Aort darlığı yaşlılıkta en sık görülen kapak hastalığıdır. Aslında bir yaşlılık hastalığı olan aort darlığı 75 yaş üstü kişilerde yüzde 3 civarında, 85 yaş üstü kişilerde ise yüzde 5 civarında görülmektedir.
Kapak alanındaki daralmadan dolayı kalpten ana atardamara (aort) atılan kan miktarı belirgin olarak azalır. Sol kalp önündeki ciddi darlığı aşmak ve vücuda kan pompalayabilmek için zaman içinde giderek kalınlaşır. Ancak kalp kasındaki kalınlaşma, kalbin gevşeme kabiliyetini (diastol) azaltır; kalp içi basınç artar, akciğerlerden temizlenmiş olan kan rahat olarak sol kalbe gelemez ve akciğer damarının basıncı artmaya başlar.
Hastalar nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, bayılma gibi yakınmalarla hastaneye başvururlar. Bu hastalarda ayrıca ani kalp ölümleri de görülebilmektedir.
Aort darlığı hastalarında göğüs ağrısı başladıysa yüzde 50’si 5 yıl içinde, bayılmalar başladı ise yüzde 50’si 3 yıl içinde, kalp yetmezliği başladıysa da yüzde 50’si 2 yıl içinde kaybedilmektedir. Dolayısıyla aort darlığı sinsi bir hastalık olup, bu şikayetler başladığında acilen tedavi gerektirmektedir.
Hastalığın tanısı ekokardiyografi (kalp ultrasonografisi) ile konmaktadır. Bu yöntemle kapaktaki darlık derecesi, kapağın yapısı, sol karıncık (ventrikül), ana atardamar (aort damarı) arasındaki basınç farkı, kalbin kasılma derecesi ölçülür ve tedavi şekli belirlenir.
Aort darlığının giderilmesinde ilaçla tedavi mümkün müdür?
Hayır. Ancak kalp yetmezliği gibi durumlar oluşmuş ise septomatik dediğimiz şikayetlerin azaltılmasına yönelik diuretik (idrar sökücü), b-bloker gibi çarpıntı giderici ilaçlar kullanılabilir. Ancak bunların hiçbiri kapaktaki darlığı giderici tedavi değildir.
Aort darlığında ana tedavi daralmış olan kapağın değiştirilmesidir. Günümüzde ciddi aort kapak darlığında iki tedavi yöntemi kullanılmaktadır:
Hastalık belirtileri genellikle ilk 11–12 gün içinde ortaya çıkar. Semptomatik olgularda en sık belirti ateş, yorgunluk, kas ağrısı, boğaz ağrısı ve kuru öksürük; daha az sıklıkla bulantı-kusma ve diyaredir. Hastane yatışlarının başlıca (%91) nedeni pnömoni, %3.4 olguda akut solunum sıkıntısı sendromu ve %1.1 olguda şok tablosudur. Hastaneye yatırılan kişilerde, hastalık belirtilerinin başlangıcından hastaneden çıkarılmaya kadar geçen medyan süre 22 gündür. İnvazif mekanik ventilasyon gerektiren hastalarda mortalite oldukça yüksek ve belirtilerin başlamasından ölüme kadar geçen süre medyan 14 gündür.
Yaşlılar, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, diyabet gibi altta yatan tıbbi sorunları olanlarda ölüm olasılığı daha yüksektir.
Peki, bu virüsün bu kadar ölümcül olmasının sebebi nedir?
Yapılan çalışmalarda bu virüsün vücuda girdiğinde bir yandan pıhtılaşma sistemini harekete geçirdiği diğer yandan damar endotelini (iç yüzeyi) bozarak hem arter (atar damar) ve hem de venlerde (toplar damar) pıhtılaşmaya neden olduğu ve bu pıhtıların damarları tıkayarak (akciğer, kalp, beyin, böbrek vs.) ölüm oranını artırdığı gösterilmiştir.
Görüldüğü gibi hastalık yalnızca akciğerleri değil vücudun tüm organlarını etkilemektedir.
Koronavirüs kalbi nasıl etkiler?
1-Miyokardit dediğimiz kalp kasını tutarak kalp yetmezliğine neden olur veya mevcut olan kalp yetmezliğini kötüleştirebilir,
2- Koroner damarların (kalbi besleyen damarlar) iç yüzeyini bozarak kalp krizine neden olabilir,