Bir yaz klasiği: Selülit!

Önce şunu iyi bilelim: Selülit bir hastalık değil, sıradan, basit bir kozmetik sorun. Ayrıca magazin muhabiri arkadaşların Bodrum ya da Çeşme sahillerinde selülit avcılığına çıkmalarına da gerek yok. Çünkü selülit çok ama çoook yaygın bir problem. İstatistiklere göre kadınların neredeyse yüzde 98’i selülitten az ya da çok etkileniyor.

Haberin Devamı

Dahası var: Selülit sadece bir “kadınsal sorun” da değil, erkekler de selülitli olabiliyor. Erkek ve kadın arasındaki sayısal farkın nedeniyse yağ hücrelerinden kaynaklanıyor. Kadınların cilt altı yağ hücreleri sayıca erkeklerden çok daha fazla ve erkeklerden farklı olarak bağ dokusuyla dik açılı bağlantılar yapıyor. Bu iki durum da selülit oluşumunu tetikliyor.
İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan selülit ile ilgili bilinenleri yeniden bir hatırlayalım. Buyurun...

Selüliti kolaylaştıran 5 neden

◊ Besin seçimleri: Tuzu, yağı, şekeri, unu ve kafeini bol beslenme, selülit oluşumunu kolaylaştıran hataların başında geliyor.
◊ Yaşam tarzı: Hareketsiz bir hayat, tekrarlanan kilo alıp vermeler gibi yanlışlar da selülit oluşumunu tetikliyor.
◊ Hormonlar: İnsülin fazlalığı en mühim hormonal faktörlerden biri. Sorunun kadınlarda daha sık görülmesi ise kadın cinsiyet hormonlarının da bu işte rolü olabileceğini düşündürüyor. Bunu doğrulayan bir başka gözlem ise gebelik, menopoz gibi hormonal değişim süreçlerinde selülit probleminin daha da şiddetlenmesi.
◊ İltihaplanma: Kronik iltihaplanma durumu da önemli bir selülit hazırlayıcısı. Selülitin yoğun olduğu bölgelerde iltihap hücrelerine daha sık rastlanıyor.
◊ Genetik: Bazı ailelerde selülit eğiliminin daha fazla olduğu biliniyor. Özellikle polikistik over’li, insülin dirençli, kilo sorunlu ailelerin hanımlarında selülite yakalanma olasılığı daha fazla.

Haberin Devamı

Selülitin çözümü var mı?

Başlıktaki sorunun cevabı çok açık ve net. Selülitte de “Akıl veren çok, net bir çözüm yok!” kuralı hâlâ geçerli.
Kimi hanımlar kremler ve losyonlarla, kimileri de akustik dalga terapisi, lazer, radyo frekans gibi yaklaşımlarla sorununu çözmeye çalışıyor.
Bromelain, ginkgo biloba veya centella asiatica özlerinden, cilt altı karbondioksit uygulamalarından, mezoterapi girişimlerinden, kolajen enjeksiyonlarından medet umanlar da var.
Ama üzülerek belirtelim ki bugüne kadar gerçekten etkili olabileceği gösterilen herhangi bir tedavi, çözüm ortaya konabilmiş değil.
Görünen o ki akustik dalga terapisi (AWT) ve radyo frekans uygulamaları biraz netice verebiliyor. Diğerleriyle alınan sonuçlar ise maalesef beklenildiği ölçüde yüz güldürmüyor.

