Egzersiz mi yapalım antidepresan mı yutalım

Düzenli fiziksel aktivite yapmanın “daha düşük depresyon riski” ile ilişkilendirilmesi yeni değil, yıllardır çok iyi bilinen bir konu.

Haberin Devamı

Düzenli ve etkili egzersiz yapanlarda majör depresyon teşhisi olasılığının dörtte bir oranında azaldığını gösteren net veriler var. Diğer taraftan “depresyon” tanısı konulan kişilerin düzenli egzersiz yapmaları halinde daha kolay iyileştiklerini, kendilerini daha iyi hissettiklerini kanıtlayan araştırmalar da mevcut.
Kısacası düzenli egzersiz antidepresan ilaçlara bir alternatif olmasa da onlara ihitiyaç duyabilecek hasta sayısını azaltmada ve antidepresan kullanan hastaların iyileşmelerini hızlandırmada iyi bir seçenek gibi görünüyor.
Bu uzun girişin en kısa özeti şudur: Eğer depresyona karşı yardımcı bir ilaç arıyorsanız düzenli egzersiz yapın. Depresyon tedavisinde iseniz reçetenize “egzersiz hapı” eklemeyi de unutmayın.
Eğer ruh sağlığı uzmanı hekiminiz (psikiyatrist) antidepresan kullanmanızı uygun görmüşse de lütfen ilacınızı ona danışmadan bırakmayın.

Haberin Devamı

10 BÜYÜK BESLENME GÜNAHI

· Şekeri abartmak
· Beyaz unu çoğaltmak
· Yağları kızdırmak
· Gıdaları ateşte, kömürde, tavada yakmak
· Probiyotikleri unutmak (kefir, yoğurt, turşu)
· Eti kemiğinden ayırıp tencere yemeklerini bırakmak
· Sakatat grubunu ayıplamak (kolajen kaybı)
· Omega-3/6 oranını bozmak, çok az omega-3, çok fazla omega-6 kazanmak
· Sodyum/potasyum oranını bozmak, potasyumu azaltıp sodyuma (tuza) abanmak
· Fastfood kültürüne paçayı kaptırmak

ALZHEIMER RAKAMLARINA DiKKAT!

Alzheimer hastalığına yakalanmak, yaşlanma yolculuğuna başlayanların en büyük korkusu. Nedeni şu: 65 yaşı geçenlerin yüzde 3’ünde, 75’ini tamamlayanların yüzde 13’ünde, 85 yaş çizgisini göğüsleyenlerin yüzde 40-50’sinde Alzheimer riski var. Kısacası yaşınız ilerledikçe Alzheimer’e yakalanma olasılığınız artıyor. Peki, bu süreçte neler oluyor?
· Beyinde “amiloid plaklar” denilen atipik yapılar gelişiyor.
· Bu plaklarla beyin adeta kar altında kalmış kurak bir ormana dönüyor.
· Sinir hücreleri yani nöronlar küçülüyor.
· Nöronları birbirine bağlayan bağlantıların sayısı azalıyor.
· Nöronları koruyan yalıtım sisteminin yapısı bozuluyor.
· Kısacası beyni beyin yapan sistem adeta felç oluyor.
· Sonuç malum: Bellek kapasitesinde yavaş ama ilerleyici, aynı zamanda kalıcı bir gerileme söz konusu oluyor.

Haberin Devamı

BEL/BOY ORANINIZI iZLiYOR MUSUNUZ?

Yağlanmak sadece estetik bir sorun değil, toksik yük bakımından da mühim bir tehdit. Yağlanmayı takipte ise sadece teraziye çıkıp tartılmak ya da beden kitle indeksini izlemek yeterli olmuyor. Bilimsel verilere bakılırsa “bel çevresini” izlemek, “bel-kalça oranını” takip etmek daha güvenli gibi görünüyor.
Kadınların bel çevresinin 88 cm’den, bel/kalça oranlarının 0,8’den az, erkeklerin bel çevrelerinin 100 cm’den, bel/kalça oranlarının ise 1’den düşük olması gerekiyor.
“Bel/boy oranı” da mühim ve değerli bir kriter. Bu oranın da 0,15’ten fazla olması arzu edilen bir durum değil. Söz konusu değerlerin aşılması iç organların ve çevresinin yağlarla işgal edilmiş olabileceği anlamına geliyor.
Bu yağlar “kötü” ve “zararlı” yağlar. İltihap üreten, bedeni adeta bir “yangın yeri” haline getiren toksik yağlar.

Haberin Devamı

STRESiN 8 FARKLI TONU

Stres en az kötü beslenme, yetersiz uyku veya aktivite noksanlığı kadar mühim bir sağlık tehdidi. Önemi özellikle 40’lı yaşlardan sonra artıyor. Yaşlanan beden stresin yıpratıcı etkisine gençlikteki kadar dayanamıyor. Onun da farklı çeşitleri, dozları var. İşte örnekler...
- TOKSİK STRESLER: Cıva, kurşun, alüminyum, zirai ilaçlar, hormonlar, sigara, alkol toksik streslerin en ünlüleri...
- İLTİHABİ STRESLER: Mikrobik hastalıklar, fazla kilolar, damarlardaki plaklar, dizlerdeki, diş etlerindeki iltihaplar yangını körükleyen en meşhur stresler...
- SOSYAL STRESLER: Statü kaybı endişesi, kötü komşuluk ilişkileri, sevilen birinin kaybını izleyen günler, sosyal stres tetikçileri...
- RUHSAL STRESLER: Korkular, endişeler, kıskançlık, güven kaybı gibi ruhsal basıncı artıran duygular da önemli...
- BEDENSEL STRESLER: Kronik hastalıklar, travmalar, sakatlıklar, aşırı egzersiz...
- BESİNSEL STRESLER: Şeker ve un, trans yağlar, tatlılar, kızartmalar, alerjik besinler bedeni metabolik strese sokan zararlı gıdalar...
- EKONOMİK STRESLER: İş kaybı, para kaybı, ekonomik krizler özellikle son günlerde çok ön planda...
- MESLEKSEL STRESLER: Doktorlar, siyasetçiler, finansçılar, gazeteciler, bankacılar, askerler stresten en çok zarar gören meslek grupları...
- ÖZETİ ŞUDUR: 21. Yüzyıl stres yüzyılıdır, dikkatli olunuz!

Yazarın Tüm Yazıları