Sabri Yurdakul

Gençlerde sigara bağımlılığının önlenmesi

12 Eylül 2020
Ülkemizde son yıllarda yapılan araştırmalar 10-15 yaş arası çocuklarda sigara içme oranının %30’lara vardığını gösteriyor. Bu oran her 3 gençten birisinin sigara denediğini ve içtiğini gösteriyor.

Büyüklerde başarılı olan sigara bıraktırma konusundaki uyarılar maalesef gençlerde başarılı olamıyor. Bunun nedeni akranlarının içmesi, kendilerinin sağlığına zarar vereceğini yeterince önemsememesi ve sigara içerek daha büyük bir insan gibi hissetmesi ve büyüklerini rol model alarak sigaraya yönelmesidir.

Sigarayı bırakmanın en büyük yolu hiç başlamamaktır. Sigaraya başladıktan sonra bırakmak zorlaşmakta, kişi defalarca bıraksa bile gene başlamaktadır. Bu nedenle gençlik çağında sigaraya başlangıcın önlenmesi gerekir. Öyle ki ciğerlerinin en çok etkilenmeye açık olduğu dönemde ciğerlerine zarar vermesinin ötesinde, bağımlı bir kişilik yapısı geliştirmeleri, derslerinden kopmaları, kötü arkadaşlar edinmeleri ve her şeyden önemlisi de diğer bağımlılık yapan maddelere yönelmeleri, hep sigaraya bu yaşlarda başlamaları nedeniyle olmaktadır. Bu nedenle gençlerde sigaraya başlamayı önlememiz gerekir. Sigaraya başlamayı önlemek için yapılması gerekenler öncelikle çocuklarımızın spor yaparak sağlıklı bir bedene sahip olma konusunda bilinçlendirilmeleri, hobiler kazanmaları ve sigara ile sahip olacaklarını düşündükleri olumlu imaja sigara içmeden sağlıklı bir beden ile sahip olacakları düşüncesinin kazandırılmasıdır. Ayrıca aileler gençlerin yaşantılarını yakından takip etmeli, onların sigara konusunda girişimleri olduğunda bunu erken fark ederek müdahale etmeleri ve ilerlemeden engel olmaları gerekir. Bunun yolu da aile ile gençlerin sağlıklı bir iletişim içinde bulunması ile mümkün olacaktır.

Sonuç olarak tüm bağımlılıklarda olduğu gibi sigara konusunda da bırakmayı sağlamanın en iyi yolunun hiç başlamamak olduğu unutulmamalı, gençlerin uzak durması için spor ve aktivitelerine yönlendirilmeleri ve en az bunlar kadar önemli olan da güzel alışkanlıkları olan yaşıtları ile bir araya gelmeleri konusunda ailelerin desteğinin sağlanması önemlidir. Bütün bu çabalara rağmen gene başladılarsa onlara kızmak yerine bir terapistten yardım alıp sigarayı bırakmalarına yardımcı olmak gerekir.

Yazının Devamını Oku

Gençleri ders konusunda nasıl motive ederiz?

28 Ağustos 2020
Önümüzdeki günlerde okullar açılacak. Başlangıçta online eğitimler başlayacak. Online eğitim, ders çalışma konusunda zorlukları olan, dersin başına oturamayan, otursa da ders çalışmakta zorlanan çocuklarımızın düzenini iyice bozdu. Ders disiplinini kazanamadılar. Dersleri dinleseler bile daha sonrasında tekrar etme konusunda zorluk yaşadılar. Geç yatmaya ve sabah geç kalkmaya alıştılar.

