10 öykülük özel bir seçkiden oluşan “Ölümsezen” Mehmet Erkan’ın kaleminden piyasaya çıktı. Şehir insanının yalnızlığını ele alan kitap, çok “biz”den.
Milano Moda Haftası başlıyor bugün. İzlemek için adres https://www.cameramoda.it/
Taşların iyileştirici etkisine inanıyorsanız burcunuza özel, doğal taşlardan yapılmış bir bileklik alın.
“Night Stalker: Bir Seri Katili Yakalamak” Netflix’in yeni mini dizisi. Ekran karşısında hop oturup hop kalkmayı sevenlere önerimdir.
Badem yemek uyku kalitesini artırıyor. Her gün bir avuç badem alışkanlığı iyidir.
Eminönü ya da Moda’ya yolunuz düşerse, en iyi ‘Berliner’ (Alman Çöreği) için Gurmania’yı ziyaret edin. Çok lezzetli.
Gün boyu mum yakalım. Mesela ‘lavanta kokulu doğal soya mumları’ hem güzel kokuyor, hem rahatlatıyor.
“Acaba bu sefer doğru söylüyor mudur Aleyna Tilki?” diye kafa patlattım.
Ama parçaları birleştiremedim ve maalesef Aleyna’ya yine hak veremedim.
“Aşırı kaba erkekler gibi aşırı kibar erkekler de cinsiyetçidir bence. Aşırı kibirden ve kadını küçük görmekten bu aşırı kibarlık” dedi ve yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi.
KATILMIYORUM.
Kibarlık iyidir...
Kibarlık her zaman kazandırır.
Bir erkek, hemcinslerine de karşı cinse de kibar davranıyor diye ‘
Güne tatlı bir başlangıç nasıl olur? Sizi gün boyu gülümsetecek, “yaban mersinli dutch baby” tarifine internetten bakabilirsiniz.
Salgından ve stresten uzak yaşam önerileri için bugün Hürriyet Seyahat’e göz atın.
Kendi aracınız ile sportif sürüş eğitimi almak isterseniz, 7 saatlik bir eğitim paketi “bodo.com”da sizi bekliyor.
Brokoli, kereviz, pırasa... Birini seçin ve yemeğini yapın. Son zamanlarda böyle sağlam beslenmek çok mühim.
Sağlıklı yaşam için uykunuzun bölünmemesi gerekiyor. Çevrim içi düzenlenen uyku ve pandemi panellerine katılın.
Balat
“Zeki Müren kötü bir rol modeldi” dedi. “Çocuklar o dönem travmalar yaşadı” dedi.
Saçmaladıkça saçmaladı yani.
Çok değil 3 sene öncesine dönelim.
Yine bir gazeteye röportaj veren Özdemir Erdoğan o gün şöyle söylüyor;
◊ Moğollar ve Cem Karaca, müzik bilgileri kısıtlı olmasına rağmen dinleniyorlar.
◊ Biz taklitçi milletiz. Moğollar, Cem Karaca ve Ahmet Kaya yurtdışına çıkıp Batı’yı taklit etmeye başladı.
◊ Tarkan çok orta karar bir isim. Hele o “Alaturka” albümü, çok vasat.
Son röportajında “kendince” övdüğü Bülent Ersoy hakkında ise o zamanlar, “Bülent Ersoy bu kadar magazine çıkacağına keşke 2 şarkı söylese. Hareketleri
Bugün rehber eşliğinde online “Salvador Dali” müzesini gezecektik. Tükenmiş biletler. Yarın “British Museum” gezisi var. Tükenmeden biletinizi alın.
Bugün saat 15.00-16.00 arası bir elma yemeyi unutmayın.
Ara öğün dedikleri bu işte...
Bugün yakın bir arkadaşınızı arayın, “Kilo aldın” demek yok. “Dikkat et, bu gidiş iyi değil” deyin o anlayacaktır. (2 dakikada spor arkadaşı yapma taktiği...)
Minik dostunuza bir tablo yaptırın.
Onu mutlu etsenize...
Yürüyüşten dönerken sokak aralarına dalıp 3’ncü nesil kahvecilerden daha önce denemediğiniz bir kahve için...
Yasaklar sonrası ilk gün dışarıda yürüyüş yapmamız lazım. Hadi spor ayakkabılarınızı giyin...
Sevdiklerinizle samimi bağlar geliştirin, güzel anılar oluşturun. Eeeee mi? Hem ilişkilerinize hem sağlığınıza iyi gelecek...
