Aslında hâlâ Lucca ve Papermoon’dalar

New York Times’ın polemik tsunamisi yaratan “Yetenekli ve varlıklı Türkler kitleler halinde Türkiye’yi terk ediyor” başlıklı haberinden sonra gördüklerim:Yetenekli mi bilmem, ama varlıklı Türklerin bir kısmı hâlâ akşamüstleri Lucca’da, kalan kısmı Papermoon, Da Mario ve Galvin’de takılmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Bir yere gitmediler yani.

Her gittiğimde çoğunu görüyorum, sürekli göz önündeler.

Terk etmek gibi bir duyguları da yok gibi.

Aksine Lucca’nın, Papermoon’un masalarına yapışmış durumdalar. Kalksalar da otursak, ayakta kaldık nitekim... 

◊ Bir de kendini kötü hissedenler var. “Ben hâlâ ülkemde kaldığıma göre ne yetenekli ne de varlıklıyım, değmeyin feryadıma” diye ciddi ciddi isyan edenler...

◊ Öte yandan tamamen terk etmek değil, oturum izni almak moda. Onun yolu da malum, ev satın almaktan geçiyor. Şöyle cümleler tuhaf bir şekilde olağanlaştı:

İspanya’daki eve bakıp geldim, hemen kiraya verdim.

Bu Jüpiter cümlelere karşı en fazla şu cümleyi kurabilmenin dayanılmaz Plütonluğu da var tabii: Ben ancak evdeki çiçeklere su verdim.

Aslında hâlâ Lucca ve Papermoon’dalar

Haberin Devamı

Sezen’in partisinde konuşulan üç isim

 Sezen Aksu’nun evinde verdiği yılbaşı gecesi davetinde hangi üç isim bir araya gelmiş?

Yaptıkları albümlerle son dönemin gözdesi olan Gaye Su Akyol, Mabel Matiz ve Ceylan Ertem.

Aslında hâlâ Lucca ve Papermoon’dalar

Bana bir an 90’lardaki şu üçlüyü; yani Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi ve Sertab Erener üçlüsünü anımsattı.

Arada dağlar kadar fark var tabii:
Bu yeni üçlü
yolun başından beri kendi kendilerine yol almayı tercih etti. Hâlâ da öyleler.

Aslında hâlâ Lucca ve Papermoon’dalar

Küme dışına çık Oğulcan

Oğulcan Engin son dönemin popüler figürlerinden.

Söylenen o ki, bir magazin programının eski sunucusuyla olan ilişkisini bitirip en yakın limanda inmiş. 

Aynı programın yeni sunucusuyla ise ilişki sularına açılmış.

Ne diyoruz biz buna doktor?

Aynı sosyal çevreden çıkamama hali.

Hoş, sadece Oğulcan için değil, hepimiz için durum böyle.

Herkes az çok tanıdığı kümenin içindekilerle iletişim kuruyor, onlarla samimi olup aşk meşk yaşıyor.

Haberin Devamı

Küme dışına çıkıp risk alan
pek az.

Aslında hâlâ Lucca ve Papermoon’dalar

İnansak da mı alkışlasak?

 Demet Evgar diyor ki:

“Telefon denize düştü. Ben de fırsat bu fırsat deyip telefonsuz hayata başladım. Yakınlarım ev telefonundan ulaştı bana.”

Valla dediğini cidden yaptıysa bu yüzyılın alkışları ona.

Ama üç gün sonra yeni telefonuna kavuştuysa ve cool görünmek adına böyle şeyler söylüyorsa alkışları geri alırız tabii.

Jetgiller’in rotasına bir bakalım

Biz tatlı faniler mil peşinde koşup “Yuh, vergisi ne kadar yüksek” diye hayıflanalım, dünyanın bazı şanslı fanileri özel jetle 20 günde devrialem turu yapıyor.

Bu tarz turlardan en meşhuru Abercrombie&Kent’e ait.

Özel jetle 20 günde şu rotalara gidiliyor: Japonya, Moğolistan, Nepal, Bhutan, Hindistan, Abu Dhabi ve Sicilya.

Haberin Devamı

Doğrusu bu kadar “alışıldık” bir rota görmedim.

Aralarında bir tek Moğolistan sıra dışı. Oysa jetle olunca insan daha ters köşe rotalara gitmek ister değil mi?

Japonya’dan San Francisco’ya uç, oradan aşağıya Peru’ya in mesela, beynin dönsün.

Bu tip jet turu yapanlardan biri de Four Seasons.

Onlar da şu rotayı takip ediyor 20 günde: Seattle, Kyoto, Bali, Seyşeller, Ruanda, Marakeş, Bogota, Galapagos Adaları ve Miami.

Burada da Bali ve Seyşeller manasız.

O jete binen çoktan oraların suyunu çıkarmamış mıdır? Tek takdir: Ruanda ve Galapagos’a.

Yazarın Tüm Yazıları