Biyolojik saatimiz nerede?

Bedensel ve ruhsal sistemlerimizin mükemmel bir düzen ve eşgüdüm içinde çalışmalarını, biraz da ‘biyolojik saatimiz’e borçluyuz. O saat her daim sağlam, sağlıklı olmalı, tıkır tıkır çalışmalı. Nasıl mı? Buyurun...

Haberin Devamı

Her canlının bir “günlük hayat ritmi” var.

 

Bu ritmi “biyolojik saat” düzenleyip kontrol ediyor ve o saat hemen her şeyi etkiliyor. Bu yüzden de hepimiz yaşam tarzımızı (en başta da uyku-uyanıklık döngüleri ile yemek zamanlarını) bu saate uydurmaya çalışıyoruz. Bu yapılmazsa “biyolojik ayar” bozulmaya, “ruhsal denge” arızalanmaya başlıyor.
Biyolojik saat, beynimizin içinde oldukça da korunaklı bir yerde. “Epifiz” denilen bir bezde gizlenen çok özel bir “çekirdek”. Gözümüzden gelen ışık uyarıları –aydınlık karanlık döngüleri- çekirdekteki bazı proteinleri aktive ederek bize “ritim” ve “ayar” veriyor!

 

Bu ayarın emirlerine göre de “suprakiazmatik çekirdek”teki o saat “biyolojik ve ruhsal” pek çok işi “bize çaktırmadan” komuta edip yönetiyor.

 

Haberin Devamı

TIKIR TIKIR ÇALIŞMALI

 

Kısacası bedensel ve ruhsal sistemlerimizin mükemmel bir düzen ve eş güdüm içinde çalışmalarını biraz da bu saate borçluyuz. O saat her daim sağlam ve sağlıklı olmalı. Her daim tıkır tıkır hiç aksamadan çalışmalı. O bozuldu mu biz de bozuluyoruz. Keyfimiz kaçıyor. Uyku dengemiz bozuluyor. İştah ayarımız değişiyor. Bağışıklığımız alt üst oluyor. Özetle “hasta” oluyoruz.

 

SAATİNLE UYUMLU YAŞA!

 

Bİyolojİk saatimizle uyumlu olmak, ona uygun yaşamak zorundayız. Hayat tarzı seçimlerimizi de ona uydurmaya mecburuz. Uyumun ilk adımı “uyku düzenini bozmamak!” olmalı. Uyku zamanı ve süresinden asla taviz vermemek çok mühim bir nokta. Gel gelelim bizi giderek içine çeken, alışmadığımız döngüler içinde bir oraya bir buraya savurup duran “yeni hayat” bu doğal saate pek aldırmıyor. Neticede saatin ayarı bozuluyor, uykumuz ve yiyip içmemiz dâhil pek çok biyolojik süreç alt üst oluyor. Beden ve ruhun tadı tuzu kaçıyor.

Biyolojik saatimiz nerede

Haberin Devamı


BİYOLOJİK SAATİ NELER BOZUYOR?


Uykuyu ertelemek ve uykusuzluk

Aşırı ve zamansız ışık/aydınlık durumu

 

Geceleri yapılan bilgisayar çalışmaları

 

Geceleri tabletler ve cep telefonlarıyla geçirilen uzun saatler

 

Yoğun ışıklı odalar

 

Geç saatlere kadar televizyon izlemeler

 

Geç yenen yemekler

 

Yemek zamanlarını sık sık değiştirmeler

 

Uzun uçak yolculukları (zaman diliminde hızlı değişimler/jetlag)


NE  YAPMALI?

 

Her yaşta ama hiç olmazsa ellisinden sonra, inadı ve aymazlığı bırakıp biyolojik saatle uyum sağlamaya, “fabrika ayarlarımıza” yani genlerimizde yazılı olan “doğal kurgumuz” ve “imalat şartnamemiz”e geri dönmeye çalışmalıyız. Yeni hayatın yapay döngülerine de zorda kalmadıkça girmemeliyiz.
Bazı konularda (uyku, beslenme) “yeni değil eski” kalmalıyız. Yeme içme zamanlarımızı mecbur kalmadıkça değiştirmemeli, uyku ve dinlenme periyotlarımızdan taviz vermemeliyiz.

Haberin Devamı


YAPMAZSAK NE OLUR?

