Gündem buyken

İtalya – İsveç maçının 88. Dakikası… Juventus’un 31 yaşındaki stoperi Chiellini taç çizgisi yakınında bir topa çabukluğuyla müdahale ediyor ve taç atışını takımına kazandırıyor.

Haberin Devamı

Topu hemen eline alıp uzun bir taç atışı kullanıyor. Yine Juventus’lu Zaza topu Eder’e indiriyor.  Eder topu biraz sürüp düzgün bir vuruşla golü atıyor.

 

İtalya bu sayede gruptan çıkmayı garantiliyor ama bu tarihi bir gol falan değil. 

 

Ancak bu gol bizim kendi takımızda özlem duyduğumuz bazı şeyleri çok güzel sembolize ediyor.

 

Bir kere bir defans oyuncusunun bir golü nasıl tetikleyebileceğini gösteriyor.

 

Chiellini’nin o çabası olmasa o gol girişimi başlamazdı.  Elbet Zaza’nın asisti de önemli.  Tabii son vuruş kalitesi olarak Brezilya doğumlu Eder’in de hakkını vermek gerek.

 

Haberin Devamı

Tam anlamıyla takım oyunu içinden çıkmış ve adeta yoktan var edilmiş bir gol.

 

Chiellini Juventus’la defalarca şampiyonluk yaşamış… Başarılara doymuş ama bu doyum onun “kazanma hırsından” bir şey kaybettirmemiş. O dakikadaki dürtüsü hala daha “gol” atma yönünde.

 

Buna “şampiyon kimlik” diyenler oluyor.  “Profesyonel disiplin” de denebilir.  “Meslek ahlakına” kadar vardırabilirsiniz konuyu.  

 

Böyle üst düzey organizasyonlarda “gereğini yapabilmek” ve “hakkını verebilmek” için akli ve fiziksel olarak belli bir seviyeyi aşmış olmak gerekiyor. 

 

Belki de ülkenin gündemi bu haldeyken futbolun kendi başına mucizeler yaratmasını beklemek saçma. Ne de olsa gelişmişlik bir bütün! 

 

***

 

DENEYSEL SİYASET

 

Evet, bu ülkede her şey berbat durumda değil. İyi giden şeyler de var.  Ancak sırf iyi gidenlerin şamatasını yapanlarla, sadece kötülüklere dikkat çekenlerin hezeyanı arasına sıkışmış gibiyiz. 

 

Haberin Devamı

Makul, akılcı, nesnel olmaya çabalayan da bir şekilde etiketleniyor. Eleştirel bakış açısından çok “kimlerden” olduğunuza bakılıyor. Dediğiniz doğru bile olsa ya dikkate alınmıyor ya da aşağılanıyor.

 

On dört yıllık bir iktidarın hatasız olması mümkün değil.  Hele ki böyle devasa sorunlarla baş etmeye çalışan bir ülkede…

 

Keza on dört yılda defalarca uzak ara seçim kazanmış bir heyetin de tümden yanlış olması zor. 

 

Yalnız sırf seçim kazanıyor diye zamanında yapılan haklı eleştirileri dinlememek de hataların faturalarını büyütüyor. O da bir gerçek.

 

Ergenekon, Balyoz, çözüm süreci, yeni anayasa, eğitim reformu gibi konularda “deneysel siyaset”in ülkeye nelere mal olduğunu gördük.  Dene, dene pardon yanlışmış de, sonra başka bir şey dene! 

 

Haberin Devamı

İnsanlar mağdur oldular.  Adalet duygusu derinden zedelendi. Zaman ve enerji kaybettik. 

 

Sonuç olarak bu on dört yıl küresel faiz oranların sıfıra yakın seyrettiği olağan dışı bir döneme denk geldi. Borç almanız gerekiyordu ve para gidecek yer arıyordu. Şimdi ise borçlusunuz ama buralara gelmek için para eskisi gibi iştahlı olmayacak. Gelecek on yıl geçmiş on yıldan çok farklı olacak.

 

Bu iktidarın doğruları yanlışları esas 2020’lerde gün yüzüne çıkmaya başlayacak.

 

***

 

KIRKINCI YIL

 

BAL’den mezuniyetimizin 40. yılına geldik.  Lise arkadaşlıkları üniversitedekilere göre daha sağlam kalıyor galiba.  Uzaklardan gelen arkadaşlarla kutlamalar yapıldı ama beni daha da heyecanlandıran iki gelişme vardı.

 

Haberin Devamı

Birincisi:  40. yıl hatırına 1976 mezunlarınca toplanan ve vakfa bağışlanan 40 bin TL.  Sponsorluk, bağış işleriyle uğraşanlar bu işlerin ne kadar zor olduğunu bilirler.  Gerçekten çok anlamlı bir bağış…  Umarım başka sınıflara da örnek olur.

 

İkincisi de BAL öğrencilerinin iktidarın uygulamaları ile yayınladığı bildiri… İstanbul Erkek Lisesi’nin açıklamasından bu yana BAL’dan ses bekliyordum.

 

Ne de olsa bizler zamanında “hadi kalkın, gözünüz aydın!  General Franco öldü” diye bizi uyandıran hocaların öğrencileriyiz… Bu dünyaya, bu ülkeye dair hep diyeceğimiz bir şeyler vardı.  Daha da olacak.  

 

Yazarın Tüm Yazıları