Çocuklarımızın ders çalışmaya adapte olabilmesi için öncelikle yaşamlarının bir düzene girmesi gerekir. Okula gidiyormuş gibi zamanında kalkıp kahvaltılarını yapıp dersin başına oturmaları, online dersleri dinlemeleri ve sonrasında da dersleri tekrar etmeye alışmaları gerekir. Bu düzeni dersler başlamadan önce yavaş yavaş kurabilirsek dersler başladıktan sonra onlar da biz de rahat ederiz. Cep telefonlarını, tablet ve bilgisayarı yasaklamak yerine kullanımını düzene sokmak, bu konuda çocuklarımızla iş birliği yapmak onların zamanlarını iyi kullanmalarını sağlayacaktır. Derslerinin bitmesi, geri kalan tüm boş zamanlarını internet başında geçirmelerinin bahanesi olmamalıdır. Çocuklarımıza spor alışkanlığı kazandırmalı, hobiler yaratmalı ve ders dışındaki zamanlarda bunlarla zaman geçirmelerini sağlamalıyız. Sürekli olarak internette gezinen, oyun oynayan, arkadaşları ile yazışan çocuklarımızın okula adapte olması ve ders çalışması çok gerçekçi değildir. Bu yüzden tüm günlerini planlamak, ders ve ders dışı aktivitelerinin saatlerini belirlemek onların çalışma disiplini kazanmalarına faydalı olacaktır. Bu disiplini kazandıklarında ise ders çalışmaları çok daha kolay ve pratik olacaktır.

Ders çalışmakta zorlandıkları, dersin başına oturamadıkları zamanlar bizler de elimize okuyacak bir şeyler alıp yanlarına oturursak bizim yanımızda daha rahat çalışacaklardır. Bu nedenle çocuklarımızın ders motivasyonunu sağlamanın en iyi yolunun yaşamlarını düzene sokmak, spora yönlendirmek ve hobiler edinmelerini desteklemek olduğu unutulmamalıdır. Bizlerin onlara bu konuda rol model olmamız bu alışkanlığı kazanmalarını hızlandıracaktır.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarımızı internet bağımlılığından nasıl kurtarabiliriz?

11 Ağustos 2020
Çocuklarımız özellikle korona günlerinde sürekli olarak evde oturdukları için aileler onların oyalanmaları adına bilgisayar, telefon ve tablet ile zaman geçirmelerine çok fazla ses çıkarmadılar. Çünkü bunlar olmasa sıkıldıklarını, okulda olmadığı için yapacak bir şeylerinin olmadığını biliyorlardı.

Virüs döneminde çocuklar gece ve gündüzü birbirine karıştırmaya başladı. Geceleri geç saate kadar bilgisayar başında oturuyor, gündüzleri de öğlenlere kadar uyuyorlardı. Bu durumda internet ile geçirdikleri süre çok arttı. Bir süre sonra da artık internet bağımlısı haline geldiler.

İnternet bağımlılığı dediğimiz zaman sadece internet ile geçirilen zamanın çok oluşunu kastetmiyoruz. İnternet ile zaman geçirmediklerinde sıkıntı yaşamalarını, sürekli ailelerine baskı yaparak telefon, tablet, bilgisayar ile oynamalarını, zaman geçirmelerini ve aileleri izin vermediği zaman mutsuz olup öfke nöbetleri geçirmelerini kastediyoruz. Bu yüzden internet bağımlılığı fark etmeden başlayan ve fark edildiğinde artık problemler yaratmaya başlamış olan bir bağımlılıktır. Çocuklarda internet bağımlılığını engellemenin ve oluşmuş bağımlılığı ortadan kaldırmanın yolu aşamalı olarak internet ile geçirdikleri zamanı azaltmaktır. İnternet ile geçirdikleri zamanı azaltmanın yanında onlara uğraşacakları meşgaleler kazandırmak, kitap okumaya, spor yapmaya, yazın hafif hafif ders çalışmaya yöneltmek, ailece birlikte vakit geçirmeyi sağlamak iyi olacaktır. İnterneti tamamen yasaklamak bir işe yaramayacak ve daha çok tepki duymalarına neden olacaktır. Bunun yerine aşamalı bir gidiş, internet, doğru kullanmalarını sağlamanın yanında yaşantılarında güzel alışkanlıklar kazanmaları için de faydalı olacaktır. Bu konuda biz büyüklerin çocuklarımıza iyi bir rol model olmamız, onlara yapma derken kendimizin uzun süreler internet başında zaman geçirmememiz gerekir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarınıza büyük insan gibi davranın

17 Temmuz 2020
Çocuklarımıza büyük insan gibi davranmak onların büyüdükleri zaman kişilikleri olan, sorumluluk alan ve sınırlarını bilen kişiler olmalarını sağlayacaktır.

