Paylaş
Sağlık ordumuzun oluşturduğu ‘hücum hattımız’ şimdi de çok iyi. Ne var ki halkımız yani ‘müdafaamız’ hata üstüne hata yapıyor. Maske takmıyor, mesafe kuralını ihlal ediyor, temizlik önlemlerini eskisi kadar ciddiye almıyor. Kısacası müdafaamız/halkımız sanki maç bitmiş havasına girdi ve işi gevşek tutuyor! Netice mi? Netice yeni vaka rakamlarında net ve açık olarak görülüyor. 10 gün önce 700’lü rakamlara inen günlük yeni vaka sayısı son günlerde 1500’lere yükseldi.
Bilelim ki hiç bir maç, ama özellikle salgın gibi bir ‘derbi’ sağlam, güçlü ve inançlı bir müdafaanız/halk desteğiniz olmadan kazanılamaz.
Ve bilelim ki koronavirüs hâlâ sokakta, parkta, AVM ve marketlerde -kısacası her yerde- pusu kurmuş bizi bekliyor. Hata yapmamız halinde yeni goller atmak daha çok insanımıza bulaşmak için fırsat kolluyor.
Yeni haftaya lütfen bu bilinçle başlayalım. Virüsün zayıfladığını düşünüp tedbirsiz davranmayalım. Salgınla mücadelenin bir takım oyunu gerektirdiğini unutmayalım ve aşağıdaki önerileri ısrarla uygulayalım.
NELERİ YAPMALI NELERİ YAPMAMALI
1) Gruplar halinde sosyalleşebiliriz ama bunu açık havada gerçekleştirmeyi, maske-mesafe kuralını ihlal etmemeyi, 10-15 kişiden daha kalabalık gruplar oluşturmamayı unutmayalım.
2) Restoranlara, kafelere gidebiliriz. Açık havada yürüyüş yapma hakkımız da var. Ama buralarda da açık alanları tercih etmeliyiz. Özellikle restoran ve kafelerde eğer maskesiz oturuyorsak, sosyal mesafe kuralını ihlal etmemeliyiz.
3)İhtiyacımız varsa doktor ve hastane ziyaretlerimizi de yeniden gündeme getirebiliriz. Ama gelin beni dinleyin, çok acil bir sorununuz yoksa, girişimsel işlem gerektirenleri bir süre erteleyin.
4) Çok mecbur olmadıkça uzun süreli seyahatleri de bu ara pek düşünmeyin. Ciddi bir zorunluluk yoksa yurtdışı ziyaretlerinizden vazgeçin. İmkânınız varsa günübirlik veya birkaç günlük kısa süreli ve güvenceli tatil planları yapın.
5) Taşıt tercihi size kalmış bir şey ama önceliğinizi uçak yolculuklarına verin. Uçaklar seyahat süresini kısalttıkları ve daha katı hijyenik kurallar uyguladıkları için bana göre otobüs ve trenlerden daha güvenlidir.
6) Bir alternatif daha: Kişisel veya kiralık özel araçlardan faydalanmayı da düşünün. Şehir içinde imkânlarınız varsa bisikleti tercihi edin.
7)Konser, gösteri, sinema, tiyatro gibi kalabalık alanlar, kalabalık parklar, oyun bahçeleri, plajlar, dar ve yoğun sokaklardan uzak durun.
8)Zorunlu olmadıkça kısa mesafelerde toplu taşıtları değil yürümeyi tercih edin. Mecbur olmadıkça asansörleri değil, merdivenleri tercih edin.
9)İmkânınız varsa evden çalışma tercihinizi devam ettirin.
İYİ HABER
SAĞLIKTA DA YERLİ VE MİLLİ ADIMLAR BAŞLADI
FAVİPİRAVİR bu salgında çok işe yaradı. Yaklaşık 10 yıl kadar önce bir Japon ilaç üreticisinin grip virüslerine (influenza) karşı geliştirdiği bu ilacı, salgının erken dönemlerinde önce Çinli uzmanlar kullanmaya başladı. İlacın etkinliğini fark eden Sağlık Bakanlığımız da akılcı davrandı, diğer ülkelerden çok daha önce yeteri kadar Favipiravir ithal edip stoklamayı başardı. Ayrıca Favipiravir’i biz diğer ülkelerden çok daha ustaca, akıllıca kullandık. Sadece çok ağır hastaların değil, orta hatta hafif akciğer komplikasyonlu vakaların tedavisinde bile ondan başarıyla faydalandık. Kısacası yurtdışından ithal ettiğimiz Favipiravir sayesinde salgında önemli başarılara imza attık. Ama bir yandan da “Ya elimizdeki Favipiravir stokları yetmezse ne olacak?” korkusunu da sık sık yaşadık. Bu korku anlaşılan o ki yakında sadece “hoş bir anı” olacak. Nedeni şu...
FAVİPİRAVİR’İ BİZ DE ÜRETEBİLECEĞİZ
BİRKAÇ gün önce milletçe mükemmel bir haber aldık: Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Favipiravir’in jenerik olanının, yani yerli versiyonunun ülkemizde de üretimine geçme noktasına geldiğimizi açıkladı. Bunun düşündüğünüzden çok daha önemli bir haber olduğunu söylemeliyim. Ayrıca bu vesileyle daha önce altını çizdiğim önemli bir konuyu da yeniden gündeme getirmek isterim. Tıpkı savunma sanayisinde olduğu gibi, sağlık alanında da “yerli ve milli olma” çabalarımızı hızlandırmamızda fayda var. Özellikle biyoteknoloji ve kan ürünlerine muazzam döviz ödüyoruz. Bu iki alanda emin olun gırtlağımıza kadar dışa bağımlıyız. Başka bir salgında sıkıntıya düşmemek, döviz kaybımızı sınırlayıp cari açığımızı azaltmak istiyorsak kendi ilaçlarımızı, biyoteknoloji ürünlerimizi, kan ürünlerimizi üretebileceğimiz yerli ve milli yapılar oluşturmak zorundayız.
AKLINIZDA OLSUN
UYKUSUZLARIN COVID-19 RİSKİ DAHA YÜKSEK
DÜZENLİ ve kaliteli güzel bir uyku, özellikle korona günlerinde neredeyse ciddi bir “marifet” haline geldi. Oysa yetersiz uyku, bağışıklıkla olan yakın ilişkisi nedeniyle virüsten korunmada da COVID-19’u hafif ve ufak tefek sıyrıklarla atlatabilmede de önemli bir ayrıntı. Bilelim ki uyku sadece bedenimizi dinlendirip güçlendirmiyor. Uykunun başka marifetleri de var. Mesela mı? Yanıtı alttaki kutuda bulabilirsiniz.
UYKU-LENFOSİT DOSTLUĞU ÇOK ÖNEMLİ
KEYİFLİ ve güzel bir uyku, bağışıklık sistemimize de adeta bir tür “ilaç” etkisi yapıyor. Kaliteli bir gece uykusu şansını kaybedenler, uyku düzenini bozup gece yerine gündüz uyumayı tercih edenler, uyku süresi kısalanlar, bağışıklık açısından da riske giriyor. Uykumuz azaldıkça ve uyku kalitemiz düştükçe hem ‘savaşçı T Lenfositleri’miz azalıyor, hem de antikor üreterek bizi iyileştirip hastalığın tekrarından koruyan ‘B Lenfositleri’mizin görevleri aksıyor. Kısacası, uyku-lenfosit dostluğunu da unutmamak gerekiyor.
TOPLUM TARAMALARI BAŞLADI
COVID-19 ile mücadelenin yeni bir aşamasındayız. Bu dönemin temelde 2 önemli hedefi var: Hayalet taşıyıcıların ve toplumsal bağışıklık kazanım oranlarının rakamsal değerlerini belirlemek! Bunun en kolay yolu da “Rastgele!” deyip, tesadüfi adreslere giderek antijen ve antikor taramaları yapmaktır. O iki taramanın birlikte yapılması, bize hem hayalet/sessiz taşıyıcıları yakalama, hem de hastalığı geçirenlerin oranlarını belirleme fırsatını verecektir. Neticede de bundan sonraki stratejimizi bu rakamlara bakarak yapacağız. Yaklaşık 150 bin kişiyi kapsayan bu önemli çalışma Sağlık Bakanlığı ve TÜİK işbirliği ile 81 ilde aynı anda başlatıldı.
Paylaş