Hipotiroidi kısırlık nedeni mi?

Çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlerin tiroit hastalığı yönünden, özellikle de hiportiroidi bakımından dikkatle araştırılması gerekir. Tedaviyle tiroit hormon düzeyleri normale getirilen hastalarda üreme fonksiyonları normale döner.

Haberin Devamı

Kısırlık giderek yaygınlaşan bir problem. Sık olmasa da çocuk özlemi çeken çiftlerden bazılarında gizli bir tiroit hastalığının olduğu kesin. 
Özellikle tiroidin yetersiz çalıştığı hallerde, yani gizli hipotiroidide kısırlık görülebiliyor. Bu, kadınlarda hipofiz-tiroit- yumurtalık ekseni olarak adlandırılan ilişkinin, erkeklerde de hipofiz-tiroit-testis ekseninin sağlıklı olmamasından kaynaklanabiliyor.
Bu durum somut olarak, tiroit hormon yetersizliği olan erkeklerde sperm sayısı, kalite ve hareketliliğinde, kadınlardaysa yumurtalık fonksiyonlarında bozulma olarak kendini gösteriyor.
Bu nedenle çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlerin tiroit hastalığı yönünden, özellikle de hiportiroidi bakımından dikkatle araştırılması gerekir. Kanaatime göre yumurtlama bozukluğu olan infertil hastalarda tiroit fonksiyon testi taraması mutlaka yapılmalıdır. Tedaviyle tiroit hormon düzeyleri normale getirilen hastalarda üreme fonksiyonları normale döner.

Haberin Devamı

Saç dökülmesinde 10 mühim başlık

1- GENETİK FAKTÖRLER: Saç dökülmesinin başlıca nedenlerinden biri genetiktir ve özellikle erkeklerde çok etkilidir.
2- HORMONAL NEDENLER: Hormonal bozukluklar kadınlarda daha yaygın olan bir saç dökülmesi nedenidir.
3- TÜMÖRLER: Androjen hormonu salgılayan bazı tümörlerin ilk işareti saç dökülmesidir. O yüzden, aniden başlayan ve başın ön tarafında gözlenen dökülmelerde dikkatli olmak gerekir. Bu bir yumurtalık ya da böbreküstü tümörünün işareti olabilir.
4- BESLENME BOZUKLUKLARI: Yeterli miktarda demir, B vitamini, çinko ve protein içermeyen diyetler, saç dökülmesine yol açabilir.
5- DOĞUM KONTROL HAPLARI: Sık görülmese de doğum kontrol hapları da bazen saç dökülmesine neden olabilir.
6- İLAÇLAR: Bazı tansiyon, depresyon ilaçları ya da ağrı kesicilerin yan etkilerinden biri saçlarda dökülme olabilir. Aşırı A vitamini takviyesi de saçları dökebilir.
7- MENOPOZ ETKİSİ: Menopoz dönemindeki kadınlarda, hormon replasman tedavisine başlamak ya da bu tedaviyi bırakmak benzer sonuçlar verebilir.
8- HAMİLELİK DÖNEMİ: Hamilelikte ya da hamilelik sonrasında saç dökülmesi görülebilir.
9- TİROİT BEZİ PROBLEMLERİ: Bazı saç dökülmelerinin arkasında böbreküstü bezi yetmezliği, tiroit bezinin az çalışması ya da zehirli guatr gibi sağlık problemleri yatıyor olabilir.
10- BÖBREK VEYA KARACİĞER YETMEZLİĞİ: Bu hayati organların fonksiyonlarını yerine getirememesi, kendini ani bir saç dökülmesi ile gösterebilir.

Haberin Devamı

Gençlik iksiri osteopontin mi?

Kaç yaşında olursa olsun, herkes hayatının bir noktasında mutlaka yaşlanmayı durdurmak, saatleri geri almak istemiştir.
Bilim adamları da buna kafa yoruyor, “yaşlanmayı tersine çevirmenin”, bu mümkün olmazsa “durdurmanın”, en azından biraz olsun “yavaşlatmanın” çarelerini arıyor.
Yaşlanan insanın yaşlı kök hücrelerini genç insanların kanlarındaki protein –ya da protein yapısında maddelerle- uyararak o hücreleri gençleşmeye yöneltmek ve neticede de yaşlanmayla ilgili bazı belirtileri tersine çevirebilmek ilk beklentilerden biri.
Bu işin başarılabileceğini gösteren bazı kanıtların laboratuvar ortamında elde edildiğini de söyleyebiliriz. Almanya’da ULM Üniversitesi’ndeki araştırmacılar yaşlı kandaki kök hücreleri uyararak onları genç insanların kök hücreleri gibi davranmaya teşvik eden –yani gençleştiren- bir protein keşfettiler. Osteopontin adı verilen bu proteinin önemli olduğunu ileri sürüyor ve fare deneylerinde yaşlı farelerde osteopontin düzeylerinin azaldığını belirtiyorlar.
Bu proteinin kanın kök hücreleri üzerindeki etkisi test edildiğinde ise yaşlı kök hücrelerinin genç kök hücrelerin fonksiyonları açısından benzer özellikler geliştirdiğini belirtiyorlar.
Düşünceleri şu: Osteopontin proteini yaşlı hayvanların kök hücrelerinde gençleşme sağlayabilir ve bu değişim yaşlanmayı durdurma, yavaşlatma, hatta bir miktar geriye çevirme umudunun başlangıcı olabilir.
Bu soruya yanıtım: Evet demek için erken ama hayır diyemeyecek kadar da umut verici verilere sahibiz.

Haberin Devamı

Eti kemiğinden ayırmayın

Modern hayat bizi birçok “doğal mucize”den yoksun bıraktı. Omega 3 zengini besinleri elimizden aldı.
D vitaminini, B12’yi, probiyotikleri bedenimizden çaldı. Çok mühim ama çok geç farkına vardığımız bir kaybımız daha var: Kolajen!
“O nasıl oldu hocam, nerede hata yaptık?” diyorsanız yanıtım tek cümleden ibaret: Eti kemiğinden ayırdık. Tencere yemeklerini bıraktık, iliğiyle kemiğiyle birlikte haşlanmış et yemeklerini neredeyse unuttuk.
Ve hepimiz kolajene hasret hale geldik. İşte bu nedenle eklemlerimiz eskisinden daha hızlı yaşlanıp daha erken çürüyor, pörsüyor. Biraz da bu yüzden kemiklerimiz daha kolay kırılıyor, tendonlar zayıflıyor, kopuyor veya iltihaplanıyor, ciltlerimiz daha kolay kırışıyor.
Kısacası “bedenimizin destek dokusu” azalıyor.
Peki ne yapmalıyız...
Çare etin her türlüsünü kemiğiyle birlikte pişirmek.
Çare sulu tencere yemeklerine dönmek. Sakatat grubundan da asla vazgeçmemek. Kemikli etleri ya da etli yemekleri suda uzun süre pişirerek içindeki kolajen, hyalüronik asit ve farklı GAG’ların yemeğin suyuna geçmesine izin vermeliyiz.
Eğer bunlar mümkün olmuyorsa evde “kemik suyu” hazırlayıp destek olarak kemik suyu içmeliyiz.

Haberin Devamı

Damar plaklarına karşı ne yapmalı?

Damarları erken yaşlandıran, sertleştirip kalınlaştıran, plaklar/pıhtılarla daraltıp tıkayan sebeplerin sayısı oldukça fazla. Diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi burada da “organize bir şebeke” ile karşı karşıyayız.
Bu şebekenin üyeleri arasında kan şekeri yüksekliği, tansiyon fazlalığı, trigliserid ve LDL kolesterol aşırılığı, iyi kolesterol HDL’nin azlığı, insülin direnci ve bununla ilişkili kilo fazlalığı, çok daha önemlisi sigara alışkanlığı var. Bu nedenle öncelikle bu sorunlardan bir veya daha fazlası bulunanların 50’li yaşlardan sonra ciddi bir “damar sertliği ve plak riski araştırmasından” geçmesinde fayda var.
Ayrıca o plakların kopmaya hazır yani kararsız ve hassas plaklar olup olmadığı saptanmalı çünkü bu tip plaklar çok daha tehlikeli.
Yumuşak/kararsız plak tespit edilenlerde yapılacak ilk beslenmeyi iyileştirmek, fazla kiloları vermek, kandaki şeker, tansiyon, kolesterol, trigliserid yüksekliği gibi sorunlara müdahale etmek ve sigarayı hemen bırakmak. Bu plakları stabilize etmek, yani yırtılmalarını, kopmalarını önleyerek kopan yumuşak pıhtı parçalarının bir yerleri tıkamasını engellemek için kolesterol düşürücü statinlerden, kanı incelten asetil salisilik asit ve klopidogrelden de faydalanmak gerekebilir.

Yazarın Tüm Yazıları