Tecrübeli isim, normal olarak bazı isteklerde bulunuyor gittiği yerlerde. Ama bu son isteği biraz garip geldi bana...
Yeni bir diziye başlayacak olan Avşar, “Hamlamak istemiyorum, o yüzden sete küçük bir spor salonu kurulmasını istedim” dedi.
Çekim aralarında beklerken spor yapacak güzel oyuncu.
Ama makyaj ne olacak?
Saç baş dağılmayacak mı? O ne olacak?
Ayrıca set farklı yerlerde olduğunda portatif spor salonu her yere taşınacak mı?
“Vay özlemişiz, yaşa be” diyerek dinliyorduk ki, şarkı arasında anlamsız açıklamalar yaptı.
Bazı isimlerin seyircili, seyircisiz fark etmez, konserlerde konuşmaması şart.
Onlar sadece şarkılarını söylesinler.
Ceylan Ertem de ne yazık ki o konuşmaması gereken isimlerden biriymiş.
Sen şarkı söylerken neden girersin böyle toplara...
Ceylan Ertem, “Son günlerde çok ekranlara çıkıyor, sinir oluyorum Serdar Ortaç’ı görmeye. Hâlâ popüler olmasına hiç olumlu bakmıyorum” dedi.
-Günün yarısını ‘bakım yaparak’ geçirebiliriz.
Çıkarın kremlerinizi, hazır evdeyken mutlu edin kendinizi...
-Sokağa çıkamayacağız ama online sipariş ile akşam soframızı kuralım ben bugün öyle yapacağım.
Restoran tercihi size kalmış...
-Bu akşamın canlı konseri ‘Emir Can İğrek’ genç şarkıcıya şans verirseniz güzel bir cumartesi akşamı olur...
“Ne değişecek” demeyin, bir sevdiğinize “iyi bir haber verin bugün.” Birinin hayatına dokunmak iyidir.
Galata’yı keşfettiniz mi? Açın bir Charles Aznavour şarkısı, sokaklarında kaybolun Galata’nın.Astrologlar bu işe de el atmış! Yaz tatili planlarını aman ha şimdiden yapmayın diyorlar. Nisan ayını beklememiz gerekecekmiş.
Akşam 20.00’den 23.00’e elektronik müzik ziyafeti var. Bedük sahnede olacak. Açın YouTube’u, açın!
İyi pankek için, İstanbul’dakiler “Munchies Crepes & Pancakes” , İzmir’dekiler P’an-ku Pancakes’e gidebilirler.
Çırpılmış yumurta deyip geçmeyin. Ünlü şef Gordon Ramsay’ın yumurta tarifinin içinde “
Gezi saat 20:30’da biletler Biletix’te...
Film izlerken kafa yormak isteyenler için ‘MUBİ’ adlı platformu öneriyorum. Özel seçilmiş ve her yerde bulunmayan filmler var...
Kendinize mektup yazın. Delirmedim. Bunu gerçekten yapın. Yazın ve seneye okumak için saklayın...
Birçoğumuzun hayatına şöyle inceden de olsa bir dokunmuşluğu vardır.
Hâlâ dokunuyor.
Hâlâ konuşuluyor.
Bizim kuşağı yazdığı sözler, yaptığı bestelerle etkiledi, şimdilerde de ‘Z’ kuşağını attığı tweet’ler ve yaptığı açıklamalarla etkiliyor başarılı sanatçı.
Son katıldığı bir televizyon programında “Görücü usulü evlenmek en güzeli, kadınların seçtiği erkekler genelde doğru olmuyor” diyen sanatçının bu açıklamalarına sonuna kadar karşıyım.
Görücü usulü günümüzde ikiye ayrıldı.
Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri atma zamanı geldi. Vakit varken evi iyice bir karıştırın...
Mesela özel yeteneklerinizi geliştirip ek gelir elde edebilirsiniz. Neden olmasın, uğraşmaya değer...
Ankara’da kruvasanın adresi ‘Kruvasante’ sabah şöyle bir yürürken takılırsanız bağlanırsınız...
Yapmam dediğimiz hareketleri yapıp, başlamam dediğimiz ilişkilere başlıyoruz.
Sonrası pişmanlık...
Sonrası hayal kırıklığı...
Sonrası ‘telefonun başında çaresizce beklemeye devam’...