Onlara büyük insan gibi davranmak çocuklukların yaşamalarına engel olmak değildir. Örneğin, büyük insanlar gibi onları karşımıza almalı, konuşmalı, yapabileceklerini ve yapamayacaklarını anlatmalıyız. Belirli bir yemek düzenleri olmasını, vaktinde yatıp vaktinde kalkma alışkanlıklarını kazanmasını sağlamalıyız. Çocuktur diyerek göz yummak, istedikleri saate kadar oturmalarına ses çıkarmamak, ağlayıp yerlere yattıkları zaman onlara kızmak bağırmak doğru davranış değildir.

Büyük bir insanın davranışlarını beğenmediğimizde onunla konuşuyor, yapmaya devam ederse yapacaklarımızı söylüyor ama kendimizi kaybedip bağırıp çağırmıyorsak çocuklarımıza karşıda bunu yapmalıyız. Küçük yaşlarındaki yanlış davranışlarımızın sonuçları ileri yaşlarda ortaya çıkacaktır. Küçük yaşlarında sorumluluk vermediğimiz çocuklarımız ergenlikten başlayarak sorumsuz davranışlarını gösterecektir. Odasını toplamayacak, ders çalışmayacak, davranışlarının sorumluluğunu almayacaktır. Üzülüp, "Nerede hata yaptım?" dediğimizde ise iş işten geçmiş olacaktır. Aynı şekilde her şeyi onun adına yaptığımız, kendisinin yapmasına izin vermediğimiz, "Dökersin, kırarsın" diyerek yemeğini yedirdiğimiz, "Sen bilemezsin" diyerek üstünü giydirdiğimiz, giyeceklerine kendisinin karar vermesine izin vermediğimiz çocuklarımız büyüdüklerinde en ufak kararları vermekte zorlanan, sorumluluk almak istemeyen hata yapmaktan korkan insanlar haline geleceklerdir.

Çocuklarımızın sorumluluk alan, kişilik sahibi, sınırlarını bilen ve başkalarının sınırlarına saygı duyan insanlar olarak yetişmelerini istiyorsak çocukluk çağlarından itibaren onlara büyük insana gösterdiğimiz özeni göstererek neleri yapıp neleri yapamayacaklarını, kendilerini nasıl ifade edeceklerini, sınırlarına uymaları gerektiğini, bu sınırlara uymadıklarında onlara bağırıp çağırmak yerine yaptırımlar uygulayacağımızı anlatmalı ve dediklerimizi de yapmalıyız. Ancak o zaman çocuklarımıza baktığımızda iyi evlatlar yetiştirmenin gururunu taşıyabiliriz.

Unutmayalım ki, çocukluktaki hatalar ergenlikte belirti verir ve yetişkinlikte iyice belirginleşir.

Yazının Devamını Oku

Sınavdan önce yapılması gerekenler

27 Haziran 2020
Sınava kalan sürenin azaldığı şu günlerde gençlerin kaygısı giderek artıyor. "Sınavda neler yapacağım, soruları bilebilecek miyim, yetiştiremediğim yerlerden soru gelirse ne yaparım?" düşünceleri gençlerin kaygısını arttırıyor. Öncelikle düşünmeleri gereken temel şey, bundan sonra kaygı duymak yerine yapabileceklerini yapmaları ve sınava stressiz girmeleri.

Panik olmak, telaşlanmak, sınavda başarıyı arttırmayacağı gibi, yapabileceklerini de yapamaz hale gelmelerine yol açacaktır. Bu nedenle sınava kadar olan sürede sınav akla getirilmeden yapılabildiği kadar soru çözülmeye çalışılmalı. Son günlerde telaşla çalıştıkları derslerin akıllarına girmesi zor olacaktır. Hatta kaygıyla öğrendikleri dersleri de çabuk unutacaklardır.

Öğrencilerin sınava kadar olan sürede daha çok soru çözüp, eksik olduklarını düşündükleri yerleri gözden geçirmeleri, son güne kadar ders çalışmalarından daha iyidir. Sorular bilgilerini kontrol etmelerine yardımcı olacak, ayrıca soru çözme alışkanlığını, sınavda zamanı doğru kullanmayı ve sınav süresi boyunca sınava adapte olabilmelerini sağlayacaktır. Bu yüzden sınav süresi kadar süreyi ayırıp her gün sınav sorusu çözmeleri sınava girdiklerinde daha kolay adapte olmalarını kolaylaştıracaktır.

