Geldi geliyor, az kaldı!

Meteoroloji saat verdi, geldi geliyor, son beş dakika kaldı, az sonra başlayacak, valla fena bastıracak diye diye yeni bir magazine sahibiz artık: Meteoroloji magazini.

Haberin Devamı


Bu yeni magazin ünlüler magazini gibi neşeli değil, aldatmalar filan da yok.
Daha çok panik ve korku unsurları taşıyor.
Sürekli bir “Kaçın kurtulun, tedbir alın, bizden günah gitti” tadı var meteoroloji magazininde.
Hollywood’un kıyamet filmleri gibi.
Gerçi iki magazinin ortak bir özelliği de var: “Az sonra” çılgınlığı.
Mesela üç gün önce süper hücreli bir fırtına az sonra başlıyor denildi, saat bile verildi ama meteoroloji über yanıldı tabii. Gelen giden olmadı.
Hava inadına güneş açtı. O yüzden meteoroloji magazininin işi zor.
Tahminler tutmazsa dalga konusu olunması an meselesi...
Bir yandan da meteoroloji magazini artık bir ihtiyaç.
Bırakın meteorolojinin yaptığı tahminleri, telefondaki AccuWeather’ın hava durumuna artık bakmayan var mı?
Orada bir de rüzgarın hızını, şiddetini dahi görebiliyorsun.
İşi daha da abartıp yukarıdaki hava akımlarını gösteren aplikasyonlara dahi bakan var.
Elbette yapacağı uçak yolculuğu için.
Eğer gideceği yönde çok fazla türbülans riski varsa yolculuğunu iptal edeni biliyorum.

Haberin Devamı

Bu daha başlangıç

Peki meteoroloji magazininden nasıl etkileniyoruz?
Şimdilik sadece arabaların üstünü doludan koruma amacıyla battaniyeyle kapayarak...
Geçmişte şimdiki gibi bir meteoroloji magazini yokmuş ama hava durumu olayların gidişatını, hatta toplumların yaşam tarzını etkileyen en önemli unsurlardan olmuş hep.
Mesela 1314 yılında tüm Avrupa’da bitmek bilmeyen yağışlar baş göstermiş.
Sadece İngiltere’de 155 gün boyunca hiç aralıksız yağmur yağmış!
Biz şurada 15 dakikalık yağmurda mahvoluyoruz, 155 gün ne demek yahu.
Öyle ki, yağışların şiddeti ve hiç dinmemesi haliyle tarımı bitirmiş ve sonrası Avrupa’da başlayan büyük bir kıtlık süreci olmuş.
Daha fenası var.
1815’te Endonezya’daki Tambora yanardağının patlaması ve bu patlamayla beraber havaya yayılan gazlar nedeniyle bir sonraki yılın, yani 1816 yılının yaz mevsimi “yazsız bir yıl” olarak tarihe geçmiş.
Sıcaklıklar o kadar düşmüş yani.
Yani şimdinin süper hücreli fırtınaları, doluları, yağışları elbette hayatımızı etkiliyor.
Ama bunlar başlangıç gibi geliyor bana!
Çok mu korkutucu oldu?
Elimde değil, meteoroloji magazininin doğasında korkutmak var.
Olmazsa olmazı...

Haberin Devamı

Olmuş - olmamış

◊ Sibel Can ve Eypio düeti “Diken mi Gül mü”.
Kafiyeli sözler, zorlama bir düet.
Hiç olmamış.
◊ Şebnem Ferah’ın son şarkısı “Küllerinden”. Şebnem Ferah’ın eski şarkıları tadında, “Ayna ayna söyle ona” kısmı özellikle çok iyi. Olmuş, çok da iyi olmuş.

Yazarın Tüm Yazıları