Napoli’nin Sırrı galasında neler konuşuldu

Düşünün; uzun süredir yalnızsınız. Hayatınızda biri yok.

Haberin Devamı


Ve birden, bir gece aniden nihayet “hayatınızın aşkı”yla karşılaşıyorsunuz.
Birbirinize kenetleniyor ve bir yandan sarsılıyorsunuz da:
“Uzun süredir tatmadığım bir duygu bu!”
O tutku ve aşkla ikinci kez buluşmak için haliyle sabırsızlanıyorsunuz.
O gün geliyor ama bir bakıyorsunuz o kişi ortada yok! Gelmiyor, kuş olup uçuyor, hatta yer yarılıp içine giriyor. Telefonunu da açmıyor.
“Beni ekti” deyip haliyle yıkılıyorsunuz.
Ama durum başka, durum fena (ipucu vermeyelim daha fazla).
Ferzan Özpetek’in Napoli’nin Sırrı filmi de bu şekilde, yani aslında çok iyi ve iddialı başlıyor.
Bu başlangıç 2015 yapımı popüler BBC dizisi London Spy’ı da anımsatıyor.
Orada da hikaye beklenmedik bir şiddetli aşkla açılıyordu.
Tıpkı Napoli’nin Sırrı’nda olduğu gibi iki farklı dünyadan iki apayrı insanın çarpıştığı bir aşkla...
Sonra taraflardan biri ortadan aniden kayboluyordu.
Diğeri taraf kaybolan aşkını bulmak isterken yıkıcı bir sürprizle karşılaşıyordu.
Dizinin geri kalanı da ultra bir heyecan ve bilmece dozuyla sürüklenip gidiyordu.
Napoli’nin Sırrı filminde de olaylar bir ara Da Vinci Şifresi’ne filan dönecekmiş gibi oluyor, sonra oradan hızla U dönüşü yapılıyor ve aile travması sularına yelken açılıyor.
En sonunda ise çok da sürpriz olmayan (başka filmlerde çokça yapılmış) bir sürprizle sonlanıveriyor film.
Bu yüzden olsa gerek perşembe gecesi Kanyon’daki galadan çıkanların kafası karmaşıktı.
Özpetek sinemasını çok sevenler bu filmi de “koşulsuz” sevdiklerini söyledi.
Bazısı beğenmediğini tam dile getiremedi, “Anlamadım” deyiverdi.
Ama sonuçta film sonrası Gina’da buluşan kalabalık film üzerine epey kritik yaptı mı, yaptı hani.
Benim hissiyatım ise şu: Napoli’nin Sırrı’nda garip bir duygu eksikliği var.
Bir şeyler tam geçmiyor.
Ya hikayenin dağınıklığından ya da yön değiştirmesinden.
Yine de Özpetek filmlerinin şahikası, müziği çok iyi seçilmiş seyri keyifli sahneler yok değil.

Haberin Devamı

Uzun sevişme sahnesi

Napoli’nin Sırrı sonrası Gina’da buluşan kalabalığın en çok konuştuğu şeylerden biri de şuydu: Filmin başındaki uzun ve erotik dozu hayli yüksek (yer yer Grinin Elli Tonu ayarında) sevişme sahnesi. Özpetek filmlerinde bu tarz görüntülere alışık olunmadığı için o sahnelerdeki detaylar davetlilerin diline takıldı haliyle.

Haberin Devamı

Farklı bir doğum günü partisi

Gastronomi dünyasına meraklı olana, iyi yemek düşkünlerine güzel bir haber verelim.
Neolokal’in kurucusu şef Maksut Aşkar mekanın dördüncü yaş gününü şık bir organizasyonla kutlamaya hazırlanıyor.
Olay şu: Aşkar’ın 11 yabancı şef dostu Neolokal
mutfağına girip iki gece boyunca yemek yapacak.
Ne zaman?
5 ve 6 Kasım’da.
Üstelik bu yemekler herkese açık.
Tek yapılması gereken konser bileti alır gibi o gecelerden birine bilet almak.
Peki hangi şefler geliyor?
Benim dikkatimi çekenler arasında şu isimler var:
Michelin yıldızı alan sayılı vejetaryen restoranı arasında yer alan Tian’ın yaratıcısı Paul Ivic, Kopenhag’taki Naervaer’in şefi Yves Le Lay ve New York’taki Sunday in Brooklyn’in şefi Jaime Young.

Yazarın Tüm Yazıları