Dikkat eksikliği ve kaygı sorunları varsa bunları da halletmek için önlerindeki süre yeterli bir süredir. Sınavlarda dikkatlerini veremiyorlarsa, dikkatleri çabuk dağılıyorsa, bildiklerini yanlış işaretliyorlar, zor sorularda iyi oldukları halde, kolay sorularda çok fazla hata yapıyorlar ve sınav süresi sonuna kadar sıkılmadan oturamıyorlarsa bu dikkat eksikliğinin belirtisidir. Bir psikiyatriste başvurarak sadece sınav için kullanabilecekleri bir dikkat ilacı almaları sınavda dikkat sorunlarını çözecek ve bildiklerini yapabilmelerini sağlayacaktır. Dikkat eksikliğinin en büyük göstergelerinden bir tanesi de deneme sınavlarından sonra "Ben biliyordum, yanlış yaptım" diyerek kaygı duymalarıdır. Basit yanlışlar dikkat eksikliğinin belirtisidir. Sınavdan önce var olan dikkat eksikliği sınavda kaybolmaz, hatta daha da artar. Dikkat eksikliği olan öğrencilerin sınavda dikkat ilacı kullanmaları hiçbir zarar vermeyeceği ve bağımlılık yapmayacağı gibi bildiklerini rahatça yapabilmeleri yönünden faydalı olacaktır.

Sınav kaygısı da sınavda başarıyı düşüren bir faktördür. Sınavdan önceki günlerde sınavlarda kaygı yaşayan, bildiklerini kaygı nedeniyle yapamayan, eli ayağı tutmayan, baş ağrısı, mide bulantısı yaşayan öğrencilerin sınavdan önce kaygı ile baş etmeyi öğrenmiş olmaları gerekir. Önceki günlerde var olan kaygıda sınavda azalmaz, artar ve bildiklerini yapabilmelerini engeller. Sınava kadar olan süre kaygılarını yenmek için yardım almaları ve kaygıdan kurtulmaları için yeterli bir süredir. Moral bozukluğu, "Sınavda ne yapacağım?" düşünceleri sınav kaygısı ile ilişkili olduğu için sınavdan önce alacakları psikolog yardımı gerekirse kaygı için çok küçük doz bir ilaç kaygılarını atacak ve sınava rahat girmelerini sağlayacaktır

Yazının Devamını Oku

Ruhsal gelişim açısından çocukluk çağı neden önemli?

12 Haziran 2020
Psikologlarla ilgili bir espri yapılacağı zaman söze “Hadi çocukluğunuza inelim” diye başlanır. Aslında bu büyük bir gerçeği yansıtmaktadır. İnsanın gelişim basamakları çocukluk çağından başlamakta ve bu güne gelmektedir.

Mutlu bir çocukluk geçirdiyse kendine güvenli, sorumluluk sahibi, insanlara saygı gösteren, kendi haklarını koruyan gelişime açık bir insan olacaktır. Bunun tam tersi kötü bir çocukluk geçirdiyse özgüven duygusu zayıf, insanların davranışlarında art niyet arayan, çoğunlukla da bulan, mutsuz, alıngan, sürekli güçlü olma arzusu duyan, varolan ile tatmin olmayan insan haline geleceklerdir.

Çocuklarımızın dünyaya gelmesine karar veriyorsak onlara iyi bir gelecek için sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Bu sorumluluk onlara ekonomik imkanlardan öte duygusal destek vermemiz, mümkün olduğu kadar birlikte zaman geçirmemiz ve her şeyden öte iyi bir rol model olmamızı getirmektedir. Onlara zaman ayırmalı, desteklemeli, birlikte çözüm yolları üretmeliyiz. Böyle olduğu sürece yaşamda mutlu, kendine güvenen, ben yapabilirim diyen, risk alan, kendine ve başkalarına saygılı insanlar olarak yetişmelerine fırsat tanımış oluruz.

