- Parlamenter Sistem’in yüz karası.
Birinci partiye değil. İkinci partiye de değil, üçüncü partiye iktidar görevinin verildiği, ucube bir dönemdir.
Daha da komiği, seçime hiç girmemiş bir partinin - kalabalığa dalıp - koalisyon ortağı olabildiği egzantrik bir süreçtir.
Hem de kim karar veriyor?
Halkın değil, Meclis’in seçtiği bir Cumhurbaşkanı.
Nasıl yetki ama?
...........
28 Şubat dendi mi, darbeden falan önce, bunlar aklıma geliyor.
Ama bu, Azerbaycan’a yaptığı saldırıyı unutturmaya yetmez.
Hayret ettiğim şudur:
Bu kadar demokrat bir insan, nasıl oluyor da aynı zamanda acımasız bir işgalci olabiliyor?
Çağrışım
Darbe girişimi -şimdilik- bastırıldı.
Hem de kolayca bastırıldı.
Acaba diyorum kontrollü bir darbe miydi bu?
Siyaset
Şimdi de soru şu:
- HDP kapatılırsa,
HDP oyları kime kalacak?
Hoppala...
Görüyorsunuz ki, parti ister açık olsun, ister kapalı, HDP oyları, yine başkalarına gidecek...
- Ne biçim bir parti bu?
Kendine hiç mi hayrı olmaz?
Nokta atışlar
- Bayrak sallıyor.
Kime güveniyor?
Arkasında abileri var.
Bütün işi bu.
100 yıl evvel de zaten Anadolu’ya görevli olarak gönderilmişti...
Mesleğine aynen devam ediyor.
****
Yahu Yunan, yahu komşu!.. Senin gibi vaktiyle gün görmüş geçirmiş
Bunu bir istihbarata dayanarak söylüyor değilim.
Sadece ihtimallerden biri.
***
Esasen muhalefetle iktidarın yeni anayasa için masaya oturmaları da imkansız gözüküyor.
Çünkü bir taraf Parlamenter Sistem’de ısrar ediyor, öbür taraf (şimdiki) Başkanlık Sistemi’ne devam etmek istiyor.
Nasıl anlaşacaklar?
***
Ortada öyle bir ihtilaf var ki, diğer ihtilaflara benzemez.
“Herkes hırsız.”
Değilse bile “şüpheli.”
***
Adliye rafları, iftira dosyalarıyla dolup taşıyor.
Ne kıymeti var?
Bir şeref davası 3 yıl 5 yıl sürüyorsa, nereniz aklanmış oluyor? Kim hatırlıyor?
***
Hakimlerimiz geçen yıl bir dosyaya
Şimdi nereden aklıma geldiyse...
4 milyon oy
Bunlar yeni gençlik oyu.
İlk defa kullanılacak.
Acaba nasıl dağıtılacak?
Partilerin mevcut oy oranlarına göre dağıtamazsınız.
Mesela... HDP’nin 6 milyon oyu, yuvarlak hesap yüzde 10’a tekabül ediyor diyelim.
Öyleyse yeni 4 milyon’un yüzde 10’u da
Sabahtan akşama kadar “Başarısız operasyon” diye bağıranlara bir soru:
Yüzlerce başarılı operasyon’un hangisini alkışlamıştınız ki?
***
İşin erbabına da bir soru:
Dostunuz, yoldaşınız, ortağınız HDP’ye rica edip 13 vatandaşımızın serbest bırakılması için tavassutunu isteyemez miydiniz? Nokta.
***
Hayır, nokta değil, virgül.
Neden HDP diyorum?
GARA katillerini suçüstü yakalasaydınız bile size söyleyecekleri laf şuydu:
- Ama siz de Yunanları denize dökmüştünüz.
***
Peki GARA’da katil kim?
Vallaha, PKK’dan başka kim varsa hepsi şüpheli azizim.
***
Bu katliam, ister misiniz sonunda faili meçhul olarak geçsin kayıtlara?
***
Kutuplaşmadan öte sen-ben, öyle birbirimize düştük ki:
13 şehidin sorumlusu sen misin ben miyim noktasındayız, yuh.
PKK ise masum.
# Duvar yazısı
PKK’lı mı daha tehlikeli, yoksa PKK’cı mı?
Farka dikkat
Biri Ana Muhalefet.
Öbürü Abla Muhalefet.
Hangi terör örgütü?
- Adı ne?
Söylesene.
PKK desene.
***
Bunların zaten çok klasik bir cümleleri vardır. Ağızlarından hiç eksik etmezler.
Derler ki hep:
- Nereden gelirse gelsin, teröre karşıyız.
Hiç şaşırmayın.
Demek istiyorlar ki:
- PKK başka, YPG başka.
Yâni?
- PKK, terör örgütüdür,
YPG ise terör örgütü değildir.
Yâni?
- YPG’yi desteklemeye devam.
Öyle içi yanmış ki, kalbi o kadar acımış ki, dinlerken ben de hüzünlendim.
İnsanlar, yetiştiği ocaktan, sevdiği kulüpten, gençliğini vakfettiği şirketten, velhasıl ona hayat veren her türlü aidiyet duygusundan kolay kopamıyor. Hele bir de Sevigen gibi hassas bir insansan yandın.
