Burun kanamasının gözden kaçan 5 nedeni

Burnumuz kanadığında çoğumuz gereksiz yere telaşlanıp korkarız. Oysa çoğu zaman korkacak/telaşlanacak bir durum yoktur. Eğer “burun kanatan nedenler nelerdir?” diye merak ediyorsanız işte kısa bir özet...

Haberin Devamı

 Dizlerimiz ağrır, kafamıza takmayız. Belimiz tutulur, ciddiye almayız. Kulağımız aylarca uğuldayıp durur, bir doktora görünmek aklımıza bile gelmez ama sorun burun kanamasıysa iş ya doktorda ya da acilde biter. 

Evet, burnumuz kanadığında çoğumuz gereksiz yere telaşlanıp korkarız. Oysa çoğu zaman korkacak/telaşlanacak bir durum yoktur. Burnumuzda biriken sertleşmiş yapılar, sert ve güçlü burun silmeler, kuru, rutubetsiz ortamlar ya da basit enfeksiyonlardır burnumuzu kanatan.
Eğer “burun kanatan nedenler nelerdir?” diye merak ediyorsanız işte kısa bir özet...
1- Ortam havasının kuruluğu: Kuru hava, en çok rastlanan burun kanaması nedenleri arasındadır. Burun içini kaplayan mukoza adlı tabaka kurur, kanamaya ve enfeksiyona karşı duyarlı hale gelir. Çok soğuk havalarda da burun mukozasının kuruyup çatlaması sonucunda kişilerde burun kanaması görülebilir.
2- Sert ve güçlü burun silme: Tıkalı burnumuzu açıp rahatlamak için var gücümüzle sümkürmeye çalıştığımızda burun damarlarımızın çatlayıp kanamasına neden olabiliriz.
Burun tıkanıklığı ne kadar rahatsız edici olursa olsun burnu fazla zorlamamakta fayda olduğunu hatırlatalım.
3- Kan basıncının yükselmesi: Yüksek tansiyonun belirtileri arasında burun kanaması da yer alır. Çoğu kez hiçbir belirti vermeyen yüksek tansiyon bazı kişilerde, özellikle de aniden hızla yükseldiğinde ciddi baş ağrısı, bulantı ve kusma, hatta burun kanaması ile ortaya çıkabilir.
4- İlaçlar: Burun spreyleri de burun kanamasına neden olabilir. Kan inceltici, sulandırıcı ilaçlar ve aspirin de sorun yaratabilir. Endüstriyel ortamlarda kullanılan kimyasalların da burun kanamasına yol açtığı görülmüştür.
Burun kanamanızın nedensiz olduğunu düşünmeden önce sık kullandığınız ilaçları veya kimyasalların yoğun olarak solunduğu bir ortamda bulunup bulunmadığınızı gözden geçirmenizi öneririz.
5- Kanama veya pıhtılaşma sorunu yaratan hastalıklar: Hemofili gibi kanın pıhtılaşmaması ile ilgili hastalıkları olan kişilerde, durup dururken burnun kanaması sık karşılaşılan bir durumdur. Pıhtılaşma ile ilgili sorunlarda, kanın pıhtılaşmasını sağlayan faktörlerde eksiklik vardır ve vücut kanamayı durduramaz.
Yara kanamasının durmaması, uzun süreli kanamalar, ansızın ortaya çıkan kanamalar, nedensiz morluk oluşumu, iç kanamadan kaynaklanan eklem ağrısı ve şişmesi akla bir kanama-pıhtılaşma sorununu getirmeli ve zaman yitirmeden bir uzmanla görüşülmelidir. Yaşlı kişilerde kanın pıhtılaşması daha uzun sürebilir. Kan kaybını tolere edebilme kapasiteleri de düşük olduğundan daha dikkatli olmak gerekir.

Haberin Devamı

Güneşlenmek için yazı beklemeyin

Haberin Devamı

Yaz yaklaştı ama siz kış boyunca D vitamini fakiri kalan bedeninize daha fazla D vitamini depolamak için yazı beklemeyin. Bahar ayları boyunca güneşi gördüğünüz her fırsatta bulunduğunuz kapalı ortamdan çıkıp elinizi, ayaklarınızı, yüzünüzü –hiç olmazsa- yani bedeninizin o anda fırsat bulduğunuz bölümlerini güneşle buluşturun. Yurtdışı seyahatlerinde görmüşsünüzdür: Yaz, kış, ilkbahar, sonbahar demeden, hava soğuk mu, sıcak mı gözetmeden insanlar park ve bahçelerde güneşlenirler. Nedeni D vitamini üretme yani bilinçli güneşlenme eğitimini önceden almış olmaları. Yani güneşten istifadeyi sadece yaz mevsimi ile sınırlamamaları. D vitamini bedende sürekli kullanılan, tüketilen bir madde. Dün karnınızı doyurmuş olmanız, bugün tekrar yemek yemenize çare olamıyorsa, yazın bir miktar yedek D vitamini stoklamanız, kışın sadece bu stokla idare etmenize çare olmaz. Güneşle barışmaktan, cildimizi güneşle daha sık ve düzenli buluşturmaktan başka çare yok. Eğer bunu yapamıyorsanız diğer seçeneğiniz D vitamini desteklerinden faydalanmak. Ama burada da ölçüm yaptırıp bir hekimle konuşmanız lazım. Çünkü D vitamininin azı kadar çoğu da zararlı olabiliyor. Ayrıca cildinizde üretilen D vitamini doğal ve daha değerli.

