Ünlü figürlerin bu yola girmelerine biraz da Beren Saat yol açtı.
Onunki en cesuruydu.
Hatırlayın; Saat’in dalgalandım da duruldum hallerini uzun metinler eşliğinde paylaştığı, takipçisinin “Ne demek istedi şimdi” şeklindeki insta dedektifliğini...
Önceki gün Ceyda Düvenci de benzer bir iç şelalenmesi yaşayarak şöyle yazmış paylaşımına:
“2021 bambaşka başladı benim için. Yepyeni bir ben oldum.
Yıllardır kendimle ilgili bir yolculuk yapıyor olmam bir anda yaptı bu değişikliği.
Çok garipti.
Yılın ilk üç günü odama kapandım.
O çocuksu ve “Oh! Susuz kalmayacağız” heyecanına tezat meteorologlar, “sarı alarm”, “aman dikkat, geliyor” tadında felaket filmi açıklamaları yapmayı da ihmal etmedi.
Eskilerden kalma bir alışkanlıkla.
Sonuçta yağdı yağacak derken, bugün nihayet İstanbul’a bir tutam kar düşmüş olabilir.
Lakin biz böyle gündelik, kısa vadeli heyecanlarla avunurken dünyanın başka başka yerlerinde yeni bir dünya için fikir tohumları patır patır saçılıyor etrafa.
Mesela seçkin mimarlar arasında bugünlerde kapışma var.
Metropollerdeki büyük projelerde imzası olan BIG’nin kurucusu Bjarke Ingels’in ilk kez Time’a açıkladığı Masterplanet projesiyle başladı olaylar.
Daha önceki yazılarda aktarmıştım.
Ingels özetle, “Bir şehri planlayan mimar gibi dünyaya yaklaşmalı, çevre sorunlarını o şekilde çözmeliyiz” diyor.
Acun, köpek balığına benzeyen, daha önce hiç görmediğim bir deniz aracıyla Survivor adasına doğru bata çıka yol alıyordu.
Malum, Acun da bizim buraların dizi karakteri.
Aşırı gerçek üstü bir hayat yaşamasına rağmen asla yadırganmamayı başarmış tek insan.
Sürat yapan deniz araçlarına tutkusu da malum.
İki yıl önce La Boucherie’deki şovunda Eser Yenenler anlatmıştı.
Bodrum’da Acun ve tüm PlayStation arkadaşları bir anda Yunan adası Leros’a gitmeye karar vermişler.
Bir PlayStation turnuvasına katılmak için filan herhalde.
Orası meçhul.
Öyle böyle değil, Sayan’dan sonra dobra aşağı dobra yukarı, her üç cümleden birinde dobrayı havalı sıfat olarak kullanır olduk.
Seda Sayan’ın memleketin en dobrası seçildiği zamanları hatırlayın.
Esip gürlüyordu Joffrey Baratheon misali.
“Oğlum ayağınızı denk alın” diye başlayıp “Siz kimsiniz be!” demek suretiyle dobragillikte zirveye ulaşan o kadim zamanları, sık sık Instagram’ın keşfet sayfasına düşen gullüm dozu 10 numara videolarla anıyoruz.
Algoritma okyanusu sağ olsun.
Okan Bayülgen de dobradır mesela.
Ama onunki frankofon bir dobralıktır.
Kruvasan ve kahvenin yanında iyi giden bir dobralık.
Aşı haberleri sonrası karşıma çıkan makaleler de hep aynı şeyi, yani geleceği sorguluyor:
“Pandemi sonrası nasıl olacağız? Her şey eskisi gibi olacak mı?”
Financial Times’tan The Guardian’a, çoğu yazının bahsettiği ana damar şu:
Dijital etkileşimle her şeyi çözmeye çalışsak da fiziksel etkileşimin yerini hiçbir şey tutmuyor.
Doğru, son zamanlarda Zoom toplantılarından bıkanları park köşelerinde mesafeli toplantı yaparken görüyorum.
Ellerinde, köşedeki kahveciden alınmış karton bardak içinde kahveler.
İstanbul’daki havanın verdiği ılık kolaylıkla -en azından şimdilik- açık hava toplantıları yapıyorlar.
Olaylara (aşırı) dışarıdan bakan BM magazin gözlem heyeti olarak gördüğüm Bermuda şeytan üçgeni iç açıları toplamı şudur:
Murat Dalkılıç, aylar önce ayrıldığı eski sevgilisi Hande Erçel’e belli ki hâlâ kırgın.