***
Sevigen, CHP’yi anlattı... Büyük aşkı.
CHP geleneklerini hatırlattı. Ve şimdi gelinen noktaya değindi. Bunları yaparken kelimeleri çok dikkatli seçerek CHP’ye zarar vermemeye çalıştı. Ama gözleri dolu doluydu.
Benim de canıma okudu.
Pazar günümü mahvetti.
***
Sevgili ne güzel şey.
Ama sevgiden yoksun biriysen, ne yapacaksın sevgiliyi?
- Sana söylüyorum kereste.
İnsan sevmezsin.
Hayvan sevmezsin.
Doğa sevmezsin.
Müzik - spor falan... Hiç sevmezsin.
Ama sevgilin var.
Memleketin yarısı Saraylı.
***
Şimdi de Muharrem İnce’nin sözleri için “Saray’ın ağzı” dediler.
Başvurdukları üç silah vardır:
- İftira, yalan ve hakaret.
Bunu bir ilke haline getirdiler.
Lakin iyi aile çocuklarına böyle şeyler yakışmıyor...
Hele Faik Öztrak
Akil Adamlar bunlar.
“N’olacak bu memleketin hali?” dercesine, CHP’nin durumunu konuşuyorlar.
Hepsi de nazik insan olduğu için, mevcut yönetimi incitmeden yapıyorlar bunu.
Ne kadar özen gösterirlerse göstersinler, partide gidişat iyi olsa, bu Bilge Adamlar endişe duyarlar mı?
Hiçbir beklentileri olmadığına göre de önce onlara takdirlerimizi belirtmeliyiz.
*
Mevcut Genel Başkan’a gelince...
Hiçbir komplekse kapılmadan... Kendini vesayet altında falan hissetmeden... Eski genel başkanların bu hassasiyetini
Diye diye nesiller geldi geçti.
O nesiller yıllarca Amerika-Rusya uzay yarışını gıptayla izledi.
Kimi Amerika’yı alkışladı, kimi Rusya’yı... Tamamen siyasi.
Fıkralar, bulmacalar bile uyduruldu.
Mesela:
- Kozmonot kimdir?
Astronot kimdir?
Cevap:
Bir parti “dostlarla birlikte” nasıl iktidar olur?
Oldu diyelim.
Dostlara makam ve mevki mi dağıtır?
Ya da... Dostlar dışındakilere sırtını mı döner? Dostlarını,
nasıl tespit ve teşhis eder?
Ne biçim laf bu?
***
Şu biçim laf.
Aslında nazik davrandı.
Çünkü Amerika, sırf
15 Temmuz’un değil, bütün darbe girişimlerinin arkasında var.
15 Temmuz’un farkı ise şudur:
- ABD suçüstü yakalanmıştır.
İnkâr edecek dermanı yok.
***
Mesele ne Obama meselesi, ne Joe Biden, ne de Trump meselesi.
- Rehavet ne demektir?
- Hak ihlâli nedir?
- İttifak neye denir?
Bilemeyenler çoğunlukta... İçlerinde öğrenciler var, uygar görünümlü delikanlılar, gayet şık hanım kızlar var...
Kıkır kıkır gülüyorlar ama cevap yok.
***
Hele şu soruya bakın:
- Cumhurbaşkanlarımızdan 4 tanesinin ismini say.
24 Ocak
Uğur Mumcu cinayetinin işlendiği gündür 24 Ocak. (1993)
Başka bir 24 Ocak da
Gaffar Okkan cinayetinin işlendiği gün. (2001)
İkisini de rahmetle anıyorum.
***
Bir 24 Ocak daha var. (1980)
Ekonomide mühim bir kilometre taşı ve 24 Ocak Kararları diye anılan bir dizi paket.
Bugün bir izi kaldı mı bilemem ama Türk Basını’nda, ekonomi sayfalarının, uzman ekonomi muhabirlerinin ve ekonomi yazarlarının, velhasıl, bilgiye dayanan yeni bir gazetecilik türünün başladığı tarihtir 24 Ocak.
Hepsine selam olsun.
İki kişi
Biri, AK Partili...
Diyor ki:
“Erdoğan’dan sonra siyaseti bırakacağım.”
Diğeri, eski CHP’li...
Diyor ki:
“Siyasete dönersem ancak Erdoğan’dan sonra döneceğim.”
.........
Ne demek bu?
Aslında ikisi de size aynı şeyi anlatmıyor mu?
Babacan’a dair
Yıllarca ekonomiyi
Ali Babacan yönetti.
Muhalefet o yılları takdirle anıyor ama şimdi anıyor... Babacan görevdeyken bir kere olsun “ekonomi iyi yönetiliyor” diyen oldu mu? Hayır...
2002 yılından beri Türkiye battı batıyor, başka laf yok
O günkü bebecan, şimdi Babacan olmuştur.
Bunu yapmayın.
Hele Babacan gibi ciddi bir insana hiç yapmayın.
Siyasetçiyle Devlet Adamı arasındaki farkı artık anlayın.
..........
Bakın, Berat Bey gitti, gözünüz aydın... Yarın Millet İttifakı’nda yer alsa, kimbilir nasıl alkışlayacaksınız.