Biz güneşlenmeyi bilmiyoruz

Haberin Devamı

Zannediyoruz ki yaz aylarında bedenimizi güneşle birkaç defa buluşturmamız yeterli olacak ve bir iki haftalık güneşlenmeler bedenimizi tıka basa D vitamini ile dolduracak. Oysa pratikte durum çok farklı.
Yaz boyu bir-iki hafta değil, iki, hatta üç ay hemen her gün güneşlenseniz bile vücudunuz sonraki yıl boyunca ihtiyaç duyacağınız miktarda D vitaminini stoklayamaz. Ne yapıp etmeli “güneşlenme” işini yıl boyunca sürdürmenin bir yolunu bulmalısınız.
“Güneşlenme” deyince aklınıza ille de mayonuzu, bikininizi giyip kuma, çime uzanmak, güneş altında saatlerce yatmak gelmesin.
Önemli olan sık aralıklarla kısa güneşlenmeler yapıp cildinizdeki üretimi sürekli hale getirmek.
Sadece dirsekten itibaren kollarınızı, dizden itibaren ayaklarınızı, yüzünüz ve sırtınızı haftada birkaç kez 20-30 dakika güneşe tutmanız dahi “güneşlenme” ve “D vitamini üretme” ihtiyacınızı karşılayabiliyor.
Tabii ki güneşlenmenin zamanı da önemli: Öğle güneşi en etkili olanı.

Haberin Devamı

Bazıları neden daha çok ter döker

Aşırı alkol kullanımı terlemeyi artırıyor. Bazıları az miktarda alkol alsalar da hemen terlemeye başlıyor. Nefes darlığı olanlarda da terleme kaçınılmaz. Şişmanlık, özellikle gövdesel şişmanlık, hele bir de insülin direnci ile birlikteyse kontrolsüz terlemeye yol açabiliyor. Şeker hastalığı da mühim bir terleme nedeni. Kan şekerinin düşmesi de (hipoglisemi) bizi terletebiliyor.
En sık görülen “terletici” hastalıkların başındaysa tiroid bezinin aşırı çalışması (hipertiroidi) geliyor. Listeye kalp hastalıklarını da eklemek lazım. Özellikle kalp yetmezliğinde terleme sık görülen bir sorun. Üzülerek belirtelim, bazı kanser türlerinde de aşırı terleme uzun süre ilk ve tek şikayet olabiliyor.
Mesela lenfomalar, hipernefroma (böbrek kanseri), hepatoma (karaciğer kanseri) bu tür kanserlerdir.
Diğer taraftan menopoz dönemi de önemli bir terleme nedeni. Bazı kadınlarda menopoz terlemeleri 70’li yaşlara kadar bile sürebiliyor. Kısacası “terleme fizyolojik bir süreçtir, bir şey olmaz!” deyip geçmemekte, anlamsız ve inatçı terleme durumlarında bir sağlık kontrolünden geçmekte fayda var.

Atıştırmalar bademsiz olmaz!

Haberin Devamı

Arginin son yılların popüler moleküllerinden biri. Kalp damar sağlığından cinsel performansa, kan şekeri ayarından insülin direncine, bellek sağlamlığından iltihabi süreçleri baskılamaya kadar pek çok alanda anahtar görevler üstlenen önemli bir madde. Arginin zenginliği bakımından da yer fıstığından sonra ikinci sırada. Tabii ki başka marifetleri de var. Örneğin mineral gücü çok fazla. Demiri, magnezyumu, kalsiyumu –özellikle kalsiyumu- çok yüksek. Vitamin yapısı da önemsenecek düzeyde. Biotin (saçlara ve tırnaklara bayram yaptırır), riboflavin ve E vitamininden oldukça zengin. Önemli bir özelliği de şu: Badem aynı zamanda mükemmel bir bitkisel protein kaynağı. Ağırlığının yüzde 20’si protein. Bu dörtte bir su bardağı bademde 7-8 gram kadar bitkisel proteinin varlığı anlamına geliyor. Bir yumurtada 6 gram hayvansal protein olduğu düşünülürse bademin protein değeri daha bir öne çıkıyor. Son bir faydasını daha hatırlatalım: Bademin kabuğu (badem içini kaplayan kahverengi ince kabuk) polifenollerden, özellikle de resveratrolden zengin mi zengin. Bilindiği gibi resveratrol ve diğer polifenoller yaşlandırıcı/paslandırıcı serbest radikalleri yok edebilen en önemli doğal savaşçılar. Bu nedenle bademin dışındaki o ince kabuğu lütfen soyup atmayın ve bademi kavurarak polifenol içeriğini yok etmeyin. 

 

Yazarın Tüm Yazıları