Sağlıklı bir boşanma sağlıksız bir evlilikten daha iyidir

Yürümeyen evlilikleri onlar adına sürdürmek özveridir ama doğru olup olmadığı kuşku götürür. Çocuklarımıza mutlu bir ev ortamı sağlayamıyorsak boşanmanın onlara daha çok zarar verdiğini düşünmemeliyiz. Çünkü sağlıklı bir boşanma sağlıksız bir evlilikten daha iyidir. Biz de çocuklarımıza sürekli kavganın, öfkenin, birbirine saygının yok olduğu bir ortam yaşatıyorsak onlar için evli kalmanın bir anlamı kalmamaktadır. Psikiyatrist ve psikologlar olarak önerdiğimiz durum önce var olanı düzeltmeye çalışmak ama düzelmiyor, sürekli kavga, gürültü ile devam ediyorsa çocukları mutsuz bir evliliğe şahit etmemektir.

Sonuç olarak günümüzde yanlış anlaşıldığı gibi çocuklarımızı imkanlara boğmak yerine onlara mutlu ve huzurlu bir ev ortamı sağlamak, onlarla birlikte olmak, birlikte zaman geçirmek, birlikte okumak, araştırmak, spor yapmak, yaşam üzerine konuşmak, bazen hiçbir şey yapmamak, onların mutlu bir çocukluk yaşamalarına neden olacaktır. Mutsuz bir çocukluk yaşadıysak ömrümüz yaşamımızı mutluluk rotasına koymaya çalışmakla geçecektir. Elimizden geldiği kadar çocuklarımızın mutlu bir çocukluk geçirmesine gayret edelim.

 

Yazının Devamını Oku

Covid -19 günlerinde sınava hazırlanan gençler

13 Mayıs 2020
Tüm dünya olarak normalden farklı günler geçiriyoruz. Hepimizin yaşam alışkanlıkları değişti. Tüm dünya olarak karantinada günler geçiriyoruz. Çocuklarımızın okulları tatil oldu. Derslere online çalışıyor ve sınavlara evde hazırlanıyorlar. Birden bire okulların tatil olması ile sadece yaşam alışkanlıkları değil ders çalışma alışkanlıkları da etkilendi.

Sınava hazırlanan gençler bu ortamdan çok daha fazla etkilendi. Okul olmayınca disiplinleri bozuldu, zamanı kullanamadılar. Geceleri geç saatlere kadar oturup gündüzleri de geç saatlere kadar uyur oldular, bu yüzden kimisi öğlen derslerini kaçırdı. Sınavlara giremedikleri için kendilerini değerlendiremediler. Çalışma ortamından uzaklaştılar. Bu durum ders çalışma alışkanlıkları olan gençleri bile etkilediği halde, ders çalışma alışkanlıkları olmayan gençlerin düzenini iyice bozdu.

Düzenleri bozulduğu için çalışamadılar, çalışamadıkları için kaygıları arttı. Sonuç olarak her öğrencinin düzeni bozuldu. Burada yapılması gereken temel iş öncelikle çalışma düzenini kurmak ve disiplinli çalışmalarını sağlamak. Günlerin çok olduğunu düşünebilirler ama sayılı gün çabucak gelir, kendilerini bir anda sınav günlerinin önünde bulabilirler. Bu nedenle her gün belirli bir düzende çalışmaları, sabahları erken kalkmaları, gün içindeki çalışma saatlerini belirlemeleri, akşam en geç 23.00’de ders çalışmayı bitirmeleri ve 23.30’da yatmaya alışmaları gerekir. Bu düzeni kurmazlarsa sabah kalkma alışkanlığını tekrar elde edemezler. Sınav günleri daha çok zorlanırlar. Bir de çalışacakları dersleri yetiştiremezler. Bu yüzden biz büyükler onlara ön ayak olmalı, çalıştıkları zaman yanlarına oturup bizler de bir şeyler okuyarak onların düzenli çalışmalarına önayak olmalıyız. Ancak bu şekilde onların bozulan sınav düzenini tekrar kurmalarına ve sınav maratonundan kopmamalarına yardımcı olabiliriz. Yoksa son günler gelir ve moral bozukluğu içinde neye çalışacaklarını bilemeyebilirler. Bu duruma düşmemelerinde fayda olduğunu düşünüyorum.

Sınava hazırlanan tüm gençlere başarılar diliyorum.