Söylenen o ki; ex aşkı Hande’yi dizi partneri Kerem’le beraber Acun’un kanalındaki programda görünce iyice gıcık olmuş, hemen Acun ve tüm yakın PlayStation dostlarını filan takipten çıkmış.
Acun da o sırada Dominik’ten bilmem nereye 50 bin feet dolaylarında uçmak üzereyken eminim bu takipten çıkmaya bir saniye kadar içerlemiş, hatta bu tatlı hüzün ve bir kutu kola sonrası kendine yeni bir parmak arası terlik siparişi vermiş olabilir.
Orası en az Şeyma’nın Mısırlı yeni sevgilisi kadar muamma...
Öte yandan Hande ve Kerem ise oynadıkları 120 dakikalık dizideki rollerin kuantum enerjisine doğal olarak kendilerini kaptırmış durumda.
“N’aber, her şey yolunda mı? Yeni proje var mı? Haftaya bir kahve içelim, görüşemiyoruz.”
Elbette o kahveler hiçbir zaman içilmedi. Hep sonraki haftaya ertelendi.
Meğer kahve sözleri üzerinden ilerleyen o birbirinin aynısı konuşma balonları gayet güzelmiş.
Şimdinin cümlelerine bakın, hepsi virüs üzerine. Son günlerin gözde cümlesi mesela bu:
“Maskeni çıkarabilirsin, antikorluyum aşkım ben, rahat ol.”
Hastalığı yeni atlatmışların ya da etraflı bir test sonucu antikorlu olduğunu öğrenenlerin, yani geçmiş aylarda korona geçirdiğini fark edenlerin cümlesi bu.
Devamı da var: Antikorunu aynı seviyede tutmak için ona göre beslendiğini söyleyenler.
Kısacası, bugünlerde antikor aşağı antikor yukarı.
Eğer hava orta şekerliyse Ilıca Plajı’nda bir de denize girmek.
Henüz ikisini de yapmış değilim.
◊ Delikli Koy’a gitmek de moda. Ama buranın bir köpek cumhuriyeti olduğunu yeni kavramış bulunuyorum. Bu kadar köpeği bir arada uzun süredir görmemiştim.
Bir de pet şişeyi! Herkes bir köşeye pet şişe savurmuş, ayıp yahu.
◊ İstanbul her şeye rağmen daha güzel, onu anladım. Çünkü mekanlar kapalı olsa da hareket oluyor, yani deli bir trafik! Güneydeki ıssızlık hissi ise on dakika iyi geliyor, ondan sonra “Dönsem mi?” oluyorsun. En azından bana öyle oldu.
◊ Sürekli bir “Hava yağmur veriyordu ama bugün de çok güzel” sohbeti oluyor burada.
Sonra da havayı İstanbul’dakiyle kıyaslama cümleleri geliyor. Nedense.
Finalde ise “İstanbul’da kesin susuz kalınacak bu yaz” muhabbeti yapılıyor.
“Bu yıl seyahat edebilecek miyiz? Yoksa yine evlerde miyiz?”
Global turizm sektöründen haberler aktaran PhocusWire’da yayınlanan bir trend yazısı bu sorulara yanıt olacak nitelikte. PhocusWire, dünyanın önde gelen seyahat teknolojisi şirketlerinden Amadeus’un geniş çaplı araştırmasını yorumlamış.
Buna göre 2021’de bizleri 6 tane seyahat akımı bekliyor.
Elbette tüm bu akımlar sınırların 2021 yılı içinde açılacağı umuduyla sıralanmış.
Amadeus’un anketine göre gezginlerin yüzde 55’i artık 14 gün ya da daha uzun süre seyahat etmek istiyor. “Büyük gitmekten” kasıt bu: Çok uzun süreli seyahatler.
Çünkü insanlar eğer 2021 yılı içinde seyahat edebileceklerse kaybettikleri zamanı telafi etmek istiyor. “Hayat kısa ve dünya çok geniş” fikriyle hayatta bir kez yaşanacak uzun soluklu seyahat maceralarının peşinden koşma niyetindeler.
Airbnb tüm iş modelini uzun süreli konaklamaya kaydırmış bile. Dolayısıyla kısa süreli seyahat, mesela “iş için seyahat etmek” kavramı yavaş yavaş ortadan kalkacak gibi.
2020 yılı içinde gördük ki, aslında her yerden çalışmak mümkün! Sadece bir internet bağlantısına ihtiyacımız var. Bu yüzden, COVID-19 bitse bile işverenlerin çalışanlarını ofise geri getirmekte zorlanacağı ya da buna ihtiyaç duymayacakları öngörülüyor.
◊ MasterChef neden bu kadar çok izlendi?
- Öncelikle programın arkasında çok iyi bir ekip var. İkincisi de herkesin kendini bulabileceği, ortak bir paydadır yemek. Elbette pandeminin de çok izlenmede etkisi var. Mesela geçen yıla göre bu yıl başvuran da çok fazlaydı. Düşünsene, 100 bine yakın başvuru vardı!
◊ Bu gece final var. Serhat ve Barbaros kapışacak. Favorini söyleyecek misin?
- Tabii ki hayır! (gülüyor). Ama ikisi de birbirine çok yakın, başa baş giriyorlar finale.
İkisi de yarışmayı domine eden karakterler. Serhat daha modern şef havasında. Teknikleri açısından. Yurtdışında eğitim görmüş. Barbaros ise iyi restoranlarda çalışmış, kendini geliştirmiş bir şef. Şöyle diyebilirim: Biri teknikte (Serhat) diğeri lezzette (Barbaros) üstün.
◊ O zaman ya teknik ya da lezzet kazanacak diyebilir miyiz?
- Bu geceki performanslarına, yapacakları tabaklara bağlı. Özellikle de son tabak. Çünkü kendilerini anlatan imza yemeklerini yapacaklar canlı yayında.
Mercan Dede’nin Instagram hesabında paylaştığı şu mesaj klasik mesajlardan farklı olduğu için bir adım öne geçti:
“Biz yeni olmadıktan sonra yılın yeni olup olmaması ne fark eder?
Aynı yılı yetmiş kere yaşayıp adına yaşam dememek, hayatın hakkını vermek lazım.”
◊ EN YARIM KALMIŞ YENİ YIL POZU
Kenan Doğulu ve Beren Saat’in dudak dudağa pozu güzeldi ama şu hissi veriyordu:
Her şey pandemi dolayısıyla o kadar belirsizdi ki...
Bu belirsizlik ilk başta aşırı rahatsız edici gibi gözükse de, kızmayın ama aslında ilginç bir şekilde rahatlatıcı bir yanı vardı.
Önceden, yani eski normalde, her şey çok fazla belli olduğunda ne oluyordu?
Hızlı bir şekilde yaşıyorduk ama fazla üstünde düşünmeden.
Belirsizlik en çok bunu sağladı galiba: Durup düşünmek için bolca zaman...
Bu yüzden, sizi bilmem ama 2021’e dair alınan kararların da öyle net kararlar olmasını bekleyemeyiz tabii.
Ben birkaç tane kişisel karar sıralayayım, gerisini siz getirin.
◊
1- Ajda Pekkan
İlk karantina döneminde bahçesinde spor yaparken paylaştığı bu fotoğrafla, tüm nesilleri tokat atıp kendine getiren şu mesajı veriyordu süperstar: Evde kalın ama spor da yapın!
Tabii hiç kimseler Ajda gibi spor yaparken bu kadar tersiz görünmeyi başaramadı, orası ayrı.
2- Serenay Sarıkaya
Denizin içinde çekilmiş bu mavi derinlikler pozuyla “Divan şiiri gibiyim, naber?” diyerek tüm ünlü kadın arkadaşlarına nanik yapıyordu Serenay Sarıkaya.
Mesela bir tanesi var ki, efsaneleşmiş bir kayıt, mutlaka görmüşsünüzdür.
Görmeyenlere hatırlatalım:
1984 yılının karşılandığı bir yılbaşı programı.
Konsept, yılbaşı balosu.
Zeki Müren, yanında Ajda Pekkan’ın oturduğu masadan kalkıyor ve “Gitme Sana Muhtacım”ı söylemeye başlıyor.
O zamanlar henüz çok yeni Türkiye Güzeli seçilmiş 18 yaşındaki Neşe Erberk’le birlikte dans ederek...
Sonra masalardaki tüm davetliler kalkıp dans etmeye başlıyor.
Herkes acayip mutlu, pozitif, pek bir ışıl ışıl.
◊ Yılın başlarında Maslak Oto Sanayi’de açılan yeni Klein’ı...
◊ Yılın ikinci ayında Zorlu’daki Morini’nin yedinci yaş günü partisini...
Burcu Esmersoy’dan Derin Mermerci’ye partide boy göstermiş ünlü isimleri...
◊ Karaköy’de açılan Foxy ve yemeklerini... (Mekan daha sonra Nişantaşı’na taşındı.)
◊ Yaz aylarında kavga olayıyla gündeme gelen Çeşme’deki Momo’yu...
◊ Saat sınırlaması nedeniyle Must içine taşınan Müştemilat performanslarını...
◊ Yine saat sınırlaması nedeniyle ilk kez çok erken saatlerde açılan Gizli Kalsın’ı...
En son evlere şef gönderen bile vardı.
Ama hiçbiri Neolokal’in şefi Maksut Aşkar’ın hafta içi yaptığı dijital yemek kadar yaratıcı değildi herhalde.
Dijital yemek nasıl mı olur?
Olay şöyle gerçekleşti: Aşkar ve ekibi, “sıfır atık”tan yola çıkan “Original by Nature” temalı dijital yemek için önce bir Zoom davetiyesi yolladı.
Ardından dijital yemeğin gerçekleşeceği gün Aşkar’ın hazırladığı menü evlere geldi.
Ama tamamen hazır bir şekilde değil, yemekler “vakumlu” dedikleri türden paketlenmişti.
Ben son anda yemeğe katılamadım, ama katılanlardan öğrendim:
Ev erkekleri dediğim: Bir şekilde evinde yalnız yaşayanlar.
Yıllardır yaşam tarzı olarak bekârdır, yeni boşanmıştır, evlilik ona göre değildir, sevgilisiyle yapamamıştır, ev arkadaşını kovmuştur, ailesi evi ona emanet edip gitmiştir...
Türlü türlü ev erkeği mevcut yani.
Peki bu erkekler bu yıl içinde neyi gördü?
Her yerin çok çabuk tozlandığını!
İlk karantinada olay romantikti, bir çeşit macera filmi tadında.
Eve temizlikçi çağırmak mümkün olmasa da bir şekilde idare edildi.
Sonra araya yaz girdi.
İyi de yıl içinde mutasyondan mutasyona girmiş şu davranış şekillerimiz ne olacak?
◊ Birini gördüğümüzde tokalaşmak, yanak yanağa öpüşmek diye bir şey vardı eskiden. Tarih oldu.
◊ Yüz yüze, saatler süren toplantılar vardı eskiden. Tarih oldu.
◊ Sokakta birbirini görünce uzaktan selamlaşmak vardı. Tarih oldu.
Çünkü maskeden kimse kimseyi tanıyamıyor.
◊ Sosyalleşmek vardı eskiden, tarih olmak üzere.
◊ “Sabahlar olmasın” vardı eskiden. O bayağı tarih oldu.
O yalnız, ben yalnız.
Ayrı evlerde tek tek oturacağımıza, hafta sonu karantinasında beraber oturur, beraber sıkılırız dedik.
Kolektif sıkılmanın dayanılmaz hafifliğinde kaybolma hikâyesi yani.
Biz, yani iki arkadaş. Koskoca iki adam.
Ama sonra birden, o iki gün gözümüzde büyüdü tabii.
“Emin miyiz?” olduk, “Ya birbirimizden nefret edersek” diye sorguladık.
Sonuçta böyle arkadaşının evine gidip yatıya kalmalar bizim için çok geçmişte kalmıştı.
Neredeyse tüm bir yılı maske takarak, virüs konuşarak, oturma odasından salona ya da salondan yatak odasına seyahat ederek, ayrıca bir açılıp bir kapanarak geçirdik.
Haliyle pandemi hadisesi her yönüyle popüler kültür ve magazini de etkiledi.
Mesela: Merve Boluğur belki de önceki yıl olmadığı kadar haber oldu.
Çünkü çoğunluğun aksine maskesiz dolaştı, dolaştıkça daha çok fotoğraflandı, fotoğraflandıkça Merve Boluğur maskesiz eylemine devam etti.
Hiçbir projede yer almayan oyuncu, manasız bir şekilde 2020’nin en çok konuşulanı olup çıktı...
Mesela: Bir önceki yıl Şevval Şahin ismini bilmiyorduk.
2020 popüler kültürü bize onu da öğretti. Yine pandeminin payı var.
Şahin, erkek arkadaşı Marcus için yaptığı doğum günü partisi ve onu izleyen parti zincirlemesi nedeniyle “korona parti kızı” olarak yaftalandı.
O piti piti karamela sepeti diyarındaydım
Yılda iki kez Floransa’da düzenlenen meşhur erkek giyim fuarı Pitti Uomo’ya adım atar atmaz şöyle düşündüm: Ya hemen eve ışınlanıp şapkamı almalıyım ya da üzerime renkli bir şeyler giyip gelmeliyim!
Çünkü fuar içinde gezinip duran tüm erkeklerin ya şapkası vardı ya da üzerinde renkli bir şeyleri!
