Sakatlık, ceza, vefasızlık ve COVID-19 engeline rağmen, ara transfer döneminde bırakın ilk 11’i, yedek kulübesini dahi bu ligin kaliteli ve tecrübeli ayakları ile dolduran Tuzlaspor karşısında yine var olma savaşı verdi.
Hatta son dakikada Batuhan, çok uygun pozisyonda o golü atsa, bu şartlar altında sahadan 3 puanla dahi ayrılabilirlerdi.
İki taraf arasında kadro derinliğini gözler önüne sermek için yalnızca yapılan değişiklikleri yazmak yeterli olacaktır;
ARADAKİ YAŞ FARKI
Bursaspor’da oyuna Ramazan girdi (22 yaş), Tuzlaspor’da Erkan Zengin.
Daha sonra 18’lik Kerem girdi, rakip takımda Erdem Özgenç.
Akabinde 1 hafta önce 18 yaşına girmiş Şamilcan oyuna dâhil oldu, mavi beyazlılarda Ömer Şişmanoğlu...
Her türlü zorlu koşullar altında yeşil beyazlılar asla aşağıya bakmayacak...
*
Öncelikle ilk olarak Pazartesi akşamı maç öncesi durumu masaya yatıralım;
Rakip Giresunspor son 8 maçını gol yemeden kazanan, moral ve futbol anlamında formunun en zirve noktasında.
Yeni stadını açmış, hedefe kilitlenmiş, gerekli yerlerden gerekli desteğini almış vaziyette.
Transfer tahtasını açamayan Bursaspor tamamen yerli ve büyük oranda altyapı oyuncularından kurulu bir takım.
Hafta içi vefasız bir karakter yüzünden kaotik bir ortam yaşanmış.
Bir altyapı oyuncusunun yetişmesi için geçen süreyi ve onun üzerine hocasından, malzemecisine, yemekhanede çalışan aşçısından, kir içinde bıraktığı formalarını yıkayan personele kadar verilen emekleri düşününce, yukarıdaki sözün doğruluğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
*
Ali Akman, onu yetiştiren hocalarına, takım arkadaşlarına, taraftarına kısaca Bursaspor camiasına en hafif tabirle büyük bir ayıp yapmıştır...
Keşke yıllarca gittiği Vakıfköy’de, duvarda asılı olan Enes Ünal’ın yazısını bir kez okusaymış.
Keşke aylardır evine ekmek götürmek için maaş bekleyen personelin durumunu hissedebilseymiş.
Keşke onu doğuran, emeklerken elinden tutan, yürümesini sağlayan kulübünün ne kadar büyük bir ekonomik dar boğazın içinde kaldığının farkına varabilseymiş.
Keşke çok yakın geçmişte, hani o camianın oyuncusu ve Ali Akman’ın akıl hocası Ayhan Akman’ın da çok iyi bildiği, Ozan Kabak’ın G.Saray’a yaptığını, Bursaspor için yapabilseymiş.
Bursaspor şuan ki kadro yapısı itibariyle 11 kişiden oluşan, yedek oyuncusu, kadro derinliği olmayan bir takım.
İdeal 11’inden 1 kişi dahi eksik olduğunda dişliler aksamaya başlıyor.
Altınordu karşısında da hem Emirhan, hem de Furkan Emre’nin yokluğu ciddi şekilde hissedildi.
*
Kâğıt üstünde ve form grafiklerine bakıldığında maç öncesi oklar hep Bursaspor’dan yanaydı, lakin futbol her zaman olduğu gibi sahada oynanıp, sahada kazanılıyor.
Aslında ilk yarıda eksikliklere rağmen yeşil beyazlılar üstün oynayan taraftı. Onur Atasayar ve İsmail Çokçalış’ın kanat bindirmeleri ile oldukça fazla sayıda pozisyon da bulundu. Ancak bunlardan yalnızca birinde başarılı olunca maçı koparmak mümkün olmadı.
Akabinde eksiklikler hissedilmeye başlandı. Üzerine bir de Onur sakatlanınca takımın işleyen dişlileri dağıldı.
Bu galibiyet, muhtemel sezonun en değerli galibiyeti, hatta kırılma maçı olabilir.
Zira Cumartesi akşamı kazanılan yalnızca 3 puan değil, çok daha ötesindeydi.
Öncelikle kendi özgüvenleri bakımından çok değerliydi.
Maçların sahada, üstelik görme problemleri olan hakemlere rağmen, kazanıldığını gösterdiler.
Futbolun parayla değil, yürekle oynandığını kanıtladılar.
Zirve yolunda bu ligin en iddialı takımına kendi sahalarında ilk yenilgilerini tattırdılar.
*
Eğer takım olarak hedefleriniz farklıysa, iki kulvarda mücadele edecek kadro kalitesi ve genişliğiniz yoksa üstelik maddi anlamda hemen hemen hiçbir getirisi bulunmuyorsa kupada ilerlemenin bu saatten sonra hiçbir mantığı olamaz.
Belki ilk turlarda, kadroya giremeyen diğer altyapı oyuncuları görmek ve maç eksikliğini gidermek anlamında yararlıydı, lakin artık üst seviye takımlarla oynuyorken, lig takvimi pandemi nedeniyle yorucu bir hal almışken, sakatlık/ceza riski mevcut iken daha fazla yıpranmanın Bursaspor’a yarardan çok zarar getireceği aşikâr.
Yeşil beyazlı gençler zaten kupada beklentilerin üzerinde mücadele edip, güzel sonuçlar aldılar.
Artık devre arası kampından sonra tek bir hedefe odaklanmaları gerekiyor.
*
Karşılaşmaya gelecek olursak, maç zaten ilk 30 dakika içinde gelen goller neticesinde çok erken bitmişti. Kalan 60 dakika hazırlık maçı havasında geçti. Ki bu da sakatlık/ceza riskinin minimuma inmesi açısından da olumluydu.
Antalyaspor karşısında alınan bu skor ve oynanan futbol ayrıca bazı gerçeklerin görülmesi bakımından da yararlı oldu;
COVID-19 salgınının gölgesi altında, renklerine âşık olduğu takımlarını TV başından izlemek zorunda kaldı.
Sportif anlamda ise Yeşil-Beyazlı camia beklentilerin uzağında kaldı.
Mesut Mestan ve ekibi borçları ötelemek dışında hemen neredeyse hiçbir şey yapmayınca Süper Lig hedefi play-off aşamasında son buldu.
Üstelik bu kötü tablonun ortaya çıkmasında, sezon içerisinde tamamen yönetimsel hatalardan kaynaklanan -3 puanın etkisi de yadsınamaz.
En nihayetinde başarısız bir yönetimsel sürecin ardından Erkan Kamat ve Ekibi görevi devraldı.
Lakin kulübün uçan kuşa borcunun olduğu bir dönemde, üstelik şehir dinamiklerinden destek görmediği bir ortamda ne derece başarılı olacak hep birlikte göreceğiz.
Ekonomik sıkıntıların tavan yaptığı, transfer tahtasının açılamadığı, taraftar desteğinin sınırlı kaldığı bu süreçte tüm camia umutlarını, hedeflerini ve hayallerini Vakıfköy’ün genç yüreklerine teslim etmiş durumda.
Bu çocukların üzerindeki yükün olması gerekenin çok üzerinde olduğu aşikâr. Bu nedenle 2021 yılında transfer tahtasının açılıp, takımın işleyen düzenini bozmamak kaydıyla 2 veya en fazla 3 nokta transfer yapılması camianın sezon sonu Süper Lig ümitlerini artıracaktır.
Bu seferki hikâye, sahada hem tüm takdir haklarını rakipten yana kullanan bir hakeme rağmen vazgeçmediler ve skor 70. dakikada 3-0 iken geri dönmeyi başardılar.
Üstelik hafta arasında oynadıkları ve 120 dakika süren son derece tempolu bir kupa maçının ardından.
Gönül, hiç geriye düşmeden maçı kazanmak ve son haftalardaki çıkışı devam ettirmekten yanaydı lakin genç yüreklerin ortaya koydukları azim ve kararlılık kesinlikle takdire şayan.
Futbol olarak baktığımızda ise savunma yönündeki zafiyetler devam ediyor.
*
Zaten ligin en çok gol yiyen takımı Bursaspor olması da bunun en net göstergesi.
Pazar akşamı da özellikle orta sahada Kerem’in, kanatlarda da Burak Kapacak ve Batuhan’ın maça oldukça tutuk ve kötü başlaması oyunun başında tüm dengelerin ve topun rakipten yana olmasına neden oldu.
Ve gençler; lütfen “Ben oldum” demeyin, öğrenmeye, çalışmaya, kendinizi yalnızca ve yalnızca futbola vermeye devam edin. Etrafınızda Enes Ünal gibi, Mehmet Zeki Çelik gibi, Merih Demiral gibi, Cengiz Ünder gibi, Yusuf Yazıcı gibi oyuncuları örnek alın.”
Sonuçtan bağımsız olarak, Süper Lig’de üst sıralarda yer alan Göztepe’yi, kendi sahasında, üstelik sahaya 9 yabancı ile çıktıkları bir karşılaşmada, dik durarak, mücadele ederek ve en önemlisi harika bir futbol oynayarak eleme başarısı gösterebilmek kim ne derse desin gurur duyulacak bir olaydır...
Bir Bursalı olarak, bu gururu yaşatan gençlerimize sonsuz teşekkürler...
*
Mücadelenin hemen tamamında maçı kazanmak isteyen, attıkları birbirinden güzel gollerin akabinde bireysel hatalarla yenilen gollere rağmen oyundan düşmeyen ve en nihayetinde karşılaşmayı, değim yerindeyse söke söke alan gençlerimize ve onları Bursaspor’a ve Türk futboluna kazandıran Mustafa Er’e ne yazsak az gelir.
Tabii ki önlerinde daha kat edecekleri uzun bir yol var...
Tabii ki daha öğrenecekleri ve alacakları dersler var...
3 puan kaybı önemli tabii ki lakin ondan daha kötüsü sahadaki görüntü idi.
Gençleri ilk defa bu kadar futboldan uzak, isteksiz görmek, beni gelecek adına endişelendirdi.
Ümraniyespor karşısında 90 dakikalık oyunun neredeyse tamamında takım olarak adeta döküldük.
Ve takımda bir iki oyuncu dışında bu duruma isyan eden kimseyi göremedik.
Ne rakibe baskı uygulayıp, adam kovaladık,
Ne organize olup, pas yapabildik,
Ne de mücadele ettik…
Şimdiye kadar izlemekten keyif aldığımız gençlerin ayakları sahadaydı belki ama kafalarını çok uzaklardaydı.
Her ne kadar gelecek vaat eden bir takıma sahip olsak da, maç içindeki bazı zaman dilimlerinde ortaya çıkan anlık problemler can sıkıyor.
Altay karşılaşması ve sonucuna baktığımızda, sezon sonu için büyük hedefler koymak zor gibi duruyor.
Zira mevcut kadro beklentilerin çok üzerinde işler başarsa da, hedef maçların kazanılmasında, tecrübe katsayısının eksikliği belirleyici olabiliyor.
*
Maçların devre başlarına, gençliğin verdiği enerjiyle çok iştahlı ve etkili başlasak da, belki fiziksel yetersizlik, belki akan maç içinde baskıyı kaldıramama, belki de enerji seviyesini 90 dakikaya yayamamanın sıkıntısı ile “Türk gibi başlayıp, Almanlar gibi bitiremiyoruz”.
Cumartesi akşamı bir kez daha aynı senaryoyu izlemek zorunda kaldık.
Attığımız gole kadar ve ikinci yarının başlarında etkili görünen genç Timsahlar, dakikalar ilerledikçe maç içinde saha, top ve oyunun hâkimiyetini rakibine kaptırmaya engel olamadılar.
Çok kaba bir tarif ile aşı, vücudumuza hastalık yapan mikropları tanıtma eylemidir. Bu tanıma sayesinde de vücudumuzun savunma hücreleri aynı mikroba karşı çok çabuk reaksiyon vererek, hastalık oluşturmadan yok edilmesini sağlar.
Normalde vücudumuza giren hastalık yapıcı mikroplar savunma sistemleri tarafından tanınmıyorsa, hızla üreyerek savunma sistemi hücrelerimizin baş edebileceği sayıyı geçerler ve bizi hasta ederler.
İşte aşı, çok düşük dozda, seyreltilmiş ve öldürülmüş/zayıflatılmış mikropları içeren kimyasallardır ve asıl amacı bu mikroorganizmalara karşı vücudumuzun çok daha çabuk harekete geçmesini sağlar.
MİKROPLA TANIŞIR
Aşıdaki dozaj çok düşük olduğundan ve içindeki mikroplar da etkisiz hale getirilmiş olduğundan, kişinin savunma sistemi, hastalığı tam olarak geçirmek zorunda kalmadan mikroplarıyla tanışır.
Aşılar, mikroorganizmaların evrim veya mutasyon dediğimiz değişim hızlarına bağlı olarak sezonluk veya kalıcı aşı şeklinde olabilmektedir.
Evet, Bursaspor’un gençleri cumartesi akşamı bu sözü bir kez daha doğruladı.
Çalıştılar, koştular, mücadele ettiler ve sonucunda son dakikalarda olsa da karşılığını almaya başardılar.
Zaten gidilmeye değer hiçbir yolun kestirmesi yoktur.
Mücadele etmeden de istenilen hedefe varmak hemen neredeyse imkânsızdır.
*
Albert Camus’un dediği gibi;
“Başarı kolay elde edilir, zor olan başarıyı hak etmektir”.
Maç geneli ile ilgili söyleyeceğimiz ilk tespit;
Bursasporlu gençlerin kötü bir futbol ortaya koyduğu, sahada fiziksel anlamda güçsüz oldukları ve her daim görmeye alıştığımız o arzulu, coşkulu futbolu göremediğimiz olacaktır.
Bu görüntünün sebepleri arasında ise aşağıdaki başlıkları sayabiliriz;
1- Emirhan’ın yokluğu.
Bursaspor orta sahasının dinamizmini ve çabukluğunu sağlayan en temel oyuncuların başında Emirhan geliyor. Bunu zaman zaman kendisini defansın soluna çekildiği maçlarda da gördük. Takımın şu anki kadro yapısında Emirhan orta sahanın vazgeçilmez bir ismi olduğunu bir kez daha gördük.
2- Savunma ile hücum bölgesi arasında bağlantı kurulamaması.
Orta sahada Emirhan’ın yokluğunda topu hücum bölgesine taşıyacak, kanatları besleyecek bir oyun kurucu bulamadık.
Şu anda futbol hayatlarının en önemli fırsatı önlerine serilmiş durumda.
Kendileri ve kariyerlerinin gidişatı ile ilgili gösterecekleri performans onlar için belirleyici olacak.
O bakımdan bu gençlerimize verebileceğim en önemli tavsiye;
Gece yatağa yattıklarında, şu anda ayakları altına serilen bu imkânı hayatları boyunca bir daha göremeyebileceğini kendilerine hatırlatsınlar. O yüzden gerek saha içinde, gerek saha dışında buna uygun hareket etsinler.
Beyinlerinde, ayaklarında, ciğerlerinde ne varsa onu vermek için her türlü fedakârlığı yapmaları gereken zaman bu zaman.
Karar verecekler;
2. veya 3. lig hatta 1. Lig topçusu olup sıradan bir futbol hayatına mı sahip olacaklar, yoksa gösterecekleri performans ile Süper Lig veya Avrupa’da gözde bir futbolcu mu?
Önce Menemen deplasmanından son dakikalarda yediği golle yenik ayrılan Yeşil-Beyazlılar, ardından Akhisar deplasmanında son dakika kazandığı penaltıyı değerlendiremeyerek özellikle gençlerin ortaya koyduğu mücadelenin karşılığını alamadı.
Tabii bu kötü sonuçlar bir yandan moral motivasyon bakımından takım üzerinde olumsuz etkiler yaratırken, diğer taraftan gençlerin özgüven kazanmaları için geçecek olan sürenin uzamasına yol açıyor.
Lakin mevcut koşullar altında böyle olumsuz durumları yaşayacağımızı da biliyorduk.
Beklentimiz ve umudumuz gençlerin bu şartlardan çok fazla etkilenmeden kendilerini mümkün olan en üst seviyede sahaya vermeleri.
Tabii gençlerin verdiği bu mücadeleye takımın sözde abisi olan tecrübeli oyuncuların da eşlik etmesi gerekiyor.
Zira şu an için görülen Ali Akman, Burak Kapacak, İsmail Çokçalış ve birazda Emirhan dışında takımda öne çıkan başka oyuncu yok.
Bu anlamda Özer’in, Burak Altıparmak’ın, Recep Aydın’ın sahadaki gençlere ayak uydurup, takıma katkı koymaları gerekiyor.
Mustafa Hoca’nın bu hafta Cüneyt ve Onur’u kesmesi doğru hamleydi. Görüldüğü gibi Furkan Emre de ortaya koyduğu mücadele ile ilk 11’de rahatlıkla oynayabileceğini gösterdi. Bu arada Furkan Emre’nin yanındaki Aykut’un, Cüneyt’in yanındaki Aykut’tan biraz daha iyi olduğunu da belirtmek gerek.
Öne geçtiğin bu 6 maçın 3’ünde mağlup olup, birisinde de 3-0’dan puan kaybediyorsan,
Sezon başından beri Cüneyt ve Aykut ikilisi ile olmadığını herkes bağıra bağıra söylüyorken,
Bu mevcut sorun için halen en küçük bir hamle üretemiyorsan,
Üstelik o bölgede oynatabileceğin adam Vakıfköy’de (şahsen haklı bir sebepten ötürü) antrenman yapıyorsa
Kusura bakma Mustafa Hocam ama o takımın teknik adamında problem var demektir.
İstifa ve benzeri söylemleri asla doğru bulmuyorum lakin egoları bir kenara bırakıp, sıkıntıları ortadan kaldıracak çareler üretmek için o koltukta oturuyorsun.
Henüz yolun çok başında olan bir teknik adam için size tavsiyem, hele ki kulübün cebinde 5 kuruş yokken, oyuncu kaybetmeyi değil, kazanmayı ilke edinmek gerek.
Kazanmak istiyorsan, sahip olduğun her şeyi ortaya koyacaksın.
Üstelik hafta arası maçın olduğu bir haftanın olması bu gelişmeleri daha da önemli hale getiriyor.
İlk olarak Bursaspor, Erkan Kamat ve ekibinin, arkalarında ciddi bir destek olmamasına rağmen, yoğun gayretleri neticesinde -3 puan cezasından kurtuldu.
Böylece sahada kazanılan, masa başında eski yöneticilerin hatalarıyla kaybolmadı.
Akabinde pazar akşamı Balıkesirspor karşısında alınan 3 puan camiada moralleri yükseltti.
Rakip her ne kadar bu ligin zayıf ekiplerinden olsa da, sezona yaptığı yeni transferle giren, Süper Lig deneyimi olan bir takım.
Oyunun büyük bölümünde topa ve oyuna hâkim olan yeşil beyazlılar, karşılaşmanın özellikle ikinci yarısında adeta rakibini sahadan silmeyi başardı.
Galibiyeti getiren goller son dakikalarda gelmiş olsa da, Bursaspor sezonun en etkili futbolunu ortaya koyarak bu maçı kesinlikle hak etmişti.
Odun talaşının damıtılmasıyla elde edilen Metil alkol (metanol), etil alkol gibi renksiz, yanıcı ve uçucu bir sıvıdır.
İçkilerde bulunan alkol ise etil alkoldür (etanol). Etanol, bitkisel alkoldür. Alkollü içecekler yanında ilaçlarda da kullanılabilmektedir.
Peki, metanol ile zehirlenme nasıl olmaktadır?
*
Sahte içki aracılığıyla alınan metil alkol kana karıştıktan sonra karaciğere gelir ve orada çeşitli enzimler aracılığı ile yıkılır.
Bu yıkım sonrasında ortaya iki toksik parçalanma ürünü çıkar. Bunlar formaldehit ve formik asittir. Bu dönüşüm yaklaşık 12-14 saat sürdüğü için zehirlenme belirtileri de bu sürenin sonunda görülmeye başlanır. Eğer metil alkol, etil alkol ile birlikte alındı ise belirtiler kısmen gecikebilir.
Metil alkol vücuda girdikten sonra en yüksek oranda, böbrek, karaciğer, mide-bağırsak sistemi, göz içi sıvısı ve optik sinir dediğimiz görme siniri üzerinde birikmeye başlar.
Gençlerden Özer’e ders
Bursaspor’un cumartesi gecesi ortaya koyduğu duruş ve sergilediği mücadele kesinlikle alkışa değer bir görüntüydü.
Aslında bir tek Ümraniyespor karşılaşması hariç, sezon başından bu yana hemen her maç bu mücadeleyi görüyorduk. Lakin bu sefer skorla birlikte, bireysel hataların minimuma indiği, 10 kişi kalmasına rağmen, oyundan kopmayan bir Bursaspor izledik.
Hatta sözde takımın abisi konumundaki Özer’in sinirlerine hâkim olamayıp, takımı 10 kişi bıraktığı dönemde dahi gençlerin paniğe kapılmayıp, adeta Özer’e ders veren sakinliği ileriki günler, haftalar açısından çok değerliydi.
BİRÇOK İSİM ÖN PLANA ÇIKTI
Kadro kalitesi ve derinliği bakımından ligin en iyi takımlarından olan ama ortaya koyduğu futbol kalitesi ile beklentilerin altında kalan Samsunspor karşısında birçok isim hep birlikte ön plana çıktı.
Bunların başında Ataberk’in ekstra performansı dikkat çekiciydi. Dileğimiz genç eldivenin bu formunu sezonun sonuna kadar koruması, zira yapılan herhangi bir bireysel bir hatanın, kalemizde hemen gol olarak dönmesi, sahada mücadele eden gençlerin direncinin kırılmasına neden oluyor.
Ataberk yaptığı kurtarışlar ile bu direncin hep ayakta kalmasını sağladı.
Aynı şekilde orta sahada Burak Altıparmak (bana göre takımın kaptanı olması gereken kişi) ve Emirhan’ın iki yönlü tükenmek bilmeyen enerjileri alınan bu net galibiyette önemli bir etken oldu.
Genç Batuhan ise attığı birbirinden şık iki gol ile adeta dosta düşmana Bursaspor’da golcü bitmez mesajını verdi. İlerisi için kendisini geliştirmesi gereken belki de tek yön fiziksel kapasitesi. İkili mücadelelerde ayakta kalabilen ve saha içinde daha kuvvetli olan bir Batuhan kendine üst düzey bir kariyer sunabilir.
Aynı şekilde üzerine sürekli koyarak gelen İsmail Çokçalış’ın performansı da cumartesi gecesinin öne çıkan noktalarından birisiydi. Sağ kulvarda adeta iki kişilik oynayan bu genç yüreğin istikrarlı futbolu, takım içindeki diğer genç arkadaşlarına örnek olmalıdır.
SORUMLULUKLARIN VAR
Ve Özer...
Bu takımın hedefine yürümesinde en kritik pozisyonda sen varsın.
Tecrüben, kariyerin ve sahip olduğun yeteneklerin kâğıt üzerinde Bursaspor adına çok değerli unsurlar.
Lakin bu camianın artık ne sabrı var, ne de zamanı.
Atıldığın pozisyonda yüzde yüz haklı olabilirsin ama az önce basettiğimiz tecrübe ve kariyerin, kolundaki kaptanlık pozu bandının getirdiği sorumluluklarının farkına varman gerekiyor. Futbol sahası senin egolarını tatmin edeceğin bir alan değil.
3 milyonluk bir şehrin, sahadaki ve kenardaki onlarca gencin senden olan beklentileri ağır geliyorsa, o zaman çık açık yürekle açıkla; “Ben bu yükü kaldıramıyorum, bana ağır geliyor” de...
Bunu söyle ki, yönetim, Mustafa Er ve sahaya yüreklerini ortaya koyan gençler ve taraftarlar bunu bilsin, ona göre hareket etsin...
Umarım bu aldığın son ders olur.
Zira bundan sonra alacağın ders kariyerinin sonu olur...