 

Özetle pek çok şeyimizi binlerce yıldır tıkır tıkır işleyen ama şimdilerde ciddi “bozulma alametleri” gösteren biyolojik saatimize uydurmalıyız. Yoksa ne mi olur? Hayatımızın kalitesi düşer. Keyfimiz azalır. Mutsuz, sevimsiz, ters, gergin, dokunsanız patlayacak biri oluruz. Her şeye duyarsız “gönül yorgunu”, küskün, depresif birileri haline geliriz. Özetle “daha az sağlıklı, daha çok hasta” olma yolculuğunu hızlandırırız. Daha da önemlisi HIZLI VE KÖTÜ YAŞLANIRIZ…


SAAT BOZULUNCA NE OLUYOR?

 

İşte biyolojik saatimiz bozulunca olan ilk 10:

- Stres hormonlarımız artıyor. Gerginlik hali, yorgunluk, bitkinlik, başlıyor. Kolayca sinirlenmeler, öfke patlamaları, gereksiz tepkiler, sertlikler, sürtüşmeler yaşanıyor.

 

Haberin Devamı

- Uyku ritmi bozuluyor. Uyku kaçıyor. Uyku bölünmeleri sıklaşıyor. Her sabaha yorgun ve enerjisiz uyanılıyor.

 

- Depresyon ve benzeri ruhsal sorunlar başlıyor.

 

- Yeme-içme dengesi bozuluyor. İştah sapmaları başlıyor. Kilo almak ya da aşırı kilo vermek gibi gariplikler başlıyor.

 

- Bağışıklık sistemimiz zayıf düşüyor. Enfeksiyonlar sıklaşıyor.

 

- Kanser riski artıyor.

 

- Bellek zayıflıyor. Dikkat ve konsantrasyon yeteneğimiz düşüyor.

 

- Hormon dengemiz alt üst oluyor. En çok da böbreküstü bezinin hormonları (kortizol ve diğerleri) ile pankreastan salgılanan insülin etkileniyor.

 

- Kalp-damar hastalıkların eğilim artıyor. Hipertansiyon riski yükseliyor.

 

Haberin Devamı

- Beyin ve omurilik hastalıklarına yakalanma riski yükseliyor.

 

Biyolojik saatimiz nerede

 

BEŞ MÜHİM ÖNERİ…

 

ÖNERİ 1: NE YEDİĞİNİZ  KADAR, NE HAZMETTİĞİNİZ DE ÖNEMLİDİR

 

Ne yediğiniz önemlidir.

 

Ne kadar yediğiniz önemlidir.

 

Ne zaman yediğiniz önemlidir.

 

Neyi, ne ile nasıl bir duygu durumu içinde yediğiniz de önemlidir.

 

Daha da önemlisi yiyip içtiklerinizi “nasıl hazmettiğiniz”dir. Zira bedeniniz ne yediğinizden çok, yediklerinizden neleri, ne kadar hazmettiğinize yani “ne kazandığına” ve “ne kadar zarar gördüğüne” bakar. 

 

ÖNERİ 2: NASIL OLSA  YAKARIM DEMEYİN!

 

“Şİmdİ yiyeyim, sonra yakarım, yediğime değil, keyfime bakarım” demeyin.

 

Özellikle yaş elliyi geçince “yediğinizi azaltıp yaptığınızı çoğaltmayı” deneyin. Daha az yemeye daha çok ve sık yürümeye gayret edin. Yaşlandıkça “faydası çok, zararı az” şeyler yiyip için. Her lokmanızı “yükte hafif, pahada ağır” hale getirin. Prensip şu: Daha az lokma, daha çok adım!

 

ÖNERİ 3: AZ VE ÖZ YİYİN!

 

Şu öneriyi çok sever, sık sık tekrarlayım: Daha çok doğum günü pastası üflemek istiyorsanız daha az pasta yiyin. Yaşlanmayı yavaşlatan görüşlerden (teorilerden) sadece biri netleşti: Daha az gıda tüketmek! Unutmayın: Yaş elliyi geçince “can boğazdan gelmiyor” tersine “gidiyor!”

 

ÖNERİ 4:SİZ BU HATALARI YAPMAYIN!

 

Çok yediren şu 5 hatayı yapmayın.

 

1. Kahvaltıyı atlamayın

 

2. Sık sık ve gereksiz atıştırmayın

 

3. Unlu, şekerli, tatlı gıdaları arttırmayın

 

4. Uzun süre aç kalmayın

 

5. Stresli, sıkıntılı, üzüntülü ve mutsuzken yemeye oturmayın.

 

ÖNERİ 5: DETAYLARI ATLAMAYIN!

 

Dİkkat etmezseniz;

 

Hızlandıkça ıskalarsınız.

 

Çoğaldıkça yalnızlaşırsınız.

 

Büyüdükçe küçülürsünüz.

 

Dinlendikçe yorulursunuz.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları