Toksin yükümüz artıyor

Bağırsak içinde oluşan pek çok toksin kana karışıyor. Bu “kronik endotoksemi” yani bedenimizdeki “müzminleşen toksin birikimi” kronikleşen iltihabi süreçler için “tetikçi” vazifesi görüyor. Sonrası mı? Gelsin yorgunluklar, eklem, kas ağrıları, uyku bozuklukları...

Haberin Devamı

Acımasız bir toksin saldırısı ile karşı karşıyayız. Saldırıların en mühim nedenlerinden biri de sindirim sistemimizin biyolojik dengesinin bozulması; iyi bakterilerin (probiyotikler) azalıp, kötü bakterilerin (patojenlerin) çoğalması.
Buna basitçe “disbiyozis” diyoruz. Bağırsaktaki muhteşem biyolojik doğal denge ve muazzam ekosistem bozulunca alan kötü mikroplar ile mantarlar yani kandidalara kalıyor, “Kandida işgali” de bağırsağın iç yüzünü kaplayan doğal yapıyı bozuyor.
Neticede bağırsak içinde oluşan pek çok toksin bu bozuşmadan faydalanıp kana karışıyor. İşte bu “kronik endotoksemi” yani bedenimizdeki “müzminleşen toksin birikimi” kronikleşen iltihabi süreçler için “tetikçi” vazifesi görüyor.
Sonrası mı? Gelsin yorgunluklar, eklem, kas ağrıları, uyku bozuklukları...
Gelsin tekrarlayan enfeksiyonlar, akıl karışıklıkları, damar plakaları... Kısacası, “toksemi tehdidi” sadece dış toksinlerle sınırlı değil.
Bir de “iç toksinler” meselesi var ve bunların oluşturduğu “iç zehirlenme”de çok ama çoook mühim bir mesele.
Peki bu toksinlerden korunmanın yolu ne? Çözüm bağırsaklarımıza daha fazla probiyotik güç kazandırmakta. Probiyotik zengini besinlere (turşu, boza, şalgam, kefir) yüklenip, probiyotikleri azaltan yanlışlardan (antibiyotikler) uzak durmakta.
Ve tabii ki bu arada da “mitokondri sağlığı” konusuna dikkat edip onları daha güçlü ve çalışkan yapmakta. Mitokondri takviyeleri için yandaki kutuya göz atmanızı tavsiye ederim.

Haberin Devamı

Mitokondri takviyelerini hatırlayalım

Mitokondriler enerjimizi üreten hücre içi yapılar. Oksijen ve şeker (ya da yağ asitleri) eşliğinde yürüttükleri biyolojik süreçler sayesinde “hayat enerjimizi” üreten bu minik enerji terminallerinin
tıkır tıkır çalışması sağlığımızın en önemli belirleyicilerinden.
Peki onlara nasıl yardımcı olabiliriz.
Neleri yapmalı veya yapmamalıyız? Buyurunuz...

Karaciğerim yağlı mı?

Trigliseridiniz 100’den az olsun. Kanda yüzde 200 mg’dan daha yüksek trigliseridinizin varlığı insülin direncinin ve bu direnç neticesi gelişmiş bir karaciğer yağlanması meselesinin işareti olabilir.
Yağlanmış bir karaciğer aynı zamanda bir mitokondri güçsüzlüğünün de belirtisidir.
Eğer karaciğer yağlanmasına, kanınızda GGT enziminde yükselme ve Hs-CRP yükselmesi eşlik işaret ediyorsa mitokondrilerdeki fonksiyonel bozuşma kesin gibidir.
Özeti şudur: Mitokondriler hücrelerdeki çekirdek bileşeni kadar mühim organellerdir.
Onlara iyi bakın. Kıymetlerini bilin. Azalmalarına ve üzülmelerine izin vermeyin.
Daha yavaş yaşlanmak, yaşlanırken ihtiyarlamamak istiyorsanız mitokondrilerinizi ihmal etmeyin.
Yağlı karaciğerin önemli bir mitokondriyel bozuşma işareti ve nedeni olabileceğini de bir kenara
not edin.

Haberin Devamı

Mitokondrilerinizin sağlığı için...

İLK BEŞ
- Daha sık ve çok egzersiz
- Daha az alkol
- Daha az ağır metal maruziyeti (civa)
- Daha az ağrı kesici (parasetamol)
- Daha azantibiyotik (ciprofloxacin)
İKİNCİ BEŞ
- Daha az kolesterol hapı (statin)
- Daha bol magnezyum (ceviz)
- Daha sık koenzim Q10 (ıspanak)
- Daha sık alfa lipoik asit (et)
- Daha bol ve sık üzüm çekirdeği (resveratrol)
ÜÇÜNCÜ BEŞ
- Daha çok kurkumin (zerdeçal)
- Daha çok çay (kateşin)
- Daha bol soğan (kuersetin)
- Daha bol D vitamini (güneşlenmek)
- Daha çok arjinin (kabak çekirdeği ve yerfıstığı)
DÖRDÜNCÜ BEŞ
- Bol bol benfotiamin (yağda kavrulmuş ezme sarımsak)
- Yeteri kadar çinko (deniz ürünleri)
- Kafi miktarda selenyum (fındık)
- Bol E vitamini (Ay çekirdeği)
- Kafi miktarda sistein (N-asetil sistein)

Yazarın Tüm Yazıları