2020’nin son günlerinde ilişkileri başlayan Gonca Vuslateri ile Hakan Altun jet hızıyla başladıkları ilişkilerini jet hızıyla noktaladı.
Gonca Vuslateri topladı tası tarağı İstanbul’a döndü.
Gelelim ayrılık nedeni ile ilgili iddialara;
Bu hafta hedefleriniz arasında her zamankinden fazla “adım atmak” olsun. Koşmaya gerek yok ama mutlaka yürüyüş yapın.
Akıllı saat ya da telefonunuza “nefes” uygulamalarından birini indirin. Uyarılar geldikçe derin nefes alıp rahatlayın.
Karamel sevenlere önerimdir efendim; espresso, tuzlu karamel sos ve sütün buluşmasıyla ortaya çıkan “Salted Caramel Latte” gelmeyen kışı getirecek.
Filmine ilham veren Blanka Lipinska’nın “365 Gün” adlı kitabı, kesinlikle filminden çok çok daha iyi.
Mahallenizde keşfetmediğiniz yeni nesil kahveciler olduğuna iddiaya girebilirim.
Hem yürüyüş yapalım hem keşfe çıkalım.
İlham verici belgesellerden üçünü seçip hafta sonuna kadar bitirelim.
“Kendine özen göstermeyen insanı sevmiyorum, midem bulanıyor, bakamıyorum.” Demiş hanımefendi.
Kişisel bakımını yapmayan birinin yanında durmak, onunla sık sık aynı ortamda bulunmak rahatsız edici olabilir.
Ama birini dış görünüşü yüzünden eleştirmenin yüz kere, bin kere karşısındayım.
İstediği kıyafeti giyer, istediği saçı yapıp, sakalını istediği gibi bırakır.
Bunlar yüzünden kimseye ‘midem bulanıyor, bakamıyorum’ diyemezsiniz.
Eğer derseniz, iş çok farklı bir yere gider.
Sonra, yaşlı adamı döven bir şarkıcıya sahip çıktı.
Şimdi de SMA hastaları ile ilgili söylediği sözlerle herkesi kızdırdı.
Haydi neler oldu bir hatırlayalım;
Mustafa Sandal’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı paylaşımında “SMA hastası çocuklara elimizden geldiğince destek oluyoruz ama olamayınca da suçluluk duyuyoruz. Artık bu işin bir standardı olmalı” tarzında ufak bir isyanı oldu. Buraya kadar tamam.
Katılırsınız, katılmazsınız.
Ama bu yoruma Deniz Akkaya öyle bir cevap verdi ki...
Kısa süreli şaşkınlığın ardından ancak “PES” diyebildim.
Hava battaniyelik değil ama inatla girin o battaniyenin altına. Dizi ve film akını var, her yerde...
Sıla ve Yalın güzel bir düete imza atmışlar. “Ver O zaman Gömleklerimi” adlı parça önerilir, efendim.
Yeni yılın ilk hafta sonunda yeni kararlar alın. Bu sene her şey daha iyi olacak, unutmayın.
Kraliçe’nin maskesi
Ülkesindeki bir törene katılan İngiltere kraliçesi Elizabeth ilk kez maske ile görüntülendi.
İşin ülkemizi ilgilendiren tarafı ise, o maskenin Türk bir girişimci tarafından üretildiği iddiası oldu.
![Kraliçe’nin maskesi]()
![Kraliçe’nin maskesi]()
Tarhan Telli başarılı bir motosiklet üreticisi olarak tanınıyor.
Pandemi döneminde maske işine girdi.
Kraliçe Elizabeth’in katıldığı törende taktığı maskeyi gören Telli, “Motosikletimize bindiremedik ama maskemizi taktırdık” diye bir açıklama yaptı.
Ancak ortada bir kanıt yok.
Tarhan Telli “ben kendi maskemi tanırım” diyor.
Ama maske son derece klasik.
Siyah ve beyaz renklerden oluşan düz bir maske.
Yani tanınma şansı pek yok.
Gözlerden çok uzak ve korunaklı bir hayat yaşayan İngiltere Kraliçesinin taktığı maskenin daha üretime yeni başlamış bir firmanın maskesi olma ihtimalini düşük görüyorum.
Ama Tarhan Telli’ye de çok kızamıyorum.
Ürettiği maskelerle kraliçenin maskesi arasında gerçekten benzerlik var.
Ama sadece benzerlik.
