390 TL’ye yasak delinir

Az bile yazmışım.
Sistem çoktan kurulmuş.
Menüler çoktan hazırlanmış.
Otellerin korona paketlerinde; akşam yemeği, kahvaltı dahil konaklama ve masajda yüzde 50’ye varan indirimler var.
Üstelik fiyatlar uygun.
Örneğin Karaköy’de bir otel, iki kişi için yerli içki ve konaklama dahil 785 liralık bir menü fiyatı belirlemiş.
Gezi Parkı’nın yakınlarında bulunan bir başka otelin iki kişilik fiyatı ise 100-120 Euro civarında.
Balat’ta bir otel, iki kişilik oda fiyatını 500 liraya çekmiş. Meşhur meyhanesinde ise yüzde 40’a varan indirim yapıyor.
Her şey kuralına uygun aslında.
Otel müşterisi geliyor, ücretini ödeyip, yemeğini yiyip odasına çıkıyor.
Şaşırtıcı olan, fiyatların bu kadar uyguna çekilmesi.
Ücreti ödeyip, akşam yemeğini yedikten sonra otelde kalmak istemeyen oldu diyelim. Otel buna karışamıyor. Yani parayı veren yemeğini yiyor ve evine gidiyor. Sorun zaten burada başlıyor.
Fiyatlar bu kadar uygun olunca, müşteri teşvik ediliyor.
Ben otelcileri de anlamaya çalışıyorum.
Restoranlar, kafeler kapalıyken onlar kendilerine tanınmış bu hakkı kullanmaya çalışıyor.
Üstelik istihdam sağlamayı da sürdürüyorlar.
Tek ricam;
Dışarıdan ‘müşteri’ almayın.
Almayın ki kimsenin sebebi olmayın.
Bakın gördünüz AVM’de yerde yemek yiyen insanlarımız var bizim.
Duyarlarsa sizin büyük yatırımlar yapıp açtığınız otellerinizdeki restoranların dışarıya açık olduğunu...
Vay halimize.

Nedir bu AVM merakı?

Bizim alışveriş merkezi tutkunlarımız var.
Bir sevda alışveriş merkezleri bizim için.
Nasıl iş makinelerini izliyorsak, AVM’de gezmek de öyle bir zevk işte.
Kapalı alana girip mağaza dolaşmak...
Duvarları izlemek...
AVM havuzundaki suyun yükselip inişine hayretler içinde bakmak...
Anlatılmaz!
Hafta sonu şu gazetecilik hayatımda ilk kez;
Yemek alanında yerde oturup hamburgerinden ısırık alanları...
İskender çatallayanları...
Keşkül kaşıklayanları gördüm.
Pes dedim...
Pes.

Melisa’yı rahat bırakın siz devam edin

Sen hiç düşmemen gereken iki ismin arasına düştün Melisa. Rüyanda görsen kan ter içinde uyanıp “Kabus gördüm” diyeceğin bir olayın ortasında buldun kendini.

Eski Survivor yarışmacısı, şimdilerin başarılı sunucusu Melisa Emirbayer, kendini Selin Ciğerci ile Seren Serengil kavgasının ortasında buldu. Detaylara girmeyeceğim.
Olaya tarafsızca bakan...
Adı geçen isimlerin profillerini dikkatlice inceleyen...
Az biraz da vicdanı olan zaten anlıyor ‘mağdurun’ kim olduğunu.
Yok Melisa önce Seren’in yanındaymış, yok sonra Selin’in tarafına geçmiş falan beni hiç ilgilendirmiyor.
Melisa iyi niyetli.
Bu işlerde acemi.
Ne yapacağını da haliyle bilmiyor. O yüzden Melisa’nın zerre günahı yok bu olan bitende.
Kız önce adamın biri tarafından rahatsız edilecek, ondan tam kurtuldum derken, iddiaya göre bir ‘eşkıya’ tarafından boğazına bıçak dayanacak.
Yok ya... Pardon?
25 yaşındaki bir kız ne yapacağını şaşırmaz mı bunca olaydan sonra?
Nereye sığınacağını bilmeden, çaresizce savrulmaz mı?
Siz kavga etmeyin demiyorum. Edin.
Ama rahat bırakın kızı.
Kişisel hırslarınız uğruna oynamayın kızla.
Buna hakkınız yok çünkü.

Kıvanç sokakta

Kıvanç Tatlıtuğ Etiler’de yürürken gazetecilerle karşılaşmış. Uzun değil, 1 dakikalık bir görüntü. Ama illa eleştirilecek ya, hemen birileri;
“Bu ne kıyafet Kıvanç!”
“Bu nasıl tarz Kıvanç!”
“Sana yakışıyor mu Kıvanç!”
“Yuuuh Kıvanç!” diye eleştirilere başladı.
Yahu bir pantolon, kazak ve mont var adamın üstünde. Ne giyecekti sokakta?
Belki bakkala gidiyor, belki eczaneden bir şey aldı ya da canı nereye istediyse oraya uğradı. Smokinle mi gezecek bu adam? Lacileri mi çekecek her daim üstüne? Sokakta da, ekranda da çok iyisin Kıvanç. Bakma salaşsın diyenlere, çok ‘cool’sun. Hele ki muhabirlerle o samimi diyaloğun, o kibarlığın yok mu...
Örnek olsun.

Zengin unutur da fakir unutmaz

Eyyy; “Altın al unut!”
“Gram gram al birkaç yıl bakma bile” diyenler... Kaçımız aldığı altını unutuyor? Ben altın alırsam günüm zehir oluyor mesela. Hatta günlerim. 10 dakikada bir fiyatlar düşmüş mü çıkmış mı diye kontrol ediyorum. O yüzden “altın al unut” fakire göre değil, tam anlamıyla zengine yönelik bir tavsiye.