Yazının Devamını Oku

Korona kaygısı

29 Nisan 2020
Korona salgınında hepimiz zor günler geçiriyoruz. Evden çıkmıyoruz, çıksak bile kaygı içinde işlerimizi görüp bir an önce kendimizi en güvenilir yer olan evimize atıyoruz. Gün içinde sürekli olarak sosyal medyadan hastalığın gidişatını izliyoruz. Hastalık kapma endişesi ile yaşantımızı kısıtlıyoruz. İnsanlardan uzak duruyoruz. Spor yapmıyoruz. Sürekli ellerimizi kolanyalayıp, vakit buldukça da sabunla yıkıyoruz bütün bunlar yan yana gelince son günlerde popüler bir tanı olarak ortaya çıkan korona kaygısına yakalanıyoruz.

Korona kaygısı, koronavirüs hastalığından duyulan aşırı kaygı ve bununla birlikte aşırı el yıkama ya da elleri dezenfekte etme uğraşısı ile kendisini gösteren bir hastalık. Hastalık korkusu nedeniyle kişinin uykusu bozuluyor. Yatağa yattığı zaman korku ve endişe duyuyor. Bununla ilgili olarak da uzun süre yatakta dönüp duruyor uyuyamıyor. Sürekli olarak kendisini dinliyor. "Boğazım ağrıyor mu, ateşim var mı, nefes almakta zorluk çekiyor muyum?" Son günlerde nefes açlığı çeken bir çok danışan gördüm. Normal nefes alıp verdikleri halde sürekli olarak nefeslerinin yetmediğini ve nefes alıp vermekte zorlandıklarını söylüyorlardı. Dikkat etmediklerinde normal nefes alıp vermelerine karşın, nefeslerine dikkat ettiklerinde normal nefes alıp veremiyorlar. Nefes alıp vermeleri bozuluyor. "Nefes alamıyorum" diyerek panik oluyorlar. Sık sık ellerini yıkıyorlar. Elleri yıkamaktan yara olmaya başlıyor. Vücutlarında kırgınlık hissediyorlar. İştahları kalmıyor. Kaygıdan içtikleri sigarayı arttırıyorlar. Bütün gün boyunca sosyal medyada, televizyonlarda korona ile ilgili haberleri dinliyorlar. Kaç kişi yakalanmış, kaç kişi ölmüş? Bunları dinledikçe de kaygıları daha çok artıyor. Kaygı ve endişe duyuyorlar. Bütün bunlar korona kaygısı hastalığının belirtileri kabul ediliyor. Herkeste az ya da çok bulunan bu şikayetlerin yoğunlaşması hastalık olarak kabul ediliyor.

Korona kaygısı ile baş edebilmek için yapılması gerekenlerin başında, öncelikle sosyal medyada hastalık haberlerini sürekli izlemeyi bırakmak geliyor. Sürekli bu haberleri izlemek yerine bir ya da iki kere bakmak güvendiğimiz haber kaynaklarını izlemekte fayda var. Maalesef bilgi kirliliği insanların kafasını daha çok karıştırdığı için her türlü haberi dinlemek kaygımızı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Evde nefes egzersizlikleri yapmak işe yarıyor. Bunun en basit örneği olarak 8'e kadar sayarak burnumuzdan yavaşça nefes almak, 8'e kadar sayarak tutmak sonra 8'e kadar sayarak ağzımızdan yavaşça nefesimizi vermek işe yarayacaktır. Evde yapabildiğimiz kadar bedensel egzersizler yapmak bizi rahatlatacak, kaygımızı azaltacak ve kendimizi daha iyi hissetmemize faydalı olacaktır. Yemek düzenini korumak, kalorili yiyeceklerden uzak durmak, kilo alıp kendimizi kötü hissetmemizi engelleyecektir. Ailemizle kurduğumuz diyalog ilişkilerimizi daha iyi hale getirmeye faydalı olacak, çocuklarımızın aşırı korkularını engelleyecektir.

Sonuç olarak, korona günlerinde evde karantinada yaşarken bilgi alalım ama bilgi kirlenmesinden uzak duralım, egzersiz yapalım, sevdiklerimizle daha çok bir arada olup paylaşımlarımızı arttıralım. Bu bizi korona kaygısından korumaya yardımcı olacaktır.

Koronasız günler dileğiyle...

Yazının Devamını Oku