Sosyal hayat gündeminde bugün

Her akşam saat 21.00 sularında başlıyor.

Haberin Devamı

◊ GÖZLER ONU ARADI

Mert Alaş’ın çektiği Ajda Pekkan’lı yeni Magnum reklamı için yapılan parti için Kuruçeşme’deki Oligark’a toplanan kalabalığın en çok konuştuğu şey buydu: “Mert Alaş da burada mı?”
Sorunun yanıtı kısa sürede anlaşıldı: Alaş gelmemişti.
Peki gecede başka neler oldu?
Ajda önce İlham Gencer’in piyanosu eşliğinde yabancı şarkılar söyledi.
İlerleyen saatlerde ise Sinan Akçıl’la sahne aldı.
Gecenin sonunda konuşulan bu kez şuydu: Mert Alaş gelseydi kesin kafası karışırdı.

◊ APLİKASYON PARTİSİ

Yeni neslin yeni tutkusu bu:
Bir aplikasyon yaratıp kendi neslini o aplikasyonun peşinden sürüklemeye çalışmak...
Demet Sabancı-Cengiz Çetindoğan çiftinin oğlu Cevdet Çetindoğan da Weez adında bir uygulama yaratmış.
Önceki gece Spago’nun terasında bu uygulamanın tanıtımını yapıyordu.
Peki nedir bu Weez? Kısaca şu: Yaptığın sosyal hayat planlarını seni takip edenlerle paylaşmak...
Mesela ben bu akşam bir restorana mı gidiyorum, bunu Weez’de önceden paylaşıyorum. İsteyenler de peşimden geliyor:)
Benim anladığım bu.
Bakalım Weez sosyal medya coşangillerini ne kadar cezbedecek?

Haberin Devamı

Bitmez bu sorular

Neslihan Atagül Doğulu’ya “Hamile misiniz?” diye sormuşlar.
O da güzel yanıt vermiş: “O kadar çok soruyorsunuz ki, sonunda siz hamile kalacaksınız.”
Bu soruların genel bir grafiği var, malum.
Sadece magazine has bir durum da değil.
Herkesin hayatında var bu sorular. Gidişatı da üç aşağı beş yukarı şöyle:
“Biriyle berabermişsin, evlilik ne zaman?”
“Evleniyormuşsun, peki düğün ne zaman?”
“Yoksa
hamile misin,
çocuk ne
zaman?”
“Şimdi sizinkine bir kardeş lazım, o ne zaman?”
“Senin kızın yaşı geçiyor, evlilik ne zaman?”
“Tüh boşanıyormuşsun, duruşma ne zaman?”
Bitmez yani bu “Ne zaman?” soruları...
Keşke bu “Ne zaman?” sorularına bir de “Neden?” eklense.
Misal: “Evleniyormuşsun,
neden?”

Boğaz’ın ‘çakkıdı’ tekneleri

Her akşam saat 21.00 sularında başlıyor.
Zaten başladığını hissetmemen mümkün değil.
Çünkü yapılan
anonslar ve müzikler
bazen öyle net
duyuluyor ki...
Bunları duyman için denizin dibinde oturman gerekmiyor (ki ben oturmuyorum).
Deniz sayesinde dalga dalga dört bir tarafa yayılıyor o gürültü.
Bahsettiğim şey son yıllarda Boğaz’da çok popüler olan gezi teknelerinin gürültüsü.
Bazı geceler kendimi o gezi teknesinde turistlerle beraber oynuyormuş gibi hissediyorum. Oh, yandan yandan.
Çakkıdı müzik öyle bangır bangır ki, pencereler ardına kadar açıkken kanepede şöyle sere serpe yatman pek mümkün değil.
Sağa dönüyorsun teknedesin, sola dönüyorsun yine o teknedesin.
Bir gece o teknelere binip turistler nasıl
eğleniyor görmek de
istiyorum.
Ama ondan önce şikayetim var hakim bey:
Bazı günler gece yarısını bulan bu eğlence gürültüsüne her yaz maruz kalmak zorunda mıyız?

 

Yazarın Tüm Yazıları