olarak yansır.

Tabi beyaz yakada bu umut bazen,

yan masayı geçme, egoyu besleme, ne pahasına olursa olsun önde olma,

başkalarının zaten hak etmediğine inanma,

hatta ve hatta o konudaki en üstün niteliklere sahip olduğu konusunda şüphesiz olma gibi

Haberin Devamı

harika(!) kalite aşınmaları oluşturur.

Bu aşınmaya maruz kalmış çalışanı düşününce,

aklıma çoğunlukla eski Yeşilçam efsanesi Şişko Nuri’nin, “Fıstık benim olucak, binicem üstüne vurucam kırbacı vurucam kırbacı…”

repliği gelir :)

Benim olacak hissiyatı çoğu kez yükselse de net bir şekilde değerli olan umudu var etmenin daha kaliteli halleri mümkün sanki.

Gelecek umutları elbet değerli, öncelikli ve hayati.

Elbette kurumların bu önceliği doğru var edememesi büyük hata ve zararlara yol açıyor.

Ve elbette bunun kurumlar tarafında zor yönetilen yansımaları var.

Örneğin; gelecek garantisi evladiyelik ve durağan olan kurumlarda çalışanın hareket isteğinin azalması iş kalitesinin bozunması oluşurken,

gelecek umudunu minimum seviyede tutan kurumlarda ise

çalışan hızla gemiyi terk ediyor.

Acaba çalışanlarda doğru umutları var etmek ve bunları kişiselleştirmek çok mu zor olur ?

Ne dersiniz?

Sanki aksi takdirde; ya umut beyaz yakanın ekmeği olur

ya da umut, beyaz yakanın geleceği olur.

ŞahapT.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları