Durum hâlâ ciddi

Günlük vaka sayıları bir türlü 15 binin altına düşmüyor.

Haberin Devamı

Kayıplarımız ise -maalesef- her geçen gün artıyor. Ama ne yazık ki ne biz ne de diğer ülkeler tehlikenin hâlâ farkında değiliz. Oysa elimizde bizi kurtaracak ve koruyacak “tapu kadar (!)” sağlam, güçlü ve güvenli aşılar var. Eğer biz biraz daha duyarlı olabilseydik, eğer Dünya Sağlık Örgütü biraz daha becerikli ve hızlı davranabilseydi, eğer Birleşmiş Milletler pandeminin en az bir “dünya savaşı” kadar önemli olduğunu daha erken fark edebilseydi, kısacası aşılama hızı bütün dünyada ve bizde biraz daha yüksek olsaydı bu baş belası pandemi emin olun çoktan sona ererdi. Üzülerek belirteyim durum ciddi. Önümüzdeki günler -eğer bu kafada devam edecek olursak- düşündüğümüz kadar aydınlık ve güvenli olmayacak. Eğer aşılama hızını bir an önce arttırmazsak şimdilerde başımıza bela olan Delta varyantını -inşallah yanılıyorumdur- Gamma hatta Epsilon varyantları izleyebilecek. ÖZETİ ŞUDUR: Durum zannettiğinizden çok daha ciddidir. “Bıktım, sıkıldım abi!” mavralarını bir kenara bırakıp bir an önce kendimize gelmemiz ve aşılama hızını çok daha ciddi rakamlara yükseltmemiz lazım.

Durum hâlâ ciddi


UNUTMAYIN
ÇARE ‘AİT OLMAK’TA

Haberin Devamı

Başlıktaki cümleyi yazılarını ilgiyle izlediğim Levent Erden’den aldım. Levent Hoca haklı. Pandemi hepimiz için müthiş bir öğretmen oldu. Hoca “Pandemide kocaman evlerde, küçük apartman dairelerinde, filiz bırakılmış sıvasız yapılarda herkes yalnız kaldı. Peki çare? Çare ‘ait olmak’ta. Ama neye?” diye soruyor. Soruya en doğru yanıtlardan birini ise -bana göre- ruh sağlığı alanının dünya ölçeğindeki isimlerinden biri, New York Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Toksöz Karasu Hoca veriyor. Dr. Karasu mesele özellikle “derin aidiyet” söz konusu olduğunda “Önce kendimize sonra ailemize ve işimize, nihayetinde de inanç dünyamızın zenginliklerine” yönelip aidiyeti buralarda aramamızı öneriyor. “Ben” yerine “biz”i devreye sokmanın en kolay yolu budur diyor. MERAMIM ŞUDUR: Giderek derinleşen, hızla kronikleşen muazzam bir “YALNIZLIK SENDROMU” tehdidiyle karşı karşıyayız. İşin kötüsü  “ağrı-sızı, uykusuzluk-huysuzluk, halsizlik-yorgunluk, depresyon-durgunluk” ve daha pek çok sorunumuzun aslında “DERİN YALNIZLIK” ve “AİDİYET FUKARALIĞI”nın oluşturduğu bu yeni sendromla ilişkili olduğunu çoğumuz bilmiyoruz.

BİR UYARI
OTOBÜS KAZALARININ TEK SEBEBİ VAR: UYKUSUZLUK

Durum hâlâ ciddi


Uykusuzluk” ile “seyahat ve sürüş güvenliği” arasında net ve açık bir ilişki var. Örneğin, 5 saatten daha az uyuduğunuz da araba kazası yapma riskiniz anında 3’e katlanıveriyor. Eğer bir önceki gece 4 saat ya da daha az uyuyarak direksiyon başına geçtiyseniz o risk 11.5 kata çıkabiliyor. Kısacası kaybedilen her uyku saati kaza olasılığını adım adım değil, katlayarak arttırıyor. Uyku konusundaki araştırmalarıyla tanınan ve köşemize de sık sık misafir olan Dr. Matthew Walker diyor ki: “Uykusuz kaldığınız zaman ne kadar uykusuz kaldığınızın farkına bile varmazsınız!” Ve ardından da ekliyor: “Bir insanın maksimum uyanık kalma süresi yaklaşık 16 saat civarındadır. Uyanık geçen 16 saatin sonunda beyin çuvallamaya başlar. Dikkatin ve bilişsel performansın korunabilmesi için o beynin her gece 7 saatten daha fazla uykuya ihtiyacı var!”

İYİ HABER
KAHVE VE YEŞİL ÇAYIN YILDIZI PARLIYOR

Şekerli içeceklerle ilişkili araştırmaların sonuçları bir hayli tatsız. Şekerli içeceklerin neredeyse tamamı birer kronik hastalık yani obezite, kanser, hipertansiyon, damar sertliği davetçisi. Ama yeşil çay ve kahve konusundaki gelişmeler farklı. Bu ikiliden birbiri ardına iyi haberler geliyor. Son haber Japonya’dan. Japonya’da yapılan yeni bir araştırma, yeşil çay veya kahve tüketenlerde kronik hastalıklara bağlı ölüm riskinin azalabileceğini gösteriyor.

HOŞUMA GİTTİ 1
BİR YAŞLILIK İTİRAFI

50 yaşına kadar yaşımı söylemekten hiç çekinmedim. Sonraları kıvırmaya başladım. İnsan yaşını söylemeli mi? Evet. Hiç ayıp değil. Yaşlıysanız, bu sizin suçunuz değil. Galiba itiraf edilirse, hafifletici nedenlere bile hakkınız var.

Haberin Devamı

Çok genç görünürken eğer yaşınızı itiraf ederseniz, size aynı şekilde bakılmaz: Genç görünen bir ihtiyara dönüşürsünüz. Kişi olarak yakın incelemeye alınırsınız, üzerinizde zamanın izleri aranır. Aldığınız önlemlere rağmen bulunur da.

Mutlaka bir ipucu, bir ayrıntı vardır:

Çene altında titreyen bir kırışıklık...

Harekette bir belirsizlik...

Beyaz bir kıl...

Elin üzerinde kahverengi bir leke...

Kendinizi gençleştirmektense, yaşınızı yalanlamaktan vazgeçip -keyifle- ihtiyarlayın.

Artık yaşlı biri olduğunuzu söylemek için henüz biraz genç olmanızdan yararlanın.

Gerçekten yaşlanınca bunu söylemenize zaten gerek kalmayacak, zira kendiliğinden görülecek.

(Jean-Louis Fournier / Son Siyah Saçım / Yapı Kredi Yayınları)

Durum hâlâ ciddi


HOŞUMA GİTTİ 2
BİR YAŞLI VE BİR DOKTOR

“Doktor beni dikkatle muayene etti. Kalbimi uzun uzun dinledi. Şaşırmış bir hali vardı. Belki de hiçbir şey duymuyordu. Kalbim 60 yıldan beri 1.893.455.000 kez attı. Bıkmış olabilir.

Haberin Devamı

Doktor uzun bir sessizlikten sonra, ‘Özel bir şey yok, normal seyrinde devam ediyor...’ dedi.

Ona, ‘Devam eden nedir’ diye sormadım.

Doktor, ‘Artık 20 yaşında değilsiniz’ diye sözlerine devam etti.

Eğer ona, ‘İyi ki söylediniz, teşekkür ederim’ deseydim kendisini kafaya aldığımı düşünecekti.

Yaşım gereği artık doktorlara nazik davranmam gerek.

Hani ‘Eski otomobil sahiplerinin tamircileriyle iyi geçinmeleri gerekir ya’ aynen öyle...”

(Jean-Louis Fournier / Son Siyah Saçım / Yapı Kredi Yayınları)

Yazarın Tüm Yazıları