Adıyaman mı Şanlıurfa mı?
Hafta içi çiğ köfte tartışması yeniden alevlendi.
Sosyal medyada “çiğ köfte bizim” diyen Adıyamanlılar, Urfalıları kızdırdı. Adıyaman mı Urfa mı derken, tartışma yine bir sonuca bağlanamadı.
Peki nereye ait bu çiğ köfte? Türk mutfağı araştırmacılarına göre, çiğ köftenin ilk yapıldığı yer Adıyaman.
Üstelik o ilk çiğ köfte ‘ceylan’ etiyle yapıldı.
Urfalılar ise “ilk yapılan yer değil, en iyi yapılan yer önemli. O yüzden çiğ köfte bizimdir” diyor.
Kıyıdan köşeden gastronomi şehrimiz Gaziantep de bu yarışa girmek istedi ama pek başarılı olamadı.
Zaten Urfa çiğ köftesi ile Gaziantep çiğ köftesi arasında ciddi farklılıklar var.
Gaziantepliler çiğ köfteye sebzeli, Urfalılar ise sebzesiz yapıyor. Yani Urfa çiğ köftesini seven Antep’inkine pek bakmıyor.
Neyse dönelim tartışmaya.
Birçok kişi Adıyaman’da ilk çiğ köftenin yapıldığını kabul etse de en lezzetli yapıldığı yer olarak Urfa’yı gösteriyor.
Zaten Urfa lobisi de bu konuda çok iyi çalışıyor. Ve şehirlerini çiğ köfte konusunda Adıyaman’ın bir adım önüne taşıyor.
O yüzden tartışmayı bitirelim
Ve çiğ köfte Urfa’nındır diyelim.
Bu şehirde sadece
2000 kişi yaşayacak
Yer, Japonya. Fuji Dağı etekleri... Bölgede son aylarda bir yapılaşma var. Yepyeni bir kent yaratılıyor. Adı ise Woven City.
Detayları çok çarpıcı. Toyota’nın “herkes için mobilite” anlayışından doğan bu şehir, yaşayan bir laboratuvar olarak inşa ediliyor.
Woven City’de sadece sıfır emisyonlu, hidrojen ile çalışan otonom araçlar olacak. Yani çevresindeki her şeyi algılayabilen sürücüsüz araçlar.
Evlerin içindeki sensörler günlük yaşamı kontrol edecek. Akıllı evlerde yaşayacak olanların sağlık durumları sensörler aracılığı ile evden çıkmadan takip edilebilecek. Robotların etrafta gezdiği... Arabaların gürültü ve kirlilik yaratmadığı...
Trafiksiz, bir şehir hayal edin... İşte Fuji Dağı eteklerine inşa edilen şehir tam olarak böyle olacak. Ben Toyota’nın hibrit bir aracını denemiş ve uzun süre hayran hayran bakmıştım araç içindeki teknolojiye.
Demek ki firma uzun süredir işi arabadan çok daha ileriye götürmeyi planlıyormuş.
Bazen teknolojiyle ne kadar içli dışlı olsanız bile anlamakta zorluk çekiyorsunuz yenilikleri. Daha kafam bu seviyedeyken böyle bir şehir projesi oldukça ilginç geldi bana.
Şehirde yaşamak için pek heveslenmemek gerek, çünkü kurulacak şehirde sadece 2000 kişi yaşayacak.
Yaşam ise kademeli olarak önümüzdeki 1-2 yıl içinde başlayacak.
Bir şehir işte böyle tanıtılır
9 yıl aradan sonra İstanbul’a dönen Formula-1 yarışları için hazırlanan tanıtım filmini seyrettim. Farklı versiyonları hazırlanıyordur muhakkak ama ben yayınlanan ilk versiyonuna bayıldım. Araçların köprüden geçişleri...
İstanbul Boğazı’nın o eşsiz güzelliği...
Ara sokaklardan bir anda beliren dünyanın en hızlı araçları...
Tarihi yarımada da attıkları turlar... Seyretmesi çok keyifli bir iş olmuş.
Formula 1 sadece araçların yarıştığı bir organizasyon değil.
Yarışın yapıldığı şehrin doğal güzelliklerini milyonlarca insana izlettiren, ekonomiye büyük katkı sağlayan bir yarış bu. İddia ediyorum hazırlanan bu tanıtım filmiyle İstanbul pisti artık Formula yarışlarının vazgeçilmezi olacak.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle