Eğitici ve öğretici: Yıldız Tilbe yayınları

Şu karantina zamanlarında herhalde hepimiz instagram canlı yayınlarına doyduk.

Haberin Devamı

Birbirini konuk almayan kalmadı gibi bir şey.
Ya da canlı yayınlarda “Korona sonrası şöyle şöyle olacak” diye tahminlerde bulunmaktan bıkmayan (buna ben de dahil)...
Gel gör ki bazı canlı yayınlar unutulmaz kategorisinde.
Mutsuz Serdar Ortaç yayınlarını dün didiklemiş, içinizi öbek öbek şişirmiştim.
Bugün sırada Yıldız Tilbe yayınları var.

OKUDUM, UNUTTUM...
Hastane mavisi duvarının önündeki kalorifer, Yıldız Tilbe’nin favori canlı yayın noktası.
Zaman zaman evin içinde de dolanıyor.
Önünde bir adet halının rulo gibi sarılıp (nedense) bekletildiği öğrenci evi stili kütüphanesine gidiyor mesela.
Oradan şiir kitapları seçiyor. O sırada şöyle diyor:
“Bu kitapların bazılarını okudum, unuttum.
Sonra bir daha okudum, yine unuttum. Geçenlerde yine okudum, tanıdık geldi bazıları.”

DELİRMEDİM CANIM...
Gözlüğünü tişörtüyle silip ovalarken aniden şarkı söylemeye başlıyor.
Sonra da ekranda gelen yorumlara bakıp, “Delirmedim canım, niye delireyim? Sahnede böyle değil miyim?” diyor.
Evin içinde dolandıktan sonra yeniden kalorifer önüne oturup “Ben benim komşum olsam ne yapardım acaba?” dedikten iki dakika sonra pencereyi açıp avaz avaz şarkı söylemeye başlıyor:
“Zaten aşklar hep yalan dolan, sonu hep sızı hüsran.”

ŞEFKAT UYANDIRAN YALNIZLIKLARI...
90’larda yıldızı parlamış isimlerin instagram canlı yayınlarına bir şekilde damga vurması ilginç değil mi?
İkibinlerin oyuncuları, şarkıcıları yayın yapsalar dahi ucundan bir “vitrin” derdindeler.
90’lar mahsulü starlar ise aşırı doğal ve filtresiz halleriyle tam anlamıyla kabak gibi ortadalar.
Hiçbir şey umurlarında değil.
Çok şey görüp geçirmişler.
Bilge bir halleri var. Aynı zamanda şefkat uyandıran bir yalnızlıkları...
Galiba Yıldız Tilbe ve Serdar Ortaç yayınlarını diğerlerinden farklı kılan esas şey bu...

Haberin Devamı

Üçüncü derece yanık: Olimpos

Olimpos’a gidenler bilir.
Özel bir kumsaldır orası. Caretta caretta’sı, nefis denizi, el değmemiş doğası ve tabii gelen insanların nev-i şahsına münhasır halleriyle...
Her ne kadar 20 yıl önceki gibi asla olmasa da, kumsaldan içeriye doğru olan kısımlarda yoğunlaşan ahşap bungalovlar da güzeldir.
İdare eder.
Çok konfor aramazsan doğanın içinde mutlu mesut tatilini yaparsın Olimpos’ta.
Keza Çıralı kısmı da öyle...
Olimpos tarafıyla Çıralı tarafının müdavimi biraz farklıdır.
Ama herkes günün sonunda o kumsalda buluşur.
Aynı denize ve gökyüzüne bakarlar yani... En son bir haber yayınlandı, “Olimpos’ta koruma amaçlı imar planı onaylandı” diye.
Meğer birinci derece arkeolojik SİT alanından üçüncü derece arkeolojik SİT alanına çevrilmiş Olimpos.
“Betonlaşma olmayacak, ahşap yapılar korunacak” deniliyor ama üçüncü dereceye indikten sonra buna kim inanır ki?
O güzelim sahili ve doğayı bile koruyamıyoruz ya, çok yazık bize.

Haberin Devamı

Ne bol gelmiş ne dar: Hep Bi’şey Eksik

Gonca Vuslateri’nin ilk single’ı Hep Bi’şey Eksik’i aylar önce dinlemiş ve
şarkıya inceden tutulmuştum.
Hem bazı sözlerine (Mesela: “Sahi neydi günlerden?”) hem de şarkının bildik Sezen Aksu şarkılarından farklı akmasına...
Ve nihayet şarkı cuma günü yayınlandı.
Gonca Vuslateri şarkının elbisesini üzerine oturtmuş.
Ne bol gelmiş ne dar, cuk dediklerinden...
Hem yorumu hem de şarkının aranjesi/havası suyu bana Zuhal Olcay’ın “Oyuncu” albümünü anımsattı. O albümdeki iklim var şarkıda...
Elbette merakımı kaşıyan bir husus var:
Sezen Aksu bir süre sonra Demo projesinde söyler mi bu şarkıyı acaba?

Yazarın Tüm Yazıları