Bir de hepsi dersine öyle çalışıp gelmişti ki, hani ‘giyim kombini’ diye bir ders olsa yıldızlı pekiyi ile geçerlerdi, o derece...
SAKAL HÂLÂ KRAL
Dikkatimi çeken bir şey daha: Uzun ya da orta uzunluktaki sakal hâlâ moda! Gördüğüm hemen hemen tüm erkeklerde giyimi tamamlayan aksesuvarlardan biriydi sakal. Bir ‘lumberseksüel’ erkek işareti olan sakal, anlaşılan o ki bir süre daha hükümdarlığını devam ettirecek.
KENDİ DİLLERİNDE
Fuarda sadece bu göz alıcı, karamela sepeti kıvamındaki tarz coşması yoktu tabii.
Dünyanın dört bir tarafından fuara katılan markaların yeni koleksiyonlarına da göz atıyorsun. Ama fuar alanı o kadar büyük ki, resmen başın dönüyor.
Çünkü müthiş şeyler gördüğün kadar müthiş sıradan şeylere de rastlıyorsun.
Bu arada fuarın girişinde sadece Türk, Rus ve Çin alıcılar için kendi dillerinde bir giriş yazısı var. O da dikkat çekici.
Ama asıl dikkat çekici olan Pitti Uomo kapsamında düzenlenen şovlar.
Les Benjamins şovu da onlardan biriydi.
Tarihi tiyatroda gizemli şov
Les Benjamins’i bilen biliyor.
Uzun süredir yükselişte olan İstanbul merkezli sokak giyimi markamız.
Markanın yaratıcısı Bünyamin Aydın’ın İstanbul’da yaptığı koleksiyon şovlarını izlemiştim. Ama ilk kez yurtdışında yapacağı bir şovu, onun davetlisi olarak izleme şansı buldum.
Şov Floransa’nın merkezinde, Teatro Niccolini’deydi.
Tüm davetlilerin tarihi localardan izlediği şov için salonun ortası tamamen boşaltılmıştı.
Nedeni bir süre sonra anlaşıldı.
20’si kadın, 40’ı erkek olmak üzere toplam 60 model peş peşe ortaya çıktı ve neredeyse tüm alanı doldurdular.
Modellerin ışıklarla oluşturulan iki üçgen içinde dizilmeleri dikkat çekiciydi.
Bu üçgenler Bünyamin’in yeni sezon koleksiyonunda ilham aldığı piramitleri anlatıyor aslında.
Çünkü hem Aztek tapınakları hem de Mısır piramitlerinin gizemi Bünyamin’i çok etkilemiş ve koleksiyondaki detayları böyle oluşturmuş. Ve ortaya bugünün şehir kaosuyla antik dünyanın büyüleyici halini anlatan kıyafetler çıkmış.
ESAS BÜYÜK SÜRPRİZ
Şovdan birkaç saat önce öğredim. Puma’yla global bir anlaşma imzalamış Bünyamin.
Şubat 2019’da tüm dünyada Puma&Les Benjamins koleksiyonu çıkıyormuş. Tanıtımı da New York’ta yapılacakmış.
Bir yandan Bünyamin’in Amerika’da açmayı planladığı dört tane mağaza projesi varmış. Ama onlar henüz hazırlık aşamasındaymış. Bu yıl için esas ağırlığı Çin pazarına vermiş. Orada peş peşe mağazalar açıyormuş.
DETAYLAR İÇİN VİDEOYA GEL
Unutmadan: Les Benjamins şovunun ayrıntıları, Bünyamin Aydın’la yaptığım mini röportaj ve üçgenlerle ilgili ona takılmadan edemediğim ‘illuminati’ esprisi video olarak hurriyet.com.tr sayfasında olacak, göz atmayı ihmal etmeyin derim...
Uzak Doğu hip hop’ını ondan öğrendim
Bünyamin Aydın Japon ve Endonezya çıkışlı hip hop gruplarının hastası.
Sürekli onları dinliyor.
Suudi eşi Lamia da öyle.
Hatta verdiği partilerde DJ setinin başına geçip bu şarkıları çalıyormuş...
Floransa’daki şov sonrası verilen ‘after’ partide DJ Doğuş Çabakçor’la birlikte o şarkıları çalmayı ihmal etmedi yine.
Bünyamin’den öğrendiğim iki Uzak Doğulu hip hop starı var:
Biri Japon yıldız Kohh.
Paris şarkısına bir bakın derim.
Diğeri de Endonezyalı Brian Imanuel, namıdiğer Rich Chigga.
Özellikle Rich Chigga çoook acayip bir vaka!
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle