Beni ne kadar tanıyorsun sevgilim?

Nicole Kidman’la Hugh Grant’in oynadığı Undoing dizisi pek sevilen bir damara oynuyor:

Haberin Devamı

“Sevdiğiniz kişiyi gerçekten tanıyor musunuz?”

Tüm sevgililer ya da evli çiftler genelde bu konuda iddialıdır.

“Çok iyi tanırım ben onu” diye devam eder ve ilk akıllarına gelen özellik genelde şöyle basit ve anlamsız bir ayrıntı oluverir:

“Bir düşüneyim, mesela Türk kahvesini orta sever”.

Oysa “tanımak” dediğimiz şey, aslında kendi algı penceremizden gördüklerimiz olabilir mi?

Ya da o kişinin size kendini nasıl yansıttığıyla paralel bir diyarlama olamaz mı?

Sonuçta çok çok sevdiğiniz kişi bile olsa onun içinde kopan, kopmuş, kopmaya hazır beklemekte olan fırtınaları tam olarak nasıl bilebilirsiniz ki?

Onu “başarılı”, “sempatik”, “sadık”, “çalışkan” gibi özelliklerle tanıyor olabilirsiniz. Yine kendi algı çiftliğinizden.

Ama o algının bir de arka bahçesi olamaz mı?

Haberin Devamı

Sizin girmenize asla müsaade edilmeyen...

Bilmediğiniz ya da görmezden geldiğiniz...

Undoing’in ana damarı işte bu. İzlerken sürekli diken üstünde oluyorsun.

“Kim doğruyu söylüyor?” diye. Sonuna kadar da bu gerilimi çok iyi sürdürüyor.

Finali de kimine göre gayet iyi kimine göre daha da iyi olabilirdi.

Ben ikinci taraftayım.

Evet, bu tür dizilerde hep bir “ters köşe” bekliyoruz. Hatta ters köşenin de ters köşesi olsun istiyoruz. Bir ters köşe yetmiyor bazen.

Belki Undoing’de olan buydu. Ters köşenin yetmemesi durumu. 

Neyse, yine de diziyi izlerken kendinize sorun derim:

Aynı evde yaşadığınız kişiyi gerçekten ne kadar tanıyorsunuz?

“Ortaç Aslan”la antilobun ilişkisi

Undoing’in nefis damarından Serdar Ortaç ve sevgilisine atlıyorum.
Çünkü o da şahane absürtlükte bir “Kim, kimi ne kadar tanıyor” örneği.
Demiş ki sevgilisi Ortaç’a: “Beni ne kadar çok seviyorsun?”
Ortaç da, elbette esprili bir çıkıntılık olsun diye, şu belgesel yanıtı vermiş:
“Bir aslanın ormanda aylarca aç kalıp bir antrikot yavrusunu (aslında “antilop” demek istiyor) görüp kıyamadığı için yememesi kadar”.
Espri bile olsa karşı taraf herhalde bu yanıtı alır almaz ayrılmıştır.
Ya da ben olsam ayrılırdım.
Çünkü diyor ki alt metinde Ortaç:
“Sana acıyorum, senin için üzülüyorum, sana sadece şefkat göstermek istiyorum çünkü senden daha güçlüyüm, üstelik egom tavan ve bu ilişkinin böyle olması da gayet hoşuma gidiyor.”
Takdir edersiniz ki bu sevgi filan değil sevgili antilop yavruları...

Haberin Devamı

Anlamadığım şeyler

◊ Cumartesi günü mahalledeki bakkallardan birine gittim.

Bakkal gayet tatlı bir şekilde dedi ki, “Poşetle mahalle içinde dolanmak serbest abi”.

Herkes kafasına göre mi yorumluyor genelgeyi? Hiçbir şey anlamadım ve tabii ki poşetime mahallemi gezdirmeyi ihmal etmedim.

◊ Sonra bir başka arkadaşım dedi ki, “Sokağa çıkma yasağında şöyle bir boşluk var. Kendi bakkalımda ihtiyacımı bulamazsam yan mahallemdeki bakkala yürüyebilirim. Orada da bulamazsam diğerine...”

Böyle düşününce bu da mantıklı geldi.

◊ Tek mantıklı gelmeyen, hafta sonu marketlerde alkol satışının yasaklanması.

Tekeller kapalı diye yapılıyormuş. Bir damla yaş düştü gözümden hani.

Haberin Devamı

Kahin olmaya gerek yok, cuma akşamüstü içki satışları patlayacak anlamına geliyor bu.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları