Kilo direncinin 10 muhim nedeni

Hepimizin ayrı bir “imalat şartnamesi”, farklı bir “fabrika ayarı” yani “metabolizması” var. Zaten bu farklılık nedeniyle de kimimiz iki lokma az yiyip 3-5 adım fazla atınca mum gibi erirken, kimimiz de 2-3 kilo vermek için inanılmaz çabalara girmek zorunda kalırız. Hatta bazen bu “kilo verememe” sorunu o kadar ciddi bir hâl alır ki kilomuza razı olup programları yolda bırakırız. Böyle durumları klinik uygulamada “kilo direnci” olarak tanımlıyoruz. Uzun yıllara dayanan tecrübelerimize göre direnç oluşturan nedenlerin sayısı bir hayli fazla. En sık görülenlerini ise 10 ana başlıkta toplamak mümkün. İşte 10 mühim kilo direnci nedeni...

Haberin Devamı

1- İNSÜLİN DİRENCİ:
Açlık insülin seviyeleriniz 5’in, özellikle de 8’in üzerinde, insülin direnci rakamlarınız 1,7’yi, hele hele 2,5’u geçmişse kilo vermede zorlanacağınız kesindir.

2- TİROİT YETMEZLİĞİ:
Eğer gizli ya da açık bir tiroit yetmezliğiniz varsa TSH seviyeleriniz 3’ü, hele hele 3,5’lu rakamları da aşmışsa fazla kilolarınızdan kurtulmanız en azından daha uzun bir zaman dilimine yayılacaktır.

3- BÖBREKÜSTÜ BEZİ HASTALIKLARI:
Böbreküstü bezleriniz gereğinden fazla kortizol üretiyorsa bu durumda da kilo direnci sorunuyla karşılaşmanız kaçınılmazdır.

4- GİZLİ ALERJİ SORUNU:
Gizli alerji ya da “gıda intoleransı” olarak bilinen sorununun önemi giderek daha iyi anlaşılıyor. Glütene, laktoza, früktoza (meyve şekeri), histamine duyarlılığı nedeniyle kilolarından kurtulamayan, sıradan ve kolay kolay akla gelmeyen bir besine (domates, maydanoz, fesleğen, kimyon, karabiber...) duyarlılığı nedeniyle kilo vermede zorlananların sayısı artıyor. Teşhis için de intolerans testlerinden faydalanmak gerekiyor.

5- D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ:
Özellikle bizde, bizim ülkemizde en çok da kadınlarımızda görülen yaygın bir kilo direnci sebebinin de D vitamini noksanlığı olduğu aklınızda olsun.

6- OMEGA DENGESİNİN BOZULMASI:
Omega-3 yağ asitlerimizin azalması ya da bedenimizin omega-6 çöplüğüne dönmesi sebebiyle omega-3/omega-6 dengemizin bozulması da kilo vermeyi zorlaştıran bir faktör olabilir.
Omega-3 desteklerinin kilo kaybını artırmaları biraz da bundandır.

7- AKTİVİTE AZLIĞI, YANİ TEMBELLİK:
Çoğumuz hâlâ kilo vermenin sadece kalorileri azaltmaktan yani diyet yapmaktan ibaret bir çalışma olduğunu zannediyor, sürecin aktivite ayağını görmezden geliyoruz.
Sadece diyet yapmak size belki bir süre yetebilir ama zaman içinde kilo direncinin gelişmesi kaçınılmazdır.

8- DEMİR EKSİKLİĞİ:
Ülkemizde özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarımızda sık karşımıza çıkan bir kilo direnci sebebidir.

9- B12 VİTAMİNİ AZLIĞI:
B12 vitamini önemli bir metabolizma regülatörü.
Eksikliğinde pek çok metabolik süreç aksamaya başlıyor, bu aksamalar da kilo direncine sebep oluyor.

10- PROBİYOTİK FAKİRLİĞİ:
Son yılların en önemli kilo direnci nedenlerinden birinin de probiyotik gücümüzdeki eksilme olduğu kesindir.

Haberin Devamı

Ağrı kesicilerden uzak durun

Haberin Devamı

Her ilacı dikkatli ve bilinçli kullanmak şart ama söz konusu ağrı kesiciler, özellikle antiromatizmal ağrı kesiciler olduğunda bu dikkati dörde katlamak zorundayız. 6 ay önce yayınlanan güvenilir bir çalışmada çok sayıda ağrı kesici kullanıcısının sağlık verileri detaylı olarak incelendiğinde görüldü ki bir grup ağrı kesici ilaç (antienflamatuar ağrı kesiciler: Diklofenak, naproksen, etodolak, ibuprofen vb) 65 yaş üstü kişilerde kalp yetmezliği riskini ciddi ölçüde artırıyor. Yani dizimdeki, başımdaki ağrılar azalsın derken kalbiniz teklemeye başlıyor. Aman dikkat!

Eğlenmezseniz bitersiniz

Süregiden bazı yanlışlarımız var ki onları utanıp sıkılmadan dile getirmemiz lazım. Mesela keyif yapmak, azıcık haz odaklı olmak bizde biraz ayıp sayılır. Doğrudur, dikkatli olmazsak hedonisttik eğilimlerimiz bizi esir alabiliyor. Ama işin bir de “otonom sinir sistemini dengeleyen” ve “sempatik sistemi baskılayıp parasempatik sistemi önceleyen” yani bizi “stresten arındırıp rahatlatan, gevşeten, mutlu eden” bir yanı da var. Bunun mühim bir yolu da keyifli işler yapıp keyif almak, yani hayatın tadını çıkarıp fırsatını bulunca eğlenmek. Eğlenceyi asla ihmal etmeyin. Gülmeyi de, kahkaha atmayı da sakın ertelemeyin. Unutmayın, kural şudur: Eğlenmezseniz bitersiniz.

Haberin Devamı

Hayat Okulu’nda bu hafta

Şile’de Şile Gardens Otel’de çalışmalarını sürdüren ‘Yaşasın Hayat Sağlıklı Yaşam ve  Detoks Merkezi’mizin bu haftaki “Hayat Okulu”nda “sağlıklı çorbalar” konusu konuşulup pratik uygulamalar yapılacak. Faydalanmak isteyenlerin 0216 712 24 24 veya 0532 766 10 56 no’lu telefonlardan diyetisyen Gözde Ateş’le temasa geçmeleri gerekiyor. 

Küçük bazı ayrıntılar

◊ Sütten çok yoğurt yiyin
◊ Etten ziyade balık tüketin
◊ Tavuktan çok ete yer verin
◊ Meyveden çok sebze sevin
◊ Pişmişten çok çiğ yemeyi tercih edin.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır

Araştırmalar şunu gösteriyor: Uzun yaşamın en etkili belirleyicileri para, pul, zenginlik, varlık filan değil, mutluluk ve huzurdur. Mutlu ve huzurlu bir hayatın yolu ise güçlü sosyal ilişkiler ve bu ilişkilerin sağladığı endişeden uzak güven duygusundan geçiyor. Kısacası “sosyal bağlantı” konusu çok mühim. Sosyal bağlantının birinci aşamasında “aile içi iletişim” ve “güçlü bir çekirdek aile yapılanması” var. İkinci halkayı ise “komşuluk ilişkileri” oluşturuyor.Kısacası bizim o meşhur “komşu komşunun külüne muhtaç” deyimi konu sağlık ve iyi hayat olduğunda da öne çıkıyor ve “Ev alma komşu al” diyen büyüklerimiz kesinlikle haklılar. 

Haberin Devamı

Bu havalara dikkat!

Ani hava değişimleri sağlığımızda olumsuz bazı değişimlere yol açabiliyor. Özellikle lodoslu havaların havadaki pozitif ve negatif iyon dengesini değiştirerek kronobiyolojiyi etkilediği, biyoritmi bozabildiği, baş ağrısı, yorgunluk, uyku sorunları ve mutsuzluğu tetikleyebildiği biliniyor. Ayrıca havanın birden ısınması da en az soğuması kadar önemli sayılıyor. Özellikle ani ısı değişimleri bedenin bu değişimlere uyumda zorlanmasına, bağışıklık sisteminin sorunlar yaşamasına sebep olabiliyor. Özetle mevsim döngüsü başladı, biraz daha dikkatli olmakta fayda var.

Çiftlik balıklarının omega-3’ü neden daha az?

Eğer bir balık denizdeki diğer balıklar, diğer hayvancık ya da bitki ve yosunlarla beslenmezse bedeninde yeterli miktarda omega-3 üretemez ve omega-3 fakiri bir balık olur. Çiftlik balıklarında işte tam da bu sorun vardır. Yaşamlarını kafes ağlarda -tıpkı çiftlik inekleri ya da endüstriyel kümes tavukları gibi- mısıra, soyaya ya da diğer hazır yemlere talim ederek geçirmek zorundadır. Bunların hiçbirinde de omega-3 üretiminde kullanılacak hammadde bulunmamaktadır. 

Yazarın Tüm Yazıları