Haberin Devamı

Ucuz ama sağlıklı 10 besin

◊ Domates: Müthiş bir likopen deposu. Güçlü bir vitamin (B, E, A, K ve C vitaminleri), mükemmel bir posa ve harika bir mineral yapılanması (potasyum) var.
◊ Ispanak: Bol miktarda K vitamini, C vitamini, folik asit ihtiva ediyor. Kalorisi çok az. Posa gücü bir hayli yüksek. Koenzim zenginliği ise mükemmel bir ayrıcalık.
◊ Havuç: O da tıka basa vitamin, mineral dolu. Ama özellikle betakaroten zenginliği havucu vazgeçilmez bir yaz gıdası haline getiriyor. Zira bedenimizdeki betakaroten arttıkça güneşin yapabileceği hasarlar azalıyor, bronzlaşma kolaylaşıyor.
◊ Mercimek: O da vazgeçilmez gıdalardan biri. Her şeyden önce harika bir bitkisel protein deposu. Onun da güçlü bir folat, demir, bakır, manganez yapılanması var.
◊ Karpuz/kavun: Bu ikiliyi birbirinden ayırmaya imkân yok. Karpuz likopen, kavun betakaroten zengini. İkisinin de mükemmel posa güçleri, mineral ve vitamin yapılanmaları var.
◊ Yumurta: Her zaman gözde gıdalardan biri oldu ama son yıllarda üzerindeki kolesterol yaftasını atınca daha bir değerlendi. Harika bir hayvansal protein deposu. Mükemmel bir kolin bombası. Kolinin özellikle beyin fonksiyonlarındaki önemini lütfen yeniden hatırlayalım.
◊ Lahana: Farkına varmadığımız sağlıklı gıda zenginliklerimizden biri. Glikozinolat zenginliği bence en mühim özelliği. Glikozinolat çok güçlü bir antioksidan, harika bir antikanser madde. Lahanada ayrıca bol C ve K vitamini de var.
◊ Kayısı/şeftali: İkisi de olağanüstü lezzetli ve bir o kadar da değerli meyveler. Früktoz miktarları çoğu meyveye oranla bir hayli düşük. Bu nedenle güçlü bir kalori yapılanmaları da yok zaten. İkisinde de betakaroten, likopen ve bol potasyum var.

Haberin Devamı

Metabolizmayı hızlandıran besinler

Metabolizma hızı, kilo kontrolünün temel belirleyicilerinden biri. Besin seçimlerinin de metabolik hız üzerinde etkisi olabiliyor. Mesela mı?
◊ Protein zenginleri: Kırmızı et, balık, yumurta, süt ürünleri, bakliyat grubu besinler protein zenginlikleri nedeniyle metabolizmayı hızlandırır.
◊ Acı biber: Bibere acılık veren kapsaisin maddesi aynı zamanda metabolizmayı da hızlandıran bir molekül.
◊ Çay: Siyah çay da yeşil çay da metabolizmayı hızlandıran içecekler ama daha bol kateşin içerdiği için yeşil çay ilk sıraya yerleşiyor.
◊ Kafein: Pek çok çalışmada kahvenin kafein yapılanması nedeniyle metabolizma hızında yüzde 10’a yaklaşan bir artışa yol açabileceği gösterildi.
◊ Kakao: Kakaonun metabolizmayı hızlandırıcı gücü yapısındaki flavanoidlerden kaynaklanıyor.
◊ Elma sirkesi: Elma sirkesinin metabolizmayı nasıl hızlandırdığı henüz bilinmese de bunu bir enzim üzerinden sağladığını gösteren bulgular var.

Haberin Devamı

Sorun kabızlıksa bir de bunları deneyin

◊ Keten tohumu: Taze öğütülmüş toz keten tohumu iyi bir kabızlık desteği olabilir.
◊ Kefir: Probiyotik gücü sayesinde etkili bir kabızlık savaşçısı.
◊ Chia tohumu: Posa gücü hafif kabızlıklarda çözüm üretebiliyor.
◊ Zeytinyağı: Halk arasında en sık başvurulan kabızlık çözümlerinden.
◊ Siyah erik ve incir: İkisi de sorbitol zengini. Sorbitol güçlü bir bağırsak aktivatörü.
◊ Kivi: Kivinin gücü de posa zenginliğinden kaynaklanıyor.
◊ Magnezyum tuzları: Özellikle magnezyum sitrat tuzunun etkili bir kabızlık savaşçısı olduğu kesin. Magnezyum oksitten de aynı amaçla faydalananlar var.
◊ Karnıyarık otu tohumu: O da güçlü posa yapısı sayesinde kabızlık desteği işlevi görebiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları